11 Aralık 2008

(anadoluhaber) KAÇAK ŞEKER'DEN ..ÇAY'A ..(TEŞEKKÜR ..)

TEŞEKKÜR ..
TÜRKİYE'DE YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE DE(ÜSTÜ ÖRTÜLMESİN DİYE ..), KAMUOYU OLUŞTURMAK İÇİN, İNTERNET, E-POSTA  YOLUYLA EN GENİŞ SANAL HABER AKIŞI, BÜYÜK MİLLETİMİN; DUYARLI, ÜLKESİNİ, MİLLETİNİ SEVEN, KARANLIKLARIN AYDINLIĞA ÇIKMASINI İSTEYEN, GERÇEKTEN VATANSEVER;  ULAŞABİLDİĞİMİZ GRUP VE BİREYLERİNİN KATKISIYLA GERÇEKLEŞMİŞ BULUNUYOR .. ERİŞİM BÜYÜK GAZETELERİN TRAJLARINA ULAŞMIŞ GÖZÜKÜYOR .. İLGİLİ AÇIKLANAN TÜM İHBAR KONULARI YETKİLİ MAKAMLARA DA İNTİKAL ETMİŞ BULUNUYOR .. HERKES HESABINI VERMELİ .. YOLA DEVAM .. HEPİNİZE TEŞEKKÜRLER ..  M.KÖSE ..
                    KİM Kİ BU CENNET VATAN'A OLMAZ Kİ  FEDA  ..
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 
  KAÇAK ŞEKER'DEN ÇAY'A ..
   
Türkiyeden: Piyasadaki kesme şekerin dörtte üçü ’kaçak’ çıktı
Tarih: 20.05.2008 Saat: 08:16 Gönderen: gida sanayii

