T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[ANADOLU HABER] ZAMAN GAZETESİNİN ZIRTOLARI ve PROF.DR. ERBAKAN


ZAMAN (saman) GAZETESİNİN ZIRTOLARI


Kendi itiraf ve ifadeleriyle, Haçlı gavuru "Papalık Misyonunun piyonu ve parçası" ve Siyonist Yahudi Lobilerinin kiralık maşası olan Fetullah Gülen'in Zaman Gazetesinin, saman çuvalı kahramanları da varmış!?

İhsan Dağı mı, "İhzan" (hüzünlendirip can sıkma) Dağı mı?

22.04.2008 tarihli baskısında "Ya Darbe Ya Demokrasi" başlıklı yazısında, İhsan Dağı;

"Artık ikisinin arasında bir yer yok. Kilitlendik, tercihimizi yapmak zorundayız.

Ya harbiden yapacaklar darbelerini ve katlanacaklar sonuçlarına; yani bölecekler ülkeyi, batıracaklar ekonomiyi, alacaklar milletin elinden ekmeğini, işini, tercihini, bırakmayacaklar savaşmadık ülke; ya da adam gibi razı olacaklar 'tam demokrasi'ye... Dibini boylayacağız denizin bir darbeyle belki, ama boğulmadan önce çıkacağız ışığa ve nefes alacağız 'tam demokrasi'yle...

Utanıyoruz... Kişi başı ulusal geliri on bin dolara yaklaşan, ihracatı yüz milyar doları aşan, AB ile tam üyelik müzakereleri yürüten, 1950'den beri çok partili seçim yapılan, dünyanın 17. en büyük ekonomisi olan bir ülkede hâlâ darbe sözü edilmesinden utanıyoruz. Dünyada 'darbe' sözcüğünün bu kadar rahat kullanıldığı başka bir ülke olduğunu sanmıyorum. Konuştukça da 'olağanlaşıyor' darbe düşüncesi, 'normalleşiyor' darbe beklentisi. Darbe sözü edildikçe 'demokrasi'nin içi boşalıyor. Bu koşullarda darbenin olmaması olmasından daha kötü. Halkın oyunun, tercihinin, demokrasinin evrensel kurallarının ayaklar altına alındığı mevcut duruma bari 'demokrasi' demeyelim. Yaşadığımız sürecin adını koyalım ve de böylece sorumlularını 'ifşa' edelim. Siyasetçiler de darbecilerin 'tampon'u olmaktan çıksın. Darbeciler ile halk baş başa kalsın; halk darbeyi ve darbecisini görsün, katilini tanısın. Faturayı keserken de adresi bilsin. Açık ve net; bu ülkede 14 Mart'ta bir darbe süreci başlatıldı. Ve bugünlerde de sessiz sedasız devam ediyor bu süreç. İnsanlar bu durumu kabullenmeye ve içselleştirmeye başladı. 'Vesayet demokrasi'si dediğimiz işte böyle kuruluyor, toplumsallaştırılıyor...

Gerçekten bir kavşaktayız; ya tam demokrasi ya darbe. Artık arada bir yerde 'uzlaşıya' razı olunabileceğini sanmıyorum. Ya darbe sözcüğünü çıkaracağız lügatimizden tamamiyle veya demokrasiyi rafa kaldırmalarına seyirci kalacağız. Milli iradenin emanet edildiği siyasi partiler darbe girişimleri karşısında, Demirel gibi üstüne almama veya Erbakan gibi pişkince davranma siyasetinden vazgeçmeliler. Bu iki tavır da demokrasiye bir şey kazandırmadı. Aksine, Demirel ve Erbakan'ın yaptıkları, milli iradenin vesayet altına alınmasına sadece seyirci kalmak oldu. Tam demokrasi isteyenler belli olmalı. Eğer bu Meclis çoğunluğu vesayet demokrasisine razıysa yapsın sistemle barışını açıkça, biz de bilelim. Türkiye'nin 'özel koşulları' oyununu oynamaya hazır olduğunu ifade etsinler, siyaset dışı aktörlerin siyasete biçtiği rolü ve sınırları kabul ettiklerini açıklasınlar. Böylece herkesi rahatlatsınlar!"


Buyurarak, bayağı horozlanmış.. Daha doğrusu "kokoz"lanmış. Yani müflis ve muhtaç olduğu halde paralıymış havası atanlar gibi, aslında pısırıklık psikolojilerini, ucuz kahramanlık rolüyle bastırmaya çalışmış.

06.05.2008 tarihli Zaman'da ve
"Erdoğan hâlâ 'milli görüşçü' olsaydı!" yazısında aynı İhsan Dağı:

"Ama bunun nedeni Tayyip Erdoğan'ın 'milli görüş' hareketinden gelmesi değil, tam da tersi; 'milli görüş'e sırtını dönmesi, 'milli görüş gömleğini çıkardığını' söylemesi Erdoğan'la 'sistem' arasında bağların kopmasına neden oldu. Bugün Erdoğan 'milli görüş' çizgisinde olsaydı kimse uğraşmazdı onunla"

diyor ve ahmakları bile kendisine güldürüyordu.

