[Saadet! Şimdi] ... Numan Kurtulmuş'un yüklendiği misyon Millî Görüş mü yoksa başka bir misyonmu?

  • Şevket Kazan Selanik göçmeni bir aileye mi mensup
  • Hocaların hocası diye ünlenen Sabahattin Zaim Beyaz Türkmü
  • Birlik Vakfı Mason mu
  • Çiçeği burnunda Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş bir medeniyet projesi sözüdür diline pelesenk edip duruyor sürekli. Ancak bunun bir türlü tanımını yaparak çerçevesini çizip içini doldurmuyor. Bu projenin Millî Görüş ve Adil Düzen olduğunu da açık seçik üzerine basa basa belirtmiyor.

    Şimdiye kadar net olarak söylediği şu: Tüm insanlığı 1975 Tarihli Helsinki Nihai Sözleşmesine davet ediyorum. Buna göre sözünü ettiği, Batı Medeniyeti olsa gerek. Yani namı diğeri Haçlı Medeniyeti!



    Oysa Erbakan milletimizin 1000 yıllık muhteşem medeniyeti diye Selçuklu ve Osmanlı İslam Medeniyetinden söz ettiğini her vesile ile ve çeşitli bakış açılarıyla hep net şekilde ifade ede geldi…

    Sultan Alparslan'ın Malazgirt Zaferinden, Sultan Fatih'in İstanbul'u Fethinden, Kanuni Sultan Süleyman'ın Viyana Kuşatmasından ve Millî Selamet Partisi öncülüğünde Millî Görüş zihniyeti sayesinde gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtından milletimizin örnek başarıları olarak daima övgü ile söz etti...

    Millî Görüş'ün, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri'ndeki hakkı üstün tutan cihad ruhunun temsilcisi; Adil Düzen'in, bu 1000 yıllık muhteşem medeniyetin devamı; Osmanlı'nın 10 katı büyüklüğüne ulaşacak İslam Birliği'nin çekirdeğini temsil eden D-8'in ise Yeni Bir Dünya için tarihi büyük bir adım ve milat olduğunu her fırsatta dile getirdi...

    Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde milletimizin hakkı üstün tutan, batıla ve zulümlerine karşı cihad eden, yeryüzünde hak ve adaleti koruyan yüce hasletlerinin bugün dünyadaki tek temsilcisinin Millî Görüş olduğunu beyinleri çatlatırcasına açık seçik şekilde haykırdı...

    1897'de Basel (İsviçre) Siyonist Kongresinde alınan kararlar gereği Yahudi Devleti kurmak için Theodor Herzl tarafından Sultan II. Abdülhamit'ten Filistin topraklarının büyük meblağlarda para karşılığı istendiğini, verdiği sert ret cevabı üzerine kısa sürede büyük padişahın tahttan indirildiğini, ardından hayata geçirilen Siyonist Plan sonucu Osmanlı Devleti'nin dağıtıldığını yana yakıla hep anlattı...

    1897 Siyonist Kongresinde hazırlanan plan doğrultusunda ilk 50 yılda İslam coğrafyasının ortasında 1948'de bir çıban gibi İsrail Devleti'nin oluşturulduğunu, 1997'ye denk gelen ikinci 50 yılda ise arz-ı mev'ud üzerinde Büyük İsrail Projesinin hayata geçirilmesi girişiminin bu sırada Türkiye'yi yöneten 54. Hükümet tarafından sonuçsuz bırakıldığını ayrıntılarıyla dile getirdi…

    Millî Görüş'ün; -bu satırbaşlarıyla aktardığımız süreçte- Osmanlı Devleti'ni yıkıp büyük milletimizden liderliği alan dünya siyonizmine karşı Yeniden Büyük Türkiye projesi ile bu misyonu yeniden üstlenmek için rövanş mücadelesi verdiğine özellikle dikkat çekti…

    …Ve şimdi soruyoruz:

    Geçtiğimiz 26 Ekim günü yapılan Olağan Büyük Kongrede Millî Görüş'ün temsilcisi Saadet Partisi Genel Başkanlığına getirilen Prof. Dr. Numan Kurtulmuş o günden beri sıkça televizyonlara, gazetelere konuşuyor… Saadet Partisi toplantılarında hitap ediyor…

    Ancak Millî Görüş ve yüklendiği misyondan asla söz etmiyor. Millî Görüş'ün 40 yıllık şanlı mücadelesini, yol açıp neden olduğu Türkiye ve dünyadaki değişimi, muhteşem başarılarını dile getirip mazisine sahip çıkmıyor. Siyonizm sözcüğünü ise hiç ağzına almıyor. Bir sürü şey konuşuyor, söylüyor ama Millî Görüş'e ait dişe dokunur bir şey kendisinden duyamıyoruz.