Şeker kaçakçılarının, piyasaya daha rahat ürün sürebilmek ve kárını artırabilmek için kamış şekerini ’ kesme şeker’ olarak işlediği belirlendi.
Şeker Kurumu’na iletilen şeker örneklerinin yüzde 72’si "kamış şekeri-kaçak şeker" çıktı. Torbası 50 YTL olan ucuz şeker, 100- 120 YTL’den satılıyor.
ŞEKER kaçakçılarının, faaliyetlerini kamufle edebilmek, yurtiçi piyasaya daha rahat ürün sürebilmek ve kárını artırabilmek için, şekeri "kesme şeker" olarak işlemeye yöneldiği belirlendi. "Kesme-küp şeker tesisi" olarak üretim izni alan firmalar, yurtiçindeki fabrikalardan, kaçak şeker işleme faaliyetlerini gizleyebilmek için düşük miktarlarda şeker alırken, İran, Irak ve Suriye’den getirdikleri yüksek miktardaki şekeri burada işleyerek, yurtiçi piyasaya sürüyor.
Analizde ortaya çıkıyor
Şeker Kurumu, kaçak şekeri belirlemek için, TÜBİTAK ile gerçekleştirdiği işbirliği sonucunda, geçen yıl kasım ayından itibaren kamış şekeri ile pancar şekerini ayıran analizler yaptırmaya başladı. Yapılan analiz sonucunda, bir şekerin şeker kamışından mı şeker pancarından mı üretildiği belli oluyor. Türkiye’de şeker pancar şekerinden üretilirken, kamış şekerinin varlığı, kaçak şeker girişini ortaya koyuyor. Türkiye’ye kaçak şekerin getirildiği İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde de kamış şekeri üretilmiyor. Ancak bu ülkelere ithal edilen şekerin, kaçakçılar tarafından Türkiye’ye sokulduğu belirtiliyor.
Yüzde 72’si kamış
Doğu ve Güneydoğu’dan, emniyet kurumları ve savcılıklar tarafından Şeker Kurumu’na gönderilen çok sayıda şeker örneğinden yüzde 72’sinin, yapılan analiz sonucunda, Türkiye’de üretimi olmayan kamış şekeri olduğu belirlendi. Kurum, sonuçları hem ilgili güvenlik güçlerine hem de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bildirirken, böylece, şeker kaçakçılığı ile ilgili çok sayıda davanın açılmasını da sağladı.
Torbada 70 YTL kár
Toz şekerin kilosu piyasada 2 YTL’ye satılırken, kesme-küp şekerin satış fiyatı 2.5-3 YTL’ye çıkıyor. Yurtiçinde üretilen şekerin 50 kg’lık torbalardaki satış fiyatı 89-90 YTL iken, şeker kaçakçıları, 50 YTL’ye getirdikleri ucuz şekeri, küp şeker haline getirip 100-120 YTL’ye satarak kárlarını artırıyor. Şeker Kurumu Başkanı Azmi Aksu, kaçak şekerin Ankara’ya kadar girdiğini dile getirirken, Ankara’da Gimat’ta kesme şeker tesislerinde yapılan denetimlerde, birkaç firmanın kaçak şeker kullandığını belirlediklerini açıkladı. Aksu, kaçak şekerin boyutunu ölçmenin çok zor olduğunu belirtirken, kaçak şekerin azaltılmasının, yurtiçindeki fabrikaların rantabl çalışması, vergi gelirlerindeki kaybın önlenmesi açısından önemine dikkat çekti.
Ambalajlar taklit faturalar TasİŞ’ten
KAÇAK şeker ile mücadele sırasında, şeker kaçakçılarının yurtiçindeki şeker fabrikalarının ambalajlarını bile taklit ettiği ortaya çıktı. Yurtiçindeki şeker fabrikalarının ambalajına benzer ambalajları, çuvalları kullanan şeker kaçakçılarının, bu ambalajlar üzerine üretim seri numarası, fabrika damgası gibi işaretleri de koyuyor. Bazı şeker işleme firmaları, kaçak şekeri kamufle etmek için, TASİŞ (Tasfiye İşleri Genel Müdürlüğü) mağazalarından aldıkları faturaları kullanıyor. Kaçak şekeri alan firmalar, denetimlerde bu faturaları göstererek, "Gümrüklerden aldığım şekeri kullanıyorum" diye savunma yapıyor.
Sağlık açısından riski var ..
FİYATININ ucuzluğu nedeniyle kaçak yollardan sokulan kamış şekerinin önlenmesi, haksız rekabet, haksız kazanç, vergi geliri kaybı, yerli üretim ve istihdam kaybı, stok maliyeti artışı gibi olumsuzlukların ortadan kaldırılması yanında insan sağlığı açısından da önem taşıyor. Kaçak yollarla kontrolsüz şekilde ülkeye sokulan şekerde, genetik modifiye ham maddeden üretilebilmesi yanında, bulaşıcı hastalıkların yaygın olarak görüldüğü az gelişmiş ülkelerden getirilmesi halinde hastalık taşıma riski de bulunuyor.
Kaynak: Hürriyet

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

İncelenen şekerlerin yüzde 72'si kaçak 6 Ay, 3 Hafta önce .. Başarı: 5  
Şeker kaçakçılarının, faaliyetlerini kamufle edebilmek, yurt içi piyasaya daha rahat ürün sürebilmek ve karını artırabilmek için, şekeri "kesme şeker" olarak işlemeye yöneldiği belirlendi.
"Kesme-küp şeker tesisi" olarak üretim izni alan firmalar, yurtiçindeki fabrikalardan, kaçak şeker işleme faaliyetlerini kamufle etmek için düşük miktarlarda şeker alırken, İran, Irak ve Suriye'den getirdikleri yüksek miktardaki şekeri burada işleyerek, yurtiçi piyasaya sürüyor. Firmalar, şeker kaçakçılığı ile vergi kaybına neden olup, haksız rekabet yaratırken, küp-kesme şekere dönüştürdükleri şeker ile karlarını daha da artırıyorlar.
Doğu ve Güneydoğu'da, son aylarda, çok sayıda firmanın "kesme şeker tesisi"ne üretim izni almak için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na başvurduğu belirtilirken, bakanlığın görüş sorduğu Şeker Kurumu'nun, "denetimi zor olduğu" gerekçesi ile buna olumsuz görüş bildirdiği öğrenildi.
Doğu ve Güneydoğu'dan, emniyet kurumları ve savcılıklar tarafından Şeker Kurumu'na gönderilen çok sayıda şeker örneğinden yüzde 72'sinin, yapılan analiz sonucunda, Türkiye'de üretimi olmayan kamış şekeri olduğu belirlendi. Kurum, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların işbirliği ile kaçak şekerle mücadeleyi hızlandırıyor.
Şeker Kurumu Başkanı Azmi Aksu, Van, Şırnak, Hakkari, Başkale gibi yerlerde çok sayıda "kesme şeker tesisi" kurulduğunu belirtirken, kaçak şekerin Ankara'ya kadar girdiğini Firmaların, kesme-küp şeker tesisi kurarken, kaçak şeker işini kamufle etmek yanında, karlarını artırmayı da hedeflediği belirtiliyor. Toz şekerin kilosu piyasada 2 YTL'ye satılırken, kesme-küp şekerin satış fiyatı 2.5-3 YTL'ye çıkıyor. http://www.gidabilimi.com/
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ziraat Mühendisleri Odası- Şeker-İş Dergisi Mayıs-Temmuz 2008 Başkanı Gökhan GÜNAYDIN - http://www.sekeris.org.tr/

