BARAN Dergisi 111. Sayı Çıktı Tüm Bayilerde...
çözüyor bilinen kördügümü
korkunun kurdugu kördügümü:
sabır ve savas...
savasla zafer
korkaga kaçıstır sabır
AKINCI'ya savasta sabır
ve yürekler arındı mı pastan
kılıçlar arındı mı pastan
kördügümler çözülür.
savas ve sabır
sabır ve umut
umut ve zafer
savasla zafer
Kaim ve Daim 111
Biz istedik ki eve fazla zarar vermeden,
fazla kırıp dökmeden sağlıklı bir geçiş sağlansın.
Hainler bir tarafa samimi gözükenlerin, -tabirimizi hoş görün onca şeye rağmen hâlâ ahmakça tutumlarına baktığımızda, anlaşılıyor ki bu mümkün olmayacak.
Yapılması gerekenlerin bedahet derecesinde meydanda olduğu bu dönemde hâlâ yapılamamasını ahmaklıktan başka bir kelimeyle ifade edemiyoruz.
Kendi menfaatleri ve istikbâlleri uğruna bütün din düşmanı, münafık ve vatan hainleri rahatça bir araya gelip karşıtlarına operasyonlar yapabilirken, samimi gözükenler ise maalesef hâlâ şaşkın ördek gibiler.
Amerikan “imparatorluğu” çökmüş ve yerine, hainler kendi iktidarlarını devam ettirici yeni bir statüko arayışıyla bir takım girişimler peşindeyken sözde karşıtlar hâlâ yürüme bandında kalmakta ısrarlılar.
Şu ân için görünen o ki, ev herkesin başına yıkılacak!
Açıkçası bizim için fark etmez.
Biz yıkılan evin külleri arasından doğmasını bildiğimiz gibi kanla gelenin kanla kovulması gerektiğini de biliriz.
Toplumun genel yapısına baktığımızda, düşüncenin dolaştığı kanalların tıkandığını görüyoruz.
Gerçeğin bütün azametiyle meydan yerinde görünebilmesi için bu kanalların açılması şart.
Bu kanalları tıkayan düşman medyası ve onun dili…
Özellikle kelime ve resimlerle, yirmi dört saat yürütülen “haber” bombardımanıyla gerçekler görünmezleştiriliyor.
Sorsanız; herkes her şeyi biliyor.
Bu kadar çok ve yoğun “bilgi” akışı içerisinde bilinmeyen tek gerçek, gerçeğin kendisi!
Devrimci siyasetin ilk elden etkisizleştirmesi gereken, tersinden zihinleri inşa eden düşman medyasının işte bu dilidir.
Kelimeler ve resimlerle dumura uğratılan beyinlere gerçeği sokmanın tek yolu budur.
Klişeler üzerinden yürüyen düşman siyasetine karşı koymak, sonra da onu etkisizleştirmek için o klişeleri lime lime edip yırtıp atmaktan, parçalamaktan başka bir yol yoktur.
Toplumda menfî düşünceyi oluşturan bu klişelerin etkisi kırılmadan toplumun şuuruna kendi ideolojimizi yerleştirme çabamız istenilen etkide olmayacaktır.
Beyinlerde oluşmuş bu yanlış klişeler üzerine doğruları oturtmanın ne kadar zor olduğu aşikâr!
Kanallar tıkalı olduğundan dolayı ezberletilmiş cümlelerle konuşan ve o nisbette de disiplinsiz bir toplumla karşı karşıyayız.
Meselâ… ‘Terörist’ veya ‘terörist örgüt’ deyince adamın ilk aklına gelen (hem de müslüman) Bush ve Amerika veya Netenyahu ve İsrail değil de, nedense Salih Mirzabeyoğlu ve İBDA oluyor.
Kötü mânâda algılatılan diktatör kelimesi sözkonusu olduğunda ise, ilk akla gelen Hüsnü Mübarek olmayıp, nehikmetse Irak’ın şehid Devlet Başkanı Saddam Hüseyin oluyor.
