ERGENEKON DAVASI DOSYASINDA Kİ İLGİNÇ BELGELER


Belge Adı: Reosta Operasyonu.doc

Bu belge sanıklardan Veli Küçük’ün bilgisayarından elde edilmiştir.

Delil Klasörü numarası: 360 Belge hakkında bilirkişilerin görüşü: Sözkonusu dökümanda Sebataylar olarak bilinen grup incelenmiş ve bu gizli etnik dini ve ideolojik cemaatin nasıl kontrol altına alınacağı yönünde operasyonel bir proje çalışması yapılmıştır. Bu çalışma yapılırken Sebatay cemaatinin üyeleriyle de temasa geçilmiş ve onlardan doğrudan bilgi alınmıştır. Sebatay grubu ile ilgili yapılan en önemli vurgu yüzyıllar boyunca korumuş oldukları gizliliktir. Dökümanın büyük bir kısmını Sebatay grubunun kurucusu Sebatay ZWİ’nin hayatı oluşturmaktadır


RAV SABETAY ZWİ SABETAYCILIK VE TÜRKİYE SABETAYLARI (Dönmelik) REOSTA “OPERASYON PROJESİ”
Türkiyeli etnik unsurlar içinde, gizliliklerini 300 yıldır korumayı başaran yalnızca Sabetaycılar olmuştur. Sabetaycıların sayısını 60.000 olarak iddia eden çevreler olmuş ise de, gerçekte Türkiye’de yaşayanların sayısı 4.500-5.000 dolayında olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de İzmir, İstanbul, Bergama, Uşak, Dikili, Soma gibi kentlerde yoğunlaşmışlardır. Türkiye Cumhuriyet’inin dış politikalarında en etkin “unsur” olarak ele alınarak değerlendirilme zorunluluğu ortaya çıkarır. Sabetaycılar dünya Yahudi cemaatleri ve İsrail tarafından kaçınılmaz bir “tehlike” olarak algılanıp değerlendirilmiş olmakla birlikte, İsrail Yahudilerince dışlanmalarına karşın, daima özenli bir dikkatle izlenmişler, kontrol altına alınmaya çalışılmışlar Ve zaman zaman da hiçbir zaman gerçekleşmeyen vaatlerle kullanılmışlardır.


Türkiyeli Sabetaycıların İsrail vatandaşlığına kabul edilmeleri için 1971- 1991 ve 1996 yıllarında başvuruda bulundukları ve geri çevrildikleri bilinmektedir. Müslüman kimliğinde Yahudi Kabalizmine bağlı olarak yaşayan bu cemaatin gizlilik esaslarının korunmasındaki özenli ve kararlı tutumu sonucu Sabetaycılar, gerektiği biçimde ele alınıp incelenememiştir.

Sabetaycılık 17. yüzyılda ortaya çıkan mistik bir hareketin genel adı olarak Rav Sabetay ZWİ’nin mesihlik iddiaları üzerine kurulmuştur. Baskı ile din değiştirmek zorunda kalan Zwi, Yahudi dünyasını büyük bir düşkırıklığı ile karşı karşıya bırakmış, öğretisine inanan ve onun peşinden giden 200 ailelik bir grubun lideri olarak, “Gizli/Etnik/Dinsel/İdeolojik” Sabetaycılık Hareketi”ni kurmuştur. 1917 Selanik yangını sonrasında Sabetaycıların dini yaşantılarına ilişkin pek çok eser ortadan kalkmıştır.

Türkiye’de Yahudilik ve Sabetaycılıkla ilgili en geniş döküman ve belge arşivine sahip olan kişi Rıfat Bali isimli şahıstır. Bir ticaret insanı olan Bali’yi bu alanda döküman toplamaya yönlendiren neden ve etkilerin aydınlanması gerekmektedir. İsrail-Türkiye ilişkilerinde bir sorun olarak görülen Sabetaycılık cemaatinin araştırılması konusuna ne yazık ki kısa ve orta vadede izin verilmeyecek gibi gözükmektedir. Rav Sabetay Zwi (Zwi=Sevi) 1626 yılında İzmir’de doğdu. Babası Hollanda ve İngiliz şirketlerinin temsilciliği sayesinde servet sahibi olmuştu. Ailesi tarafından üç kez evlendirildi ise de eşlerine dokunmadı ve Torah ile evli olduğunu söyledi. Bu sözü din adamlarınca eleştiri konusu oldu. O beklenen Mesih’in (Maşiah) kendisi olduğuna inanıyordu. 1650-51’de İstanbul’da Avrahan Yaqini adlı bir kişi kendisine beklenen Mesih olduğuna dair bir belge vermiştir. Sabetay Zwi’nin ailesinin Mora’dan İzmir’e geldiği bilinmektedir. 31 Mayıs 1665’te İzmir’e dönen Sabetay Mesihliğini ilan etmiştir. Gazze hahamı ve cemaati onun Mesihliğini ilk kabul edenler olur. Sabetay Zwi’ye inananlar sinegoglardaki vaazlarında taşkınlıklar yapmaya başlamışlar, “efendimiz, Türk’ü tahttan indirecek ve dünyayı 18 krallığa bölecektir” demektedirler. Son çare olarak onu Osmanlı Sultanı’na şikâyet ederler. 30 Haziran 1666 yılında Sabetay tutuklanır, İstanbul’a getirilir. Çanakkale’deki Aydos Kalesi’ne hapsedilir. Sabetay Divan’a çıkarılır. Yaşamı ile iddiaları arasında bir seçim yapması istenir. O yaşamını kurtarmayı seçer.