-------------------------------------------------------------------------------

...  Uygulanan bu politika hakkında sizin görüşleriniz nedir?

AB’de yüzde 2’nin altında olan NBŞ kotası, Türkiye’de AB müktesebatına ve AB’ye uyum diye yüzde 10 olarak belirlendi. Yasaya konuldu. Bakanlar Kurulu’na yüzde 50 arttırma yetkisi verildi ve bütün Bakanlar Kurulları bu yetkilerini artırma yönünde kullandılar.

Peki, bu neye yol açıyor?  Türkiye’de biz üreticiye şeker pancarı ektirtmiyoruz. Biz üreticimizden  bu gelir olanağını sakınırken, ABD’den ve Arjantin’den  mısır ithal ediyoruz ki bu mısırların yüzde 85’i GDO’lu mısırdır. Bu mısırları Türkiye’de işliyoruz. İşleme süreçleri sonrasında sanayi şekeri ihtiyacı olarak satıyoruz. Peki, kim kazanıyor? Amerikan  firmaları, onların taşeronları ve onlarla işbirliği içerisinde olan çevreler kazanıyor. Kaybeden kimdir?  Şeker pancarı üreticisi ve şeker pancarı üretiminden geçimini sağlayan halktır. Kaybeden ve kazanan bu kadar açıktır.

-GDO’lu mısırdan üretilmiş NBŞ’nin sağlık açısından sakıncaları var mıdır?

Şunu söyleyelim; tüketici açısından bu son derce olumsuz bir

süreçtir. Çünkü Amerikan obezitesinin altında mısır şekeri yatar.

Niye ABD insanı diğer ülke insanlarına göre daha şişmandır? Bu

şişmanlığın sebebi mısır şekeridir. Bu gerçeği, uluslararası ve

bağımsız bilim çevreleri açıkça yazmıştır. Aynı zamanda genetiği

değiştirilmiş mısır ile üretilmiş olan bu sanayi şekeri bizim tahmin

ettiğimizden çok daha fazla gıda ürününde kullanılmaktadır.

--  Bir de şöyle bir görüş bazı platformlarda dile getiriliyor.

“GDO’lu tarım ürünleri işlenmiş  bir üründe kullanıldığında sağlığa

zararlı yönleri yok oluyor” deniliyor. Bu görüş doğru mu?

Başka bir türden gen aktarımı yoluyla, yapısı değiştirilen bitki,

hayvan ve mikroorganizmalara biz genetiği değiştirilmiş organizmalar

(GDO) diyoruz. GDO’nun insan sağlığına zararları bilimsel çalışmalara

konu olmuştur. GDO’lu  ürünler alerjik reaksiyon yaparlar.

Antibiyotiğe dayanıklılık sağlarlar. Bu konuda bir tereddüt yok.

Çünkü bunlar bilimsel yayınlara girdi. Dünyadaki tartışma GDO

kanser yapar mı yapmaz mı üzerinden yürüyor. Bir grup bilim adamı

bunu savunurken, bir grup bilim adamı bunun tersini savunuyor.