İşgal medyasının saldırısı altındaki zihinler, şunu bile düşünemiyor:
“Madem diktatörlük kötü bir şey, neden H. Mübarek değil de Saddam?” İşgalci düşman açısından iki diktatör arasında bir fark varsa eğer, o diktatörle bu diktatör arasındaki farkın ne olduğu neden burada sorgulanamıyor veya sorgulanmıyor?
90 yılından beri kuyrukçularıyla beraber Irak’a saldıran Amerika, yaklaşık 3 milyon Arap müslümana soykırım uyguladı ve Devlet Başkanını da şehid etti.
Etkili ve yetkili bir tane vicdan sahibi adam da, ne oluyor diye sormadı.
Bu da yetmiyormuş gibi, “artık buralarda ben varım, kabadayı kabadayı gezme!” diyerek “M. Kemal’in ordusu” nun başına çuvalı geçiriverdi.
“Bağımsızlıktan” dem vurup her fırsatta ülke içinde ne kadar kabadayı olduğunu gösteren “M. Kemal’in subayları” ndan birinin bile gıkı çıkmadı.
“İstiklâl Savaşı vermiş” bir ordu olarak İstiklâl Savaşı veren bir halkı desteklemediğin gibi, işgalci düşmanla “stratejik müttefik” olman işbirlikçilik haricinde ne ile izah edilebilir?
Saddam Hüseyin petrolü millîleştirip Amerikan şirketlerini ülkesinden def ettiğinden ve “bundan sonra petrolü dolarla değil euroyla satacağım” dediğinden şehid edildi ve ülkesi işgale uğradı.
Bu tavrı ilk desteklemesi gerekenler “bağımsızlıktan ve ulus devlet”ten bolca bahsedenler olmalıydı.
Peki neden desteklemediler? Çünkü zihinlerinde oluşan bağımsızlığın ve millî devletin hakikatini Irak’ta gördüler.
Irak’ta ayrıca Saddam Hüseyin’in şahsında tam bağımsızlıkçılığın İslâm’la tastamam olabileceğini de gördüler.
Ve gördükleriyle, algıladıkları arasındaki uçurumu farkettiler.
Medya vasıtasıyla oluşturulan bu düşman dili, devletin bütün kurumlarına sızdığı gibi toplumun bütün kesimlerini de etkisi altına almış durumda...
Meselâ… “İsrail sorunu” denmez, nedense hep “Filistin sorunu” denir.
“Ortadoğu buhranı veya Ortadoğu’da şiddet sarmalı…”
“Batı buhranı” veya “Batı buhranın Ortadoğu’da meydana getirdiği şiddet sarmalı” denmez.
Aynı şekilde Amerikan işgalinden hiç bahsedilmeden “Irak’ta kör şiddet” veya “Irak bataklığı”…
Sanki “şiddet”in sebebi Iraklılarmış gibi…
“Afganistan cehennemi”… Afganistan’ı cehenneme çevirenler sanki Afganlarmış gibi!.
“Teröristleştirme” çalışması içinde, NATO’dan çıkma isteği…
ABD’ye karşı Irak İstiklâl Savaşı’nı destekleme…
AB’ye, BM’ye, İMF’ye karşı olma yeterli…
Teröristleştirme” çalışması kim tarafından yürütülüyor?
Demokrasi dininin meczupları tarafından!
Madem demokrasiyi oturtturmaya çalışıyoruz; yukarıda saydığımız hususları özgürce ifade etmek neden “terörist” alâmetlerinden sayılıyor?
Demokrasi, ifade özgürlüğü varsa, isteyen saydığımız bu hususları dile getirebilir.
Ama kazın ayağı öyle değil.
Zihinler Batı’dan kurgulandığından ve kurgulamak istendiğinden dolayı, Batı’ya ait unsurlar için tehlike teşkil edecek şekilde karşı çıkmak kabul edilemez.
