T a r a f s ı z D e ğ i l i z

Ortadoğu’da Bitmeyen Çalkantılar ve Osmanlı

Ortadoğu, karmaşa ve çalkantılarıyla, dünyanın halâ en bunalımlı merkezlerindendir. Osmanlı'dan sonra siyasî anaforun tam ortasına düşen Ortadoğu, Devlet-i Alî zamanındaki huzur ve düzeni mumla aramakta…Dünyanın en sorunlu bölgelerinin hemen başında akla gelen Ortadoğu'da çatışmaların yanında barış girişimleri de yok değil. Ne var ki, ikide bir tekrarlanan ve sonuçları baştan belli bu güdümlü girişimler, Osmanlı döneminde bölgeye hakim olan huzuru getirmeye yetmiyor. Gerçekten de altın çağını son olarak Osmanlı şemsiyesi altında yaşayan bölgenin sükûnete kavuşması adına Osmanlı, bugün gelinen noktada yegane numunedir.Osmanlı'nın Batı Emperyalizminden farkıModern Irak'ın kurucularından Nuri Said Paşa, emperyalizmin hegemonyasını, yerli idarelerin de meşruiyetini sağlamlaştırmak için oryantalizm kaynaklı Osmanlı düşmanlığına dayalı tamamen hayal ürünü hezeyanların yaygın tesirini çürütmek noktasında Osmanlı zamanındaki genel durumu şöyle açıklar:"Osmanlı Devleti'nde Araplar, müslüman oldukları için Türkler'le ortak sayılırdı. Araplar, hiçbir şekilde ırk ayrımına tabi tutulmaksızın Türklerle beraber devletin imtiyaz ve sorumluluklarını paylaşmışlardı. Askerî ya da sivil tüm mevkiler Araplara açıktı. Pek çok Arap, sadrazam, şeyhülislâm, paşa ve vali olmuşlardı."Aynı konuda Sudan Meclis Başkanı Muhammed Hanife, Osmanlı'nın tam aksine asıl Batılılar'ın temel siyasetlerini emperyalizme dayandırdıklarını, sömürgeci anlayış ve uygulamalarını örtmek maksadıyla daima sözüm ona medeniyet ve insanlık taşıyıcılığı iddiasının arkasına sığındıklarını belirtir ve şu tespitleri ile tarihî bir gerçeği resmeder:"Osmanlı geçmişte İslâm Alemi'ne büyük hizmet vermiştir. Amerika'nın bir ülkeye emperyalizmle gittiği gibi, Rusya'nın Doğu Avrupa'ya emperyalizmle gittiği gibi Osmanlı Devleti hiçbir yere gitmemiştir. Osmanlılar gittikleri yere hizmet vermişlerdir…"Bitmeyen özlemKendisi eski bir Osmanlı paşası olup, Türklere karşı kurulan Arap İhtilâl Teşkilatı El Ahd'ın bir dönem liderliğini yapan Aziz Ali Mısrî, 1957'de İstanbul'a geldiğinde Osmanlı'ya karşı hata ettiklerini, Ortadoğu'daki karışıklıklar sebebiyle Osmanlı'yı aradıklarını Cafer Tayyar Paşa'ya şu şekilde itiraf etmiştir:"…Şu kadarını söyleyeyim: Bugün bütün Ortadoğu, Osmanlı Devleti'nin kendilerine karşılıksız ve menfaat beklemeden, sadece cömert ve adil bir hükümran olarak vermiş olduklarının pek azını arıyor; ama bulamıyor!."Bu konuyla ilgili en çarpıcı misallerden biri de şudur: Osmanlı Devleti'nin sona ermesiyle birlikte, onun zamanında erişilen azamet, ihtişam ve itibardan mahrum kalınması ve o altın çağın artık bitmesi karşısında, son derece üzgün ve karamsar bir ruh hali içerisinde bulunan Ürdün'lü bir ihtiyar, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine gider şu ibret dolu yakınmayı yapar: "Herkes bu pasaportla alay ediyor. Eskiden Osmanlı pasaportum varken selam dururlardı. Ben Osmanlı tebasıyım. Ne olur bunu değiştirin!."Büyük denge unsuruOrtadoğu'da Osmanlı'dan sonra yaşanan siyasî çıkmazı çok önceden sezinleyen Bağdat'taki bir İngiliz görevlisi, daha 11 Aralık 1918 tarihli raporunda gelecekte tezahür edecek muhtemel problemlere şu manidar sözlerle dikkat çekmişti:"Arap politikamız, dil ayrılığına ve Avrupa aleyhtarlığına dayanan, önyargıları dışında ortak bir şeyleri bulunmayan bir dizi müslüman devlet doğurursa, bu durum Ortadoğu'da oldukça uzun bir süre boyunca barış ümidine son verir!"Hindistan'daki İsmailî mezhebinin lideri Ağa Han, Osmanlı'nın yıkılmasıyla İslâm Dünyası'nın milletlerarası alanda saygınlık ve caydırıcılığını kaybettiğine şu yaklaşımıyla temas etmiştir:"Osmanlı, zamanında tek bağımsız müslüman ülke olarak dünyada yalnız başına ayakta durabilmiştir. Bütün eksiklerine rağmen İstanbul'daki yönetim, İslâmiyet'in dünyevî yüceliğini gözle görünür şekilde temsil etmekteydi. Halifelik de bütün sünnîler için büyük önem taşıyan bir bağ niteliğindeydi. İslâm topluluğunun, Osmanlı'nın parçalanmasına karşı oluşu bir temele dayanıyordu. Bu temel, Osmanlılar'ın Ortadoğu'nun çetrefilli siyasî gerçeklerini anlamış ve kavramış gerçek devlet adamları oluşuydu."Mısır'daki Osmanlı Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Muhammed