GÜL 'Kanlı Pazar'ı tertipleyen Kırklar Komitesi'nin üyesiydi http://www.nihat-genc.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=7013&start=0&postdays=0&postorder=asc&highlight= Link'i tıklayınız 16 Şubat 1969'da ABD gemilerini yurtseverlerden korumak için devrimcilerin kanını dökenlerin Amerikancılıkları karşılıksız kalmamış, bugün Çankaya başta olmak üzere ülkenin tepe noktalarına kadar tırmanmış durumdalar. "Bu pazar kanlı pazar Dert yazar derman yazar Ellerinde pankartlar Geliyor bu çocuklar" (Kanlı Pazar Marşı'ndan) "... Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaşacağız. Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin..." Gerici-faşist kırması güruhu vahşete, katliama çağıran bu sözlerin sahibi İlhan Darendelioğlu. 1960'lı yılların ikinci yarısında, ABD emperyalizmine karşı mücadelenin, sol duyarlılığın yükselmesi karşısında, sermayenin ve ABD elçiliğinin kurdurup beslediği "Komünizmle Mücadele Derneği"nin başkanlığını yapan Darendelioğlu bu çağrıyı 14 Şubat 1969'da MTTB'nin Cağaloğlu'ndaki merkezinde yapıyor. Seslenilen güruh, Dolmabahçe'ye demirlemiş 6. filonun gemilerini kıble kabul ederek Cuma namazını kılmış, ardından yapılan "Bayrağa Saygı" mitinginde, komünistleri kahretme yeminleriyle imanını tazelemiş ve oradan topluca MTTB merkezine gelmiştir. O kitle için artık, ABD'nin çıkarları uğruna komünist kanı akıtmak vacip olmuştur. 15 Şubat: Bu kez Mehmet Şevket Eygi Sahne alıyor! Mehmet Şevket Eygi, o yıllarda gerici-faşist kırması güruhun ağzının içine baktığı bir başka ABD patentli provakatör. Son dönemde üstat provakatörlükte "rol modeli" olma özelliğini Fethullah Gülen'e kaptırmış olsa da Milli Gazete'deki köşesinden bugün de zehir saçmaya devam ediyor. İşte bu ABD sevdalısı sıkı provakatör, 15 Şubat 1969'da Bugün gazetesindeki köşe yazısında cihat çağrısı yapıyor. Yazı tam bir kışkırtıcı bomba: "Büyük fırtına patlamak üzeredir, Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekün savaş kaçınılmaz hale gelmiştir... Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf olamazsın. Ben namazımı kılar, tespihimi çekerim... Etliye, sütlüye karışmam deyip de kendine zülmedenlerden olma, gözünü aç, bak!.. Onlarda taş, sopa, demir, Molotof kokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz... Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır." Peki, bu zehir zemberek saldırgan üslubun, bu gözünü kan bürümüş kışkırtıcılığın gerekçesi ne? Gerekçe çok açık: Dolmabahçe'de demirlemiş olan 6. Filoya ait gemileri, yurtseverlerin hışmından korumak için milliyetçi-mukattesatçı bir duvar örmek. Emperyalizme ve sömürüye karşı yükselen kitleselliği, ruhlarını teslim ettikleri ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri adına devletin ve güvenlik güçlerinin de desteğini alarak engellemek. 16 Şubat 1969: "Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü" Yaklaşık 100 demokratik kitle örgütü ve sendika, 6. filoya karşı tepkilerin yarattığı toplumsal zemini değerlendirerek, işçi sınıfının da desteğinin sağlandığı bir miting kararı aldı. 16 Şubat Pazar günü, mitinge katılanlar Beyazıt'tan yürüyerek Taksim'e ulaşacaklardı. Yürüyüşe yaklaşık 35 bin devrimci, sosyalist, yurtsever katıldı ve Yürüyenler Taksim'e çıkan sokakların başına geldiğinde, devlet destekli provakasyon başladı. Polis, Taksim'e girmiş sayıca