    Erbakan'ın 40 yıllık şanlı siyasi mücadelesinden, görüş ve düşüncelerinden, muhteşem söylem ve eylemlerinden, başarılarından ve ona karşı sürdürülen amansız kirli mücadeleden hiç konu açmıyor, haklılığını dile getirip savunmuyor; ancak bir tufeyli şeklinde siyasi mirasına konmaya çalışıyor.

    Gidip masonik hinterlanda ait Birlik Vakfı'nda -hiçbir zaman Millî Görüşçü olmak bir yana- daima Millî Görüş partilerinin en sinsi muhalifleri olmuş bir topluluğa hitap ediyor ve sözde hocaların hocası Prof. Dr. Sabahattin Zaim'den sitayişle söz ediyor, ona aidiyetini dile getiriyor.

    Sabahattin Zaim'in Beyaz Müslüman denilen Sabetayist kesimin bir önemli unsuru olduğu bilinmektedir. Numan Kurtulmuş'un Erbakan yerine müteveffa Sabahattin Zaim'e yakın durup aidiyet iddiasında bulunmasının altındaki asıl neden onunla taşıdığı ortak Yahudi kanı mıdır?

    Katıksız bir Sabetayist olan İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde ülkede sürdürülen dehşetengiz İslam düşmanlığına rağmen… Numan Kurtulmuş'un dedesi emekli Binbaşı Numan Kurtulmuş tarafından -Latin harfleriyle yazılan ilk dini kitap olarak- Amentü Şerhi'nin her yerde ve hatta askeri kışlalarda bile peynir ekmek gibi satışa çıkarılmasındaki ayrıcalığın nedeni onun da Beyaz Müslüman tabir edilen bir Sabetayist olması mıdır?

    Süleyman Arif Emre Siyasette 35 Yıl adlı kitabında Millî Nizam Partisi'nin bir yönetim kurulu toplantısı sırasında şahit olduğu bir olayı anlatarak; önemli şeyler anlatacağım, mutlaka Erbakan ile görüşmem lazım diye haber salması üzerine içeriye çağrılan ve adının Musa Saffet Bayramaşık olduğunu söyleyen bir kişiden söz ediyor…

    Kitaba göre, ABD Yahudi Cemaatinin temsilcisi olduğunu belirterek konuşmaya başlayan bu zat İsrail ve Siyonizm aleyhine sürdürülen söylem ve tutumdan vazgeçilmemesi halinde Millî Nizam Partisi'nin kapattırılacağı tehdidinde bulunuyor. Erbakan'ın oradan kovması üzerine; siz bilirsiniz benden günah gitti diyen bu şahsın tam da tehdit ettiği gibi gerçekten de Anayasa Mahkemesine dava açılıp Millî Nizam Partisi kapatılıyor.

    Ancak sonraki gelişmeler Erbakan'ın bu şahıs ile görüşüp uzlaştığını gösteriyor!!!

    Erbakan, 1971'de kapatılan Millî Nizam Partisi yerine 1972'de kurduğu Millî Selamet Partisi ile 1973 Genel Seçimine girdi, 48 milletvekili ve 4 senatör çıkardı ve çeşitli koalisyonlarla aralıksız 4 yıl iktidar oldu. MSP'yi ise Anayasa Mahkemesi değil, 12 Eylül 1980 askeri darbesi diğer bütün partilerle birlikte kapattı…

    Aklın yolu birdir: Süleyman Arif Emre'nin yazdıkları doğruysa; Erbakan o zatla görüşüp uzlaşmadan bütün bunları yapamazdı.

    O halde mademki Erbakan, ABD Yahudi Cemaati Temsilcisi Musa Saffet Bayramaşık ile uzlaştı; peki, ne tavizler verdi?

