Kalk Aşık-Mustafa DemirciÇok sevimli bir hanımefendi, ağzını doldura doldura kalın bir "a" harfiyle "Mavlana", "Mavlana" diyerek öyle şeyler anlatıyordu ki; muhatapları söylenenleri daha önce hiç sanki hiç duymamışlardı. Konferanstakiler O'nun anlattıklarını dinlerken Mevlânâ'yı ilk defa keşfediyor gibiydiler. Senelerce dirsek çürüttükleri okul yaşamlarında böyle büyük bir Mevlânâ öğretilmemiş, tanıtılmamıştı.Dinleyenler gönül ferahlatıcı, kalpleri yumuşatan, ruhları kanatlandıran bir konuşmaya tanık oluyorlardı. Konferansı takip edenlerin pek çoğu gayr-ı müslim ve yabancı, dînî değerlere hor bakan kimselerdi. Buna rağmen salonda herkes tek ruh halinde, gözleri mıhlanmışcasına konuşmacıya çevrilmiş olarak Fransız Bayan'ı dinliyordu.Konuşma sırasında sık sık ayet ve hadis-i şerif okuyor, kimi dinleyiciler bir an: "Acaba bu kadın müslüman mı?" sorusunu kendi kendine tevcih ediyorlardı. Konuşması nihayet bulduğunda takdim ettiği bilgilere karşı susuzluğu artmış bir topluluk vardı salonda. İçlerinden birisi kalabalığı yararak zorda olsa Hanımefendi'nin yanına ulaşmıştı. Bu sadece meraklı bir üniversite öğrencisiydi. Özel görüşme talebini memnu niyetle kabul eden konuşmacı, kaldığı otelde gerçekleşmek üzere üniversiteli gence randevu verdi. Randevu saati tam 15:00'te idi. Otel ziyaretini üniversiteli gencin kendi ağzından dinleyelim:"Buluşma saatinde otel odasının kapısını çaldım. Beni içeri alıralmaz, daha otur bile demeden "İkindi namazı kaçta oluyor?" diye sordu. Benim çok şaşırdığımı görünce de, hâlâ kulaklarımda çınlayan şu sözleri söyledi:"Hiç insan Mevlânâ'yı okuduktan sonra müslüman olmaz olur mu?"Vermiş olduğu konferansta beni olduğu gibi bütün dinleyicileri de mest ettiğini söyledim. Konuşmasının sonunda salondakilerin soru yağmurunun dinmek bilmediğini de hatırlattım. Bunun üzerine Mevlânâ'dan bahsetmenin insan ruhunu huzura erdirdiğini, kerâmetin kendisinde değil Hz. Mevlânâ'da aranması gerektiğini büyük bir tevâzu ile dile getirdi.Müslüman olunca Havva adını alan bu çok değerli hanımefendi, Hz. Mevlânâ ve İkbal'in hemen hemen bütün eserlerini Fransızca'ya çevirmiş bulunuyor. Gerek bu tercümeleri, gerekse Fransa içinde Mevlânâ hakkında verdiği konferanslarıyla pek çok kişinin müslüman olmasına vesile oldu ve olmaktadır.Havva (Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch)'ya göre Mevlânâ'nın Mesnevî'si sonsuz bir aşk şarkısı… İnsanlığın en büyük mistiklerinden birinin Allah (c.c)'ı ile kurduğu gönül bağı… Bu gönül bağını kurmak isteyen her gönül sahibine Mevlânâ'nın diliyle sesleniyor Havva Hanım…."Beni kamışlıktan kestiklerinden beri,hep özledim o koparıldığım yeri,Gönlüm paramparça susuzluktanözlemden ve ayrılıktan…""Kalk, âşık, kalk!.. Acele et biraz. Bak! Su sesi geliyor… Sense susuzsun.. Ve uyuyorsun…"
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.