Çünkü Recep Erdoğan'ı, Milli Görüş gömleğini çıkardığı ve Erbakan'a hıyanet yaptığı için, dış güçler ve Siyonist şeytani çevrelerce iktidara taşındığını, ama şimdi, ülkemize ve devletimize hıyanetleri yüzünden, bu sefer "Milli Güçler" tarafından mahkeme açıldığını, uzaktan kumandalı kurma kafalar anlamasa da, aklı yatanlar biliyordu!

"CHP Genel Başkanı Deniz Baykal kurultayda yaptığı konuşmada
'Erbakan milliciydi, Erdoğan işbirlikçi' dedi. Basit bir benzetme gibi görülüyor ama, önemli; kırılmanın tam ana hattını anlatıyor.

"Evet, Erbakan devletçiydi, Batı karşıtıydı, AB'ye Hıristiyan kulübü diyordu, demokrasi pek de umurunda değildi, küresel sermaye düşmanıydı, piyasa ekonomisi yerine 'adil düzen' diye ne olduğu belirsiz modeller üretmeye çalışıyordu, Türkiye'nin yüzünü Batı'ya değil Doğu'ya çevirmeye çalışıyordu"

diyor ve El hak İhsan Dağı doğru söylüyordu.

Evet, Erbakan Türkiye Cumhuriyeti Devletini düşünüyordu. Batı emperyalizmine ve İsrail siyonizmine geçit vermiyordu. AB'nin Haçlı Hıristiyan Kulübü olduğunu söylüyordu. Demokrasi kılıflı mason diktatoryasının foyasını deşifre ediyordu... Kendi inancımıza, tarihi ve kültürel mirasımıza, temel insan haklarına dayalı faizsiz bir Adil Düzeni savunuyordu.

Yani Fetullahcılar gibi Devletini ve ülkesini dış güçlere peşkeş çekmiyordu.. İsrail-ABD uşaklığı ve AB aşıklığı yapmıyordu.. Papa'ya temenna, hahamlara takla atmıyordu.. Doğuyu, yani Müslümanları ve mazlumları, barbar Batılılara satmıyordu.. Faizci, tekelci, işgalci ve zalim Siyonist sermayeye pezevenkliğe tenezzül etmiyordu..

Sağolasın İhsan Dağı.. Biz yıllardır, Fetullahçı ve ılımlı İslamcı Din istismarcılarının ve gavur hizmetkarlarının iç yüzünü ve sinsi özünü yansıtmaya çalışıyorduk. Ama sizin yukarıdaki, iltifat saydığınız itiraflarınız kadar net ve kesin biçimde anlatamıyorduk!

Bediüzzaman'ın Tabiriyle, Bre Zavallı Zırto!.

Önce o "pişkinlik" yaftası yani haysiyet hamlığı ve şahsiyet yalamalığı Fetullah Hocanızın ve Amerikalı amcalarınızca hadım edilen "hademe-i hassa"larının (yani beyni yıkanmış özel hizmetçi takımının) sıfatıdır.

Herkesin hatırlayıp hak vereceği gibi,
28 Şubat hengamesinde, Fetullah Gülen televizyonlara çıkıp, darbe davetiyesi için fingirderken; riyakarlık, istismarcılık ve masonların pazarlamasıyla kazandığı itimat ve itibarı ABD'ye peşkeş çekerken, Erbakan Hoca'nın, Bülent Ecevit ağabeyinizin, ülkemize milyarlarca dolara mal olan, "Anayasa fırlatma" cinsinden bir krize yol açmaması için; iddia ve iftira ettiğiniz gibi, öyle "pişkin"ce değil, bilinçli, bilgin ve kendinden emin bir tavır sergilemesi, kiralık şarlatanlar ve münafık şeytancıklar hariç, düşmanlarının bile takdirini toplamıştır.

"Saygın Dergi" olarak lanse edilen, ama Siyonist sermaye hakimiyetine hizmet edecek kişilerin meşhur edilip daha rahat kullanılmalarını sağlayan bir masonik tezgah olduğu bilinen "Foreign Policy" de, halen yaşayan dünyanın 100 entellektüeli arasına Türkiye'den Fetullah Gülen'le, Orhan Pamuk yan yana yer almıştır. Güya biri Türk aşıkı, diğeri Türk düşmanı!? Oysa ikisi de Yahudi cıfıtının adamıdır.

Aynı şeytani amaçla "dünyanın 100 etkin adamı" arasına Fener Rum Patriği Hain Bartholemeos'u da alan Time Dergisinin de, Siyonist yüzü sırıtmaktadır.

