(anadoluhaber) Re: İrtica belgesi adlı ihanet belgesi sahte mi?

Sayın Berberoğlu

Türkiye’deki sistem sürekli olarak askerlerin isteği ile ve hükümetlere siyaset alanı değil sadece hizmetçilik ve kendi emirlerinde hizmet erliği gibi bir tür Türkiye çiftlik kahyalığı veya maraba çavuşluğu gibi dar bir alan bırakılmıştır. Atatürk’ün en büyük ideali olan ve muasır medeniyeti aşmamızın olmazsa olmazı olan Egemenliğin millete ait olma ilkesi ABD destekli NATO ya bağlı ihtilalci askerler tarafından silah zoru ile gasp edilerek anayasalar milli iradeyi kendi kurdukları anayasa mahkemesindeki 11 kişiden 8 ini tek kişinin seçtiği mahkeme ye verilmiş geniş yetkileri bile  aşıp o mahkemenin millet iradesinin yerini ihtilalci kurucu iradeye çeviren kararlar almasını sağlayarak tüm TC.Vatandaşları olarak hepimizi bu ülkede kendilerine köle etmişler ve TBMM sini yok hükmüne düşürmüşlerdir. Kendileri ise NATO üzerinden ABD başta pek çok dış bağımlılık ile maluldürler. Dolayısı ile dış destekli ihtilaller ile ülkemize giydirilen deli gömleğinin mesulü askerler olduğu gibi birde bu deli gömleğini çıkarmaya çalışmayalım diye bu sisteminde koruyucusu olarak kendilerini ilan etmişlerdir. Bu durumda hükümetlerin ne yaptığı neyi çalıp neyi sattığı onların umurunda bile değildir. Sadece onların elindeki yetkiyi almaya çalışanları Gladio yandaşlığı gibi usuller ile hain ilan edebilmekte ve kendilerini alkışlayanları ise  milletin adeta ırzına geçmek de dahil (faili meçhullerin durumu gibi) her şeyin serbest olduğu iğrenç bir düzen kurulmuştur. Bu durumda bu ülke bir kumarhane ABD ve NATO, diğer ülkeler ile birlikte ortak kumarhane işletmecileri. Hükümetler adeta kumar makinelerinin başındaki kurpiyer  kızlar ve hizmetçilerden sorumlu idareciler, Ordularımızda Kumarhanenin koruma ve başka kumarhanelere karşıda tehditte kullanılmak amaçlı badigartları durumuna düşürülmüştür.

Bu yüzden ben temel meseleden söz ediyorum. Siz kurpiyer kızlardan bazılarının ya da hizmetkârlardan bazılarının ceplerine bazen bozuk para attıklarından bahis ediyorsunuz. Bu benim umurumda bile değil. Çünkü kurpiyerlerin dürüstlüğü kumarhane işletmecilerine yarar ve bu düzeni etkilemez. Ordularımız Bu kumarhaneyi işletme hakkını ele geçirmiş olanların çıkarlarını koruyacak bir kafa yapısı ile eğitilmekten vazgeçip millet ile barışıp milletin kumarhaneye çevrilmiş ülkesini işletmecilerden geri almasında millet ile birlikte tasada kıvanç da kültürde fikirde ortak paydalara gelip kurtuluş savaşımızı yürütebilecek bir kabiliyete ulaşması gerektiği için yazıyoruz.

Siz ise Ordumuzu koruduğunuzu zannederken yabancı işgal düzenini savunuyor ama bunu fark etmediğiniz için sorunun önünüze suçlu olarak atılan hükümetlerden kaynaklandığını zannediyorsunuz. İş o kadar basit değil. Düz mantıkla gerçeği görmek mümkün değildir ve çok daha komplike olarak kurulmuş bu sistemi çözmeden istiklalimizi kazanmamız ve yeniden dünya sahnesinde sancak göstermemizde mümkün değildir. Bu yüzden Askerlerimizin dikkatini bu noktalara çekmeye çalışmamız da sizinle aramızdaki fark benim çocuğum yapmaz diyen ebeveyn ile çocuğunu yanlış davranışlarından vaz geçirmeye çalışan ebeveyn arasındaki fark dır. Ordumuz Peygamber ocağıdır demişsiniz doğru eskiden öyle idi. Sonra GKB’ı Düzeyinde Türkiye İslam devletide değildirislam ülkeside değildir diye ilan edilerek  sadece devletin düzeninin değil milletinde İslam dinini terk etmeye mecbur bırakılacağı tadat edildi. Hem de her evde ve her arabada üç tane ceset torbası bulundurmak şartı getirilmeye çalışılarak. Bu konularda dikkat ederseniz, bazılarının ne büyük katliamları hiç çekinmeden planladıklarını görürsünüz. Sivas ve Kahraman Maraş Çorum Malatya Başbağlar olayları ve aydın cinayetlerine birgöz atarsınız. Sorunun bu hükümetde değil sürekli istikrarsızlıkdan istifade sorgulanmadan dilediğiniyapma arzusundaki yetkilerini korumaya çalışan askerlerde olduğunu fark edersiniz.
inşallah Ordularımız kendi içini bu tiplerden temizleyerek milletimizi hem tarihteki kendisine güvenen hainle hem de mutlu bireylerin yaşadığı bir ülkeye  sahip olarak torunlarımızın daha ileri bir Türkiye de yaşamasının yolunu açarlar.

