T a r a f s ı z D e ğ i l i z

BARAN DERGİSİ 89. SAYI ÇIKTI...

"yırt at

hiçe geçen günlerini

doğrulda gel

hatıralar içinden

sancak yine salınsın

o burçta

devir putlarını çağın

bir vuruşta

yaman ol yine yaman

- dileyene kadar aman -

hesap soruşta."

- "hiç görmediğim

hiç tanımadığım

kimbilir hangi şehir

hangi köydesin

hangi köy, hangi dağda

karargahın

gördü yüzlerini... gördü

hepsi tanıdık ve bildik

yırtıldı dünyayı karartan peçe

toprağın altından nasıl fışkırırsa tohum

bir bahar ansızın

çıkacak arsız otlar

arasından

düzenli ve örgütlü

yağmurda büyütür

onu

güneşte"

Salih MİRZABEYOĞLU

"Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı"ndan

-1979-

BARAN Dergisi 89. Sayı Çıktı…

TÜM BAYİLERDE!..

BARAN'dan
(Kâim ve Dâim-89)

Tanımlanamayan Şey: İSTİKLÂL SAVAŞI

Anayasanın 5. Maddesi:
Devletin Temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

* * *

Ülkede her bir kesimin farklı "sorunları" var…

Tanımlanamayan, izahı yapılamayan, şekli ve muhtevası tam olarak izah edilemeyen bir konu var ki, herkesi ilgilendirmekle beraber asıl Silahlı Kuvvetleri ilgilendiren bir "sorun"…

"Yüce", "büyük", "anlı-şanlı" gibi ifadelerle içi boş cümle kalıpları kurmaya alışkın hiçbir askerden, nedense bu "sorun"un tanımlanmasına ve çözümüne dair tek bir cümle duyamazsınız.

Tanımlanamayan sorun; "İstiklâl Savaşı"!

"İstiklâl Savaşı" nedir? Neyi ifade eder? "İstiklâl Savaşı" deyince ne anlaşılmalı?

Umumî anlayış şu;

"İstiklâl Savaşı" denilen şey olmuş-bitmiştir…" "Bir daha o günlere dönülmeyecek…" "Allah bu millete o günleri bir daha yaşatmasın…" "Önümüze bakalım, ufuklara yelken açalım…"

"Öğretilen tarih" o kadar yalancı ve uydurmadır ki; "İstiklâl Savaşı"ndan ve hâliyle bir işgalden bahsedilir de, nedense düşmanın işgâl ettiği topraklarda neler yaptığından, ne tür insanlık suçları işlediğinden Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren hiç bahsedilmez!

Dört yıl işgâl altında kalmış bir başkentte (İstanbul) ve ülkede işgâlci düşman hiç mi katliamlarda, tecavüzlerde, yağmalarda bulunmadı? Soruyu başka bir şekilde sorarsak, mesela İstanbul'da hiç mi direniş olmadı? Düşman işgâline karşı direnişi örgütlemek için bir üniversite öğrencisi, bir subay, bir kabadayı hiç mi kimse harekete geçmedi?

İlkokuldan itibaren "öğretilen tarih" işgale karşı bahsettiğimiz direnişe ait bu tür motiflerden her hangi birine rastlamak mümkün değil. "İstiklâl Savaşı", "Tam Bağımsızlık", "Emperyalizmin kovulması"ndan sıkça bahsedenler "İstiklâl Savaşı"nın bu tarafı akıllarına gelmediğinden dolayı mı, hiç gündeme getirmezler?!

İşgalci düşmanın yaptığı katliamlar, tecavüzler, yakıp-yıkmalar bilinmeyince, düşmana karşı verildiği söylenen "İstiklâl Savaşı" da ruhsuz bir ceset havasında, yeri geldikçe gündeme getirilmekte…

"İstiklâl Savaşı"nın muhatabı olan düşmanın yaptıkları bilinmediğinden ve şuurlaştırılmadığından dolayı da, "Tam Bağımsızlık" ve "Vatanseverlik" ruhsuz ve gereği yerine getirilmeyen, hemen hemen herkesin işine geldiği gibi, keyfine göre kullandığı argümanlar olmaktan öte bir mânâ ifade etmemekte...

İnsan, nasıl olur da hem bir "İstiklâl Savaşı"na taraftar olur, hem de taraftar olduğu "İstiklâl Savaşı"nın muhatabı düşmanın neler yaptığını bilmez veya anlatmaz?!

