(anadoluhaber) HAYIRLI CUM'A LAR...!!!


-- İNCİR ÇEKİRDEĞİ DOLMAZ Kİ...
Yıllar önceydi... Fakültedeyiz, genciz, heyecanlıyız. Her gün ülkeyi yeniden kuruyoruz.
Ülke nasıl kurtulur, İslâm nasıl yayılır ın bin bir çeşit formülleri konuşuluyor.
İşte böyle sohbetlerin birisini yapıyoruz.
Bahar mevsimi. Okulun bahçesindeyiz. Her taraf yemyeşil. Biz, îmânın inkişâfından, fertlerin eğitilip kalitelileştirilmesinden, tedricî bir yenilenmeyle hedefe varılmasından bahsediyoruz.
Muhâtabımız ise çok heyecanlı ve sabırsız. Allah ım, sabır ver, ama hemen şimdi ver diyen adam misâli, her şey bir anda olsun bitsin istiyor.
Sözünün bir yerinde biraz alaycı ifâdeyle, Siz zaten böylesiniz. Aaaa.. Ağaca bak! Aman Allah ım, şu kuş ne biçim yaratılmış diye insanları oyalıyorsunuz demesin mi?
Dayanamadım. Bakara Sûresinin 26. âyetini hatırlattım. Kur ân âyetleri indikçe itiraz eden müşrikler, Allah ın sinekten, arıdan, karıncadan, örümcekten bahsetmesi üzerine, Allah böyle küçük şeylerden bahsetmeye tenezzül eder mi? diyorlardı. Âyette ise buna cevap veriliyor, Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. Îmân edenler onun Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler. İnkâr edenler ise, Allah bu misalle ne demek istedi? derler deniyordu.
Ona dedim: Senin îmânını tenzih ederim, ama îmânî tefekkürü küçümsemen bana bu âyeti hatırlattı.
Bir müddet daha konuştuk, ayrıldık.
Îmânî tefekküre küçümseyici tavırlarla yaklaşan veya önemsemeyen dindarlarla başka zaman da karşılaştık.
Oysa kâinat kitabını tefsir eden Kur ân, tevhid ve tefekküre o kadar ehemmiyet veriyor ki...
Bunun için derin araştırmalar yapmaya da gerek yok.
Kur ân ın meâlini okuyan herkes bunu görebilir.
İsterseniz Kur ân daki sûre isimlerine bir göz atalım.
Bakara, Ra d, Nahl, Neml, Ankebut, Necm, Kamer, Hadîd, Burc, Şems, Leyl, Tîn...
İlk bakışta gözümüze çarpan bu isimler, inek, gök gürültüsü, arı, karınca, örümcek, yıldız, ay, demir, burç, güneş, gece, incir mânâlarını taşıyor.
Her birinde derin hikmetler, geniş tefekkürî dersler anlatılıyor.
Rabbülâlemîn yarattığı mahlûkata o kadar ehemmiyet veriyor ki; meselâ And olsun incire diyor.
Elbette incirin maddî değerine, mânâ-yı ismî olan kendisine bakan cihetine değil, onda tecellî eden isim ve sıfatlara yemin ediyor.
İncir o kadar büyük hikmetleri ve tefekkür derslerini taşıyor ki, onun Yaratıcısını anlatan mânâ-yı harfî yönü, üzerine yemin edilecek kadar büyük bir kudsîyet ve mübârekiyet kazanıyor.
Zaman zaman küçük şeyler için, incir çekirdeğini bile doldurmayan şeyler deriz. Tabiî ki, bu bakış, hacmi itibâriyledir.
Oysa o çekirdek, Allah a ettiği bin bir şehâdetle o kadar büyüktür ki, onu doldurmak mümkün olmaz.
Gâşiye Sûresi de bu bakımdan çok mühimdir. Burada meâlen, Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmış? Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş? Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmiş? Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl yayılmış? denerek insanlar düşünmeye sevk edilir.
Bunlara karşı lâkayt kalmak ve tefekkürü gereksiz görmek, olsa olsa cehâlet ve gabevetin neticesidir.
Osmanlının son zamanlarında bir paşa, fizik ve kimyaya merak salmış ve mütevâzı bir laboratuvar kurmuş. Bir gün hizmetçisi burayı temizlerken şaşırmış. Cam çubuklar, kavanozlar, fanuslar, garip maddelerle dolu.
Paşam demiş, Nedir bunlar?
Sen bilir misin demiş paşa, Ateş nasıl yanar, su nasıl akar?
Hizmetçi cevap vermiş:
Bunu bilmeyecek ne var paşam. Su ahar, ateş yahar.
Donup kalan paşa, böyle bir mantığa bir şey anlatamayacağını düşünmüş ve üstelememiş.
İşte etrafımızı çepeçevre kuşatan hikmet delillerine böylesine bir bilgiçlik edâsıyla yaklaşmak, aslında hiçbir şey bilmediğimizi gösterir.
Asıl hüner, ülfet ve âdiyat perdesini yırtıp, her gün gördüğümüz varlıkların ve olayların kudret-i İlâhiyenin birer mu cizesi olduğunu bilmektir.
İşte Kur ân bunu yapmaktadır.
Yüce kitabımızın mükemmel bir tefsiri olan Risâle-i Nur un yaptığı da, büyük bir tefekkür programı sunmaktır.
Bu eserlerde, insanı her an ve her zaman îman şuuruyla dolduracak tefekkürün nasıl yapılacağı, bir varlığın hangi yönleriyle Allah ı, sıfat ve esmâsını gösterdiği anlatılarak, insana hazır bir program takdim edilir.
Bu programı okuyup uygulayan bir kimse huzur-u dâimî ye mazhar olur. Bu öyle bir nîmettir ki, kişi her an Allah ın huzurunda olduğunu bilerek, hissederek hareket eder. Böylece îmanın aksiyona, yani fiile, amel ve ibâdete yön vermesi sağlanır.
Her Müslümanın, slogandan öte, Acaba huzur-u etemmi kazandım mı? diye durup düşünmesi gerekir.

Gerisi lâf ü güzaftır



MSN Spaces ile web günlüğünüze doğrudan e-posta gönderin. Fıkraları, fotoğrafları ve daha fazlasını karşıya yükleyin. Ücretsiz! Ücretsiz!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.