T a r a f s ı z D e ğ i l i z

CHPnin Cumhuriyet'le savaşı

CHPnin Cumhuriyet'le savaşı
Mehmet Akif Ak
CHP'NİN ÇANKAYA BOYKOTUNUN ANLAMI
Türkiye Demokrasisinin "ana muhalefet partisi" pozisyonu nedeniyle rejimin olmazsa olmaz kurumu konumunda bulunan CHP, Abdullah GÜL, Cumhurbaşkanı seçileli beri Çankaya Köşkü'ne gitmiyor. Bu gibi "temsil" makamlarının, makamda oturan kişinin şahsından bağımsız yerler olduğu gün gibi aşikârdır. Kaldı ki Deniz BAYKAL, Sayın GÜL'ün şahsıyla bir meselesi bulunmadığını, O'nu sevip saydığını ikide bir söyleyip duruyor. Bu durumda, CHP'nin GÜL ile değil Çankaya Makamı ile bir sorununun olduğu tespitinde bulunmak yanlış mıdır? Neden yanlış olsun? GÜL'e saygı duyuluyor, ama bu saygı Çankaya Köşkü'nün hudutlarında son buluyor. Demek ki, sorun GÜL ile değil, Çankaya ile… CHP'nin "GÜL bizim oyumuzla o makama seçilmedi, o makam yalnızca bizim onayımızı almış kişilerin hakkıdır" türünden açıklamalar yapması, yanlış da bulsak, kendi içinde tutarlı kabul edilebilir. Ama CHP, asla bu gibi ifadeler kullanmıyor; Çankaya Makamına boykotunu sürdürüyor. Bu sevimsiz parodinin sona erdirilmesi için, gerçeği örten şalın çekilip alınması, maskelerin düşürülmesi gerekiyor. Çankaya'nın, CHP'nin boykotuyla kaybedeceği bir şey yoktur. Ama Cumhuriyet'in en tepe Kurumu'na karşı boykot uygulayan CHP'nin konumu tartışmalı hale gelmektedir. CHP, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1 numaralı Kurumu ile savaşmaktadır. Bu boykot sürdükçe, CHP'nin, bir rejim muhalifi, bir Cumhuriyet düşmanı olduğu iddiaları karşısında yapacağı savunmaların ne hukuki, ne de mantıki bir dayanağı bulunmayacaktır. Aşağıdaki türden bir mantık kurgusu tesis edilmesine, insanların bu tür düşünceler üretmesine nasıl engel olunabilinir ki! CHP, Çankaya Makamını yok saymakta olduğuna göre; - Ya Çankaya gayrı-ı meşrudur; - Ya da gayr-ı meşru olan bizatihi CHP'dir. Kendisiyle ilgili böyle bir ithamı CHP'nin aklından bile geçirmeyeceği bellidir. Bizim de böyle bir iddiaya sahip çıkmamız mümkün değildir. Ne var ki CHP, Çankaya boykotu, Ergenekon avukatlığı gibi argümanlarıyla bizzat kendisi, meşruiyetini tartışmaya açmaktadır. Şimdi sormanın tam sırası değimlidir? Çankaya makamını darbeyle işgal edenlerle süngü gölgesinde oraya oturtulanlar için 80 yıllık tarihinde kılı kıpırdamayan CHP, bu makama milli iradenin tecellisiyle oturan gerçek anlamda halk çocuğu iki muhterem zata hangi sebeple boykot uygulamıştır? Daha can yakıcı soru şudur: CHP'nin Çankaya makamına hürmetle boyun eğmesi için, oraya gelenin mili irade dışı mahfillerce, hatta deniz aşırı odaklarca tespit ve tayin edilmiş olması mı gerekmektedir? Neden sormayalım ki! CHP'nin Cemal GÜRSEL ve Kenan EVREN ile hiçbir sorunu olmamasının ardında yatan gerçek sebepler nelerdir? Türkiye'de hemen hiç kimse seçilme tarzlarını bahane ederek, GÜRSEL ve EVREN'i boykot etmemişken CHP, hangi hukuki, milli, insani gerekçeyle milli irade tarafından Çankaya'ya gönderilen ÖZAL ve GÜL'e "suçlu" muamelesi yapmaktadır? Hani nerde CHP'nin Cumhuriyet kuruculuğu? Nerde hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olması? Nerde "bu ülkeye demokrasiyi biz getirdik" iddiaları? Bir taraftan meşruluğu asla tartışılamaz bir şekilde, Anayasa'da yazılı kurallar çerçevesinde ve Milletin iradesinin tecelligâhı TBMM tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanlarına boykot uygulanacak, öte yandan Cumhuriyet'in ruhu ve demokrasiyle bağdaştırılamayacak usullerle yukarılardan bir yerlerden Çankaya'ya indirilen, meşruiyetleri hep tartışılmış Cumhurbaşkanlarına derin sadakat gösterilecektir. Normal insan aklıyla asla algılanamayacak böyle bir çelişki CHP'nin