Koskoca askerlerde dahi "İstiklâl Savaşı" anlayışı yukarıda işaretlediğimiz umumî anlayış içindedir: "Bir daha oraya ve o şartlara dönülmeyecek, olmuş bitmiş bir şey…"

Vatan savunmasında ve "vatanseverlikteki ruhsuzluğun sebebi olan bu sakat anlayıştan dolayıdır ki, ülkesi işgale uğramış insanların direnişine "terör", bu insanlara da "terörist" denilebiliyor! Peki kim diyor bunu?! "İstiklâl Savaşı" vermiş bir ordunun generali!..

İşgâl edilen ülkede (Irak) direnişin-İstiklâl Savaşı'nın nerede olduğunu dahi bilmeyen bir asker, bütün bu anlayışsızlığı yetmiyormuş gibi, bir de işgalci (ABD)'nin "terör" tarifine ve anlayışına binaen düşmanla ortak "terörle mücadele" faaliyeti yürütmekten bahsediyor.

Bu nasıl anlayış, nasıl bir aymazlık?!

Lafı uzatmadan söyleyelim ki, "terör" denilen şey, son tahlilde "şiddet" kullanmak demek…

Mânâsını kavramadan sakat bir anlayışla bahsettiğin "İstiklâl Savaşı" işgalci düşmana "gül" atarak mı verildi, yoksa mermi atarak mı?!

İşgâlci düşmanın söylediği "terörle mücadele"nin aslında işgal edilen vatan topraklarındaki "İstiklâl Savaşı"yla mücadele demek olduğu anlaşılmıyor mu? Anlaşılıyorsa, zaten düpedüz ihanet ve işgâlci düşmanla işbirliği söz konusu!..

Bütün bunların yanında bir de işgalci (ABD)'nin girdiği İslâm coğrafyasında İstiklâl-bağımsızlık mücadelesi veren mücahid örgütleri bertaraf etmek için onun kuyruğunda mücahidlerle savaşmak… Sonra da "20.yy'ın ilk "İstiklâl Savaşı" edebiyatını yapmak…

"İstiklâl Savaşı" tamam da, senin şu hâlinle bahsettiğin o İstiklâl Savaşı'yla ne alâkan var?!

"İstiklâl Savaşı" "tanımlanamayan gök cismi-ufo" gibi…

Madem "İstiklâl Savaşı"na taraftarsın, o zaman bize bir tarih ver; "İstiklâl Savaşı" ne zaman verilir? Bir tahlil yap, şartları nelerdir? Ne tarihten, ne zamandan ne de şartların tahlilinden haberin var! Ama iş lafa gelince "vatanın satıldığı"ndan, "yabancılara peşkeş çekildiği"nden, "1919 Şartları"ndan, "ülkenin çembere alınıp kuşatıldığı"ndan vesaire bahsedip duruyorsun!.. Bir ülke varından-yoğundan arttırarak beslediği ordusunun önderliğinde şimdi değilse, bu şartlarda değilse ne zaman İstiklâl Savaşı verecek?!

"İstiklâl Savaşı"yla kapıdan kovduğumuz emperyalizm, düşmana kapıyı içeriden açan her kesimden hain-işbirlikçiler eliyle, bacadan çok daha güçlü bir şekilde girmiş, ülkeyi açık hava kerhanesine çevirerek yağmalanmadık, talan edilmedik tek karış vatan toprağı bırakmamışken bizimkiler tavana bakıp ıslık çalıyorlar!.. Tabii "İstiklâl Savaşı"ndan bahsetmeyi ihmâl etmeden!..

Bir ülkenin askeri, ülkenin içinde bulunduğu bu şartlarda "İstiklâl Savaşı"nın gereğini yerine getirmeyecekse âmiyane tâbirle "dükkanı kapatıp" gitsin!..

Bizim bütün bu söylediklerimiz "şiddet"e, "darbe"ye teşvik değil; Anayasa'nın 5.maddesinde bahsedilen "bağımsızlık ve ülkenin bütünlüğü" ile ilgili vazifenin yerine getirilmesine dair bir ihtardır.

AB'ye giriş sürecinde ve Amerika'yla ilişkilerde milletin "egemenlik" hakkı dışarıya devredilmemiş midir? Buna bağlı olarak da, "milletin bağımsızlığı"ndan ve "bütünlüğü"nden ve "ülkenin bölünmezliği"nden bahsetmek mümkün mü?!

