Muhammed Nureddin
İsrail'in Gazze saldırısı karşısında sesini yükselten Ankara ve Türk halkı, bazı işbirlikçi Arap rejimlerinden daha asil davranıyor. Türkiye İsrail'le anlaşmalarının çıkarlarına aykırı olduğunu çok geçmeden anlayacak.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve katliamları, Türkiye'nin gündeminde yer almaya devam ediyor. Başbakan Tayyip Erdoğan katliamı 'insanlığa karşı suç' olarak kınadı ve operasyonları 'Türkiye'ye saygısızlık' diye niteledi. Erdoğan Filistinlilere desteğini hiçbir gün yitirmedi. Ancak Suriye'yle İsrail arasında arabuluculuk rolü oynaması, Ankara'nın bu durumu olumsuz etkileyebilecek türden tavırlar almamaya sevk etti. Hatta Ankara bazılarının 'asrın projesi' diye adlandırdığı, Ceyhan limanından İsrail'in Aşkelon limanına, oradan da deniz yoluyla Hindistan ve Asya'ya petrol, doğalgaz, su ve elektrik hattı uzatılması projesine girme noktasına kadar gitti. Gazze olayları Türk pusulasını doğru yöne çevirdi ve Erdoğan İsrail'in vahşi uygulamalarını eleştirdi.
Keza TBMM'deki Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi vekiller de istifa ederek ayağa kalktı. Kahraman Türk halkı protestolar ve insani yardımlarla asli kimliğini somutlaştırmakta gecikmedi. Çoğu köşe yazarı Siyonist barbarlığına dikkat çekmekte tereddüt etmedi. Medya organları saldırıları ekranlara taşıdı ve İsrailli liderlerin vahşetini göstermekte başarılı oldu.
Türkiye'nin İsrail'le askeri anlaşmalarının kendi politikalarına ve hedeflerine hizmet etmediğini anlaması uzun sürmeyebilir. Dahası askerler ve aşırı laikler de dahil Türk liderleri, İsrail'in kendi ülkelerinin güvenliği ve istikrarı için uygun bir müttefik olmadığını biliyor. İsrail'le Türkiye'nin çıkarları arasında çok sayıda zıtlık var; İsrail'in Irak'ın işgal edilmesinde, bölünmesinde ve Kürt oluşumunun varlığının desteklenmesinde ABD Başkanı George W. Bush'un ana müttefiklerinden biri olmasının Kürtleri sevmesinden değil, bölgeyi ve Türkiye'yi zayıflatma amacından kaynaklandığını belirtmekle yetinelim. Dahası, İsrail ırkçılığını ve Yahudilere özel bir devlet olarak Yahudi kimliğini bir gün dahi bırakmadı. Bush'un kendisi de bu tercihe kucak açılması çağrısı yaptı.
Erdoğan, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in saldırı kararı önceden alınmışken, Gazze'ye saldırmayacakları hususunda kendisini ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü aldattığını ifade etti. Aslında Ankara'nın İsrail'e güvenmesi mümkün değil. İsrail uçakları Suriye'deki bir nükleer tesisi vurmaya giderken Türk hava sahasını ihlal etmedi mi? İsrail Türkiye'nin egemenliğini ve muhtemel Türk misillemesini hafife almadı mı? Türkiye PKK'yla savaşta veya ABD'deki Ermeni veya Yunan lobisiyle mücadelede İsrail desteğini kaçınılmaz görse bile, ABD'nin Türkiye'ye yönelik tavrını Yahudi lobisinin gücü değil Türkiye'nin kendi gücü, konumu ve rolünün önemi belirleyecek.
İsrail, Batı'nın bölgedeki askeri üssü
Türkiye bu bölgenin bir parçası. Herkes İsrail'in devlet değil, bir proje olduğunu bilir. Bu proje Batı'nın bölgeye hegemonya kurma ve yavaş yavaş bölme projesinde mızrak başıdır. Türkiye'yi bölme haritaları da yayımlandı. İsrail bölgede bir üs olmasaydı, Batı projesinin ilerleme imkânı da olmazdı.
Bugün Türkiye Filistin halkını savunarak sesini yükseltti. Dahası Gazzelilere karşı işbirliği yapan bazı aciz Arap rejimlerinin yerini aldı. Erdoğan Lübnan'a yönelik Temmuz 2006 saldırısı sırasında da bazı Araplardan daha Arap'tı. Bugün de Arap ülkelerindeki meslektaşlarından daha fazla Arap... İsrail'in aldatmasına kanmayan ve İsrail'le işbirliği içindeki Arap rejimlerinin müttefiki olmayan Erdoğan'a ve Türk halkına selam olsun. Bu bölgede hâlâ asalete yer olduğunu bize hissettiren Erdoğan'a teşekkürler..
. (Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 5 Ocak 2009)
Kaynak: Radikal
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.