Aynı zamanda GDO’lu ürünlerin insan neslinde ne tür sorunlar

yaratacağını bugünkü bilimsel düzeyimizle kestirebilmek dahi

mümkün değil. Dolayısıyla işlenmiş ürünler içerisindeki GDO’lu

hammaddenin zararı yoktur diyenlere şunları sormak isterim: Niye

AB nihai üründe binde 9’dan daha fazla GDO’lu hammadde kullanılıyor

ise etiketleme zorunluluğu koyuyor? Ve neden AB, dünyanın

çeşitli bölgelerinde üretilen GDO’lu tarım ürünlerinin kendi

ülkelerine ithal edilmesine izin vermiyor? Niye AB Biyogüvenlik

Kurumu, bazı GDO’lu tarım ürünlerini daha riskli görüp ülkesine

girmesine izin vermiyor? Bütün bu çerçeveyi birlikte düşündüğümüzde,

GDO insan sağlığına zararlı değildir diyenlerin, GDO’yu geliştirme

kampının insanları olduğunu ve maalesef buradan çıkar sağlayan

kişiler olduğunu söylemekte hiçbir beis görmüyorum. Sizin de belirttiğiniz gibi, Arjantin’den ve ABD’den GDO’lu mısırlar ülkemize kontrolsüz bir şekilde giriyor ve bu girişleri önlemek için ülkemizde hala bir biyogüvenlik yasası mevcut değil.

-- Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Ben soruyu şöyle sorayım:

Biyogüvenlik Yasası AB mevzuatında yok mu? AB müktesebatına

uymamız gerekiyorsa, biyogüvenlik koşullarını Türkiye’de uygulamak

durumunda değil miyiz? Neden bunu yapmıyoruz? 

Çünkü bunu yaptığınız zaman, mısır ithalatından ve NBŞ ticaretinden

büyük paralar kazanan insanların rantına engel olunacak. Bundan

dolayı Türkiye’ye biyogüvenlik yasası getirilemiyor.

Türkiye’de şeker pancarına alternatif ürün olarak mısırı gösterme

çabaları söz konusu. Sizce bu çabaların altında ne yatıyor?

Bu konuda NBŞ lobileri etkili oluyor mu?

Bir dönem Türkiye’deki Amerikan firmaları, NBŞ almaya çalışan çok uluslu şirketler,  üreticileri birbirine düşürmeye çalıştılar. Güneyin mısırcısı ile Orta Anadolu’nun pancarcısını birbirine düşürmeye çalıştılar. Bizim üreticimiz ne yetiştirirse yetiştirsin bizim üreticimizdir. Üretim planlaması içinde bu büyük ülkede, uygun bir üretim deseni yaratabiliriz. Sorun bu üretim desenine yurt dışından müdahale edilmesi ve bu üretim deseninin  Türkiye aleyhine yok edilmesidir. Yoksa Türkiye’de şeker pancarı üretimi için de mısır üretimi için de yeteri kadar alan vardır. Bunlar birbirine rakip ürünler değil, birbirlerini tamamlayan ürünlerdir. 

Türkiye’de şeker kaçakçılığı sorunu bir türlü çözülemiyor. Bu konuda siz ne söylemek istersiniz? Bu kaçakçılık, nerdeyse ola ğan bir durummuş gibi algılanıyor. Kaçak şeker Güneydoğu Anadolu sınırlarından Türkiye’ye giriyor. Ne yazık ki ülkemizde iç pazar için üretim yapan illegal fabrikalar var. Bu tabi Türkiye’ye yönelik haksız bir rekabeti üretici aleyhine dayatıyor.

-- Şimdi de 15 şeker fabrikasının 3 paket halinde özelleştirilmesi

çalışmaları başladı. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilirmiyiz?

Bu üç paket halinde özelleştirme girişimi adeta mal satmak

için cilalamaktır. Eğer siz batan geminin mallarını satıyorsanız, bu

bir yöntem olabilir. Ama satmaya kalkıştığınız cumhuriyetin en zor

zamanlarında yapılan fabrikalar ise, bu asla iyi bir yöntem olarak

kabul edilemez. Kar eden fabrikayı zarar eden fabrikayla eşleyip birilerine

satmak, o fabrikaların kısa süre içerisinde devre dışı kalması

anlamına gelir ve o fabrikaların kapanmasının bu ülkeye asla bir

yararı yoktur. Yöntem yanlıştır ama biz işin kendisine karşı çıkıyoruz.