Anayasa'nın 5. maddesine ve Silahlı Kuvvetleri ilgilendiren iç hizmet kanununun ilgili maddesine göre "milletin bağımsızlığını ve bütünlüğü"nü ve "ülkenin bölünmezliği"ni koruma görevi hangi şartlarda ve ne zaman yerine getirilecek? Bunu bilmek istiyoruz!.. Boğazlardan geçen gemileri tren seyreder gibi seyreden bir Silahlı Kuvvetlerin "İstiklâl Savaşı"ndan bahsetmeye ne kadar hakkı var?! İstiklâl Savaşı vermiş ve Çanakkale'yi geçilmez kılmış bir ordunun Din, Vatan, Millet adına yapacağı yegâne şey; Çanakkale Boğazı'ndan geçmeye teşebbüs edecek ABD ve NATO gemilerini denizin serin sularına gömmek olmalıydı!..

Çanakkale Boğazı'ndan geçen gemilerin seyreden Genelkurmay Başkanı'nın "Diyarbakır çıkarması" gösteriyor ki, Batı çıkarları adına devletin tepesinde yapılan mutabakat tüm hızıyla devam etmektedir… DTP'nin etkinliğini kırmak için Diyarbakır'a "çıkarma" yapan Genelkurmay Başkanı muhakkak ki, hareketinin egemenlik hakkını AB-D'ye teslim etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan AKP'ye yaradığının şuurunda… Mevcut bu görüntüsüyle AKP'li bir milletvekilin andıran Genelkurmay Başkanı'ndan tabii ki "Amerikan gemilerini Çanakkale Boğazı'na gömün!" emrini İstiklâl Savaşı vermiş bir ordunun askerlerine vermesini beklemiyoruz. Fakat Ordu-Millet, Millet-Ordu anlayışına sıkı sıkıya bağlı olan bizlerin Silahlı Kuvvetlerin tamamını Batı çıkarları doğrultusunda hareket eden bir kitle olarak da değerlendirmediğimizi ifade edelim.

Çanakkale geçilmiştir!

Çanakkale'nin geçilmesi dahi "İstiklâl Savaşı" şartlarının göstergesi değilse, bugün bir "İstiklâl Savaşı" için neyin gösterge olduğunu, doğrusu bilmek isteriz.

Çanakkale'yi "geçilmez" kılan ruh, ete kemiğe bürünüp tekrar meydan yerine çıktığında ve emperyalizme boğazlarda "dur!" dediğinde din de, vatan da, millet de, bağımsızlık da hak ettiği yeri alacaktır...

"İstiklâl Savaşı"nın mânâsını kavramış ve bugün ülkenin bir "İstiklâl Savaşı" şartları içinde bulunduğunu idrak eden kadroların "İstiklâl Savaşı"nın gereğini yerine getirmek için ellerinde mevcut olan fırsatları değerlendirmeleri gerektiği inancını da taşıdığımızı ifade edelim. Mevcut Anayasa'ya ve Anayasa'ya göre oluşturulmuş kanunlara bağlılık iddia ediliyorsa eğer, o zaman ülkenin her kesimden işbirlikçi-hainler eliyle tam sömürgeleştirildiği "bağımsızlık"ın lafından başka hiçbir şeyinin kalmadığı anlaşılmalı ve "hukukî" ve "kanunî" görevler yerine getirilmelidir. Bizim bilmek istediğimiz bu "hukukî" ve kanunî görevlerin ne zaman yerine getirileceğidir.

Osman HALİD


www.barandergisi.com

****

BARAN'dan Coşkulu Bir İftar Yemeği

Dergimizin düzenlediği "İftar Yemeği" geçtiğimiz Pazargünü yoğun bir katılımla yapıldı.

Yaklaşık yüz kişiyi bulan bir katılımın gerçekleştiği İftar Yemeğimize, Devrimci Sol hareketin önderlerinden olan, günümüzde de aktif mücadelesine SHP Parti Meclisi Üyesi olarak devam eden Sayın Sarp Kuray, Milliyetçi camiânın önde gelen isimlerinden, Kuşak Ofset'in sahibi Veli Avcı; Usta Gazeteci-Yazar Nurettin Çakın beyler de iştirak etti.

Güzel bir sohbet ortamının oluştuğu iftar yemeğimize, dergimizin Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ali Osman Zor ve Yayın Kurulumuzdan Sayın Kâzım Albayrak ve Haber Müdürümüz Sayın Fazıl Duygun katıldı. Ayrıca yemekte Yazıişleri Müdürümüz Aydın Alkan da bir teşekkür konuşması yaptı.

Sayın Veli Avcı, Nurettin Çakın ve Sarp Kuray başta olmak üzere davetimize icâbet eden işadamlarımıza, avukat arkadaşlarımıza, gazeteci ve yazarlara, Anadolu'nun değişik yörelerinden gelen sayın gönüldaşlarımız ve tüm dostlarımıza teşekkür ederiz.