Bende size esenlikler diler saygılar sunarım.

A.D.Şimşek

 
25 Haziran 2009 11:56 tarihinde azmi berberoglu <azmiberberoglu@yahoo.de> yazdı:
Sn. Simsek,

Nicin gercekleri görmek bu kadar zorunuza gidiyor zira takilmissiniz "bozuk bir plak gibi" sürekli ayni seyleri tekrar edip duruyorsunuz...
- Önce su TSK düsmanligindan vazgecin, orasi peygamber ocagidir.. Her yanlis yapan kuruma böyle düsmanlik beslenmesi gerekse, Türkiyede DOST olmamiz gereken hicbir KAMU kurumunun olmadigini, hepimizin iyi bilmesi gerekir.

- Siz ve sizin gibi, bütün olaylari ayni kategorik cizgiden degerlendiren arkadaslarin tek yaptigi, Orduya saldirmak, Ben size soruyorum.! Neden bir kerede olaylarin asli failleri olan hirsizlari.! yani siyasetcileri sorgulamiyorsunuz.?
- Türkiye gercekten Demokratik bir ülke olsa, 7 yillik icraatiyla, yaptiklari ayrimcilik- yolsuzluk ve hirsizliklarla, bir gün bile iktidarda kalamamalari gerekirdi.. Siz Demokratik diye tanimladiginiz bir ülke gösterin ki, ikdardakiler AKP liler gibi, vurgun, talan ve devleti yandaslariyla ele gecirme faaliyeti icinde olsunlar.!  Gösteremezsiniz, zira bu Türkiyeye özgü tipik " azgelismis" geribiraktirilmis demokrasi.
Bu ülkenin basina gelen herseyden, aklini, vicdani ve ruhunu baskalarina kiralayan yada satan Siyasetciler sorumludur..
Hicbir asker durduk yerde Ülkedeki siyasi gidisata müdahale edemez, velevki, kendilerine bu müdahaleyi yapacak zemin hazirlanmasi. Bu zemini hazirlayacak olanlarda siyasetcilerdir. Sizde unutmayin lütfen, tümüyle sorumlu Siyasetcilerdir.

- Cumhuriyetin ilk 20 yilinda yapilanlar aynen devam etmis olsaydi, bu ülke su an Almanya'dan bile ilerde ve önde olurdu...

- 1960 lara kadar gecen 40 yillik sürede neden bir tek askeri darbe olmamis, iyice bir arastirin bakalim..
- Sivil Diktatörlük haline dönüsen Menderes iktidarinda, Halk Cami'lerine varincaya kadar ayirma noktasina getirilmemismiydi..? Bunlari görmeden, olaylari algilamak olanaksizdir.

- Icinde bulunulan Sosyal, Ekonomik ve Toplumsal kosullari gözardi ederek, tarihsel bir süreci tahlil edemezsiniz.. Etmeye kalkarsanizda böylesine gerceklerden uzak, subjektif sonuclara variri, fikri sabitlere " civilenirsiniz.

Konumuza dönersek;
TSK net olarak acikliyor, bu belge hicbir sekilde Genelkurmay, yazisma, raporlama sekline uymamaktadir, yaptigi iddia edilen kisinin evinde, bilgisayarinda yapilan kontrollerdede hicbir bilgi ve belgeye rastlanmamistir...  Dikkatinizi cekerim;   O askeri savcilik ve Askeri mahkeme, sivil mahkemelerin aksine, kendi icerisinden cikan bir Kuvvet Komutanini, yaptigi yolsuzluktan dolayi, hapse mahkum etmis, Rütbelerini söktürmüstür...   Oysa memleketin anasini aglatan siyasiler, utanmadan keyif sürmektedirler.
Yani.! Yanisi su, Senin ülkendeki askeri mahkeme, sivil mahkemelerden dahil adil kararlar verebilmektedir. ( verdikleri yanlis ve adil olmayan kararlarda vardir kuskusuz ve onlar hakkindaki karsit düsüncelerimizide deklare etmisizdir.)

