Yunan asıllı, İstanbul doğumlu Fransız filozof Castoriadis'den bir kere daha söz etmiştim. İlgi alanları son derece çeşitli bu filozof, 1948'den itibaren sol içindeki önyargıları dinamitlemeyi sürdürenlerin başında geliyordu. Castoriadis, totaliter rejimleri anlamamız için bize yol gösterenlerin de başındaydı. Bir yandan kaçınılmaz olarak ortaya bir 'kumanda merkezi' çıkaran ve dolayısıyla totaliter karakter taşıyan bütün tarihsel determinizmlere karşı çıkarken, bir ufuk olarak da gerçek anlamda devrimci bir toplumsal felsefe ve antropoloji kurmaya yönelmişti. "Devrimi bir varış değil bir çıkış olarak düşünmenin" peşindeydi. Eserinin büyük bölümü şimdi artık "tarih olan" Sovyetler Birliği türünde totaliter bir rejimi anlamaya hasredilmişti. Önceden bir kere daha söylediğim gibi, onun başta 1956 Macaristan devrimi olmak üzere meşru başkaldırıları analizi, kuru bir metin olmaktan son derece uzak, son derece heyecan vericiydi aynı zamanda. Yeri gelmişken Castoriadis'in farklı sosyal ve politik alanları karşılaştırmak için geliştirdiği "otonom toplum-heteronom toplum"" kavramlarını da hatırlayalım. "Otonom toplum", bir bakıma, varlık nedenini kendisi üreten toplumdu. Yani kurumlarının, yasalarının kendi ürünü olduğunu bilen, bunları sorgulayabilen ve gerekirse değiştirebilen toplumdu. Hayal gücü, bakış açısı, politik yaratıcılık, tartışma ve karşı çıkmada çeşitliliğin yaşandığı bir toplum. Oysa "heterenom toplum", kuruluşunu, kuruluşunun ilkelerini bir biçimde "aşkın" bir nedenle açıklıyor, varlığını "mesajlar"den "emirler"den hareketle doğruluyor ve meşrulaştırıyordu. Bu mesaj ve emirler sosyal-politik alanın dışında yer alıyordu, "aşkın" karakterdeydi. Neyse de; bunlar, hakkında uzun tartışmaları gerektiren zor konular. Benim bu güzel Mayıs sabahı Castoriadis'i hatırlatmamın nedeni filozofun son dönemlerinde ortaya attığı başka bir kavramdan, "stratokrasi" kavramından (tekrar) söz etmek. Filozof, 80'li yılların başında "Bir tek Rusya yok, iki tane var. Bir tek Rus ekonomisi ve üretimi yok, iki tane var. Bir 'sivil' Rusya hayatı, üretimi ve ekonomisi ve bir de 'askeri' Rusya hayatı, üretimi ve ekonomisi var" diyordu. Dönemin Sovyetler Birliği, bir tarafta uzayda gezinen bir süper askeri güç, öte yanda halkına gerekli buğdayı depolayabilmekten aciz bir ülke. Her şey, "askeri toplum"un büyük Rus toplumu içinde "ayrı bir toplum" oluşturduğuna işaret ediyordu. Bu devletin adı "stratokrasi" (yunanca stratos=ordu) olmalıydı. Filozofun bu kavramdan hareketle sorduğu soru da şu idi: Rus toplumu gerçekte "parti-devlet"in mi yoksa stratokrasinin yönetiminde mi yaşıyordu? Şimdi de gelelim sorumuza: Ülkemizdeki sistemin adı da "stratokrasi" midir? Ben bu sorunun cevabını "hem evet hem hayır" diye cevaplayacağım. "Hayır", çünkü Türkiye'deki sistem -tabii ki- eskinin Sovyetler Birliği'nde karşımıza çıkan manzaradan önemli farklılıklar barındırmaktadır. "Stratokrasi"nin yerinden ettiği bir "parti-devlet"ten söz etmek 1950'ye kadar son derece meşru ise de, sonrası için bir anlam ifade etmemektedir. "Evet", çünkü unutmamak gerekir ki, 27 Mayıs 1960'dan itibaren, geride kalan 10 yıl içinde gücünü ve önemini kaybetmiş olan "parti -devlet"in yeri ordu ile doldurulmaya çalışılmıştır. Daha doğrusu, tek parti döneminin "parti-devlet"inin kendisine yüklediği misyon, ordu tarafından devralınmıştır. "Hayır", çünkü Türkiye -tabii ki- epeyce bir zamandır, Castoriadis'in "stratokrasi" olarak adlandırdığı Soyvetler Birliği'nin son döneminde bile izine rastlanmayan demokratik ilkeler, kurumlar vs ile donanmıştır. "Evet", çünkü var olan "çok partili sistem"e rağmen, söz konusu sivil kurumların toplumun bugünü ve geleceğine dair politikaları üstlenmelerine eskiden olduğu gibi bugün de ordunun değişmez bir biçimde belirlenen "kararlılığı" ve "görevleri" ve "inancı"nın çizdiği alan içinde izin verilmektedir. Sonuç olarak, Türkiye'deki sistemden doğrudan "stratokrasi" olarak söz edilmesi yanlış ve kaba bir nitelendirme olmasına rağmen, sistemimizin bu kavrama çok da yabancı olduğu ileri sürülemez. ("stratokrasimsi" mi desek acaba!) Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın bir TV programında yaptığı "Bu rejimin tek muhafızı asker midir? (…) Ama bu yapılmayınca iş askere kalınca, askerin de yapacağı tek şey kalıyor: Silahı eline almak" açıklaması muhakkak ki, "stratokrasimsi"yi epeyce sollamaktadır. Büyükanıt'ın müellifi olmaktan dolayı gurur duyduğu "27 Nisan Bildirisi"nde yer alan şu sözlere gelince: "Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir." Bu sözler bırakın "sollama"yı, "stratokrasi"nin güzel tanımlarından birisidir. "Kamuoyuna saygıyla bildirilir." http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=11.05.2009&y=KursatBumin
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.