Şimdi bazı safdirikler de:

"Gavur ağabeyler bizim Efendi Hazretlerini en meşhur 100 hizmetçileri arasına sokmuşlar" diye herhalde cezbeye tutulacaktır!..

Nurcular ve Fetullahçıların yıllarca:
"Isparta İslamköy'den çıkacağı özel Risalelerde müjdelenen siyaset mehdisi!" diye şuursuzca peşinden koşup durduğunuz ve ibadet aşkıyla, masonların yan kuruluşu gibi hizmet sunduğunuz Süleyman Demirel gibi, şimdi: "Başörtülüler Arabistan'a gitsin!" diyecek kadar dişini ve içini gösteren, gizli mahfillerin adamı kirli bir kişiyi, tutup Erbakan Hoca'nın yanına koymanız da, sizlerin o yüksek feraset ve faziletinizin düşük bir alameti ve aynasıdır.

Zaman Gazetesinin 2 Eylül 1997 sayısı 10. sayfasında, "Refahı Kapatmazlar!" başlığıyla verilen, Ali Aslan'ın Washington'dan bildirdiklerine göre, Fetullah Gülen, sanki resmi görevli bir diplomatmış gibi veya CIA ve MİT'in özel bir elemanıymış gibi, Amerikalı yetkililerin, Refah Partisiyle ilgili kendisine şunları söylediğini yazıyordu:

"Amerika'daki yetkililerden, bana intikal ettiği kadarıyla, Refah Partisi'nin kapatılacağı merkezinde düşünceleri, mülahazaları var. Ben eskilerin ifadesiyle bila kayd-u şart o mülahazaya katılmıyorum. Kapamayabilirler. Kapama bir iştir yani. Refah Partisi'nden kurtulmak isteyenler için kapamak bir iştir. 5 sene de bunlar seçme seçilme hakkını kaybederler. Ve Fransız Kralı'nın atına Fransızca öğretme hikayesi. Bakalım, ya kral olur, ya at olur, ya biz oluruz mülahazasıyla hareket etmek gibi bir şey oluyor. Bunu yapmak isteyenlerin kendileri açısından, makul olanı Refah'ı kapatmamak, mahkemeyi devam ettirmek, mahkeme devam ederken seçime girmek. Seçim sath-ı mailine girilirken Refah'ın mahkemesinin devam etmesi, Refah'a olan güveni sarsar, kapatılacak bir parti mülahazası hasıl eder, oy verilmez ona. Daha demokratik bir yolla... Fakat o oylar Refah'a yakın partilere kayar büyük ölçüde, maksat hasıl olur. Belki böyle yapmayı tercih ederler. Böyle yapma da, toplum tarafından birilerini büyük ölçüde töhmet altına itmez. Mahkemedeydiler, karar verilmemişti, kapatılmamıştı. Ne yapalım, millet tercihini bu istikamette yaptı, diyebilirler. Zannediyorum, kendilerince böyle bir yolu daha makul bulup bunu seçebilirler" diyordu.

Yani "Kahramanlık taslarken hırsızlığını ve arsızlığını arz eden ahmak" misali; Amerikalılarca kullanıldığını, Erbakan'a özel kindarlığını ve Milli Görüş'ün kökünü kurutma heves ve hesaplarını ortaya kusuyordu.

Halbuki O Dönemde, Aslında Refah Partisiyle Mason Cephesi Savaşıyordu.

İşte Fetullah Hocanızı da, Nurlu Süleyman'ınızı da, Recep Erdoğan'ınızı da hep bu Siyonist Yahudi Wilson'lar kullanıyordu!

Sizlerin bütün payesi, piyon olmaktan ileri geçmiyordu.

Bay ihsan Dağı ve Zaman'e Horozları, evet, BİZLER FARKLIYIZ!

Siz, Haçlı'nın uşakları; Biz Hilal'in aşıkları
Siz hesabi, biz hasbani; Siz o taraf, biz bu taraf!

Siz Papa'nın piyonları; Biz Peygamber bağlıları
Siz Haccac'i, biz Haydari; siz o taraf, biz bu taraf!

Siz diyalog davulcusu; Biz Adil Düzen yolcusu
Siz nefsani, biz Rabbani; Siz o taraf, biz bu taraf!

Siz gavurun puştlarısız; Biz mağdurun dostlarıyız
Siz küfrani, biz şükrani; Siz o taraf, biz bu taraf!

Sizler kuyruk, biz öncüyüz; Sizler kukla biz yöncüyüz
Siz kitabi, biz Kur'ani; Siz o taraf, biz bu taraf!

Siz Amerikan hizmetkârı; Biz Erbakan hürmetkârı

Siz hasmani, biz vicdani; Siz o taraf, biz bu taraf!

Yazar Ahmet AKGÜL ( Milli Çözüm dergisi)


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.