BATI'NIN ÇEÇENİSTAN İKİLEMİ: STRATEJİK ORTAKLIK ve Fatma Tunç Yaşar

BATI'NIN ÇEÇENİSTAN İKİLEMİ: STRATEJİK ORTAKLIK ve Fatma Tunç Yaşar

www.beyazrenkler.org cecenistan.ihh.org.tr



http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=4948

İnsan Hakları İhlale Açık Bir Kavram





"İnsan hakları" Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından uluslararası

ilişkilerin merkezinde yer alan bir kavram. Teorik olarak,

devletlerin

insan haklarına ne kadar riayet ettikleri uluslararası normların

gücünü gösterdiği kadar, bu normların uluslararası toplum için de ne

kadar ehemmiyetli olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, devletlerin kendi

sınırları içerisindeki uygulamaları, insan hakları bağlamında

uluslararası toplum tarafından izlenebiliyor. Ancak, insan hakları

söyleminin bizzat kendisinin ihlallere ne kadar açık ve suistimal

edilebilir olduğu geçtiğimiz on yıl içerisinde yaşanan tecrübelerde

aşikar oldu. Paradoksal olarak, insan hakları işgalin, müdahalenin ve

her türlü kötü muamelenin dayanak noktasını teşkil etti.





10 yıl içerisinde iki savaşa sahne olan Çeçenistan'da yaşananlar bir

taraftan Avrupa Konseyi üyesi ve birçok insan hakları sözleşmesinde

imzası bulunan bir devletin uluslararası normlara itaatsizliğini,

diğer yandan da uluslararası toplumun bu ihlallere duyarsızlığını

gösteriyor. Çeçenistan'da yaşanan insani kriz Bosna ve Kosova'dan,

Putin'in uygulamaları da Taliban ve Saddam rejimlerininkinden çok

farklı olmasa da, Çeçenistan'da ikinci savaş altıncı yılına girmesine

rağmen uluslararası toplumdan benzer ilgiyi göremedi. Bugün de olduğu

gibi ABD'nin yönlendirici tutumu uluslararası toplumun Çeçenistan'a

yaklaşımını belirlemede öncü rol oynadı. Rusya'nın Çeçenistan'ı işgal

ettiği 11 Aralık 1994'te bir açıklama yapan dönemin ABD Başkanı Bill

Clinton: "Bu bir iç meseledir, düzenin en az kan ve şiddetle tekrar

sağlanacağını umuyoruz." diyerek bugüne kadar devam eden Çeçenistan

politikasının genel çerçevesini çizmiş oldu. Operasyonların

finansmanı

için Yeltsin'e 11 milyar dolar borç veren Clinton, Putin'in

Çeçenistan'a yönelik operasyonunu Abraham Lincoln'un Amerikan iç

savaşındaki tutumuna benzetmekten de kaçınmadı. Dönemin ABD Dışişleri

Bakanı Warren Christopher ise durumu Yeltsin'in kararına bırakmanın

en

iyisi olduğunu, Rusya'nın parçalandığını görmek istemediklerini,

Yeltsin'in başka alternatifi kalmadığı için askeri müdahaleye

başvurduğundan emin olduğunu ifade etti.





Birinci savaşta Çeçenistan'da gerçekleştirdiği ihlaller ve işlediği

savaş suçlarından dolayı diplomatik olarak herhangi bir yaptırımla

karşılaşmayan Rus yönetimi, uluslararası toplumun insan haklarını

izleme konusundaki siyasi isteksizliğinin sınırlarını da test etme

imkanı buldu. Bu cesaret ile olacak ki, kısa bir süre için Rusya

Başbakanı olan Sergey Stephaşin'in sözcülüğünü yapmış olan General

Alexandre Mikhailov, ikinci savaş öncesinde şu açıklamayı yapmakta

tereddüt görmedi: "Çeçenistan'ı bir ayda kökünden kazırsak, Batı

farkına bile varmaz." Uluslararası toplumun Çeçenistan'da yaşananlara

karşı ilgisizliğe varan bu mesafeli tutumu ABD, AB ve Rusya

arasındaki

güç dengeleri ve stratejik, siyasi ve ekonomik ilişkilerle bire bir

bağlantılı. Soğuk Savaş'ın ardından tek kutuplu sistemin yükselen

gücü

ABD karşısında kendisini yeniden konumlandırma ihtiyacı hisseden

Rusya, 1993'te Yakın Çevre Doktrini'ni yayınladı ve ardından ulusal

güvenlik vurgusunu her geçen gün artırdı.