Batı çıkarlarına ve anlayışına karşı çıkmak “terörizm ve terör faaliyetleri” içinde değerlendirilir.
Zihni o taraftan kurgulanmış, sözde bir Batı karşıtı da hadiseyi bu şekilde değerlendirmekte…
Birilerinin “millî menfaat” derken bizim nazarımızda niçin Batı’nın menfaatlerini kastettiği anlaşılıyor herhalde…
Amerika’nın ve tüm Batı dünyasının kriz içinde debelendiği bugün, kendi başlarına şaşkınlar hâlâ bir İMF türküsü tutturmuş gidiyorlar.
Bugün tüm dünyada ve özellikle Amerika’da çürümüş, kafasız, ekonominin “e”sinden anlamaz, gittikleri ülkeyi batıran ve kokuşmuş bir kurum olarak İMF alay konusu olurken, burada ona atfedilen önem hayret verici…
Amerikalılar kendi ülkelerinde İMF’nin adını bile duymaya tahammül edemiyorlar.
Holdinglerin-şirketlerin lehine olacağını bildiklerinden dolayı İMF ile anlaşmak gerektiğini söyleyen bizdeki sözde liberallerle, Bush’un ve Obama’nın batık şirketleri kurtarma operasyonuna hayır diyen samimi liberaller arasındaki fark şu:
“Altta kalanın canı çıksın!” felsefesine samimi olarak inanan bu insanlar, Amerikan hükümetinin yapmak istedikleri yardıma karşı çıkarken, “devlet nasıl ki ekonomi iyiyken elini çekiyorsa, kötüyken de el sürmemeli… Devletin bu şekilde müdahalesi liberal kapitalizmin ruhuna aykırı… Hata şirketlerin olduğunu göre, cezayı da onlar çeksin!” demekteler.
Bizim buradaki samimiyetsizler ise yıllarca devlet şeffaflaşsın, ekonomiden elini çeksin dedikten sonra dünyadaki diğer samimiyetsiz liberaller gibi şirketlerin lehine bir devlet müdahalesinin borazanlığını yapıyorlar.
Demek ki son tahlilde devlet müdahalesi ve plânlaması zorunlu olan bir şeydir.
Bu krizde ilk anlaşılan husus bu oldu.
Irak savaşının tabiî neticesi olarak çöken Amerikan ekonomisi ve buna bağlı dünya ekonomik sistemi çareler peşindeyken ve bütün dünyada bu tartışma yapılırken nedense Türkiye’de herkes tatlı tatlı gülüyor.
Tarihin bu kritik döneminde var oluş ve yok oluş şartlarının yaşandığı bugün ya insanı insanca yaşatacak bir sistemle bu kriz atlatılacak yada tarihin tozlu sayfalarında herkes yerini alacak.
Birkaç cümleyle krizden kurtulmanın yolunu söyleyecek olursak;
ABD’nin “tanrı” olduğu düşüncesinden kurtularak, başını çektiği Batı dünyasının kötülüklerin ve krizin bizzat sebebi olduğu anlaşılacak.
Amerika ve İsrail terör örgütü başta olmak üzere Hristiyan Yahudi Batı dünyasıyla yapılan bütün askerî anlaşmalar yırtılıp atılacak ve bütün askerî paktlardan çıkılacak.
İMF ile ilişkiler hemen kesilip, İMF heyeti bir uçağa bindirilerek bir daha dönmemek üzere geldikleri yere gönderilecek.
Medyaya kesinlikle bir “çeki-düzen” verilecek, insanımıza karşı kullandığı düşman dili muhakkak kesilecek.
Batı’nın “öteki ve fetih alanı” olduğunun şuuruna varılarak, “millî menfaat” gereği AB ile ilişkiler kesilecek!
Şeklî demokrasi kesinlikle askıya alınacak.
Şeklî demokrasinin karşılığının Batı’nın zihinlere zerkettiği kötü mânâda bir diktatörlük olmadığı toplumun şuuruna yerleştirilecek.