BARAN

****

89. Sayı'dan BAŞLIKLAR

Batı İçin Tarihin Sonu
Ahmed BİRGİVÎ

Kapitalizmin en ileri noktası olan serbest piyasacılık-liberalizm, başta, sistemleştiği Batı'da (ve özellikle de İngiltere) bütün dünyada çöküşe geçti. Yaklaşık 500 yıldır, Batı dünyasında adım adım şekillenen, 1900'lü yıllarda niahî halini alan ve 50'lerden sonra "liberalizm-serbest piyasacılık" propagandasıyla, hem kendini ve hem de bütün dünyayı bir kez daha "cilâlı sömürgeleştirme" sistemine sokan Batı medeniyeti, artık kendi içinde yetiştirdiği kurtçuklara yem olmaya başladı. Bu kurtçuklar, Borsa, faiz, Mortgage, spekülasyon vs.dir. Batı, 18. asır son dönem propagandası olan "özgürlük-ferdiyetçilik ve eşitlik" sloganlarını, liberalizme payanda olarak 1 asır boyunca kullandı. 19. asır sonlarına kadar Batı Avrupa ve ABD'de tatbik edilen ve fakat büyük hüsran ve yıkıma yol açan liberalizm,1929 buhranının da tesiriyle olsa gerek, bir dönem kendisine en çok küfredilen bir anlayış oldu. 2. Emperyalist Paylaşım savaşı neticesi ,tekrar pompalanan liberalizm, bugün bütün dünyayı büyük bir yıkıma doğru götürüyor, tabii oluştuğu kıta Batı'yı da perişan bir hâlde bırakarak.
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Şuur Süzgeci ve Sistemler Savaşı
Bâkî AYTEMİZ
Emperyalizm, dünyayı yönetmek adına kendi sistemini teklif edendir. Sistem, yani hayatın her alanında, eşya ve hadiselerin nasıl yönlendirileceği sualinin kendi içinde tezatsız bir bütün hâlinde cevabını verebilme iddiası… Emperyalizmin asıl gücü de bu sistem teklifinden gelmektedir. İki kutuplu dünyada yaşanan soğuk savaş, aslında Batı mahreçli emperyalistler arasında yaşanan bir sistemler savaşıydı. Neticesinde kazanan Batı'nın Batı'sı (Mutlak Batı) oldu ve Batı'nın Doğu'su belli bir süre Mutlak Batı'ya teslim olmak durumunda kaldı. Şimdilerde ise yeniden bir silkiniş hamlesi yapıyor görünse de buradaki asıl saik Doğu'nun Batı'ya karşı açtığı bayrakta aranmalı ve Rusya'ya cesaret ve güç verenin, imkân sağlayanın Doğu'nun Batı'ya açmış olduğu bayrak olduğu, Rusya'nın Batı'ya bir alternatif teklif etmediği görülmeli. Evet, Rusya Batı'ya, hem pratikte hem de teoride bir alternatif teklif etmiyor, edemiyor. Sadece Müslümanların Batı'ya karşı açmış olduğu cephe saikiyle dünyada oluşan müsait iklim ve şatların kendisine sağladıklarına istinaden bir aksiyona girişmeye teşebbüs ediyor gözükmekte. Alternatif teklif edemediği hâlde böyle bir iç hesaplaşmaya girişmeleri ise neticesinde yine İslâm âlemine, kurtuluş savaşçılarına yarayacağı aşikâr. Tabi bir sistem teklif edenin İslâm âlemi olduğunu gören ve kabul eden için, bu yarayışın mânâları daha da aşikâr…
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Hepsinin İpliğini Pazara Çıkaran "İBDA" Var!
Kâzım GÖKBAYRAK
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun yeni çıkan "İnsan" isimli kitabını okuyorum, alt başlığı "Erkek-Kadın". Hakikî insan soyuna hitap eden ve insan olmanın zorluğu ve güzelliğini gözler önüne seren, fikri ve zikri ile, içi ve dışı ile bir olan Salih Mirzabeyoğlu ve ona feda gençlik; yepyeni nesil…
Ve, Cemaat ve Partilerin de dahil olduğu, Kemalizmin yetişmesinde pay sahibi olduğu, Üstad Necip Fazılın belirttiği küspe nesiller:
"Nerede o dağ gibi insanlar
Nasıl doğdu bu fareler"
Aslında tarih ve hal muhasebemizi yapan dünya görüşümüzde bunun izahı var. Salih Mirzabeyoğlu'nun aksiyon cephesini örgüleştirdiği ve yeni baskısı yapılan "İdeolojya ve İhtilal" eserinde de, nasıl yeni bir gençlik yoğurulduğu, mazi ve istikbaliyle var.
Hepsinin ipliğini bir bir pazara çıkaran İBDA var!
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Emre Aköz'den Güzel Bir Soru:
'İmânlı' Komutan Darbeye Kalkışırsa?