ABD'nin 1991'de Irak'ı bombalaması, NATO'nun Kosova'ya askeri

müdahalesi ve ABD'nin Füze Savunma Projesi gibi gelişmeler nedeniyle

ABD-Rusya ilişkileri gergin bir dönemden geçti. 1999'da İstanbul'da

yapılan AGİT Zirvesi'nde Clinton'ın, Yeltsin'in Kafkasya politikasını

eleştirmesi, IMF ve Dünya Bankası'nın yardım ve kredilerini

keseceklerine dair tehdit sinyalleri, Rusya ile ABD arasında Soğuk

Savaş dönemindekine benzer bir gerginliğe yol açtı. Bununla beraber,

Putin'in iktidara gelmesinin ve 11 Eylül saldırılarının ardından ABD-

Rusya ilişkileri yeni bir döneme girdi.





Uluslararası Terörle Mücadele" ve İnsan Hakları

11 Eylül olaylarından sonra ABD'nin öncülüğünde başlatılan

"uluslararası terörle mücadele kampanyasına" en açık destek Rusya'dan

geldi. Ekim 2002'de Moskova'daki bir tiyatrodaki rehine eylemi ve

Eylül 2004'te gerçekleştirilen Kuzey Osetya'nın Beslan kasabasındaki

okul baskını, 11 Eylül'den beri Çeçen 'terör tehdidini' her zaman

kullanmış olan Rus yönetimine, saldırılarında önemli bir meşruiyet

dayanağı teşkil etti. Rus hükümeti bu söylem çerçevesinde

Çeçenistan'da yürüttüğü operasyonu, uluslararası terörle mücadele

kampanyasının bir parçası ilan etti. Böylece Rusya, Çeçenistan'daki

operasyonları için sadece meşruiyet kazanmakla kalmadı, başta ABD

olmak üzere dünya kamuoyunun da desteğini sağlamış oldu. ABD'nin

Afganistan'a müdahalesi ve Orta Asya'da üsler kurmasını başlangıçta

tehdit olarak algılayan Rusya, aynı söylem çerçevesinde yürütülen

Taliban yönetimine karşı müdahaleye de göz yummak zorunda kaldı.

ABD'nin son Irak operasyonu sırasında Rusya'nın Fransa ve Almanya ile

birlikte ABD'ye muhalefet etmesi, ABD'nin Rusya'ya bazı eleştiriler

yöneltmesine yol açtıysa da ABD'nin Çeçenistan'ı Rusya'nın iç

meselesi

olarak gören genel politikasını değiştirmedi.





İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin (Human Rights Watch) 2004 yılı

Dünya

Raporu, 11 Eylül saldırıları sonrasında Rus yönetiminin Çeçenlere

yönelik baskılarını artırdığını doğruluyor. Özellikle 2003 yılında,

keyfi tutuklamalar, işkence ve kayıp olaylarında artış olduğunu

kaydeden rapor, Kremlin'in "normalleşme" iddiasının aksine savaşın

yayıldığını ve daha büyük çapta ihlaller gerçekleştiğini öne sürüyor.

Ancak Rusya'nın uluslararası gözlemcilerin Çeçenistan'da çalışma

yapmasına engel olması, uluslararası topluma aksini iddia etme imkanı

vermiyor. Çeçenistan halen sivil toplum kuruluşları, insani yardım

örgütleri, uluslararası gözlemciler ve gazeteciler için girilmesi zor

bölgelerden biri olmaya devam ediyor.