Türkiye’de şeker fabrikaları özelleştirilmemelidir.

-- 1998 yılından bu yana şeker pancarı üretiminde kota sistemi

uygulanıyor. Bu sistem uygulanmaya başladığı günden bugüne,

şeker pancarı üretiminde büyük oranlı şüşler gerçekleşti. Siz

Türkiye’nin şeker pancarı üretimi ısından izlediği bu politikaya

nasıl bakıyorsunuz?

2000 yılında şeker pancarı üretimi 18,7 milyon tondu. Bu yıl bu üretim 12,8 milyon tona düştü. Türkiye nasıl olmuşta 8 yıllık bir süreçte 6 milyon tonluk şeker pancarı üretimini kaybetmiş. Bunun altında “Avrupa Birliği” meşruiyeti temelinde dayatılanların etkisi var. Bugün ülkemizin yıllık şeker ihtiyacı 2,5 milyon ton civarındadır. Ancak bunun çok altında şeker üretilmesine rağmen stoklar oluşmaktadır. Bu stok oluşumunun en önemli nedeni, nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotasının yükwww ŞEKER İŞ DERGİSİ ..

---------------------------------------------------------------------------------------------

KOCA ŞEKER FABRİKASI ?? (PAKETLERİNDE ÇAY-KUR ADI OLAN !!) DA  VAR AMA .. İŞTE ..  GENEL MÜDÜR YURT DIŞINDA YA .. ONDANDIR  .. ONDAN .. --------- ??

---------------------------------------------------------------------------------------------


Çaykur ilave tediyeleri ödemiyor!
 
 
Tek Gıda İş Sendikası yaklaşan Kurban Bayramı öncesi bir açıklama yaparak, Çaykur’u işçilerin ilave tediyeleri bir an önce ödemesi konusunda uyardı

06/12/2008

 Yapılan açıklamada; Bakanlar kurulu kararı ile aylar öncesinden belirlenmiş olmasına rağmen Çaykur, çalışanlarının haklarını henüz ödememiştir. Çaykur işçilerinin bu hakları bir an önce ödenmelidir, aksi takdirde yasalardan doğan haklar kullanılacaktır” şeklinde uyardı.

Tek Gıda İş Sendikasından yapılan açıklamada;“Çaykur Genel Müdürlüğü, aylar öncesinden bakanlar kurulu kararı ile tarihi belirlenmiş olmasına rağmen, ilave tediyelerin ikinci dilimini ödemiyor.

 Tek Gıda İş Sendikası olarak hem yasa hem de toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bu vecibesini yerine getirmesi için Çaykur Genel Müdürlüğü’ne yazılı olarak başvurmuş ve ödenmenin gerekmesi halinde hukuki sorumluluk doğacağı konusunda uyarmıştır.

 

Bayram öncesi zulüm

Kurban Bayramı gibi ulusça büyük bir değer ve önem atfettiğimiz, kurban ve bayram hazırlıkları gibi nedenlerle herkesin aile bütçesine ek giderler yükleyen bir dönemde çalışanların haklarının ödenmemesi bir zulümdür.

 

Toplumumuzun geleneksel değerlerini ve hassasiyetlerini hiçe sayan bu yaklaşım nedeniyle özellikle hizmet akdi askıda olan mevsimlik çalışan kardeşlerimiz, zaten normal ücretlerini almadıkları için çok daha mağdur duruma düşürülmüşlerdir.

 

Çaykur’u uyarıyoruz!

Çaykur Genel Müdürlüğü yetkililerini ekonomik krizin insanların belini kırdığı bir ortamda, bir de kurban bayramında yoksunluğa düşürmemesi ve tüm kamu kuruluşu işçileri bayram yaparken, Çaykur çalışanlarına bu haksızlığı yapmaması için göreve çağırıyoruz.    Çaykur işçilerinin ikramiyeleri bir an önce ödenmelidir. Aksi takdirde iş kanununda kaynaklanan yasal haklar kullanılacaktır” denildi.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ÇAY'DA HESAP VERME ZAMANI .. İHBARLAR SÜRÜYOR ..

-------------------------------------------------------------------------------------------------------- EKTE PAKETİN SON HALİ .. AZALTIYOR ..

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.