(anadoluhaber) Bir İmaj Cemaati: FETULLAHÇILAR (I)

http://img54.imageshack.us/img54/2949/catsqov.jpg


Bir İmaj Cemaati: FETULLAHÇILAR (I)

 

Fetullah Gülen zaten varolan bir yapılanmanın Anadolu'yu kaybetmek istemeyenlerin 1987'lerden itibaren şişirmeye başladıkları

bir örgüttür. On binlerce çalışanı olan bir fabrika satıldığında muhakkak ki içindeki çalışanlar satılmaz, ama sonuç ona çıkar,

onlarla beraber bu fabrika kıymetlidir ve öyle satılmıştır. Dolayısıyla Fetullah ve ekibi, cemaati bu mânâda satarken,

ihale ederken kafalarında bu çapta bir kar marjı vardır ve hesap bu çerçevededir.

 

Sezai DİLBİLEN

Kişisel mânâda gizlilik esas teşkil ederken, aslında apaçık bir çıplaklık söz konusudur. Hüseyin Gülerce’nin sık sık buna vurgu yapması, kendilerinin gizli saklı bir şeylerinin olmadığını beyan etmesi, okullarının, işyerlerinin, gazetelerinin, TV’lerinin ve zaman zaman ‘ışık evleri’ adıyla anılan yerlerin kendilerine yeni yeni muhabbet duyanlara gezdirilmesi vs bu açıklığın işaretidir. Kapalı olan, bu yapının MİSYONUDUR. Kimine göre Fetullah ve örgütü İslâm misyonu ile hareket etmekte ve takıyye yaparak bu misyonu saklamakta, kimine göre ise tam tersi İslâm düşmanları ile işbirliği içerisinde İslâm Düşmanı bir misyonun parçası olarak hareket etmektedir. Biz ikincide karar kılanlardanız ve bunun içinde hayli sebebimiz ve hayli acımız vardır. Ayrıca şunu belirtmekte fayda mülahaza ediyoruz. Biz onu sevmiyoruz, tıpkı bir müminin münafığı sevmemesi gibi, biz onu sevmiyoruz tıpkı bir Haçlıyı sevmediğimiz gibi, biz onu sevmiyoruz tıpkı bir yahudiyi sevmediğimiz gibi, biz onu sevmiyoruz tıpkı Batı Medeniyetini sevmediğimiz gibi, biz ondan nefret ediyoruz tıpkı ABD ve İsrail’den nefret ettiğimiz gibi, biz onu aşağılıyoruz tıpkı Said’i Kürdi(Nursi) Hazretlerinin İngilizleri aşağıladığı gibi:

 

«S- Neden bu kadar İngiliz’den nefret ediyorsun? Musalahasını da istemiyorsun?

 

‘Sebeb bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, manen ahlâkımıza vurduğu darbedir. Çekirdek halinde olan secaya-i seyyieyi içimizde inkişaf ettirdi. Hayatın yarası iltiyam bulur; izzet-i İslâmiye, namus-u millînin yarası pek derindir.

 

Edirne Camii’nde, bir İslâm hocasının lisanıyla, Venizelos gibi şeytan zalime dua ettirdi. Merkez-i Hilafette, müslümanlar lisanıyla hizb-üş şeytan olan İngiliz, Yunan askerlerini halaskâr (kurtarıcı), tathirci ilân ve karşısındaki güruh-u mücahidîni cani, zalim (terörist!) söylettirdi.» (Sünuhat Tuluat İşarat sh:81)

 

Fetullah yaşadığımız zamanın Cemaleddin Efganisi, İmam Abduh’u dur. Dinlerin telfikı fikri uzun zamandır süregelen bir gaye olduğundan ve adı geçen bu kişiler geçmişte bilfiil İngiliz’in emri ile bu projenin yürütücüsü olduğundan, sözümüz geçerli ve dikkate değerdir. Yüz değişmiş, üslup değişmiş ama vazife değişmemiştir. Vazife aynıdır. Bu yüzden FTÖ’nün yayıncılık alanında propaganda zeminini teşkil eden NT mağazalarında Ehl’i Sünnet Vel Cemaat büyüklerine ait eserlerin bir kaçı dışında diğerleri bulunmaz, bulundurulmaz. Beyinler, FTÖ’ye yakınlığı ile tanınan Timaş, Nil Yayınları, Gonca yayınları, Sızıntı, Aksiyon vb.  propaganda yapılanmalarının tertibinden ve filtresinden geçmiş eserler aracılığı ile hakikatlerden tecrid edilerek hastalıklı bir kültür ve gerici bir anlayış üzere biçimlendirilir. Burada yapılan işlem küreselleşen Hristiyan Batı Dünyasının Protestan mezhebine benzer bir anlayışı Müslümanların içine, ruhlarına yerleştirmektir. Evlerde, sohbetlerde konuşulan ve ‘Bam teli’ muhabbetleri ile sürekli işlenen mevzular bellidir ve sürekli bir tekrar ile zihinler hadım edilir.