Rusya'nın da üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı

(AGİT), zaman zaman Çeçenistan'daki durumu yerinde inceleme imkanı

bulsa da, Rusya'nın meseleyi iç sorunu olarak görmesi karşısında

bölgede aktif olamadı ve Rus yetkililerin isteği üzerine bölgeyi Mart

2003'te terk etti. Hollanda, Çeçenistan'da yeniden AGİT ofisi

açılması

yönünde bir girişim başlattıysa da diğer AGİT üyeleri bu konuda aynı

istekliliği göstermediler. Bu tarihten sonra da Rusya,

Çeçenistan'daki

aşırı güç kullanımı ve keyfi tutuklamalar konusunda tüm baskılara

rağmen olayları yerinde tespit etmek üzere herhangi bir BM

gözlemcisini davet etmedi. Dolayısıyla, "terörle mücadele" adı

altında, gözlerden uzak gerçekleştirilen bu operasyonlar birçok insan

hakları ihlalini de dikkatlerden kaçırdı.





Rus ordusu ve yetkilileri tarafından gerçekleştirilen her türlü

ihlal,

İnsan Hakları İzleme Komitesi ve Uluslararası Af Örgütü (Amnesty

International) gibi önde gelen insan hakları örgütleri tarafından

tespit edilmesine ve rapor olarak yayınlanmasına rağmen, ABD ve

Avrupa

hükümetlerinden beklenen tepki gelmedi. Bunun temel nedeni ise

"sınırları içerisinde terörle mücadele" söyleminin bir parçası olarak

Rusya'nın Çeçenistan'da sürdürdüğü savaşın bir iç mesele olarak Batı

kamuoyunda yer bulması. Uluslararası kamuoyunun bu ihlallere karşı

sessizliği, sınırları içerisinde terörle mücadele adı altında

operasyon gerçekleştiren ülkelerin nasıl bir strateji izleyecekleri

ve

uluslararası toplumun bunu nasıl denetleyeceği konusunda zihinlerde

yeni soru işaretleri uyandırdı. ABD gibi AB ülkeleri de genelde 11

Eylül sonrası terörle mücadele adı altında gerçekleşen operasyonlarda

ortaya çıkan insan hakları ihlallerine ve özelde Çeçenistan'da

yaşananlara çözüm üretme konusunda ısrarlı ve istekli bir tavır

sergilemedi. İnsan hakları konseptine görece ABD'den biraz daha

duyarlı olan AB ülkeleri başlangıçta Rusya'da demokratikleşme

yönündeki reformları desteklerken aynı zamanda Rusya'nın insan

hakları

normlarına uyup uymadığının da denetlenmesinin gerektiğini ifade

etmekten çekinmedi. Örneğin, Çeçenistan'da sivil halkın katledilmesi,

sadece Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından savaş suçu

olarak

kabul edilirken Amerikan yardım örgütü Uluslararası Mülteciler'in

(International Refugees) Çeçenistan'da insan hakları ihlalleri ve

savaş suçlarını anormal bir durum değil, savaş taktiği olarak

görmesi,

kısmen de olsa ABD ve Avrupa ülkelerinin yaklaşımlarındaki farklılığı

yansıtıyor. Bununla birlikte, hiçbir AB ülkesi Çeçenistan sorununun

Rusya'nın iç meselesi olduğu ön kabulünü sorgulamadı ve eleştiriler

de

Çeçenistan'daki hak ihlallerinden duyulan endişe ile sınırlı kaldı.

Avrupa ülkeleri arasında yalnızca Danimarka, Rusya ile askeri iş

birliğini dondurarak operasyona fiili düzeyde tepki gösterdi. Ekim

2002'de Danimarka'da Dünya Çeçen Kongresi toplandı. Barış için sivil

inisiyatif özelliği taşıyan kongrede Çeçenistan için siyasi çözüm

önerileri gündeme getirildi. Rusya ise kongreye izin verdiği için

Danimarka'yı ağır şekilde eleştirdi. Benzer bir girişim, diğer AB

ülkeleri için söz konusu olmadı. Yine, Nisan 2003'te yapılan 59.

oturumunda BM İnsan Hakları Komisyonu Rusya'yı Çeçenistan'da işlenen

suçlar için mahkum eden bir kararı benimsemeyi reddetti. Uluslararası

terörle mücadele söyleminde ABD'nin yanında yer alan AB'nin,

Çeçenistan'ın El-Kaide ile bağlantıları olduğunu öne süren Rusya'ya

bu

koşullar altında muhalefet etmesi elbette beklenemezdi.