Zehirlenmiş ve ne yapacağını bilmez şaşkına dönmüş toplum kesinlikle disipline edilecek.
Devlet, “müdahale ve tedbirci”liğini ekonominin her alanında azami seviyede gösterecek.
Ekonomi devletin plânlaması, müdahalesi ve tedbirciğiliyle yürüyecek.
Emperyalistlerin İslâm coğrafyasında ve diğer “üçüncü dünya ülkelerinde at koşturmalarına kılıf hazırlayan BMDomuzlar Diktatoryası’ndan çıkılacak.
Çıkılmakla birlikte insanca ve bütün herkesin eşit muamele göreceği bir uluslar arası hukukun tesis edilebilmesinin ilk şartı olarak da, BM Domuzlar Diktatoryası’nın yıkılması gerektiği Irak’tan başlayarak ittifaklarla bütün dünyaya anlatılacak.
Irak Devlet Başkanı’nı Bağdat’ta asan Amerika’nın, devlet başkanını Washington meydanında sallandırma iradesi bütün dünyaya deklere edilecek.
Bütün bunlarla birlikte ülke ekonomisi rakamlara boğulmuş, insanın karnını doyurmaktan anlamayan Batıcı ekonomistlerden alınarak insanın karnının nasıl doyurulacağını bilen pratik iktisatçılara teslim edilecek.
Silahlı Kuvvetler, Amerika ve Batı yörüngesinden kurtarıldıktan sonra “millî menfaatler”e uygun, savaşkan, güçlü, milletin ordusu hâline getirilecek.
Bizce krizin merkezinden uzaklaşmak mânâsına bunlar yapılabilirse krizden en az hasarla çıkmak mümkün. Mevcut Batıcı düzen içerisinde bu yapılamazsa eğer, haber verelim ki krizi fırsat bilen irade bütün bunları yapmak için yola çıkmış durumda.
Genel Yayın
111. Sayımızdan Başlıklar
Said Nursî Kaç Kişiyi Öldürdü?
Sezai Dilbilen
IMF İle Anlaşma Yapmaya
MECBUR MUYUZ?!
Ali Acar
TELE-RÖPORTAJ...
Kumandan CARLOS;
'Amerikan Emperyalizmi Obama İle Değişmeyecektir!'
Herkes Karşısındakini Kendi Seviyesinde Görmek İstiyor
Kâzım Gökbayrak
İTÖ ve TSK İlişkileri
Cumali Dalkılıç
12. Yılında 28 Şubat
Müslüman Katliamını Önleyici Darbenin Adı: İBDA!
Fazıl Duygun
28 ŞUBAT’çı AKP Hâlâ İktidarda
Sezai Kırlangıç
ŞANGAY ve NATO Arasındaki Türkiye
Tuncay Aksoy
'(Uluslararası) Hukuktan Bahsetmek BARBARLIKTIR!’ -3-
Av. Ali Rıza Yaman
Cahit AYAZ, Metin YÜKSEL, Malcolm X, Şeyh ŞAMİL
Şehadet Bir Çağrıdır Tüm Nesillere Ve Çağlara
BARAN
İNSAN
Salih Mirzabeyoğlu
TRANSVESTISME (TRAVESTİLİK), TRANSSEKSÜALİZM
SİYÂSET, KURDİSTAN VS...
Dr. Hakkı Açıkalın
ABD Batakta! Şimdi Ne Olacak?
Abdibâkî Dilmurat / KIRGIZİSTAN - Bişkek
Irak’ta Yine İran Parmağı Orta Doğu Tilkisi Boş Durmuyor
Defne Bayrak / ÜRDÜN
Erbil’in İstilâsı
Uğur Yaman
Vitrin Müslümanları
Serdar Akinan / İktibas
Kültür-Sanat
Bir Güzellik Savaşçısı: Turgut CANSEVER
Av. Harun Yüksel
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.