60.Yılında Terör Örgütü Nato!


NATO(Kuzey Atlantik Anlaşması) isminden de anlaşılacağı üzere Atlantik merkezli olarak kurulan bu yapılanma ABD’nin dünyada estirdiği terör ve katliamlarında da taşeronluğu görevini yürütmektedir. Bugünlerde NATO’yu gündeme getiren gelişme ise, 60. kuruluş yıldönümünde AB-D ile işbirliğine girmiş emperyalizmin gönüllü işbirlikçilerinin Strasbourg ve Baden’de 3-4 Nisan tarihlerinde bir araya gelerek, ellerinde milyonlarca insanın kanı olan bu suç şebekesinin kuruluşunu kutlayacak olması.



NATO üyelerinden Fransa-Almanyasınırında yapılan bu zirvenin iki temel özelliği var: Birincisi, yukarıda bahsettiğimiz gibi, NATO’nun 60. yılını kutlaması. Diğeri ise, emperyalist kapitalist sistemin yaşadığı ekonomik kriz koşullarında NATO’nun izleyeceği stratejinin tartışılması.



Kuşkusuz ABD’nin “dünyayı yönetme”si için ödenek temini ve askerlerinin yetersizliği, NATO bünyesindeki diğer ülkeleri de bu işgallerde kullanmasına vesile teşkil etmektedir.



NATO’nun kuruluş amacı, 2. Dünya Savaşı sonrası Soyvetler Birliği’nin Avrupa’daki

etkisini artırma çabalarına ve komünizm tehdidinin yayılmasına karşı çıkmaktı. 1991’de Sovyetler dağıldı ve ABD küresel tek süper güç olma avantajını kazandı.



1993 yılında ise, tek küresel güç ABD’nin küresel amaçları için ortam hazırlamakla görevli ABD stratejistlerinden S. Huntington, İslâm ülkelerinin topraklarındaki enerji kaynaklarını ele geçirmek için ‘medeniyetlerin niçin savaşacağını’ açıklarken, Fukuyama ise, ‘Batı değerlerinin galip geldiği ideolojik savaşın bittiğini ve bu nedenle de tarihin sona erdiğini’ açıkladı. Brezinski ise, “İslâm ülkelerinin enerji kaynaklarını ele geçirme projesi”nin jeostratejik haritasını çiziyordu.



1949’da 12 üyeyle kurulan NATO, Soyvetler Birliği’nin 1991’de dağılması sonrası hedefsiz kalmıştı. Ancak, kurulu olan bu ittifak, o tarihten bu yana savunma rolünü “alan dışı” faaliyetlerde de kullanmaya başladı. ABD’nin “yeni bir dünya düzeni” kurma amaçlı olan bu projelerinin uygulanabilmesi için de NATO’ya çok önemli işler düşmekteydi.



11 Eylül saldırısı tüm dünya için olduğu gibi NATO için de bir dönüm noktası oldu. 11 Eylül hadisesinden sonra dönemin NATO genel sekreteri, NATO’nun meşhur 5. Maddesini yürürlüğe sokacak ve “ABD’ye yapılan saldırı bütün üyelere yapılmıştır” diyerek NATO’nun yeni stratejik konseptini belirleyecekti.



MADDE 5

“Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. Maddesinde Tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak , Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır.”



Aslında bu kurgu Uluslararası Terör Örgütü NATO’nun tamamen işlevi dışına çıktığı ve emperyalist devletlerin silahlı gücü ve baskı aracı olarak kullanıldığının da kanıtıdır. 5. Madde’de yazan ‘silahlı saldırıdan’ kasıt tamamen kendi hegemonyalarını kurmak amacı ile yöneldikleri, sömüreceği ülkeleri işgal etme amacı güden NATO için zemin hazırlamaktan başka bir şey değildir. Buna en güzel örnek ise, bugün hâlâ daha NATO katliamlarına direnen Afganistan’dır diyebiliriz. NATO, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, emperyalist devletlerin bir terör makinesi, katliam aracıdır. Bunu dün Bosna vesilesi ile soykırıma tabi tutulan Müslümanlar üzerinde seyretmiştik, bugün de hususen Afganistan’da seyrediyoruz.