Stratejik İş Birliği Karşılığında İnsan Hakları





Hem ABD hem de AB ülkelerinin Çeçenistan politikasını belirleyen

unsurlar arasında ekonomik çıkarlar öncelikli bir yere sahip. ABD ve

Avrupa hükümetlerinin ortak savunma, güvenlik ve enerji gibi

konularda

Rusya ile olan siyasi ve ekonomik ilişkileri, onları Rusya ile insan

hakları konusunda karşı karşıya kalmaktan her zaman alıkoydu. İkinci

savaşın tırmandığı bir dönemde, İngiltere'nin, Rusya ile

İngiltere'nin

İkinci Dünya Savaşı'nda müttefik olduklarını hatırlatarak bu eski

ittifakın İngiltere dış politikasının birinci önceliği olan stratejik

ortaklığa dönüştürülmesinden bahsetmesi dikkati çekmiştir. İngiltere

Başbakanı Tony Blair'in sözcüsünün, Rusya'nın Çeçenistan nedeniyle

dışlanamayacak ve tecrit edilemeyecek kadar önemli bir ülke olduğunu

ifade etmesi ekonomik çıkarları insan haklarına önceleyen tavrı

yansıtmaktadır. Ayrıca, AB ülkelerinin Yeltsin döneminden itibaren

Almanya öncülüğünde yaptığı milyarlarca Euro değerindeki ekonomik

yardım ve yatırımı da unutmamak gerekir. Bu yatırımları tehlikeye

atmamak ve Rusya'yla ilişkilerini bozmamak için, AB ülkeleri insan

hakları ihlalleri karşısında ekonomik yardımı askıya alan geleneksel

politikalarını Rusya'ya uygulamama yolunu seçtiler.





Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi'nde daimi üye olması hiç şüphesiz

kendisine Çeçenistan'da rahat hareket etme ve Çeçenistan'ı BM'nin

gözetiminden uzak tutma imkanı sağlamaktadır. Konsey'in üyesi olarak

Rusya, Avrupa demokrasisinin vazgeçilmezi olarak görülen insan

hakları

savunuculuğunu üstlendiğini lanse etmekte ve dolayısıyla denetlenen

olmaktan ziyade denetleyen olarak kendisine pozisyon belirlemektedir.

Nitekim, 2000 ve 2001 yıllarında BM İnsan Hakları Komisyonu

Çeçenistan'daki insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak oldukça

sert

kararlar yayınladı ve Rusya'yı BM mekanizmalarına uygun hareket

etmeye

davet etti. Bu süreci izlemek için de Çeçenistan'da uluslararası bir

araştırma komisyonunun oluşturulmasına karar verildi. Ancak, Rusya

bunu reddetti ve Çeçenistan'da sadece isimden ibaret olan bir insan

hakları ofisi açtı. Zaman zaman BM tarafından, iyi niyet göstergesi

olarak "Rusya'nın Çeçenistan'da gerçekleştirdiği ihlalleri" kınayan

kararlar yayınlansa da bunlar herhangi bir siyasi, diplomatik ya da

finansal sonuç içermekten uzaktı. BM İnsan Hakları Komisyonu'nda ise

Çeçenistan lehine alınan kararlar çoğunlukla, Rusya'nın diplomatik

girişimleri sonucu veto ile karşılaştı.