Özetle sn. Simsek, bugün yasanan bu " sahte belge" olayininda sorumlusu ve müsebbibi, bu tür yaklasim sergileyerek, kendi bitmisliklerini kurtarmaya calisan Siyasiler  ve onlarin isbirlikcisi- suc ortagi Bürokratlardir.  Bu gercegi görmemek icin insanin, ya Kör, yada gercekleri kabullenmeyecek kadar önyargili olmasi gerekir.

Bugünün kosullarini dikkate alarak, uzak ve yakin gecmisi dogru ve saglikli analiz etmek mümkün olmadigi gibi, Karsi olmamiz gereken ORDU'yu, yada Ordularida dogru secmeliyiz..Amerikan Conileri, ve Israil ordusunu dikkate alin birazda, hani askerin basina Cuval gecirenleri.. (Hemde adam saydiginiz Tayyip ve Gül efendilerin onaylariyla) Herkes aklini basina almali, Ordusu 945 lerde dagitilan, ve askeri harcama yapmasi icin hirbir cevresel tehdit altinda olmayan Almanya' nin, yillik askeri harcamalari Türkiyenin katbekat üzerindedir, yani orduyu yipratarak, ancak yarin analarimizi daha cok belleyecek coni'lere firsat yaratilabilir.( IRAK örneginde oldugu gibi- bakarsin Türkiyeyede gercek Demokrasiyi getirirler)  Demokrasi, ancak siyasetcilerin gercek manada DEMOKRAT olmalariyla gerceklestirilebilir, kendi isine gelmeyen haberleri yazan gazeteleri " Okumayin " cagrisi yapan " fasist" zihniyetli basbakanlarla ve emirerleriyle degil.
Devekusu olmanin kimseye bir yarari yoktur.

Saldiracaksaniz, bu sahte belgelerden medet uman, istismarci ve namus yoksunu iktidardakilere ve arkasindaki karanlik güclere saldiriniz..O gerici zihniyetlerin  iktidarda oldugu ülkelerde, ne size nede bize böyle yazma-cizme özgürlügü bile verilmemektedir, onuda antiparantez hatirlatayim.

Esen kalin


--- ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com> schrieb am Do, 25.6.2009:

Von: ahmet dogan simsek <ahmetdogan.simsek@gmail.com>
Betreff: (anadoluhaber) İrtica belgesi adlı ihanet belgesi sahte mi?
An:
Datum: Donnerstag, 25. Juni 2009, 7:01

On yıl GKB karargahında kurmay subay olarak görev yaptığını belirten bir Em.Kur.Alb. Oradaki sistemden söz ederek son irtica ihanet belgesinin sahte olduğunu ve gizli evrakın nasıl gizli damgası aldığından ve nasıl korunduğundan bahis ile bu belgenin sahte olduğunun kesin olduğunu açıklamaya çalışıyor. Ancak Askeri savcılığın bu derece gizli çalışmaların saklandığı bölgeye giremeyeceğinden girebilmesi için de çok özel izinler gerekip hangi belgeye ne kadar bakabileceğinden söz etmiyor. Sayın Em.Kur.Albayın yazısının bana düşündürdükleri ise hiçde belgenin sahte olduğunun kanıtı olmuyor. Bilakis bu belgenin içeriden sızdırılmış olabileceği ama aslına ulaşmanın da GKB ve diğer komutanların (sistem nasıl işliyorsa) izni dışında askeri savcının da o belgeye ulaşamayacağı intibaı uyandırıyor.

 

Sayın Emekli Kurmay Albayın yazısından anladığım kadarı ile GKB da gizlilik çok ciddi şekilde korunmaktadır denmektedir.

Ama kaçılmayacak hapishane ve bir açığı olmayan gizlilik de henüz icat edilmemiştir.