Oğuz GÜRSES
Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz, Vakit yazarı Sedar Arseven'in bir yazısını eleştirirken farkında olmadan çok önemli bir meseleyi güzel bir soruyla gündeme taşıdı...
Soru şu:
- 'İmânlı' komutan darbeye kalkışırsa?..
Bu meseleyi daha önce "AKP iktidarı" ve "Ergrenekon davası" sebebiyle aniden "demokratlaşıveren" İslâmcı yazarların nasıl bir zihnî sapkınlık ve imân zaafı içine düştüklerini göstermek için Baran dergisi uzunca bir süre irdelemiş ve hükmünü vermişti... Bu değerlendirmeleri okuyan -dost veya düşman- herhangi bir kişiye "İmânlı bir komutan darbeye kalkışırsa?.. Baran Dergisi'nin tavrı ne olur" diye sorarsanız alacağınız cevap bellidir:
- Alkışlarlar... Desteklerler… Ellerinden gelen her türlü yardımı yaparlar!
Bizim bu konudaki siyasî tavrımız, en ufak bir tereddüte dahi yer bırakmayacak kadar açık ve nettir...

Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...


---------------------------------------------------------------------------------
Salih MİRZABEYOĞLU:
İNSAN
---------------------------------------------------------------------------------

Röportaj:
Usta Yönetmen Halit REFİĞ:
Dünyaya Ancak Biz Nizâm Verebiliriz!..
"Türk solu, ana hatlarıyla genellikle Batı solunun tuttuğu yol neyse, dünyaya bakışı neyse, onu adeta kopya etmeye çalıştı. Şimdi bu açıdan bakınca, Osmanlı'yı da Batılının gördüğü gibi gördü… Batı Osmanlı'ya nasıl bir gözle bakmışsa, o da aynı şekilde bakar hâle geldi… Tabiî Batı, Osmanlı'ya doğru gözlerle bakmamıştır. İyi niyetle bakmamıştır. Dolayısıyla Batılı gözle Osmanlı'ya bakıldığı zaman, hatadan ve yanlıştan kurtulmak mümkün değildir. Türkiye'de solun bana göre en büyük problemi, kendi kaynaklarından Türkiye gerçekleri üzerine bir görüş geliştirmek gibi mi? Batı'daki görüşler paralelinde, o doğrultuda Türkiye'nin sorunlarına yaklaşmak… Solun içinde benim çok büyük hayranlık ve saygınlık duyduğum insan, merhum Kemal Tahir…

**
Kapıkulu ocakları esas itibariyle büyük çoğunluğu devşirmelerdir ve işte bu da Osmanlı toplumunun, dünya tarihinde hiçbir örneği olmayan bir toplum olduğunu gösteriyor. Şimdi kölelik diyelim. Türk toplumunda da, Osmanlı toplumunda da kölelik var. Esir pazarları var. Esir pazarlarında genç erkek ve kadınlar satılıyorlar. Yalnız çok önemli bir fark var: Esir pazarlarından satın alınan bu kölelerden kabiliyeti olanlar devlet kurumlarında paşa oluyor; sadrazam oluyor; padişaha damat olabiliyor… Kapıkulu ocaklarında yetişen kabiliyetli devşirme çocuklar arasından devlet sistemine, toplumun temel kurallarına uyan ve faydalı olan kimselere yükselme yolu açık…

**
Artık, gelecek için Amerika ve Batı'nın o "dünyaya efendilik etme" saplantısını tatbik etmesi mümkün değil!


**
Evet! Zaten o adalet ve güvenlik meselesidir. Şimdi birçok kimse, kendi vatandaşlarımız da, Batılılar da -çoğu-, Osmanlı haritasına baktıkları zaman, üç kıtada hüküm süren Osmanlı'yı, her yeri fütuhatla aldı zanneder... Hâlbuki, fütuhat sayılı kilit noktalarda gerçekleşmiştir. Coğrafî olarak, o genişlemenin büyük bir kısmı, birçok yer, kendileri Osmanlı'ya başvuruyorlar ve "bizi de kendi topraklarınıza katın ve bize sancak gönderin; biz de size katılmak istiyoruz!" şeklinde gerçekleşmiştir. Neden? İşte o adalet ve güvenliği Osmanlı'da bulmuşlardır…"
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