Rus Yönetiminin Normalleşme Söylemi





Çeçenistan'ı dünya kamuoyundan ve hatta kendi toplumundan uzak tutan

Rus yönetiminin, Çeçenistan'da savaşın bittiği ve hayatın normale

döndüğü yönündeki açıklamaları, uluslararası toplumun konuya

ilgisinin

azalmasına neden oldu. Savaşın bitişinin en önemli göstergesi olarak

Rus yönetimi, 2002 yılından itibaren İnguşetya'da kamplarda yaşayan

Çeçenleri geri dönmeye zorladı. Kampların elektrik, gaz ve suyunu

kesen Rus yetkililer yüzlerce mültecinin ismini kamp listelerinden

sildiler. Kendilerine herhangi bir güvence verilmeksizin geri dönmeye

zorlanan mülteciler, bunu yapmadıkları takdirde uyuşturucu,

kaçakçılık

ve silah bulundurma gibi asılsız suçlamalarla tutuklama tehdidi ile

karşı karşıya kaldılar.Rus yönetimi Çeçenistan'da Mart 2003'teki

anayasanın oylandığı referandum ile 5 Ekim 2003 ve Ağustos 2004'te

yapılan başkanlık seçimlerini normalleşmenin ve demokratikleşmenin en

önemli göstergeleri olarak gösterdi. Referandum için Çeçenistan'da

elverişli şartların olmadığı yönündeki tartışma, Avrupa Konseyi

Parlamenter Meclisi'ne de taşındı. Ancak Meclis, insan hakları

ihlallerinin devam etmesi ve güvenliğin sağlanamaması gerekçeleriyle

referandumun ertelenmesine yönelik öneriyi hararetli bir tartışmadan

sonra reddetti ve Rusya'ya koşulların iyileştirilmesi çağrısında

bulundu. Buna rağmen, 31 Mayıs 2003'te gerçekleşen 11. AB-Rusya

Zirvesi'nde AB'nin İtalya başkanlığı adına konuşan Silvio Berlusconi

referandumdan övgüyle bahsetti. Referandumun ardından 5 Ekim 2003'te

yapılan Çeçenistan başkanlık seçimlerinde de AGİT gözlemci olarak

bulunmasına rağmen seçimlerin antidemokratik koşullarda ve Rus

baskısı

altında yapılmasına engel olamadı. Rus askeri birliklerinin oy

kullandığı seçimde, Rus yanlısı Ahmed Kadirov oyların %80'ini aldı.

Seçimden sonra AGİT Başkanı Scheffer, seçimleri denetleyemediklerini

itiraf etti. Kadirov'un öldürülmesinin ardından Ağustos 2004'te

yapılan seçimlerden önce ise AGİT gözlemci göndermeyeceğini açıkladı

ve tek bir uluslararası gözlemcinin dahi katılmadığı seçimlerde,

Kadirov kabinesinde İçişleri Bakanı olarak görev yapan Ali Alhanov

devlet başkanı seçildi.





Rusya İkna Etti…





Uluslararası toplum Çeçenistan'da normalleşme sürecinin başladığına

ikna olma yolunu seçerek sessizliğini muhafaza etti. Önde gelen insan

hakları kuruluşları yayınladıkları raporlar ile Rusya'nın

uluslararası

insani hukuku açıkça ihlal eden uygulamalarını gözler önüne sermeye

devam etseler de ABD ve Avrupa hükümetlerinin şimdiye kadar bu konuda

yaptırım gücü içeren bir açıklaması ya da uygulaması söz konusu

olmadı. Öte yandan bölgede bulunan Birleşmiş Milletler Mülteciler

Yüksek Komiserliği (BMMYK), Dünya Gıda Programı, Dünya Sağlık Örgütü

gibi örgütler salt insani yardım çalışmalarını koşulların elverdiği

ölçüde gerçekleştiriyorlar. Bu ikilem Batı'nın Çeçenistan'da

yaşananlar karşısında çelişkili gibi gözüken ancak kendi içerisinde

tutarlı bir yaklaşımını ortaya koyuyor. İnsani kriz oluştuktan sonra

sadece yaraları sarmakla yetinen bu tutum, ne yeni ihlalleri önlemek

için bir önlem alıyor ne de bu ihlallere maruz kalan halkın

bağımsızlık/self-determinasyon hakkı için verdiği insani mücadeleyi

meşru görüyor. Tony Blair'in "İnsanların şiddete ve baskıya maruz

kaldığı bir yere müdahale söylemi her yere müdahale edebileceğimiz ya

da etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Fakat Çeçenistan, stratejik ve

siyasi meselelerin daha baskın olmasından dolayı insan hakları

ihlalleri ve savaş suçları konusunda, başka bir hükümet ile karşı

karşıya gelmeyi reddeden Batılı liderler için utanç verici bir

şeydir.