 

Fetullah çevresinde geliştirilen fikir platformu mensuplarının genel karekteristik özelliği de; ‘at sahibine göre kişner’ deyiminin tezahürü gibidir. Ezik büzük, içten hesaplı, kendini savunamayan, olur olmaz her şeye itaat eden ve bir şeyler yapmak için başkasının yapmasını bekleyen tip. Kibirlerini bile seçkinlik gibi algılayan  bir psikoloji. Neyse meramım bu değil tabi. Fetullah’ın nasıl “markalaştırılarak”, onun etrafında siyasi ve ekonomik çıkar elde edildiğine değinmekti. Dinî, ilmî yayınlar hazırlayan talebeleri, şakirtleri, bağlıları eserlerini bitirdikten, Fetullah Gülen imzasını attıktan sonra, iki ibare düşerler, “Hocaefendinin falan falan tarihler arasında ki vaazlarından çözümleme yapılarak yazılmış, düzenleme yapılmış ve redaksiyona tabi tutularak, kendisine gönderilerek yayın için izin istenmiştir.” Bunun gibi onlarca eser var, ona ait mi değil mi meçhul. Biride son günlerde çıkardığı ‘Enginliğiyle Bizim Dünyamız’. Bu eserin amacı, bir “dünya görüşü” oluşturma girişimi olmasıdır. Yetersiz ve zayıf okumalardan kaynaklanan yoğun bir eksiklik, kitap boyunca göze çarpmaktadır. Kitabın derlenmesinde ve yazımının yönetimde yer alan Prof İsmail Özsoy, kitabın önsözünde bakın ne diyor ‘… Hocaefendinin 1970’li yıllarda cami kürsülerinden verdiği vaazların çözümünün kendi kontrolünden geçmesinden ve sonraki dönemlerde farklı zamanlarda yazılmış bazı makalelerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Kaynakların tespit ve tahrici de bir grup arkadaş tarafından yapılmıştır.’(s.19) Tam tiyatro var ya. Gerçi bizim için önemli olan “markalaşma” meselesini bir kayda bağlamaktı. O da bizce tamam.

 

Bir Siyonist Batı Projesi; FTÖ

Yeni bir yapılanma değil elbette, geçmişten beri Siyonist-Haçlı dünyasının bu yönde projeleri ve örgütlenmeleri vardı. Batı'ya eğitim için giden Osmanlı aydını, feleğini şaşırmış misali geri döndüğünde Batı çamurunu ülkeye taşımakta gecikmemişti. Onlarla gelişen birçok proje; Tanzimat fermanı, Islahat Fermanı, Mahkemelerin ayrışması, azınlıklar meselesi, konsolosluklar açılması ve yurdun birçok yerinde Batı kökenli okul ve ruhban okulları açılması “başarılı” sonuçlar veriyordu. Maskenin temizliği, niyeti gizliyor ve kişileri hedeflenen gayeye doğru tedrici olarak sürüklüyordu. İttihat ve Terakki bu projelerin en hası idi ve 31 Mart ayaklanması 'kullanılan maske olarak' mevzunun en babası idi. Ardından Cumhuriyet Devrimleri Projesi, CHP ve Demokrat Parti Projeleri, Darbe atraksiyonları gibi Batılılaşmanın sıçrama taşlarının uygulama alanına sokulması. Yüz yılı aşkındır İslâm coğrafyası bu kuşatmanın altındadır ve bu kuşatmaya rağmen de hayattadır. Batı, onları hayatta tutan ilim dallarını, yani âlimlerini, alfabelerini yok etmek ve kendi ilim adamlarını devreye sokmak istemiştir. Binlercesini kırmış, kırdırmış; dilini, kültürünü, ahlâkını içten devşirdiği hainler vesilesi ile bozmaya çalışmıştır. Bu faaliyeti her dönem sürdürmekte ve hiç ihmal etmemiştir.

