AKP hakkında 14 Mart 2008 tarihinde açılan kapatılma talepli davanın reddedilmesi sonrasında 4,5 aydan beri yaşadığımız siyasi belirsizlik sona ermiş oldu.
Dava sonucunda çıkan karardan mahkeme üyelerinin kendi aralarında 6-4-1 şeklinde ayrıldıkları görünmektedir. Buradan ortaya çıkan sonuç AKP’nin “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğu ancak “kapatılmayı hak edecek derecede mihrak ve odak olmadığı”dır.
Laiklik artık bu partinin başında sallandırılıp duracak bir “topuz”dur. Yanlış hareket ederse bu topuz indirilecek ve AKP’nin kafası bir nev’i parçalanacaktır.
Esasen problem bitmiş değil yeni başlamıştır. Sallanıp duran topuz ne zaman iner? sorusuna bir cevap vermek gerekirse “laikliğe aykırı eylemlerin” neler olduğuna bakmak lazım.
Gerekçeli karar henüz açıklanmadı. Ancak bu tür eylemlerin neler olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. “Katsayı adaletsizliğini gidermek ve başörtüsü ayrımcılığını/zulmünü ortadan kaldırma gayretleri ile inanca ve düşünceye özgürlük girişimleri” laikliğe aykırı eylemler olarak görülmüştür.
Ret kararı ile birlikte AKP’ye “cici hizmetçilik” için ek süre verilmiş demektir. Bu parti bundan sonra kendisini iktidar yapan kitlenin taleplerine “görmedin mi az daha kapatılıyorduk.” demek suretiyle kulaklarını tıkayabilecektir. Artık bu alanlar kendileri için mayınlı alanlardır. “Bedel ödemeyi göze alamayanlar” için özgürlük başkalarından beklenen bir lütuf olmaktan ve hayal olmaktan öteye geçemeyecektir.
Şimdi egemenler AKP’den “yol, su ve elektrik” beklemekte ama kendisini iktidara getirenlerin taleplerini dile getirmekten vazgeçmesini istemektedir. Hatta 1998’den beri yaşadığımız parti kapatmalarında geldiğimiz sürece geniş açıdan bakarsak istenilenin; 1995’den beri partilerini iktidara taşıyan tabanın bizatihi taleplerinden tümüyle vazgeçmesidir. Yani AKP üzerinden terbiye edilmeye çalışılan milletin kendisidir.
Şüphesiz ki millet bu zoraki terbiyeyi kabul etmeyecektir. Talepleri ile o taleplere karşı çıkanlar arasında “hak ve hürriyetlere saygı” çerçevesinde bir uzlaşma mümkündür ve olmalıdır. Bugün AKP’ye dayatılan uzlaşma, saygı çerçevesinin ötesindedir. AKP’ye biat ve itaat telkin edilmektedir. Kapatma davasını açan “fikre ve dünya görüşüne” yönelik bir itaattir beklenen.
AKP bugünden sonra ilk 6 yıldan daha fazla kendisini sıkışmış ve dar bir koridorda yürüyor hissedecektir. Davanın böyle bir sonuçta çıkması bu hissi ortaya çıkartan en önemli etkendir. Buradan çıkış elbette vardır. Yeni bir anayasa, Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir yeni devlet düzeni, Birlikte yaşama kaygısı taşıyan “bürokratik mantalite değişimi” hedefler olmalıdır.
Reel ekonomi ve gelir dağılımında adalet ile geniş toplum yığınlarını rahatlatmak da yapılması gereken en önemli şeylerdendir. Zira geçim sıkıntısı çekmeyen bir millet ancak bu yeniden yapılanmanın arkasında durabilir. AKP’nin tepesinde duran ikinci topuz “ekonomi”dir.
Cendereden çıkış için bu formüller önemlidir ancak ABD,İsrail ve IMF ekseninde bu dertlere çözüm gelmesi de mümkün değildir. Bu eksende AKP ancak “revizyonist” bir parti olabilir. Revizyonist parti; değişim yapacağım diyen ama statükoyu tahkim eden parti demektir.
Kapatma davası sonucu AKP’den beklenen “cici hizmetçiliğin” bir hedefi de bu olabilir.
Velhasıl AKP’nin işi zor. Ona oy verenlerin işi daha da zor. Beklemekten yorulacakları kesin. Çözüm ve çare var mı? sorusu ise cevapsız değildir; Kökler’e dönüş hem vicdanları hem de geleceği kurtaracaktır.
Velhasıl AKP’nin işi zor. Ona oy verenlerin işi daha da zor. Beklemekten yorulacakları kesin. Çözüm ve çare var mı? sorusu ise cevapsız değildir; Kökler’e dönüş hem vicdanları hem de geleceği kurtaracaktır.
HABER DEM/ALİ AKTAŞ
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.