İstihbaratlar çekirdekten adam yetiştirdikleri gibi bir şekilde şantaj altına düşürdükleri kişileri ki, bu generalde olabilir kullanabilirler. Ayrıca bu gerekçesi kendileri tarafından uydurulmak üzere hazırlanan bir sahte irtica senaryosu ile ihtilal yapıp ülkemizi yeniden on yıllar geri düşürecek bir ihanet hareketini,  zaten her vatan sever millet evladının sızdırması da asli vazifesidir. Mesela o gizlilik içinde çalışan ben olsa idim idam edileceğimi de bilsem böyle bir belgeyi canım ve ailemin de canı bahasına dışarı sızdırırdım. Çünkü benim ordumuza ve TC. Devletine ve milletime ihanet ettiğimden söz edeceklerin asıl hainler olduğunu bilmenin iç huzuru ile eğer vatan ve milletimin geleceği için bir tehlike varsa onu bertaraf etmek için, durumun benim aleyhime gelişecek yönleri değil milletim için yapmam gereken en doğru hareket ilgilendirirdi. Konuyu deşifre etmek ihanet içinde olan bu gibi belge çalışması yapan ihanet odağına olurdu ki. Bu benim için milletime büyük bir hizmet ve öldürülmem halinde de bilinmeyen ama gerçek bir şehit olurdum.

28 Şubatın İsrail işbirlikçisi paşaları birer pislik olarak anılırken hala onbaşı Sarmısak gerçek bir vatan evladı olarak kabul edilmektedir. İleride tarih onu kahraman ve ihtilalcileri de hainler olarak anacaktır. Nedeni ise Ordumuz içindeki bir grup yüksek mevkilerdeki kime hizmet ettiklerinin ya farkında olmayan yada bilinçli olarak milletimizden başka birilerine hizmet eden devrilmedik bir şey bırakmamaya çalışan  devrim ukalaları,  terörist hamileri,  Çevik Bir gibi ajanlar ve onlara bağlı alt birimleri vs. Kendi ordumuzu kendi milletimizin üzerine sürerken Onbaşı Sarmısak bu ihaneti devletimize haber vermiştir.

Aktütün ve Dağlıca baskınlarında. Çuval olayında,  ihanet derecesindeki ihmaller ve bu ihanet derecesindeki duruma golf oynayan paşaların işinin başına koşmayıp oyuna devam edişi ve sonrada ne yapsaydım oraya kendim mi gitseydim gibi ruhsuz duygusuz milli heyecandan eser görülmeyen bir cevap vermesi ordudaki durumun ihtilal yapmak dışında hiç bir şeyi ciddiye almayan bir anlayış olduğunu göstermektedir.

33 erin öldürülmeye gönderilmesinde de, araştırmaya gerek görülmemiştir.

Adeta aptal erler kendileri silahlarını bırakıp ordumuza güvenip yola çıkmışlar.

A benim salak çocuklarım hiç orduya güvenilir mi bak kabahat da kendi başınıza kaldı dersek orduya değil ama şehitlerimize ayıp etmiş oluruz. Onun için demeyelim ama bu olaydaki ihmali ya da resmen ihaneti olan askeri şahısların yakalanmayışını da askeri savcılıkların yada mahkemelerin nasıl çalıştıklarına örnek gösterebiliriz. Şemdinli de kendi terörünü kendin yap ki PKK bitmiş olmasın ve PKK üzerinden ihtilal yapma hükümetleri tehdit etme imkan ve yetkilerin azalmasın diye yapılan kendi vatandaşımıza yasa dışı savaş açıp öldürme ve bombalamayı yapan astsubaylar mutlaka bu işi kendi başlarına yapmadılar. Ama Savcılık Askeri mahkemeye o günün KK. Komutanı Büyükanıt hakkında da suç duyurusunda bulundu. Demek ki askeri mahkemenin öyle bir yetkisi yok ki adli savcı suç duyurusu yüzünden işinden atıldı. O savcının iddianamesini kabul eden mahkeme o astsubayları 39.5 yıla mahkum etti. Mahkûm edilen suçlularda kendilerine emir veren yasa tanımaz komutanlarını ele vermedikleri için önce askeri hastaneye tedaviye yeni deyimi ile Gatakulli ışınlama odasına alındılar sonrada askeri mahkemede beraat ettiler gitti giderler. Tam bir Gatakulli döndü.

Hudson olayında ABD li yetkililer aynı masadaki Barzani’nin yeğeninin de onayı ile orada bulunan iki generalimize gelin size tüm PKK yönetim kadrolarını derdest edip teslim edelim dediler. Generallerimizin cevabı, aman sakın ha. Bu AK Partiye yarar oldu.  Ne imiş PKK’nın bitmesi GKB.nın içindeki ihtilalci bir grubun milletin başına bela olmasının da bitmesine sebep olabilirmiş demek ki yoksa siz dünyada savaşı kazanmak istemeyen başka bir ordu duydunuz mu?