    Bunu da sonrasındaki gelişmelerden çıkarmak mümkündür…

    Örneğin, Erbakan hiçbir zaman İsrail ve Siyonizm aleyhtarı söylemden vazgeçmedi. Demek ki başka türlü tavizler vererek uzlaştı. Bu tavizler ne olabilir?

    Sakın, Millî Selamet Partisi kilit noktalarına demirbaş olarak Beyaz Müslüman denilen Sabetayist Yahudi unsurlar yerleştirilmiş olmasın? Çünkü sonraki gelişmelerden başka türlü bir taviz gözlemlenmesi pek söz konusu değil!

    Öyle ise bu Beyaz Müslüman unsurlar kim olabilir?

    Gördüğümüz kadarıyla MSP'den itibaren Millî Görüş'ün tüm partilerinde demirbaş olarak Erbakan'ın sağ kolu konumunda vazgeçilmez olan kişilerin başında Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltürk geliyor.

    Şevket Kazan çıktığı bir televizyon programında siz Erbakan'ı ne zaman tanıdınız sorusuna şu cevabı veriyordu: Ben Erbakan'la ilk kez Eskişehir'de verdiği konferansta 1973 Haziran'ında karşılaştım...

    Şimdi bakalım: 1973 Haziran'ında ilk kez Erbakan'ı görmüş. 14 Ekim 1973 seçiminde ise İzmit'ten MSP milletvekili seçilip ardından CHP-MSP koalisyonunda Çalışma Bakanı yapılmış! Seçim takvimi dikkate alınırsa Şevket Kazan Erbakan ile ilk kez karşılaştığında adaylık sözü almış olmalı!

    Peki, bu yıldırım hızıyla yükselişini neye ve kime borçlu? Bunun için kimden referans getirmiş olmalı?

    Yoksa Musa Saffet Bayramaşık'tan mı; niçin olmasın?

    Bir ara Milliyet Gazetesi, yakınlarda vefat eden Şevket Kazan'ın ağabeyi ile yaptığı bir kısa söyleşiyi yayımlamıştı. Orda diyordu ki: Biz Selanik göçmeni bir ailedeniz. Ben ticaretle uğraşıyorum. Şevket ise özel dersler alarak kendini din konusunda yetiştirdi, İzmit'te fahri vaizlik yaptı.

    Herhalde bunu; Şevket Kazan İslami bir partide siyaset yapmak için özel yetiştirildi şeklinde anlamak yanlış olmaz.

    Oysa İzmit'te aday iken Şevket Kazan'ın benim kökenim Çerkez dediğini biliyoruz. Bir ara Van'da aday olmuştu, orda da ben Türkmen'im diyordu. Bazen de soyadına atıf yaparak soyum Kazan Türklerine dayanıyor dediği oluyor.

    Bunca bilgi verdikten sonra bir oldukça kolay soru soralım:

    Numan Kurtulmuş'un en büyük destekçisinin Şevket Kazan olması ne anlama gelir?

    Ve kolaylık olsun diye bir hatırlatma daha: Hani Tayip Erdoğan ve arkadaşları için ya Erbakan'ın elini öperler, her dediğine baş üstüne derler; ya da defolup giderler diyorlardı…

    Numan Kurtulmuş'a neden böyle bir rest çekilmedi?

    Lafın tamamı aptallara söylenirmiş.

    Ama demedik ne kaldı?

    --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
    Bu mesajı "Saadet! Şimdi" grubuna üye olduğunuz için aldınız...

    Bu gruba posta göndermek için : saadet_simdi@googlegroups.com
    adresine mail atabilirsiniz...

    Daha fazla seçenek için,

    http://www.saadetsimdi.com

    web adresimizi ziyaret edebilirsiniz...
    -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

    1 yorum:

    1. Ben teşkilatlardan gelen bir kardeşiniz değilim. Ancak; yakın siyasi tarihi de okuyan ve anlamaya çalışan, bu siyasi partide Mv. adayı olmuş bir kardeşinizim. Allah Resulü (S.A.V) "Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet etsin." buyuruyor.
      Öyle bir yazı yazmışsınız ki, aşağıdaki anlamları çıkartmak mümkün. Kusura bakmayın ama. Bir daha söylüyorum. Ben kardeşinizim. Ve lütfen cevabi yazınız benim ki gibi saygı ve sevgi sınırları içinde kalsın.
      1. Erbakan hocam siyonist baskılar sonucu O. Asiltürk'ü ve Ş. Kazan beyi aldı. Ardından da bakan yaptı. Siyonistlerle anlaşarak Milli Görüşü ayakta tutabildi.
      2. Milli Görüş kadrolarının içinde hem de karar mercilerinde siyonistlere hizmet edenler hep vardı.
      3. Erbakan hocamın yetiştirdiği kadrolar evvelinde AKP'yi kuran kadrolar, şimdi Numan Kurtulmuş haindir. Dolayısı ile bunları ülkenin başına Hocam iyi değerlendirmeler yapamadan bela etmiştir.
      4. Hocam kendisine yapılan baskılar sonucu N. Kurtulmuş beyi genel başkan yapmıştır. O da Milli Görüşü bilmemekte ve alakasız şeyler söylemektedir.
      Maalesef bir sürü daha kötü anlamlar içeren sonuç çıkar bu tür yazılardan... Şimdi ben tüm bu gıybetlerden çıkardığım sonuçları yazacağım.
      1. Milli Görüşçüleri gizli eller bunalıma sokarak parçalamak istiyorlar.
      2. Numan beyle ilgili yersiz yapılan bir sürü gıybet var. Oysa O içimizden biri ve içimizde kaldı. Bahsettiği medeniyet projesi bize yani Milli Görüşe ait söylem güncellemesinden başka bir şey değil. Dendi ki, O. Asiltürk Numan beye karşı. Yahu nasıl oluyor o zaman iki siyonistten biri karşı öbürü destekliyor.
      3. Her lider kendine ait sorumluluklar alır. Bu normaldir. İhanet değildir. Tarikatlarda bile yeni şeyh şeyhinin postuna oturmaz.
      4. Esas olan gıybet ve dedikodu üretmek değil, çözüm önermektir. Hamamdaki kadınlar gibi fitne üretmek yerine etrafımızdaki ateş çemberi, ÜLKEMİZDEKİ ihanetlere karşı çözüm üretebiliyor, alternatif hal tarzlarına kafa yorabiliyor muyuz? O önemli...
      5. Yukarıdaki tarz yazılar 44 yaşına gelmiş ben de bile mücadele azminin kırılmasına, küsmeme ve "Kim adam?" "Kime arkamızı döneceğiz?" sorularını sormama neden oluyor.Dolayısı ile bu hezeyanları masum bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
      6. Psikolojik Harekat böyle bir şeydir. Yandaş gibi yazılan yazılarla, savunuyormuş gibi görünen yazılarla tahribat daha hızlı yapılır. Çünkü Milli Görüşçüler bu yazıyı okurlar. Neden? Bizden taraf Bu yazıda aslında yerlere göklere sığdıramadığı gibi sunduğu ama arka planda aciz, çaresiz, anlaşmış ve işbirliği yapmış mesajı verdiği Erbakan hocamı yerden yere vurarak O'na olan sevgimizi azaltmaktadır. Numan beyi kim genel başkan yaptı? Hocam... Bundan sonraki eğer yanlışlık yaparsa vebali Genel Başkanımızındır. AKP'lileri yetiştirirken hocam kendisini satsınlar diye mi yetiştirdi. hayır. Meselelere Küll-i İrade ve imtihan sırrı ile de bakamaz mıyız? hani ne diyordu İhtiyar Polat'a "Biz Tanrı değiliz." Kimse değil. Siz gelecek stratejileri üretip bunu bir rapor olarak sunun bakalım büyüklerinize de... Derdinize ne kadar sahip çıkıyorsunuz onu görelim.
      7. Ancak, Müslüman aynı delikten defalarca ısırılmamak için sürekli dikkatli olmak durumundadır. Başlangıçta ingilizlerin şimdilerde abd ve israilin "YEŞİL KUŞAK" PROJESİ vardır. Bu manada da uyanık olunmalıdır.

      Dua ile... Kaş yapalım derken göz çıkartmayalım. Bir delinin attığı taşı bin akıllı çıkartamıyoruz sonra... Ona göre. Şimdi interneti taradım bir yazıyı kopyalayıp kopyalayıp bir sürü siteye koymuşlar, yazmışlar. ALET OLMAYALIM. DÜŞÜNEREK YAZALIM.

      Halil Mert

      YanıtlaSil

    Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.