European Organization for Nuclear Research(*)
Dr. Hakkı AÇIKALIN
(*) Avrupa Nükleer Araştırmalar Teşkilâtı

Kısaca CERN. CERN kendisini dünyânın en büyük parçacık fiziği laboratuarı (le plus grand laboratoire de physique des particules du monde) olarak tanımlıyor.
Önce bir CERN'e kısaca bakalım, neymiş :
CERN, (Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü), dünyânın en büyük ve de en prestijli bilim laboratuarlarından biri. İşi ve istidadı; temel fizik, Kâinât'ın oluşturucuları (bileşenleri) ve yasaları. Maddenin son bileşenlerine (oluşturucularına: Temel parçacıklar) ulaşabilmek için çok kompleks bilimsel enstrümanlar kullanıyor. Bu parçacıkların çarpışması hâlinde neler olup bittiğini araştıran fizikçiler tabi'âtın da kanunlarını yeniden öğreniyorlar.
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Paganist/Putperest Bir İdeoloji Yeltenişi: "Atatürkçü Düşünce Sistemi"-II-
Ali Haydar CAN
Artık kabak tadı vermiş bulunan eski/eskimiş "Kemalizm/Atatürkçülük"ü, "Atatürkçü Düşünce Sistemi" gibi janjanlı bir ambalaja koyarak yeniden pazarlamaya kalkan "Atatürkçü Düşünce Sistemi"ne yürekten bağlı 12 Eylül'ün mümtaz beşibiryerdepaşalarının bu "sistem"in tatbiki babında çok kısa bir zamanda başardıkları çok büyük işleri bu millet yaklaşık 30 yıldır anlata anlata bitiremiyor...
Hem konumuzla yakın ilgisi hem de bu müstesna olayın yıldönümü olması hasebiyle hulasaten hatırlamakta fayda var:
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Ehl-i Bidât İçin Buğznâme
Sezai KIRLANGIÇ
Allah'a varışta iki yol: Biri kabul gören diğeri imtina edilen… Biri pazarlıksız Allah ve Resulü diyen Fırkai Naciye - Ehl'i Sünnet Ve'l cemaat yolu; diğeri eğrisi büğrüsü ile Ehl'i Bidat… İki ana kol, iki mezhep, iki çatı… Kendi içlerinde farklı anlayış ve görüşler… Mevzu edindiğimiz ise Ehli Bidat…
Ehl'i Bidat; Allah ve Resulü'nün emretmediği, Ashab-ı Kiram'ın ve Tabiun'un yapmadığı, yapılması yönünde tavsiye buyurmadığı, Kur'an sünnet, icma ve kıyas gibi delillerle olumlanmadığı halde ortaya çıkan her şeye inanan kimselerdir. Küfre düşürücü sözler beyan etmedikleri müddetçe de Ehl-i Kıbledirler. Küfre düşürücü sözler nedir? Dine savaş açmak, dinin bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmek, Allah'ın Resulü'nü inkâr etmek, yok saymak, Allah ve Resulü'nün yapılmasını emir buyurdukları ve yasakladıkları ile alay etmek, reddetmek, kendi menfaatine inkâr malzemesi yapmak vs...
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