Afganistan operasyonu NATO’nun kuruluşundan bugüne uluslararası alanda yaşanan değişimler nedeniyle pek çok ilki ifade etmektedir. Öncelikle 11 Eylül Hadisesinin ardından, 4 Nisan 1949’da ABD’nin Başkenti Vaşington’da imzalan ve NATO’nun Anayasası olarak nitelendirilen anlaşmanın 5. maddesi ilk kez Afganistan için devreye sokulmuştur.



Aslında Afganistan için Emperyalistler arası çıkar çatışmalarının sergilendiği bölge de diyebiliriz. Bu çıkar çatışmaları sadece NATO üyesi ülkeler arasında değil, ABD-Rusya çekişmesi üzerinden de seyredilebilir: Rusya’nın kendini toparladığı ve daha da sertleştiği Rusya-Gürcistan Savaşı ile kendini göstermişti. Ardından Doğu Avrupa’ya füze kalkanı konuşlandırılması gündeme oturmuştu. Münih’teki NATO konferansında bu sorun da emperyalistler arası pazarlığın konusu oldu.



http://www.emekdunyasi.net/upload/data/nato_m%C3%A7.jpgNATO’nun belli bir süredir gündemine aldığı ve bu zirvede de tartışacağı gündemlerde biri de şüphesiz ki, Afganistan olacaktır. Afganistan’da Mücahid Taliban Silahlı Kuvvetleri’nin verdiği İstiklâl Savaşı karşısında çaresiz kalan ABD ve NATO güçleri, baharın gelmesiyle direnişin daha da gelişeceği korkusunu yaşamakta ve bundan dolayı ek olarak on binlerce asker göndermeyi istemektedirler. Ancak Irak’ta sadece ABD’li asker sayısını 160.000’e çık armasına rağmen hakimiyet sağlayamayan ve her gün kayıplar vermeye devam eden ABD’nin, gerek Irak’tan bir kısım askerini Afganistan’a sevk etmesi ve gerekse de Almanya gibi NATO üyelerinin asker sayısını artırmaları, Afganistan’a hakim olmalarını sağlayamayacaktır. ABD ve NATO, Irak’ta da, Afganistan’da da yenilgiye mahkûmdur. Bu yenilgi Uluslar arası terör şebekelerinin yani NATO, BM, ISAF vs’lerin de yenilgisi olacağından Afganistan’daki Taliban rejimini ortadan kaldırmak isteyen ve tüm gücünü burada ki savaşa odaklayan Obama için de çöküş olacaktır.



Diğer Maddeler

-Bu Antlaşma’nın Tarafları, Birleşmiş Milletler Yasası’nın amaçları ve ilkelerine olan inançlarını ve bütün halklar ve bütün hükümetlerle barış içinde bir arada yaşama arzularını teyid ederler.

-Demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde bütün halkların özgürlüklerini, ortak miraslarını ve uygarlıklarını korumakta kararlıdırlar.

-Kuzey Atlantik bölgesinde istikrar ve refahın geliştirilmesini amaçlarlar.

-Toplu savunma ve barış ile güvenliğin korunması için çabalarını birleştirmekte kararlıdırlar.



