Zümrütten Akisler

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör
Bizi Tanrı yarattı. Peki, onu kim yarattı? Diyelim ki onu bildin ve bir «süper-Tanrı» kavramına ulaştın. Peki o süper-Tanrıyı kim yarattı? Süper-süper Tanrı mı? Sorudan Korkmayın
Bu yazıyı 21 Eylül Pazar günü kaleme alıyorum. Cumhuriyet gazetesinde bir haber: Felsefe derslerinde öğrenci dine yönlendiriliyor. Buna verilen örneklerden biri de şu: Yazar olmadan kitap olur mu? Bundan yola çıkarak bekleniyor ki öğrenci, her varlığı bir yaratan olduğu ve o yaratanın da her varlığı nihayet bir amaç için yarattığı sonucuna varsın. Yani Tanrının varlığına ulaşsın. Haberi yapan belli ki bu yaklaşımdan ürkerek bunun öğrencileri dine yönlendireceğinden endişe ediyor. Sevgili okuyucularım bu endişe, ancak öğretmen öğrenci üzerinde baskı kurarak yalnızca bir cevabı zorlamaya kalkarsa yerindedir. Aksi takdirde sorulan soru, Tanrı'nın olmadığı konusunda en güçlü mantıksal çıkarımlardan birine götürür beş paralık bir aklı olan öğrenciyi. Şöyle ki: Her kitabın bir yazarı olması her varlığın bir tasarlayanı olması gerektiğini intaç eder. Yani varsanız sizi bir yaratan vardır. Kitabın bir yazarı, yazarın da bir tasarlayanı, bir yapıcısı var demektir.Yani yazarın Tanrısı vardır. Güzel: Peki bu mantığa göre Tanrıyı kim tasarlayıp yaratmıştır? Tanrı hangi amaç için yaratılmıştır? Öğrenci bu soruyu sorduğu an öğretmen: «Hâşâ, Tanrıyı yaratan olur muymuş» dediği an kendi verdiği örneğin gerektirdiği mantığı kabul etmiyor demektir. O zaman öğrenci de «Tanrı kendi kendini yaratabiliyorsa, belki bir kitap da kendi kendini yaratabilir» cevabını verir. Bu saçma gelen cevaba karşı çıkabilecek tek itiraz, Tanrının özel bir varlık olduğudur. Bu özel varlık hakkındaki bilgilerimiz neye dayanmaktır? Cevabı hemen vereyim: Hiç! Tanrı hakkında muhtelif peygamberlerin vs. söylediikleri nihayet sözdür. Bunun dışında hiçbir olgu Tanrının varlığını gösteremez. Hiçbir felsefeci tanrının varlığını (pek çoğunun çok çaba göstermiş olmasına karşın) ispat edememiştir. Tanrının varlığını kabul etmemiz için, doğada normal olarak gördüklerimiz dışında, yani olağanüstü şeylerin varlığını kabul etmemiz gerekmektedir ki bunları kabul etmek için en küçük bir nedenimiz yoktur. Büyük İngiliz klasikçisi ve şair Francis Macdonal Cornford (1874-1943), bilimin ortaya çıkışının, doğada (ve geçmişte) olağandışı şeyler olmadığının kabul edilmesiyle mümkün olduğunu söyler, «Sokrates'ten Önce ve Sonra» adlı küçük fakat çok önemli eserinde. Sevgili dostum merhum Fransız klasikçisi Jean-Pierre Vernant da (1914-2007) eski Yunan'da bilimin doğuşunu aynı nedene bağlar: Bizim Milet'li Thales ve Anaksimandros dinin ancak gündelik olaylar dışında izahı mümkün olmayan mucizeler kabul edildiği takdirde kabul edilebileceğini görüp, mucizelerin kabulü için hiçbir gözlemsel veya mantıksal neden olmadığını, görülen doğa olaylarının akılcı bir yaklaşımla çok daha tatminkâr bir şekilde çözülebileceğini görmüşlerdir. Anaksimandros'un reddettiği en önemli şey, dinin neden olduğu problemi çözmek yerine başka bir yere atmak yöntemidir. Örneğin, «dünya su üzerinde yüzüyor» önerisini bu nedenle reddetmiştir: Dünya su üzerinde yüzüyorsa, su neyin üzerinde duruyor? Haydi onu bildiniz diyelim, peki o bildiğiniz neyin üzerinde duruyor? Bu sorgulama soruyu çözmek yerine, çözümü ötelemektedir. Onun için Anaksimandros «dünya boşlukta duruyor» demiş ve o boşluğun da zamanda ve mekânda sınırsız (=apeiron) olduğunu söylemiştir. Anaksimandros'un mantığı Tanrı kuramına da uygulanabilir: Bizi tanrı yarattı. Peki, onu kim yarattı? Diyelim ki onu bildin ve bir «süper-Tanrı» kavramına ulaştın. Peki o süper-Tanrıyı kim yarattı? Süper-süper Tanrı mı? Güzel. Peki onu kim yarattı? Bu sorgulamanın bizi bir yere götürmeyeceğini gören Anaksimandros gibi Aristoteles de cevabı yaradılış kavramını reddetmekte bulmuş, hocası Platon'un yaratılmış, fakat sonsuza kadar var olacak âlem fikrinin yerine, yaratılmamış ve sonsuza gidecek âlem fikrini benimsemiştir. Peki, sonsuzdan gelip sonsuza giden âlem fikri bizi nerelere götürür? Bu fevkalade ilginç sorunun cevabı sanırım önce büyük Alman matematikçisi Georg Cantor'un (1845-1918) değişik büyüklüklerdeki sonsuzluklar fikrinden, oradan da âlemin ancak matematik bir modeli kurulabileceğini öneren bizim Sakız adalı Pitagor'un düşüncelerinden geçer. Ama herhalükârda Ortadoğu'nun mantığı ve gözlemi (ve söylemleri ne olursa olsun kaçınılmaz olarak aklı) reddeden ilkel tek tanrılı dinlerinden değil. Sorudan korkmayın: Soruya verilecek cevabı pazarlamak için öğretmenlere baskı yaparsa o zaman bakanlıktan korkun ve ona karşı tedbir alın.
www.TurkceKarakter.com
Bozuk görünen Türkçe harfleri düzelten site.




--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.