KİMSE DOKUNULMAZ DEĞİL Kİ!


Artık gözlerinizi açın!
Zihniyetlerinize eleştirel yaklaşın.
Yaşam dün ve bugün arasında benzerlik kaydediyorsa kazancınız yoktur.
Değişen şartlar farklı yorumları ve değişik alternatifleri tetikler.
Karanlıklar aydınlatılmadığı sürece boşluktasınızdır.
Her gelişmenin mutlak sebebi, her sonucun bir açıklaması olmalıdır.
Toplum olarak çok sıkıntılar çekilmiş ve darbelerin getirdiği olumsuz koşullar sebebiyle ülkemizin geleceği karartılmıştır.
21.yüzyıldayız.
Bu güne kadar toplumun önünde tartışılması yapılmadan, analizi seçilmiş siyasal partilerin alternatifleriyle öne getirilen bir anayasa oluşturulamadı.
Darbeciler geldi ve istedikleri gibi anayasa projesi hazırlatarak toplumu yönlendirecek, en temel insan haklarını tasfiye edecek, yasakları ön plana alan anayasaları topluma empoze etti.
Dayatmacı demokrasi modeliyle kapalı ve konuşamayan, konuştuğu an tutuklanan bireyleriyle zindancılık hortladı.
Günümüz sancıları ve sıkıntılarının kaynağı baskıcı darbelerle yaşanan süreç ve devamında ‘Kontrollü Darbe Yanlısı Partilerin’ iktidarda tutulmasıdır.
Üniversite alanında öğretim üyesi olmuş Doç.Emin Gürses’in ‘;Elimde fırsat ve güç olsaydı darbe yapardım!’ tarzındaki söz geleneksel cuntacılığın hangi alanlarda filizlendiğinin göstergesidir.
Alışkanlıklar kolay terk edilemez.
Batılı ekonomik kartellerin inisiyatif alanı olan coğrafyamız diktatörlüklere vize vererek sömürülerini ve alacakları tavizlerle palazlanmalarını sürdürdü.
Hamasi nutuklar ve söylemlerle sokaklara dökülen yığınlar kışkırtma malzemesi olarak kullanıldı.
ADD Genel Başkanı ve emekli Şener Eruygur’un gözaltına alınması ve tutuklanma süreciyle beraber dışarıda bekleyen taraftarlarının attıkları sloganlara ve ellerinde taşıdıkları pankartlara baktığınızda çelişkiyi görmek mümkündü.
Fazla ileriye gitmeye gerek yok.
Geçmişleri Marksist kışkırtma uzmanlığı olan, gerek 12/Mart ve gerekse 12/Eylül öncesi provokasyonlarda kalem oynatan ‘Merdiven ve Basamak’ olma hüviyetinden öteye gidemeyen taşeronların hangi amaca hizmet ettiğini son 2 senelik süreç tüm berraklığıyla ortaya koymaya yetmiştir.
Sorun sadece ‘Ümraniye Soruşturmasıyla’ sınırlı değildir.
Asıl sorun ülkemizde yerleşen ‘İttihatçı Sadrazam Cinayetleri’ ve sonrasındaki diktatörlüğe giden ve imparatorluğun Almancı otoritelere geçerek dağılmasındaki zihniyet ve toplumu tepeden inmeci mantıkla şekillendirme elitçiliğinin egemenlik kurma özlemidir.
Yani Nevzat Tandoğan zihniyetinin tehlikeli boyutudur.
Elitler isteyecekler ve isterlerse Komünizmi bile muktedir hale sokacaklar.
Elitler arzulayacak ve ABD şemsiyesinde ‘Yeni Dünyadaki Yerlerini’ alacaklar.
Topluma sorma ihtiyacı hissetmeden.
Hatta bazıları bulundukları mevkileri kullanarak yasaları hiçe sayacak, evlerinde, damlarında, hücre tipi evlerinde cephanelik oluşturacak.
Ne adına?
Ellerinden kayan inisiyatiflerini yeniden diriltmek adına!
Sokaklar sıcak tutulacak.
Bir gazeteci etiketli ve TV kanalı sahibini kürsülere çıkartarak ‘Çankaya sokaklarında barikat kuracağız. Son kale elden gitmeyecek!’ nutukları atacak.
Bir iş adamı hüviyetli vatandaş ADD Genel Başkanının organize ettiği toplantıda ‘Gerekirse yasaları dinlemeyecek ve darbe koşullarını oluşturacağız!’ diyecek.
Neden?
2004 yıllarında ‘Sarıkız darbesini’ başaramamanın ızdırabıyla yanan hülyalarını tazelemek için!
Medya alanında kuşatma, Üniversitelerde rektörleri kendi siyasal çerçevelerinde örgütlemek ve akabinde siyah cüppeleriyle, slogan atarak siyasallaşan rektörleriyle eğitim kurumlarını harekete geçireceklerdi.
Alını kılıç dövmeli biri eline silah alacak ve CHP Antalya Belediye Başkan aday adayı Mustafa beyin rektör olduğu üniversite de eylem yapacaktı.
Tertiplerle, oyunlarla nereye kadar gidilecekti ki?
Son 20 senede siyasal cinayetlerin sokak ortalarında işlenmesi ve bazı kritik günlere denk getirilmesi kargaşa severler ve darbe yanlısı zihniyetler için istenecek tabloydu.
Dalgalı denizi sevenler her zaman bellidir.
Toplum dalgalanacak, birileri bazı illerimizde sakallı ve şalvarlı kıyafetler giyerek laiklik karşıtı bildiriler dağıtarak slogan atacak ve medya baronlarının manşetten yayınladıkları haberlerle gerilimler, muhtıralar arka arakaya gelecekti.
Demokrasi ve millet iradesine hiç alışamadılar ve benimseyemediler.
Anormal şartlarda kendi isteklerine göre şekillenecek kadrolaşmalar ve egemenlikler kuran elitler imparatorluğu sarsılacaktı.
28/Şubat darbesi son virajdı.
Gelişen şartlar bir adım daha öteye gitmelerine izin vermedi.
Tesirleri devam etmektedir.
Seçilmiş parlamento iradesine ipotek koyarak, bir bayan milletvekili ve bakanı ‘:Kazığa oturtmakla’ tehdit eden anlayış tabloyu özetlemeye yeter.