meşruiyetini şüpheli getirmeyecekse başka ne getirebilir? Hiçbir tereddüde meydan vermeyecek şekilde açıktır ki CHP, Cumhuriyetle ve onun Kurumlarıyla savaşmaktadır. Hem de Gazi Mustafa Kemal'in adeta kutsallaştırdığı TBMM ile sürekli bir muharebe içindedir. O'nun yaptığı yasaları hiçbir hukuki mesnedi bulunmadan sürekli Anayasa Mahkemesine taşımakta, Onun seçtiği Cumhurbaşkanını yok sayarak, doğrudan Cumhuriyetin kendisi ile savaşmaktadır. Demokrasi diye bir derdi, tasası bulunmayan CHP, artık Cumhuriyetin de en yaman muhalifi durumuna gelmiştir. Hiç kimse TBMM'nin çıkardığı yasaların çoğunu ve Anayasa değişikliklerinin nerdeyse tamamını sürekli Anayasa mahkemesine götüren CHP'nin, bunu bir yargısal denetim sağlama kaygısı ve "ana muhalefet" rolünde olmanın icabı gereği olarak yaptığını sanmamalıdır. CHP, ürettiği illüzyonlarla gözlerimizi boyamakta ve sadece şapkadan tavşan çıkarmaktadır. CHP'nin Anayasa Mahkemesini yol etmesinin temelde tek sebebi vardır; TBMM'nin itibarını alçaltmak! Parlamentoyu değersizleştirmek ve Türkiye'nin TBMM tarafından değil, bürokratlarca yönetimine zemin ve imkân hazırlamak. CHP demek istemektedir ki, TBMM, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin en üst makamı değildir. En üst makam, Anayasa Mahkemesidir. Bu ülkede Milletin % 95 çoğunluğu bile hiç bir anlam ifade etmez. Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmedik bir şekilde bu ülkede Anayasa Mahkemesi, tüm erklerin üstüne çıkarılmış, teokratik rejimlerde, mesela İran'daki "Velayet-i Fakih" kurumuna benzetilmiştir. Bunu sağlayan CHP'dir. Anayasa Mahkemesinin bazı mensuplarının kendilerine CHP tarafından atfedilen bu "İlahi Güç" gibi mutlak, rakipsiz ve sorumluluk tarafı bulunmayan yetkiden mutlu oldukları şeklinde bir izlenim alıyor isek de Yüksek Mahkemenin re'sen hareket yetkisinin bulunmaması, ülkemizdeki hilkat garibesi bu manzaranın biricik sorumlusunun CHP olduğunu göstermektedir. Yine de Yüksek Mahkemenin üyelerinin, CHP'nin kurduğu oyunlar yüzünden Şii dünyadaki "masum imam" benzeri bir konuma düşürüldüklerini görüp bundan şikâyet ediyor olduklarını görmek isteriz. CHP bahsinde demokrasiden söz açmak zaten nafile bir çabadır. Artık CHP'nin Cumhuriyet diye bir derdinin bulunmadığı da sabit olmuştur. CHP'nin "demokrasi", "cumhuriyet" parodilerini durdurmak, salonun ışıklarını yakıp, hipnozlanmış seyircileri uyandırmak, bu ülkenin gündeminin ilk maddesidir. CHP, Anayasa Mahkemesini su-i istimal ederek Cumhuriyetimizle, demokrasiyle, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı makamı ile savaşmaktadır. CHP'nin Türkiye siyasi-idari sistemini felç etmeyi amaçlayan bu savaşını önlemek, ülkemizi içinde kıvranıp durduğu girdaptan çıkarmanın biricik yoludur. YALANLAR, İLLÜZYONLAR, HİPNOZLAR CHP'nin, Demokrasi, Cumhuriyet, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı makamına karşı yürüttüğü savaşın yeterince kanıtına sahibiz. Peki, CHP bunu nasıl başarmaktadır; ne yapıp da hem rejimin başlıca muhalifi olurken, hem de rejim tarafından en yüksek himayeye mazhar parti muamelesi görmektedir? Nasıl olup da hem Milli Mücadelenin hatırası İş Bankası'nın en büyük ortağı olmayı sürdürürken rejimin temel niteliklerine karşı savaş ilan etmekte, aynı anda bir yandan da ondan beslenmekte, hazine yardımı almakta, yargı tarafından rejim muhalifi sayısız uygulaması, Anaysa ve kanunlara açıkça aykırı çalışması nedeniyle hiç sorgulanmamaktadır? Sanki bu ülkenin kanunları, CHP için ebedi bir muafiyet getirmiştir! CHP'nin bir parti olarak çapı ile mütenasip bulunmayan bu gücünün ne kadarının uluslar arası "müesses nizam"dan geldiği ayrı bir araştırma konusudur. İçerdeki sebep