İhtida sırasında Sabetay, Sultan’a: “Bu can bu bedende kaldığı sürece La İlahe İllallah” der. Ve Sultan’ın huzurunda müslüman olur. Devlet kendisine bir rütbe ve aylık bağlamıştır. Huzurdan çıkınca kaftanını açmış, koynundan bir kuş çıkarmış ve “işte can bedenden çıktı Şema Yisrael” demiştir. 200 ailelik bir topluluk din değiştirerek onun yolundan gidecektir. Selanik’e yerleşen bu toplum pratikte Zahor’a dayanan mistik bir yaşamı benimser. Yahudi inancını sürdürür. Fakat resmen Müslüman milletine dâhil olarak yaşarlar.
Böylece literatürde “Selânik Dönmeleri” olarak adlandırılan cemaat tarih sahnesindeki gizemli yerini almıştır. 1676’da ölümüne değin bizzat Sultan’ın emri ile Arnavutluk/Clgen’e sürülür. Ancak orada da müritlerini yetiştirmiş, örgütlenmiş ve faaliyetini sürdürmüştür. Ölümünün ardından kayın biraderi olan Yakov Qerudo’yu onun halifesi kabul eden Yakubiler daha sonraları ortaya çıkan ve Mesih ruha sahip olduğuna inanılan Karakaşlar ve yalnızca Sabetay’a inanan Kapancılar olmak üzere kendi içlerinde bölünürler. (1900’lere değin geçen 350 yıllık süreçte cemaat önce ikiye sonra üçe ayrılmıştır.) Sabetaycılar içinde en etkin ve faal olan Karakaş grubudur. Kurucuları Baruch Rassio’nun Sabetay Zwi olarak yeniden doğmuş (reinkarne) sureti olduğuna inanırlar. 1946’da yaşanan “Varlık Vergisi” olayında Sabetaycı aileler “D” sınıfı olarak sınıflandırılmışlardır. Bezmenler, Arabekler ve Diberler gibi Sabetaycı güçlü aileler yüksek miktarlarda parasal ödeme yapmak zorunda bırakılmışlardır.

Bu tarihlerden sonra da giderek güçlenen radikal İslâmcı akımlar için Sabetaycıların hedef alındığı görülmektedir. Günümüz fundamentalistleri genel anlamda Türkiye’nin bir imparatorluktan Ulusal devlete dönüşmesini üç ana nedene bağlamaktadırlar: Masonlar, Selânik dönmeleri (Sabetaycılar) ve Yahudiler. Türkçede Tevrat olarak bilinen kutsal metinlerin gerçekte Musa’ya (Moşe) verilen bölümü beş adettir ve buna “Torah” denmektedir. Fakat daha sonra gelen peygamberlerin yorumlamalarına dayalı olan diğer kitaplar da vardır ki, bunlar “Neviim” ve “Ketuvin” olarak tanınırlar ve Torah ile birlikte bunlara “Tanab” (Tevrat=Ahd-i Atik) denilmektedir. Talmud hahamların Tevrat yorumlarıdır ve Ortodoks Yahudiliğin temelini teşkil eden bir kaynaktır. Daha sonraları İspanya Diasporası’ndan (altın çağ) ortaya çıkan bir diğer anonim kaynak daha vardır ki, bu da “Kabala”dır. Kabala tümüyle mistik Yahudiliğin kaynağıdır ve kaynakları konusu tartışmalıdır.

Selânik kenti, tarihi rolü açısından belki de en az ele alınmış konular arasında yer almaktadır. Oysa ki Türkiye’nin ilk siyasî dernekleri olan İttihat-Terakki ve Mason dernekleri burada kurulmuştur. İstanbul’da yaşanan 31 Mart isyanı bu kentten organize edilen bir ordu tarafından bastırılmış, Sultan 2. Hamid sürgün günlerini bu kentte yaşamış. Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu kentte doğmuş ve ilköğretimini Selânik’te almıştır. Atatürk’ün ilk eğitimini aldığı bu okul ve Şemsi Efendi olarak anılan öğretmeni Şimon Zwi, dönemin önemli oluşum merkezidir. Atatürk’ün ilk eğitimini veren Şemsi Efendi’nin bir başka özelliği de yaşadığı dönemin en büyük Kabalistlerinden biri oluşudur. “Fevziye Mektebi” onun gibi daha sonraları İstanbul’da faaliyet gösterecek olan “Mekteb-i Terakki”ye göre daha radikal ve cemaatçi bir yapıya sahiptir. Çünkü Fevziye Mektepleri’nin kuruluş amacı, Karakaşlar grubunun cemaatçi yapısını sürdürmek amacına dayanmaktadır. Okul bu grubun resmi öğrenim kurumu olmuştur. Şişli Terakki Lisesi’nin, 1879’da “Terakki Mektebi” adı ile Şemsi Efendi’nin Selânik’te kurduğu “Şemsi Efendi Mektebi” ile temeli atılmıştır.

1924 yılında yaşanan mübadele sonucu okul İstanbul’a taşınmıştır. Okul 1967 yılında 903 sayılı yasa ile vakıf haline dönüştürülmüştür. Gizli/etnik/dinsel/ideolojik bir cemaat olan Sabetaycılar, uygulamadaki “güvenlik soruşturması” ve nüfus cüzdanlarındaki “din” hanesinden rahatsızlık duymaktadır.

kaynak:BARAN DERGİSİ

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.