Unutmayın ki hukuk ve yasalar her bireye lazımdır.
Birileri dokunulmaz olduğunu anlamalıdır.
Görevler kamuya hizmet adına ve yasalara riayetle yapılır.
Kimse eline geçen görevleri yasalara aykırı örgütlenmeler amacına yönlendiremez.
Yönlendirirlerse bir gün yasalar yakasına yapışır.
Ülkemiz gençliği en son virajda 12/Eylül darbesinin işkencelerini yaşadı.
Birileri ülke kurtarmak adına darbe yaptıklarını iddia ederek zindanlar inşa etti.
Aslında kendilerini kurtarmaktı işleri!
Perdeler yerinde kalmıyor.
Fırtınaların ne zaman eseceği belli olmuyor.
Bir rüzgâr o perdeleri yerinden oynatıyor ve karanlık odalar aydınlanıyor.
En son dalga ‘Ümraniye Dalgası Gözaltıları’ bir soruşturmanın dışa yansıması.
Eğer yasalara ve hukuk sisteminin işleme tarzına bakarak gelişmeleri normal akış olarak göremiyorsanız, bu ülke de yaşamıyorsunuz demektir.
Unutmayın ki ülkemizde seçilmiş bir parlamento vardır.
Her kurum görevini yapmaktadır.
Soruşturmaların olmasından korkmayınız.
Sonuç olarak son kararı verecek olan yargı gücüdür.
Kimseyi belgesiz ve delilsiz almazlar.
Bekleyecek ve göreceksiniz.
PKK canisiyle aynı sofrada oturan Yalçın Küçük Beyler başındaki kalpağıyla geçmiş dönemleri anlatacak.
PKK canisiyle ilişki boyutu ve kimlerin Yalçın’ı o kanala yönlendirdiğini toplum bilmek ister.
Evlerinde patlayıcı maddeler, el bombaları, uzun namlulu silahlar saklayanlar hangi ava hazırlandıklarını yasalar önünde açıklamak zorundadır.
Büfe üzerine süs olarak koyduklarını iddia etmekle bu işler aydınlanmaz.
Unutmayalım ki hepimiz yasalar istikametinde siyaset yapmak, kırmızıçizgilerin başkalarının yaşama hakkına saygı olduğunu beyan ettiğini anlamakla sorumluyuz.
Bu ülke insanının özgür iradesine saygılı olmak zorundasınız.
Göbeğini kaşıyan adan türü nitelendirmelerle bir yere gidemezsiniz.
Komitacılıkla, demokrasi ve insan hakları bir arada yaşayamaz!
Dokunulmazlık hayaline kimse kapılmamalıdır.
Gün gelir ifade vermeye davet ederler!
Açık ve bastığınız yerlere dikkat etmek zorundasınız.
Yoksa merdivenden düşersiniz!

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.