oldukça az yurtseverin dışındaki kitleye, ses, sis ve göz yaşartıcı bombalarla saldırdı. Alana girebilen yurtseverlerin sayısı bin beş yüz kadardı ve alanda, yine polis desteğinde bir provakasyon onları bekliyordu. Önceden silahlanmış, faşist-gerici karması güruh, devlet desteğiyle, "Allah... Allah" nidalarıyla yurtseverlere saldırdı. Bu saldırıyı resmeden bir fotoğraf karesi, o günlerde yaşayanların belleğinden silinmedi. Faşist katil, Turgut Aytaç'ı bıçaklarken, olayı keyifle seyreden toplum polisi. Olayda Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan öldürüldü, yüzlerce yurtsever de yaralandı. Polis, devrimcileri yakaladı ama saldırganlardan, açıkça saptanan katillerden kimse yakalanmadı. Devletsiz ve Davetsiz Provokasyon Olmaz! Yukarıda anlatılanlar, devletin provakasyonun ortasında olduğunu, davetin de çok açık yapıldığını gösteriyor. Çünkü, çapulcu sürüsü "ses" çıkarır ama organize iş çıkaramaz. Eğer, "kanlı Pazar" saldırısında olduğu gibi, bir organize iş varsa, arkasında devletin olmaması mümkün değildir. 16 Şubat 1969'da, İstanbul Valisi Vefa Poyraz, ve vali aynı zamanda bu provakasyonun hazırlayıcılarından "İlim Yayma Cemiyeti"nin şeref üyesi. (Bu bilgi "Hatırla Sevgili" dizisinde Fahri Aral'ı işinden etti.) Vefa Poyraz, aradan yıllar geçtikten sonra bile, 16 Şubat'ı gericilerin değil, solcuların yarattığını söylemeye devam etmiştir. Devlet ilişkisi yalnızca valiyle sınırlı değil. Dönemin İçişleri Bakanı, "solcuların soluk alışlarını bile izliyorum" diyen zehir hafiye Faruk Sükan ve Başbakan, "Bana sağcılar cinayet işledi" dedirtemezsiniz diyen Süleyman Demirel. Kısacası, provakasyona devlet desteği sağlayacak ekip "sağlam". İki devrimcinin katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı bu provakasyonun bakiyesi ne? Birinci bakiye, saldırı organizasyonunun yapıldığı MTTB'nin o dönem icra kurulu başkanı olan kadife sesli ve görünümlü Abdullah Gül. Bugün cumhurbaşkanı. İkinci bakiye de Meclis'te. Bugün Meclis'teki AKP-MHP milletvekillerinin çoğu bu saldırıda akıttıkları kanla birlikte, o dönemden bakiye olarak TBMM'ye düşmüştür. Bu kadar mı? Değil elbette. Asıl önemsenmesi gereken, o günlerden bugüne taşınan ABD'cilik ve işbirlikçiliktir. O gün, 6. filonun gemilerini kıble yaparak secde eden gerici-milliyetçi-faşist güruhun uzantıları, bugün gericiliğin tarihsel işbirlikçiliğini ülkenin tüm değerlerini satışa çıkararak sürdürüyor. Bu arada, ülkedeki "akıl fukarası" liberaller de, gün geçtikçe saldırganlaşan ve küstahlaşan AKP gericiliğinden demokrasi ve özgürlükçülük; gerici faşist MHP'den ulusalcılık türetmeye çalışıyorlar. Ve ülkenin arızalı Başbakanı da korkaklığını gizlemeye çalışan bir cüretle meydanlarda bağırıyor: "Biz beyaz gömleğimizi giyerek geldik." Bu bir tehdittir ve gericiliğin savaş çağrısıdır. Bu ülkenin yurtseverleri, aydınlık insanları, sosyalistleri de, bu tehditlere pabuç bırakmıyor ve "hodri meydan" diyor. * Yurtsever gazetesinin 15 Şubat 2008 tarihli sayısından alınmıştır. |
_________________ "Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzeti nefsi, kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyidir. Binaenaleyh ya istiklal, ya ölüm!..." |
--
ADALET YOKSA İNSANLIK YOKTUR:
SORU
İNSAN'a çok yakın HAYVAN'mı İyidir ?
HAYVAN'a çok yakın İNSAN'mı ?
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.