Jögi Hilali Söndür(!)

AV.GÜVEN YILMAZ


Türk Milli Futbol takımı,Avrupa Şampiyonasında aldığısonuçlarla yalnızca Türkiye’nindeğil dünyanın gündemineoturdu. Deniz Baykal’ın beyanlarınada yansıdığı gibi bu şampiyonanedeniyle hesaplaşmalar 30 Haziran’aertelendi. Her türlü sıkıntıyarağmen halkımız da bu geçici mutlulukladertlerinden biraz uzaklaşmanındayanılmaz hazzını(!) yaşıyor.Bu işten anladığı varsayılarakekranlarda konuşturulanlar da ikiyebölünmüş durumda…
“Bu başarıları mistik bir havaya büründürüp mucize ve mucize üstü diyenler” ve“ bu söylemin, sonuçları hak eden sporcu ve teknik heyete hakaret olduğunu söyleyenler”…
Yabancıbasın manşetleri de bir hayli ilginç…“Tanrı Türklere yardım ediyor”,“Bu Türkler dokuz canlı” vesaire…“Sonuçta bir spordur yenmek devar, yenilmek de” deseniz de dikkatiçeken bir husus var ki, Türkiyedışındaki bütün turnuva takımlarınınbayrak veya formalarında“haç” işareti…Türkiye’nin ki isemalum… Bir de maçlarda gurbetçiseyircilerimizin “Ya Allah bismillahAllahü Ekber” nidaları Batı içintam bir kâbus…
Ve Batı, bu işten sıkılmış olacak ki; şimdi umutlar Almanlarabağlanmış…Nitekim Alman gazetesi BerlinerKurier, başlığı “Jögi hilali söndür” …Türk milli takımı bu haliyle Osmanlı’nınbatılılar tarafından kendisinetakılan adıyla “hasta adam”tanımlamasını çağrıştırıyor… Hayıkıldı/yenildi, ha yıkılacak/yenilecekderken yoluna devam ediyor…Hatırlanacağı üzere Siyonist-Haçlı zihniyeti, 20. yüzyılın başlarındageliştirdiği politik argümanlarla,önce Osmanlı’yı “HastaAdam” ilan ederek başladı işe vebugün Avrupa Şampiyonasına evsahipliği yapan İsviçre’nin Baselşehrinde 1897’deki meşhur “BaselKonferansı”nda üç temel kararalınmıştı:
1) Sultan Abdülhamidtahttan en kısa sürede indirilecek,
2) Osmanlı “Hilafet”ine son verilecek,
3) Kademeli olarak İslâm diniyeryüzünden silinecek.
Ve aradan çok uzun geçmemiştiki Basel’de alınan kararların 1.maddesi gerçekleşmiş ve sıra ikincimaddenin hayata geçirilmesinegelmiştir. Siyonizmin içine sızdığıİttihat ve Terakki ile 1.Dünya Savaşınagiriş, savaş sonu yeni birkonferans ve yine sahne İsviçre…
Bu kez dekor Lozan…Tarih 24Temmuz 1923’ü gösterdiğinde,yüzyıllardır bu coğrafyada dengeunsuru konumundaki Osmanlı’nıntorunları(!), sahneye konulacakoyunun figüranları olarak “Lozan”tiyatrosundalar... Görüşmeler esnasında Fransız Klemenso, Kur’an-ıKerim’i havaya kaldırarak: “Bakınızbu görüşmelerde aylardan beribir adım dahi atamıyoruz. Bununsebebi açıktır. Eğer bu kitaba bağlıolacaksanız, biz size bağımsızlıkvermeyiz. Çünkü bu kitap siz Müslümanlara;Hıristiyan ve Yahudilerledost olmamayı emrediyor. Bu kitabauymaya devam ederseniz, düşmanlığısürdüreceksiniz demektir.Bu şartlarda da sizinle barış yapmamızmümkün olmaz” der ve görüşmelerikilitler. İsmet Paşa (İnönü)ile Lozan’a giden Siyonist-hahamHaim Nahum, müzakerelerinçıkmaza girdiğini görünce, Türk heyeti adına “Hilafet’in kaldırılarak,İslâm’la olan bağlardan yenikurulacak devletin koparılacağı”garantisini verir. Ancak verilen buteminatlar sonucu bir anlaşmayavarılabilir. Nitekim, Cumhuriyet’inilanından kısa bir süre sonra, 3Mart 1924 tarihinde Meclis’te alelacelegörüşülerek kabul edilen kanunlar,yeni siyasi yapılanmanın istikametinigösteriyordu…
Aynı günçıkarılan “Hilafet”in kaldırılmasıylailgili kanunla, yeni devletin İslâm dünyası ile bağları kopartılırken,Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilegelecek nesiller ipotek altına alınıyordu… Böylece Basel’in 2.maddeside gerçekleşmiş ve 3.maddenintemelleri de atılmış oluyordu…Haim Nahum çevresine “Biz Türkmilletini bağımsızlığa kavuşturduk,ama manen yıktık. Bir daha ayağakalkamazlar” diye yaptığı işle övünürken,İngiliz Devlet BaşkanıWilson Churchill, 1932 yılındaAvam Kamarası’nda yaptığı konuşmadamilletine ve temsilcilerine,batı’nın Türklere dair geleceğe dönükstratejinin ne olması gerektiğikonusunda şu beyanatı verecekti:“...
Türkleri güç ve ağırlık olarakyüz grama çıkarmamalı, elli gramaise hiç düşürmemeliyiz. Onları birazkuruyunca sulamak, biraz yeşerincede budamak icap eder. EllerindekiKur’an-ı Kerim’i alamazsak,Türkleri yenmemiz mümkündeğil. Öyleyse şimdiden Türkiye’yekarşı dinsizlik silahlarını çevirerek,en hassas imanlı kalplerindenvurmaya hazır olmalıyız.”Batı, dün ne dediyse ve ne planladıise bugün de emellerine hizmetetmeye amâde siyasi ve din adamlarıeliyle kâh eşbaşkan kâh “DinlerarasıDiyalog” mavalları ile istikametleri üzereler…
Futbolun kitleleri uyutma vekontrol altına alma özelliğinin busatırlara bile yansıdığı gerçeği biryana tedai ettirdikleri de hiç yabanaatılır değil…İmkansız gibi görünenlerinbile nasıl mümkün halegeldiği, ümit ve sevda ile olmazlarınolduğu, her şeyin bir sürecebağlı olduğu ve muharebelerdekikayıpların savaşın kaybı demek olmadığı,düşmanın planı ne olursaolsun, samimiyetle mücadeleye devamedilmesi gerekliliği, bıkkınlığın,yılgınlığın, nemelazımcılığınlügatlerden çıkartılması zarureti…vesaire….
Basel’de başlayan mücadelede2-0 öne geçmiş olsalar da “Hiç şüphe yok ki, iman küfür üzerine galipg elecek ve küfrü inine sokacaktır.”Millî takımın maçlarda ortaya koyduğu “ruh” hâli bizce iyi okunmalı.Özellikle liberal çapulcularve imânsız İslâmcılar, millî takımındünyanın hiçbir yerinde izah edilemeyenbu başarısının neyin habercisi olduğunu anlarlarsa, belki kendilerineçeki düzen verebilirler…Tabii bunun için ilk önce biraztarih okumaları gerekir!..
KAYNAK: BARAN DERGİSİ

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.