"Hakikatin Umursamazlık Denizinde Boğulması…"
Şükrü SAK - BLOKNOT
Hakikatin sizden gizlenmesi?..
Veya "Hakikatin bir umursamazlık denizinde boğulması…"
Bu "enformasyon yağmuru"nda "perdelenen nedir?.."
Ortak akıl diye pek süslü ve şirin hareketlerin -ve daha başkalarının- bu toz bulutu içinde saklamaya çalıştığı nedir?..
"Ortak akıl"…
Darbe döneminde yapılan yargılamaların ve verilen kararların "geçersizliğini" söylemelidir, istemelidir!.
"Ortak akıl"…
Üç beş 'anti-Amerikancı'nın, "darbe niyetleri vardı" denilerek içeri tıkılması karşısında gösterdiği "sevinci", tepkiyi…
Darbeye niyet etmekle kalmamış, darbeyi gerçekleştirmiş, yüz binlerce kişiyi, haksız hukuksuz kararlarla mağdur etmiş, işkence etmiş, gözaltında kaybetmiş, hukukun ve kanunların ırzına geçmiş darbecileri;
"Tutuklayıp içeri tıkmayı…
Darbe dönemindeki haksız hukuksuz bütün kararların geçersizliğini" istemeyi gerektirir!..
28 Şubat sürecinde yapılan binlerce haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizliklerden birinin üzerine gidin, görelim sizi…
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Para O......ları!
Mehmet Şevket EYGİ - İKTİBAS
Peygamber parayı, altını gümüşü sevmezdi. Peygamberi sevenler de sevmezler.
Dünyadaki fitne ve fesadın, fısk ve fücurun, günahın, isyanın, tuğyanın ana sebebi paradır.
Erkekler şereflerini, kadınlar ırz ve namuslarını para mukabilinde satarlar.
Orospulukların en kötüsü ve alçakcası para orospuluğudur.
Tanrı erleri paradan uzak dururlar.
Şeytan'ın en büyük yardımcısı paradır.
Bir toplum parayı din iman haline getirir ve haram yemeyi normal görürse âkıbeti helâk olmaktır.
Parayı putlaştıran, haram yiyen kişi namaz da kılsa, oruç da tutsa, umreye de gitse kendini kurtaramaz.
Peygamber aleyhissalatü vesselam bazı uğursuz ve şerir kimseleri "Dinleri para, kıbleleri karı" diyerek kötülemiştir.
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Cehennemî Oyun
Mehmet Şevket EYGİ - İKTİBAS
Türkiye'de çok dehşetli bir trajedi oynanıyor. Bu konuda açık yazamayacağım. Yine de bazı ip uçları vermek istiyorum:
Oyuncular: ABD, İsrail, Siyasî İktidar ve bir Cemaat. Başka küçük oyuncular ve figüranlar da var.
Cemaat, ABD ve İsrail tarafından manipüle ediliyor. Hattâ onların hesabına çalışıyor.
Halk tarafından seçilmiş siyasî iktidarın oyundaki rolü her geçen gün biraz daha zayıflıyor, geriliyor.
Ergenekon dosyası ilerleye ilerleye siyasî iktidara ulaşabilir. Cemaat Türkiye'nin idaresine el koymak istiyor.
Cemaat X Y Z'den memnun değil, onun makamına kendi sadık adamlarından birini geçirmek istiyor.
Kendilerini ve servetlerini emniyette görmeyen bazı kodamanlar özel uçaklarla yurt dışına altın kaçırıyor.
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Biz Bu Bayramda Vurulduk
islamibirlik.com - İKTİBAS
Biz bu bayramda vurulduk. Kocaman bir bomba düştü üzerimize... Ben 12 yaşındayım, kardeşim 7... Ben görmedim, annem çok ağlamış biz ölünce. İkimizin de küçücük elleri vardı, bulamadılar, yoksa mutlaka bırakırlardı kabrimize...
Biz bu bayramda vurulduk... Küçücük bir kurşun değdi yüreğimize, meğer ölmek ne kadar da kolay bir şeymiş. Amerikalı askerler, gösterdiler hepimize. Yinede bir sevinç var içimizde... Biz öleceğiz ve daha güzel olacak Dünya... Biz öleceğiz ve daha güzel olacak Dünya... Yoksa siz duyarsız Müslümanlar, döner miydiniz sırtınızı bize... Biz bu bayramda öldürüldük, yanlışlıkla bir tankın paletleri geçti üzerimizden... Mutlaka seyretmişsinizdir, toprağa bulanan cesetlerimizdi onlar! Belki haber bültenlerinde de görmüşsünüzdür. Ben koşuyordum... Kardeşimin ayağı takıldı, onu kaldırmak istemiştim yerden, görmediler, gözleri yok ki tankların... Yoksa öldürmezlerdi bizi. Yok, o kadarda cani olmazlar öyle değil mi? Biz bu bayramda bomba ve kurşun yedik. Öyle can verdi bedenlerimiz! Gıyabımızda cenaze namazımızı kılsaydınız isterdik. Yaşarken zaten yanımızda değildiniz, ama mutluyuz yinede... Biz bu Bayram da evimizde değildik.
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

PANORAMA Türkiye:
- Temel Demirer'e 301 Yolu!
- Emniyet'te Fuhuş Operasyonu
- Abant Platformu Tırsak Çıktı
- Bok Çukurunda Boğdurulan Çocuklarımız!
- ABD Genelkurmay Başkanı Türkiye'de
- DTP Zeytinburnu İlçe Binasına Bombalı Saldırı
- PKK'dan AKP'ye Gözdağı
- Başbakanı Protesto Eden 18 Öğrenci Gözaltına Alındı
- AKP Oyları Düşüyor