Çeçenistan, karmaşık, tehlikeli ve korkunçtur; ancak biz bunu

değiştirmek için yeterli ilgiyi göstermedik." ifadesi bu kayıtsızlığı

ve beraberinde gelen vicdani hesaplaşmayı yansıtmaktadır.Görüldüğü

gibi, uluslararası topluluk Çeçenistan'da yaşanan dehşet verici

ihlallere yeterli ilgiyi göstermemiş; aksine 'terör karşıtı mücadele'

söylemi çerçevesinde Rusya ile ittifaka yönelmiştir. Bunun yanında,

Rusya'da reformların desteklenmesi için ABD tarafından Uluslararası

Para Fonu aracılığıyla gönderilen milyarlarca dolarlık yardım

Rusya'nın Çeçenistan'da yürüttüğü savaşa dolaylı destek sağlamıştır.

İnsan hakları örgütlerinin girişimiyle Çeçenistan'daki insani kriz

zaman zaman gündeme gelse de, Rusya'nın medya üzerindeki

manipülasyonları ve uluslararası topluluğun 'küçük bir Çeçen

ayrılıkçı' uğruna feda edemeyecekleri siyasi ve ekonomik çıkarları

nedeniyle sorun, insani yardım temelinde tartışılmanın ötesine

götürülememiştir. Nitekim Mashadov'un Mart 2005'te öldürülmesinin

ardından Çeçenistan yeniden gündeme gelmiş olmasına rağmen, Batı'nın

geleneksel Çeçenistan politikasında bir değişim gözlenmedi. Ocak

2004'ten sonra ilk defa Nisan 2005'te Grozni'ye giden AB delegasyonu

bölgeye insani yardım yapılacağını, ancak miktarın henüz belli

olmadığını açıkladı. Bununla birlikte, başta İnsan Hakları İzleme

Örgütü olmak üzere önde gelen insan hakları örgütlerinin tüm

çabalarına rağmen AB, Çeçenistan'da gerçekleştirdiği ihlallerden

dolayı Rusya'yı suçlayan bir karar yayınlamayı reddetti. Sonuç

olarak,

Çeçenistan sorununu Rusya'nın bir iç meselesi olarak kabul etmek ve

Çeçenistan'daki savaşı uluslararası terörle mücadele kapsamında

değerlendirmek, Çeçenistan için çözüme uzak bir anlayışı benimsemek

demektir. Rusya'nın Çeçenistan'ı işgali Rusya'nın iç meselesi olarak

görülmemeli ve burada gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri de

uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirilmelidir. Rus

yönetimine uluslararası insan hakları sözleşmelerine uyması konusunda

baskı yapılmalıdır. Bölgedeki ihlallerin tespit edilmesi ve bölgeye

insani yardım ulaştırılması, Çeçenistan'daki sorunları uzun vadede

çözmeye yetmeyecektir. Çeçenistan'da insan hakları ihlallerinin son

bulması, ancak bölgenin nihai statüsünün belirlenmesi ile mümkün

olacaktır.

__________________

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Ne zaman öleceğimiz önemli değildir, önemli olan nasıl ve nerede

öleceğimizdirŞamil BASAYEV





'Zoru hemen başarırız, imkansız ise biraz zaman alır'<O>





TÜRK BİRLİĞİNE İNANIYORUM, ONU GÖRÜYORUM!. GAZİ MUSTAFA KEMAL



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~

Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."



Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.

-----------------------------------------------------------------

"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.

Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com

Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com

Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr

adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.