 

Batı, Anadolu insanının istikamet bulmaması için sürekli olarak bazen hayat veriyor bazen ise bir öncekinden daha sert darbe ile sendeletiyordu. Bu tavır karşında dik durabilen, dinini, itikadını ve izzetini muhafaza edebilenler eritilmeye, yok edilmeye çalışılıyordu. Bu amaçla sahte hocalar ve modernist türedisi fasıklar vasıtası ile İslâm’ı ifsat komiteleri kuruluyor veya kurulmuş komiteler, kişiler destekleniyor, övülüyor ve halkın dini bunlardan öğrenmesi sağlanıyordu. Diğer yandan hakiki âlimler ise tahkir ediliyor, ayıpları araştırılıyor, iftira atılıyor, işkenceye tabi tutuluyor ve milletin karşısında itibarsız kılınıyordu. Bütün bunlara rağmen yolundan ve istikametinden sapmayan insanlarımız Batı çizgisine girmediği için, Batı sürekli yeni projeler ve programlar geliştirip adı geçen bu iğdiş etme, dumura uğratma faaliyetini birilerine ihale ediyordu. Bu ihaleyi alanlar tek bir koldan değil birçok koldan saldırıyordu. Kimi içten kimi dıştan, kimi güya birbirine muhalif, kimi ateşli taraftar, kimi hırçın İslâmcı! kimi olgun Kemalist, kimi sağcı kimi solcu fark etmiyordu. İslâm coğrafyasına, Anadolu insanının kültürüne, ruhuna bütün gücüyle saldırıyordu. Her dönemin rengi biraz daha netti. Siyah beyaz misali saldıran daha açıktı. Şimdi grileşerek saldırmaya başladılar. Fetullah Gülen zaten varolan bir yapılanmanın Anadolu'yu kaybetmek istemeyenlerin 1987'lerden itibaren şişirmeye başladıkları bir örgüttür. On binlerce çalışanı olan bir fabrika satıldığında muhakkak ki içindeki çalışanlar satılmaz, ama sonuç ona çıkar, onlarla beraber bu fabrika kıymetlidir ve öyle satılmıştır. Dolayısıyla Fetullah ve ekibi, cemaati bu mânâda satarken, ihale ederken kafalarında bu çapta bir kâr marjı vardır ve hesap bu çerçevededir. 1987'lerde itibaren Fetullah ve ekibi yönetime aldıkları yeni ekip arkadaşları ile büsbütün İslâm'dan kopmuş ve kendi iradeleri dışında bir iradeye teslim olmuşlardır. Şunu demek istemiyorum, Fetullah 12 Eylül'ün bir numaralı destekçisi idi malum, yine İlahiyat boykotlarını 'İslâm’da boykot olmaz' diyerek kırma alçaklığını gösteren adamdı, peki niye yeni bir iradeye teslim olsundu? Zaten aynı iradenin davasını güdüyordu. Durum o kadar basit değil, iş çığırından çıkıyor, insanlar Başörtüsü eylemleri ile İhtilal-İnkılâp fitilini ateşleyen İBDA ideolojisi ile tanışıyordu. Kitleler, şuurlara alternatif misali örgütlenme ve eylem geliştirme işini İBDA fikriyatıdan öğrenmeye başlıyordu. Aynı zamanda bölgede etkinliğini artırmak isteyen güçlere karşı fikir ve ahlâk plânında yeni oluşumların kapısı aralanıyor, Ehli Sünnet Ve'l Cemaat disiplini ile ruhlar yeniden inşa ediliyordu. Fetullah'ın yıldızı bu dönemlerde parladı ve Fetullah bu dönemlerde Batı ve Batıcıların dikkatini çekmeyi becerdi. İşte cemaati satışta, cemaati Batılı yeni dostlarına ihale ediş de bu dönemde gerçekleşti. İlerleyen zamanda AB-D'den aldığı destekle dini, ilmi hüviyet ile görünenlerle aynı masada görünmeye ve siyasi çeşitli kişilerle de sürekli irtibat içindeymiş izlenimi vermeye çalıştılar. 28 Şubat dönemi öncesi ve sonrasında bu açılım müthiş derecede yoğun ve karizma çizici havalardaydı. Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Ecevit gibi siyasilerle samimi görüntüler sergilenip, birlikte hareket üzere anlaşmaları ve Süleyman Demirel'e şükran plaketi verilmesi, Türkiye'yi ziyarete gelen Yahudi İsrail lobisinin zirve örgütü ADL örgütünün zamanın Başbakanı, Genel Kurmay Başkanı'nı ziyaret ettikten sonra bir de Fetullah Gülen'i ziyaret ediyordu. Darbeci Çevik Bir ziyareti ve Fetullah Gülen ziyareti işbirliğin ve 28 Şubat vesilesi ile artırılan İslâm düşmanlığı ve Siyonizm'e ülkeyi peşkeş çekişin apaçık göstergesi işte budur. Bu kadar açık ve nettir.

