Asrın Davası !


Davanın görülmeye başlamasında, hukuki sürecin işleyişinde ve ülkemizin çeşitli yerlerinde olan olaylara baktığımızda, Ergenekon’un görünenden daha fazlasının ve etkilerinin devamına da bakarak,dışarda olduğunu görüyoruz.

Bu dava asrın davasıdır.Nicedir ki, ülke yönetimde söz sahibi olmuş, çeteleşme içtenselleştirilmiş bir sürecin sonucunda görülen davanın kadüklüğü ortadadır. Dava, göstermelik bir davadan öte anlam taşımamaktadır. Osmanlıyı yıkan ve Tükiye Cumhuriyetine müdahil olan güçlerin yönetimde tarz değişikliğine gidişinin işareteridir. Ehilleştiriliş bir islama yola devam etmek isteğinde olanların dünya hakimiyetinde sağlanacak sömürde birleşik İslam cephesi oluşumunu engelleme isteğini görmek gerekir. İslam’ı, laik ve kemalist faşizimle dizginleyen dış güçler onu ılımlılaştırmış olmanın rehavetindeler. Eğer sağlam olarak bu işin içinde kendi adamları lider pozisyonunda olmasaydı, dış güçler bu süreci başlatmazlardı. Kemalist ve ulusalcı çetelerin bir cemaat liderine sıklıkla çatmaları da bundan olsa gerektir. Müslümanları sömürmek niyetine dayalı, İslam Düşmanları için dostluk nutukları atan ve İslam ümmetini emperyalistlerin kuçağından almayacak liderleri batı yetiştirmiştir. Derin çeteler dün kemalist, dinsiz ve laikliği benimsemiş olduğunu iddia eden Din düşmanı fanatiklerden, İslam’ı hristiyanlığa yamanmış bir din haline getirecek liderlerle ahbab ilişkilerini geliştirip, bunlara güvenen batının ikiyüzlülüğünün ürünüdür.

Batı aslında nankördür. Menfaatine herşeyi kurban edebilirler. Kurdukları çetleri de başka bir çeteleşmenin gereği yok etmek istemişlerdir. Asıl yönetim mevkiindekileri, başlarını ise koruyup kollayanlar da yine kendileridir. Bence Ilımlı İslama karşı kullanmak, kontrol etmek için başındaki çete reislerine dokunulmasına Amerika- İsrail menşeyli toplum mühendisleri şimdilik izin vermemişlerdir. Sadece bir tasfiyedir. Çeteleşmenin boyutu ve menşei değitirilmek istenmektedir. Marka adı değişecek ama sahip aynı kalacaktır. İflası engellemek için yapılan bir manipilasyondur. Çetelerin varlığı devam edecek, sömürü bekçileri yine olacaktır.Bu cihetle çeteler, sömürü bekçileridir. Faili meçhulleri, dünün, bugünün meselesi görmek yanlıştır. Taktik T.C. kuruluşundan beri vardır. Bu yöntemi geçmişten kopararak gerçek bir değerlendirme yapmış olamazsınız. Hukuki infialler istiklal Mahkemelerince zamanında yapılığında ve binlerce insanın kanları akıtıldığında fiziki şartlar hiç konuşulmadı. Önce asıp, sonra yargılayanlar ve onların devamı olan çeteler yine halkın karşısında duruyor. Halkı kullanıp yönetip, yönlendirme isteğinde ki belirtilerini gösteriyor.Manipule edip, ajite ederek küçük düşürme ve değersizleşirme psikoloji ile üstünlüğü ele geçirme peşindeler.

Bu işlerde de çok mahirler. Özel Harp Dairesideki psikolojik harekatla şekillenmiş bir çetleşme söz konusudur. Hiç kimse bu çetleşmenin devletin himayesinde kemalizmi dinsizliklerine bir din kılıfı giydirenlerin dini ve öylece yorumayanların katliamları olarak görmemizi engllemeye kalkışmamalıdır. Hala bu dairenin yaptığı işlerle karşı karşıya olmadığımızı bize kim söyleyebilir ki. Son PKK katliamlarına devlet içindebir grup çeteleşme ürünü ve uzantılarının göz yummadığı hissini halka kim verebilecektir. Halk artık PKK’nın veya Uzantısı olduğu Ergenekonun devlet eliyle yönlendirilip yönetiliğini biliyor. Sağır sultanlar bile gördü...

Çelişkiler, Pişkinlikler, hırçınlıklar da ondan olmasın sakın. Ülkemizde demokrasi dışı bütün müdahaleleri de, bu çetenin devlet görünümlü silahlı güçleri eliyle Amerikanın da icazetiyle yaptığı da bilinmektedir. 28 Şubatta da Genel Kurmay başkanını bir ay önce İsrail’de olması da tesadüfmüydü. Birileri Türk milletini fena halde dışarıdan yönetmekte ve de sömürektedir. Bunlar emperyalistlerin ülke içindeki kullandıkları piyonlarıdır. Artık halkımız, dışardan gizli bir elin ülkeyi yönetmemesini isterken dine dönüş ve öze yönelişinin de dış mihraklarca farkedilip, kullanıldığının farkına geç olmadan varmalıdır. 1980 öncesi sağ-sol olaylarıyla binlerce vatan evladının ölümüne müdahale etmeyenlerin 12 eylülde darbe yapmaları da bir dış tezgahladır. Neden son bir yılda beşbin kadar insanın ölmesi beklenmiştir. Devlet istihbaratıyla neden olayları körüklemiştir. Bunların ve o döneminde sorgulanıyor olması gerekmezmiydi. 1972 de tutuklanan Doğu Perinçek ve Apo’nun kısa süreli içeride kimlerle görüşmeler yaptıkları tesbit edilemez mi? Hak etmediği halde devlet bursu almaya devam etmesini sağlayanların da ortaya çıkarılması gerekmez miydi? Bunlar Sırrı Sakık’ın mektuplarında dikkat çekilen konulardır. Şimdide Kürt-Türk kavgası çıkarmak bir iç savaşı tezgahlama planları yapılıyor. Bu tezgahı sahneye koymak isteyenler de yine yargılananlar değil mi?

Pardon dış uzantıları. Katil olmanın lüksünü yaşamak için Ergenekon’cu olmak gerekirmiş meğer dedirten sahneleri bu millete kimler neden yaşatmaktadırlar. Adamlar sanki bütün cinayetleri ben yaptım da, onlar masum gibi mağrur ve gururlu duruyorlar. Özel Harp Dairesi mi eğitmiş, psikolojik harekatlar için ...

Evet Emekli Hakim Albay’ı dediği gibi, bu davanın da korkarım Şemdinli davasına dönüştürülme olasılığı var. Bizim çocuklar ne de olsa beceriklidir.(!)

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.