Harb, bu hususta tarihî delillere dayanarak şu orijinal tahlilleri yapmaktadır:"Osmanlı'nın azınlıklara olan nizamı şimdi tatbik edilse idi, Lübnan'da sorunlar çıkmazdı. Ortadoğu müşkilatlarının hiçbirisi meydana gelmezdi. Mısır'daki müslümanlar ile hıristiyanlar arasında, meseleler de zuhur etmezdi. Çünkü 400-500 sene aynı azınlıklar vardı. Neden böyle bir müşkilat olmadı? Çünkü Osmanlı nizamı kuvvetliydi. Meseleleri hallediyordu. Hatta, hıristiyan bir Lübnanlı vardı; Amerika'da yaşıyor. Bilmiyorum, şu an hayatta mı değil mi? Bir seferinde dedi ki: Evet, Osmanlı'yı sevmiyoruz. Çünkü hıristiyanız. Ama Osmanlı şimdi Lübnan'da olsa idi, Lübnan'daki katliamların hiçbirisi meydana gelmezdi. Çünkü Osmanlı zamanında bir iki sefer böyle bir şey oldu. Hemen İstanbul'dan birisi geliyor, bir günde mesele hallediliyordu."Körfez Krizi'nde Kuveyt'in Irak tarafından işgali ve ABD ve Avrupa'nın buna müdahale etmesi üzerine zamanın Mısır Dışişleri Bakanı'nın "Osmanlı gitti, Ortadoğu bitti!" sözleri, Osmanlı düzeninin çökmesinin arkasından bölgede idareyi devralan Batılı güçlerin, izledikleri emperyalist politikalarla barış ve istikrarı yeniden kurmak şöyle dursun; aksine, çalkantı ve karmaşanın daha da derinleşmesi ve genişlemesine yol açtığını ispatlamıştır. Ve tabii Osmanlı'nın yerini doldurmaktan fersahlarca uzakta kaldıklarını da…Ortadoğu'nun Osmanlı'nın elinden çıkmasında büyük rol oynayan meşhur ajan Lawrens, Osmanlı'yı yıkmada gösterdikleri üstün beceriyi onun yerini doldurmakta gösteremediklerini, şu tarihî sözlerle itiraf etmişti: "Osmanlı'yı yıkacağız; ama Ortadoğu'da onun boşluğunu asla dolduramayacağız. Fakat Türkleri devamlı gailelerle bunaltarak Ortadoğu'da yeniden rol almasını önleyeceğiz."Batı'nın boyunduruğundan kurtulamayan OrtadoğuDünyaya hükmetmenin temel direklerinden birisinin de Ortadoğu'ya hakim olmaktan geçtiğinin bilincinde olan Batılı devletler, 20. yüzyılın başından itibaren rutinleşen müdahalelerle şamar oğlanına çevirdikleri bölgeyi kolay kolay terk etmeyecekleri mesajını her fırsatta vererek, hegemonyalarını daha da pekiştirmek yolundadırlar. Körfez Krizleri ve Savaşları da işte bu sürecin bir sonucudur. Zira Ortadoğu, dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olması ve jeopolitik ve stratejik konumuyla halen yeryüzünün en çekici bölgesidir.Emperyalist Batılılar'ın marifetiyle Ortadoğu'da hele de İsrail'in kuruluşuyla açılan yara, daha da derinleşmeye ve kangrenleşmeye doğru gitmektedir.Arap Devletleri ise, muhtaç ve bağlı bulundukları dinî dinamiklere rağbet etmemenin cezasını, Batılılar ve İsrail karşısında uzlaşma ve dayanışma içerisine girmemekle çok pahalı ödemektedirler.O Barış bir serap mı?Ortadoğu'da cereyan eden olaylar, en çok da Türkiye'yi alakadar etmektedir ve tek vârisi olarak Osmanlı çapında politikalar geliştirmeye ve tarihî misyonunu eda etmeye zorlamaktadır. Türkiye, tarihî, coğrafî ve stratejik zorunluluklardan ve Ortadoğu'ya köprü pozisyonundan ötürü bölgede denge unsuru olmaya mecburdur. Türkiye'nin önce bölgesel güç, ardından dünya devleti olmasının bir yolu da buradan geçmektedir. Osmanlı'nın siyasî tecrübesi ve tarihî serüveni bunun en açık göstergesi ve delilidir.Atılacak olumlu adımlar, tarihî hatalardan ders alarak müşterek din ve kültür ile ortak çıkarlar çerçevesinde yeniden bir araya gelme, ilişkileri daha dostane çizgiye oturtma, münasebetleri bozan karakedilere karşı birlikte hareket etme ve her alanda işbirliği yaparak dünya üzerinde müslümanların yaptırım gücünü ve itibarını kuvvetlendirme yolunu açacaktır. Böylece "yeryüzünün gerçek mirasçıları" olarak hakedilen mevkiye yükselerek hakiki barış ve huzura yeniden dönüşün önünü açmaya katkı sağlayacaktır.Problemlerin halli için atılacak ilk adıma gelince; kanaatimizce şu tarihî soru üzerinde tefekkür ederek kafa yormak ve dün bugün muhasebesi yapmak anahtar vazifesi görecektir: "Ortadoğu, Osmanlı barışının neresinde?"http://www.semerkanddergisi.com/?p=269

--
```````````````````````````````````````````````````````````
Tebevolum
Enebihebbek
Everything for him
``````````````````````````````````````````````````````````

http://www.youtube.com/v/5uO5ueLr65A
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.