 

FTÖ yapılanması içerisinde kendisine verilen görev, milletin dini duygularını istismar etmek ve yine aynı duyguların bastırılmasını sağlamaktı. Ekibi, bu iblisi şişirmesini ve pazarlamasını iyi bildi. Geçmişin getirdiği vaizlik mesleğinden dolayı elde ettiği dini ilimlerdeki birikim oldukça işine yarıyordu bu ekibin. Çıkardıkları gazete, dergi ve diğer yayınlar ile Fetullah'ı, halka mühim bir dava adamı, mağdur âlim, büyük bir veli gibi pazarladılar. Bunu yaparken de 'HİZMET-HİMMET' adı altında milleti sömürmeyi ihmal etmediler. Batı bu projede yerini aldıktan sonra işin rengi ve şekli daha şenlikli ve ateşli olmaya başladı. Batı, bu projeye dâhil edemediklerini bunlar vasıtası ile çiğnemeye, karalamaya elde ettiklerini ise şuursuzlaştırıp hadım etmeye koyuldu. Bütün bunları yaparken de projenin diğer kolunu teşkil eden karşıt fikirdekilerin de bu yöne saldırmasını sağladılar. Bunun neticesi olarak halk bu sahte hocaefendiyi bir halt sanıp etrafında birikmeye başlayacak ve hakiki İslâm bağlılarının önü böylece kesilecek ve tabanları eritilecekti. Ancak YANLIŞ HESAP İBDA'DAN DÖNER, DÖNDÜ.

 

İlerleyen zaman bu projeyi daha da deşifre etti, hem de ne deşifre. Lakin insan aklı unutkan ve günümüz enformasyon kuşatmasında zihnini, hafızasını kaybetmiş olduğundan yeryer hatırlatmak gerekiyor. Tarih; 7 Şubat 1998, Hürriyet Gazetesi, Yazar Ertuğrul ÖZKÖK. Ne diyor: “TÜSİAD'ın yayınladığı Görüş Dergisi'nin son sayısında, ''İslâm, Demokrasi ve Türkiye'' başlıklı çok ilginç bir makale var. Makalede Fethullah Gülen'le ilgili şöyle bir tahlil yapılıyor: ''Fethullah Hoca olayı, devletin resmi modernleştirme programı ile toplumun geleneksel değerlerini yeniden canlandırma işlevi görmüştür. Veya yaşama ihtiyacı veya arzusu arasında sıkışmış gibi görünen belli bir halk kitlesi için en barışçı ve uzlaştırıcı bir uyum ve entegrasyon projesi olarak görünmektedir. Bir yandan modernliğin getirdiği değerleri yok saymak istemeyen, ancak öbür yandan binlerce yıllık bir gelenek ve duyarlığın ürünlerine sırt çevirmek istemeyen bu kitle için Fethullah Hoca'nın temsil ettiği tez veya daha doğrusu sentez, en işe yarar proje olarak görünmektedir.''

 