Washington - 4 Nisan 1949

NATO’nun aldığı bu kararlar doğrultusunda NATO ve BM’in hangi “barış”ı tesis ettiğini de görmüş oluyoruz: Irak ve Afganistan ve öncesinde Bosna, Somali’de uygulanan gizli ve açık katliamlarında bir numaralı sorumlularıdır bunlar. Bütün yaşananlar, Teröristbaşı ABD’nin Terör Örgütü NATO’yu kuruluşundan itibaren sömürme ve katliamları meşrulaştırma görevi ile çok da güzel bir şekilde kullandığını gösteriyor. “Demokrasi” denilen ve ne olduğu uygulayıcısı ülkeler tarafından da kestirilemeyen ve her işgal altına aldığı bölgeye götürülen sahte özgürlük ve hukuk ise IRAK’ta işgalin 6.yılında katledilen 3 milyon insan ile ortaya çıkmaktadır.



Türkiye’nin NATO İttifakındaki Rolü

Türkiye yeni NATO konsepti açısından bölgesel bir aktör veya bölgesel bir liderlik için, NATO ve emperyalist güçlerin uç karakolu vazifesini ifâ etmektedir. Bu açıdan Türkiye’ye verilen, askeri terimlerle, “ileri karakol” rolü bugün Ortadoğu ve Asya’da uygulanmaya konulmuştur. Bütün bunlardan çıkarabileceğimiz sonuç ise NATO’yu ayakta tutma- yaşatma görevi ile Türkiye’ye önem atfedilmesi ki; Afganistan’da bulunan ISAF ismi altındaki birlik de görevini bize açıklamaya yetiyor. “NATO içinde yapılan birçok çalışma, Avrupa-Asya bölgesinde yer alan 22 sıcak noktanın 19’unun Türkiye’yi doğrudan ya da dolaylı ilgilendirdiğini gösteriyor.” (Serkan Demirtaş, Büyük NATO Projesi, Cumhuriyet Strateji, 5 Temmuz 2004).



Haziran 2003 tarihli NATO Savunma Planı Komitesi kararlarına göre, NATO, acil müdahale kuvvetlerinin planlanan üç merkezinden biri İstanbul’dadır. İstanbul’daki 3. Kolordu, NATO görevlerinde sevk edilmeye hazır olma derecesi yüksek karargah olarak hazırlanmaktadır. NATO Güney Saha Komutanlığı’nın yeniden yapılanması çerçevesinde Güney Bölge Hava Kuvvetleri komutanlığı İzmir’e gidecektir… “Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi” olarak adlandırılan uluslar arası terörle mücadele birimlerinden biri Türkiye’de kurulacaktır.” (Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, www.turksae. com )



“Burada başka bir hususa geçeyim. NATO’nun yayınladığı bir bültende, bizim gücümüzün ancak savaş sonrasında işe yarayacağı söyleniyor. Bunun Türkçesi nedir biliyor musunuz? Adam geldi buraya bir bomba attı ve burası yıkıldı; meydana gelen moloz yığınını kaldırmak için amele lâzım... Bizim gücümüz de bu... Anlatabildim mi?.. Türkiye bütçesinin üçte birini götüren bir hâdise, iktisadî bakımdan da belimizi kıran bir hâdise olmasına rağmen, Çin ordusunu andıran kuru sayı çokluğu muhafaza ediliyor!..” (Salih Mirzabeyoğlu Üç Işık / Sohbet-Konferans, İBDA Yay., İstanbul 1996, s. 67-98)

Obama Türkiye’ye gelecek ve muhtemelen Afganistan için daha çok asker isteyecek. Şu ân orada bulunan askerler ne yapıyor sizce? Tabi ki ABD’nin işgal sonrası durumunu bir Müslüman ülke sayesinde meşrulaştırmasını ve “Mehmetçik”i emperyalist çıkarları için kullanılması görevini üsleniyor.

NATO bir terör örgütüdür ve bu örgütte Türkiye’nin yeri yoktur.

NATO dahil bütün emperyalist kuruluşlar dağıtılmalı ve Türkiye bu kuruluşlarla ilişkilerini kesmelidir. Türkiye çok geçmeden “Tarihi Misyon”u doğrultusunda bölgesinde bir güç oluşturmalıdır.
baran dergisi

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.