PANORAMA Dünya:
- İşgalcinin Tahindeki En Büyük Zarar: İKE Kasırgası
- Latin Amerika, ABD'ye Posta Koydu!
- Olmert İtiraf Etti: "Filistin ve Irak Direnişini Kazandı.
Büyük İsrail projesi Bitti!"
- ABD-Rusya Kapışması

BÜYÜK DOĞU İSTİKLÂL SAVAŞI:
- İşgalci: Irak ve Afganistan'da Yenildik!
- Logar Valisi Öldürüldü!
- Filistinli Mücahideden Siyonist Askere Asit Saldırısı
Direniş Günlüğü:
- IRAK İSTİKLÂL SAVAŞI
- AFGANİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- FİLİSTİN İSTİKLÂL SAVAŞI
- ÇEÇENİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- DOĞU TÜRKİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- SOMALİ İSTİKLÂL SAVAŞI
- KEŞMİR İSTİKLÂL SAVAŞI

Kültür - Sanat:
Barbar Batı'nın Yağma Ve Talan Sergileri: MÜZELER
Hasan KURD
Müze ve müzecilik Doğu'yu ilk defa "Barbar" olarak tesmiye eden Homeros'un zamanına kadar uzanır... Gerçek Barbarlığı temsil eden Batı kendisinden olmayan milletlere yaptığı saldırı ve işgaller sonucunda yağmalayarak elde ettiği ganimetleri sergilediği yapılar, aynı zamanda söz konusu milletlerin kültür hazineleri olarak sanat eserlerinin de teşhir edildiği yapılardı...
Büyük İskender'in Hint'e kadar uzayan meşhur seferi sanat tarihçileri açısından büyük bir kırılma dönemi olarak ele alınır ve Batı yağmacılığının Doğulu milletlerin kültür ve sanat anlayışlarına vurulan büyük bir darbesi olarak kabul edilir...
Roma İmparatorluğu'nun dağılması sürecinde zengin kişilerde "koleksiyonculuk" şeklinde devam eden bu "yağmalanan eserleri sahiplenme" kültürü Orta Çağ boyunca birbirleriyle savaşan Avrupalı kırallıkların birbirlerini yağmalamaları şeklinde devam etmiş ve meşhur misâlini de Haçlı Seferi için geldikleri İstanbul'u yağmalayıp Bizans Sanatı'nı yok etme noktasına getirecek kadar ilerletmiştir... Yine bu Kırallıkların Osmanlı akınları karşısında bocalaması Vahşi Batı'yı yeni "yağmalama alanları" bulmaya sevketmiş ve bunun sonucunda "coğrafî keşifler" diye anılan yağmalama dönemi başlamıştır...
Yağmalanan milletler ve o milletlere ait vatan topraklarından çalınan bütün kıymetli eşyalar ve sanat eserleri Barbar Avrupa'nın başta Papalık müessesesi olmak üzere, Barbar Krallarının, Lordlarının, zenginlerinin ve işgali gerçekleştiren komutanlarının sahiplenilmiş malı olmuştur.
Devamı BARAN Dergisi 89. Sayıda...

Salih MİRZABEYOĞLU'ndan 53. Eser!
İNSAN
'Erkek ve Kadın'

ÇIKTI!


"Ne olmalı, nasıl olmalıyız? Evvelâ kendisi bakımından mesele olan insanın, derunî-iç dünyasının ve genişliğine doğru şu alelâde hayat plânı için, şuurun bütün yön-seviye ve ihtiyaçlarına cevab verebilecek bir "insanî hakikat" anlayışı bulunmadan, günümüzün şu bildik kadın-erkek meselelerinin çözümüne dair söylenen herşey, kopuk ve güdük kalmaya devam edecektir. Mutlak Fikrin gerekliliği ve kurulamazlığı, şuur seviyesinin bunu idrak etmiş imân mevzuu önünde, İslâm'dan başkası yok… Bu eser, uyarıcılık ve meselelerin çözümünde bir vahid-i kıyas olmak niyetinde!"

İsteme Adresi:

İBDA Yayınları: Çatalçeşme Sk. Üretmen Han, No: 29 Kat:3/316
Cağaloğlu-İSTANBUL
Tel: 0212 528 33 07

www.barandergisi.com

BARAN Dergisi

Adres: Emekyemez Mh. Gümüşgerdan Sk. No: 6/4 ŞİŞHANE - İSTANBUL

Tel-Faks: (0212) 361 44 18

GSM: (0555) 409 00 41

E-Mail: barandergisi@gmail.com

WEB: www.barandergisi.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.