ve saiklere baktığımızda, CHP'nin bütün ülkeyi etkilemeye devam eden illüzyonlarını, yalanlarını ve usta malı hipnozlarını görüyoruz. Bunlardan bazılarını sıralayalım: - Cumhuriyetimizin CHP tarafından kurulduğu iddiası yalandır. Cumhuriyet, "milli hâkimiyet" esasına göre 1920'de toplanan Millet Meclisi tarafından kurulmuştur. Ogün bugündür CHP, milli hâkimiyete dayalı Cumhuriyeti zayıflatmak ve onun kazanımlarını aşındırmaktan başka bir şey yapmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin sembol kahramanı olarak asla bir partinin tekeline alınamaz; zaten öyle de değildi. Serbest Fırka'nın kuruluşu aşamasında Gazi'nin yeni partinin başına geçmeyi istediğini biliyoruz. Sonra bundan vazgeçmiş, en yakın arkadaşlarını ve kız kardeşi Makbule'yi yeni partinin kurucusu yapmıştır. Atatürk'ün CHP ile ilişkisi konusunda yapılacak kısa bir araştırma bütün bildiklerimizi ters yüz etmeye yetecektir. - Türkiye'ye Demokrasinin CHP tarafından getirildiği iddiası da kocaman bir yalandır. Türk demokrasinin kuruluş tarihi 1876'dır. Pek çok iç ve dış sebeple 1876 demokrasisi 1908 yılına kadar askıya alınmıştır. Dolayısıyla 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet, içinde Demokrasiyi, çok partili sistemi de barındıran bir rejimdir. Birinci Meclisimizde bayağı etkili bir "muhalif grup" vardı ve bu gurubun bir muhalefet partisinden herhangi bir farkı yoktu. Birinci Meclis, despotik değil, demokratik bir Cumhuriyet meclisiydi. Zaten çok geçmeden 1925 yılında meclisin muhalif gurubu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ismiyle kendi partisini kurmuştur. 1946 yılındaki Demokrasi açılımından CHP'nin anladığı şey ise "açık oy, gizli tasnif" rejimi idi. Bu tarihlerde artık Demokrasi ligine alınmış bulunan Türkiye'de dış denetim nedeniyle 1950 seçimlerinde "açık oy, gizli tasnif" sistemini sürdürülmesi imkânsızdı. CHP, kısa bir süre milli iradeye boyun eğmiş, ama alttan alta 1960 kanlı darbesini hazırlayan şartları hazırlamaya, olgunlaştırmaya koyulmuştur. - CHP, asla sosyal demokrat, solcu, sosyalist değildir. Asıl görevleri yanında Türkiye şartlarına uygun, rasyonel, temel sol politikalara duyarlı bir Türk solunun var olmasını önlemek gibi bir misyonu da bulunmaktadır. Bu sebeple, CHP'nin kapıları, Türk solunun gerçek temsilcilerine sıkı sıkıya kapalıdır. Sol partilerin tabii politikaları olan emek sendikalarıyla, insan hakları kuruluşlarıyla işbirliği ve yakınlık CHP'nin aklının köşesinden bile geçmez. Bu anlamda TÜSİAD'a yakındır. Zaten TÜSİAD mensuplarının büyük bir kısmı genetik olarak CHP'lidir. - CHP, bir parti değildir sadece, asıl olarak bir duruş, bir şuurdur. Bu bakımdan insanların ona üye olmaları şart değildir. Medya, bürokrasi (yargı, asker ve sivil) deki siyasi tercihler, kesinlikle Türkiye'nin genel siyasi yelpazesini yansıtmaz. Siyasi yelpazede % 20 civarlarında bir payı bulunan CHP, büyük iş âlemi, medya ve bürokrasi çevresinde payını % 80'e ulaştırmıştır. İşçiler ve köylüler ise CHP'yle hiç ilgilenmezler. - CHP'nin söylemleri arasında, "seçim", "demokrasi,", "insan hakları" gibi kavramlara çok nadir rastlarız. CHP, şeytandan kaçar gibi "iktidar olmak"tan kaçar. Bütün bunlardan sonra soruyoruz: CHP adında bir parti neden vardır? Bu sorunun doğru cevabını verdiğimizde, hem CHP'ye oy veren seçmenler, CHP'nin illüzyon ve hipnozlarla sürdürdüğü bir oyunun sıradan seyircileri olmaktan kurtulacaklar, hem de ülkemiz, Milli Mücadele kadrolarının ve onun sembol ismi Gazi Mustafa Kemal'in koyduğu en önemli hedef olan demokratik Türkiye Cumhuriyetini, belki de kâmil manada ilk kez hayata geçirmeyi başaracaktır.

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.