Yargıçlar Kral Olursa..


Herkes kral olursa,halk canından bıkar. Eline yetki alanın şark kurnazlığı yaptığı ve kendini kral zannettiği bir ülke de yetkililerin terörüne tanık olmaktayız. Dokunulmaz bir bürokratik anarşiyle karşı karşıyayız.

Kasabaların 862 sinin kaldırılmasıyla ilgili 6 mayıs 2008 daki çıkan yasaya karşı, iptali için mahkemeye giden CHPnin başvurusunu AYM; 31 ekim 2008 de, 5’e karşı 6 oyla reddetmişti.
Bu basit bir “ak-kara deme” meselesi değildir. Bu bir ergenekon manifestosudur.Ergenekon yetkilisiyle mesajlaşan bir yargıç ki aynı zamanda kendi itirafıyla üç kez kışla yollu gizli görüşmelerin de adamı. Şark kurnazlığıyla AYM kurallarına da aykırı hareket etmektedir. Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşı çıkmış ve şerh yazmış olması, bu kararlara boyun eğmesini engellemez. Bu karar böyle çıkmıştır ve O’nu da diğerlerini de bağlar. Bu kanun tanımaz bir düşük açıklamadır.

Karşı deklerasyon yayınlayanların yaptıkları AYM de ikicilik görünümü verme çalışması, bunalım senfonisinden medet uman derin güçlerin, zinde kalma gayretleridir. Bu kurumun içinde böyle insanların varlığından halk rahatsızlık duymaktadır.Derhal bu kişilerin görevden el çektirilmeleri zarureti ortadadır. Ama kral bürokrasisi onları korumaktadır. Milletin üstünde onlar vardır.Bunun değişmesi gerekmektedir..

Danıştayda ki hükümete karşı yapılanmaların merkezinde Ergenekon mu var. AYM de karşı deklerasyona imza atanların üçünün Danıştay kökenli oluşu da bir gerçek. Ayrıca bunlardan yedek olanlar ve asil olup oylamaya katılmayanlarla sekiz imzanın hukuken hiçbir ifadesi yok. Sadece bulanık hava severlere laf etme şansı vermiştir.

Anayasa Mahkemesinin Kararları Danıştayı, Karara Karşı oy verip şerh koyanları da, YSK üyelerini de bağlar.Yargıda, AYM üstünde hiçbir kişi veya kurum yoktur.

Bütün krizlerin altında zinde güçler var.Krizlerden beslenenlerin tesbit edilip, “Asrın Davası Ergenekon”a dahil edilmelidir.

Ülkede siyasi bir çalkantı, hukuki bir zaafiyet varmış izlenimi verilmeye çalışılıyor. Bu işlerin altında T. Çömez’le gece yarılarına kadar uzun uzun telefon görüşmeleri yapan ve savcılıkta bir gün boyu ifadesi alınan Bayan Paksüt’ün dahli olabilir mi?

Yargıya kan kaybettirmekten bunalım, bunalımdan da siyasi güç ve getirimle, hevesleri beslenenler avuçlarını yalayacaktır. Yargıya güven kaybı yaşatmak için belli siyasi düşünceleri besleyen ve onlarla beslenen basın da kan kaybetmiştir.

Yargıçlar kral olursa, birbirlerini asarlar. Kralların çok olduğu bir yargı sisteminde hukuk yok olur. Hukuk yok olursa, devlet varlığını sürmez. Anarşi, devlet olur. Anarşiyi devletten temizlemenin yolu yargıda ve askerdeki derin ve zinde ilişkileri sonlandıracak sorgulamaların yapılmasıdır.

Devletin yargı ve askeri yetkililerin gizli toplantılarında neler konuşulduğunu tesbit etmiş olması gerekirdi. İstihbaratın milletle uğraşmak ve onları yönlendirmek, suça itmek gibi bir görevdense, devletin içine çöreklenmiş gizli servislerin adamlarını takip te daha dikkatli olmaları gerekirdi.
İçimizdeki çürüklerin bizleri çürütmesine izin vermeyecek ayrıştırıcı yasalara ihtiyacımız var. Daha da Olmazsa başkanlık sistemine gidilmelidir. Yetkilerin dağılımında ki doğan boşluklar yerine, sorumluluğu alan ‘bir tek el’den yönetilmek daha doğru gibi geliyor.

Önceden verilmediği halde, misalleri olduğu bilinen rektör atmasıyla ilgili bir karara da imza atan yargı çifte standardını konuşturmaya devam ediyor. Yargıçların teslim oldukları ideoloji ve teslim almak istedikleri siysaset arasında ki çekişmelerle hayatımıza ve geleceğimize kastlar olmamalıdır.

Krallardan bıktık. Padişahlığa veryansın edenlerin demokrasileri de krallıklarına dokunmuyorsa ben bu demokratik krallığa isyan ederim. Demokrasi değil, ülkemizdeki bürokrasidir.
Bürokratik, sömürge zihniyetiyle yönetilen bir cumhuriyetten, Demokratik, Hür ve Bağımsız bir cumhuriyete gidişin yolunu açacak açılımlar dileğiyle....

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.