Bugün uygulanan proje, yaşanan sahte kutuplaşma ve sözüm ona kavga bu kişilerin milletin gözü önünde de gerçekleştirdiği bir yalanlar seramonisinden başka bir şey değildir. Bu yapılanma bütünün içinde parça hüviyetindedir. Yani FTÖ BÜYÜK BİR PUZZLE'IN PARÇASIDIR. İslâm düşmanlığı için istikamet verilmiş NATO adlı terör örgütünün Ilıman İslâm/ Amerikan İslâmı çerçevesinde Gladyolaştırdığı F tipi çeteleşmenin adıdır. NATO politikaları çerçevesinde terör ve terörist tanımlarına azami dikkat göstererek yayın yapan FTÖ medyası kendi karşıtı gibi görünen diğer kukla ile sürekli cedelleşme içerisinde, bu işbirliğinin ve İslam'a, Müslüman'a olan düşmanlığının üstünü örtmektedir. Yürüttüğü eğitim faaliyetleri de bu çerçevede NATO'nun ileri karakolu olma mevkiinde bir cephe hükmündedir. Malûm olduğu üzere, bu okullarda eğitim veren binlerce İngilizce vb öğretmeni statüsünde AB-D'den CIA ajanları mevcuttur.(Delilleri ile BARAN 37.38. sayılarına bakılabilir.)Sırf bu yüzden Rusya ve bazı Asya ülkeleri bunları CIA ajanlığı sebebi ile sınır dışı etmiş ve okulları kapatmıştır. Diğer taraftan bu CIA ajanlarının orada bulunması hem okulların faaliyetlerini kontrol altında tutmak hem de bu sebeple cemaat üzerinde, Anadolu insanı üzerinde etkinliğini artırmak istemektedir. Bu kısmen ortadadır. Bugün FTÖ yapılanmasının üst dilimi bu tür bir kadrolaşmanın sonucudur. Çünkü Fetullah 'Amerikasız bir şey yapılamayacağına, nefes bile alınamayacağına' iman ettiğini defaatle yayınlarında ve beyanlarında dile getirmiştir.

 

Devam edecek...

 

 

Fetullah Gülen KAÇ NUMARA?

 

Aşağıdaki iktibaslar Tuncay Güney’in İst. Emniyet Müdürlüğü, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından 2001 yılında yapılmış olan sorgusundaki ifdesinden alınmış olup, bizim hiçbir katkımız yoktur.

BARAN

***

 

(….) o zamanda bir FETULLAH HOCA rüzgarı esiyordu ülkede, o yurda gelip giderken video kasetleri izlerdik biz ayrıca zaman gazetesinin çağoloğlu bürosundan Milliyet kitap veriyordu (sayfa,3)

 FETULLAH Hoca için dedi artık büyümek kimse globalleşmeyi kullanmazken bunlar telafuz ederlerdi Globalleşeceğini söylerlerdi yani büyüyeceklerini bende dedimki ya hocam FETULLAH Hocanın bu kadar ….. FETULLAH Hoca Türkiye yi değil Dünya yı istiyor dedi Türkiye ye oynamadığını söyledi (s. 5)

1900 kaça kadar bu Özal a kadar Özal’ dan sonra bu misyonu devlet kademelerindeki popülistik örgütlenmeyi Fetullah Hoca ve Zaman Gazetesi ekibi aldı Türkiye Gazetesi de Özal o zaman onu da Tercüman Nazlı ILICAK’ lara karşı tutuyordu aslında çok ciddi devlette bir örgütlenmedir ha şimdi aklıma geldi ciddiye alacak bir şey Zaman Gazetesi ilk sahibi de Fethullah Hoca’ ya  satan adam İsrailli bir ortak olduğunu asıl sahibi İsraillidir yani bir İsrailliyle ortak bir adamdır ilk Zaman’ ı kuran adam adını şimdi hatırlamıyorum çok ilginçtir bu ilişki Polislik olarak tabi ki şimdi siz polissiniz bu gözle ben şey yaparken söyleyecek şeyleri de kaçırıyor olabilirim(..)  Ama Fethullah Hoca için ben bir örgüt olsam Melih AKTAŞ ve Mahir KAYNAK gibi efendim Nilüfer GÖLE gibi Boğaziçi Üniversitesinde tez hazırlıyor böyle insanları yanıma çekmem Gazeteciler ve Yazarlar Vakfını kuracağım bir grup kurmam çok önemli bir strateji çünkü hepsinin etiketleri var bende böyle bir şeyi çok isterim mesela bir örgüt kurmak için(…) Necabettin Albay biz Gazeteciler Yazarlar Vakfını kuruyoruz ya Fetullah Hoca öyle demişti her gün Mehmet DEMİRCAN la bizde birbirimizi kuruyoruz(s.9)

Hoca Efendi böyle söyledi nereden tanışırlar bu birlik komitesi dediğimiz Milli Mücadeleciler var geçmişte Milli Mücadelecilerden tanışırlarmış zaten Fetullah Hocanın bütün bu elemanlarına bakın Milli Mücadeleci elemanlardır     

Milli Mücadeleciler Fetullah Hoca pardon Veli KÜÇÜK aslında Milli Mücadelecilerle hareket etmiş zamanında da beraber ama bizim haberimiz yok tabi ki bunu ben daha sonrada Veli KÜÇÜK beni tırnak içinde

T.G. : Fetullah Hoca bunlarla Komünizmle  mücadele derneğinde Fetullah Hoca gönüllü Erzurum da kuranlardan… Milili Mücüdele kuruyor Fetullah Hoca da onun içinde hareket edenlerden… Komünizmle Mücadele derneğiydi o zaman (s,10-12)

orda fakat Veli Paşa’ nın da O DÖNEM KENDI KARARGAHININ BIR ÜST KATINDA MESCİT VARDI bu çok önemli bir şey siz albaysınız alay komutanısınız jandarma alay komutanısınız üst katında da mescit vardı Türk İslam Sentezini oturtmak çok şeydi yani savunuyordu böyle Fetullah Hoca nın şeyiydi ama Fetullah Hoca belirgin etmiyordu. (s.12)

T.G. : Ben bakın şimdi aklıma geldi, General Veli KÜÇÜK’ ün grubu değil bu grup, bu grubun adı ERGENEKON’ dur. Bütün bu askeri sivil cuntaya bakacaksanız bunların adı ERGENEKON‘ dur. ERGENEKON, sizin bildiğiniz MHP’lilerin  demir dövdüğü grup değildir. Amerika’nın örgütlediği buradaki bir işte o NATO’ nun  komünizmle mücadele zamanında kurmuş olduğu MHP’ lilerin fakat Türkeş’ i de çok sevmezler, ordu içerisinden çıkardıkları, bunlar subay kanatları, sivillerde vardır, sivilleri biraz kullanırlar profesörler falan (Tuncay Güney’in Emniyetteki ifadesi, sayfa 29.)

T.G : Özel Erbil Işık Koleji aynı Fetullah Gülen in kolejleri gibi bir kolej oranın çocuklarını yetiştirecekler.(…) 1992 1993 yani Samanyolu Televizyonundaydım ben o zamanlar(…)Ben sağladım. (….) Veli Paşa sağladı Veli Paşa Diyarbakır Alay Komutanı Eşref HATİPOĞLU ‘ nu aradı Eşref HATİPOĞLU bizi karşıladı ben Zaman Gazetesi Diyarbakır Bürosundan havaalanından bizi aldılar oranın bölge imamı Harun Hoca diye bir adamdı ya Harun ya da Haluk , Harun olsa gerek ama onla beraber o da belletmeler oraya gelmişti Fetullah Hoca nın Belletmeleri. (….) Tabi Fetullah Hocanın Bölge imamı oraya gidecek imamları da getirmişlerdi. (…) Cemaatin o imamlar konvoyla gelecekler biz helikopterle Diyarbakır Alay komutanı bizi oradan askeri helikopterle Silopi’ ye indik orda bizim yanımızda başka Tim lerde vardı zaten sivil değildi onlar sivildi de subaydı silahları falan vardı başlarında Binbaşı KAMER isimli birisi vardı çakır gözlü böyle bir adamdı sarışın onun üzerine hac konaklamada kaldık işte Botaş’ ta Ali yle tanıştırıldık falan ondan sonra karşıya geçtik Nehciban BARZANİ yle görüştük Nehciban dedi benim bölgem değil TALABANİ yle yeni yeni anlaşıyorlardı o dönem kavga etmiyorlardı savaştan yeni çıkmışlardı önce .....vereceğini söyledi halen şimdi ki Özel Erbil Işık Kolleji Fetullah Hocanın Bilgisayarlı Falan o binada devam etmektedir bilgisayarları falan buradan getirdiler bina onlardan orda ne yapıyorlar hem Türkmen çocuklarını eğitiyorlar hem de oradaki Kürtlerin ileri gelen ailelerini eğitiyorlar çok cüz’ i miktarda bir para alıyorlar o para o çocukların giden imamların maaşlarını kurtarmaz

Ben sık sık giderdim o gittiğimde mi 13 gün falan kaldım gittiğimde söylüyorlardı şu kadar kalacaksın işimizi bitireceksiniz Binbaşı TAMER Silopi’ ye döneceksiniz yani Fetullah Hoca cephesini kapatırken unuttuğum kısımlardı. (s.18)

 

BARAN Dergisi Sayı: 121

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.