Aynı masada başka ne konuşulmuş. Anayasa mahkemesinin eski başkanı Gülay Tuğcu yu öldürüp 367 olayından dolayı kızan hükümet yandaşları vurdu diye Danıştay hâkimi gibi Hükümetin üzerine atmak konuşulmuş. Başka bir de bazı sabotajlar yapıp 40-50 kişiyi öldürüp ortalığı karıştırmak ve sonrada ihtilal yapmak konuşulmuş.

Buna karşı GKB lığı ne yaptı. Arkasına dört kuvvet komutanını alan GKB. Haberi yayınlama cesaretini gösteren Taraf gazetesinin kelle koltukta görev yapan gerçekten kahraman gazetecilerini ordu düşmanlığı ile suçlayıp cezasız kalmayacaklarını ima etti. Artık bu bazı askerlerin hem suçlu hem güçlü çıkmasından bıkıp usanmış olan milletimizin duygularına tercüman olan o gazetenin baş yazarı da kelleyi koltuğa alıp meydan okuyan kuvvet komutanlarına meydan okudu. Ne dedi.

General

Haddinizi bilin. Arkanıza dört generali daha alıp başka bir ülkeye savaş açar gibi gazetemizi tehdit etmeyin. Elinde kaleminden başka bir şeyi olmayan bizleri de boşuna tehdit etmeyin. Ne yapacaksınız yani gazetemizi mi bombalayacaksınız dedi. Başka yollara başvuracaksanız bizler zaten her şeyi göze almış kişileriz diyerek de ölümü göze almış olduklarını ilan etti.

 

Aktütün ve Dağlıca olaylarında PKK’lıların uzun süredir saldırı için askerin gözü önünde yığınak yaptığını askerlerin bildiğini ve duruma müdahale yerine oradaki birimi zayıflatıp PKK’nın katliam yapıp zafer kazanması için görmezden geldiklerini aynı gazete yazdı.

GKB lığı haberin doğruluğunu bildiği halde o gazetecileri yalancılıkla ve yabancılara çalışmakla suçladı.

Ama haberi yalanlamak isteseler de uydu filmleri ile gazete iddiasını kanıtladı ve GKB lığını yalancı durumuna düşürdü. Yabancı istihbaratlara çalıştığı iddialarına da haber kaynağımız GKB lığının içinden sizin yanı başınızdan dedi. Yalan olsa şimdiye kadar çoktan bu sözlerinden dolayı mahkemeye sevk edilmeleri gerekirdi. Ama artık hakimlere savcılara brifing kar etmiyor olmalı ki GKB’lığı dava açmadı. 28 Şubatta sahte irtica haberleri için sahte şeyhler üreten, MHP’li Müslüm Gündüz den Refahyol hükümetini düşürmek için Aczimendi, bar konsomatrisinden Fadime Şahin. Uyuşturucu fabrikatörü Kalkancıdan sahte irticacı şeyh ürettiler.

İsrail’i protesto eden toplantıyı irticacı ilan edip, İsrail lehine Türk milletinin üzerine tank sürmekten de çekinmediler. Yargıya brifing verip millete ihanetlerinde onlarıda ortak ettiler.

Bu karanlık işler saymakla bitmez. O halde şimdi sahte olduğu ilan edilen irtica belgesine dair askeri savcılığa neden inanlım bir sebep göstersinler. Bu şerefli ve yüce milletimize bir gün bile huzur içinde yaşama hakkını çok gören bu tip bir ordu ve yargı sistemi ile daha ne kadar sürekli gerilim yaşayacağız. Bu durumları haddi aşmak değilse, haddi aşmak nedir. Doğrusu ben askeri savcının verdiği karara inanmak için bir sebep arıyor ama bulamıyorum. Bu kadar yalan içinde hareket eden bir askeri sisteme nasıl güveneceğiz. Tehdit altında olan, TC Halkı ve devletidir. Dışa bağımlı (NATO-ABD vs.) ordumuzu bağımsızlaştıracak çabalar yerine sadece bu bağımlılığı millete karşı kullanıp ihtilaller ile devletin kontrolünü elinde tutmaya çalışan bir askeri yapının, milletimiz açısından da devletimiz açısından da kendisi bir tehdit olmuyor mu?

Bu tehdit yüzünden geri kalmadık mı? İkinci dünya savaşına girmediğimize göre o savaşta harap olan Avrupa’yı aşmamız gerekmez mi idi.

Gelelim askeri savcılığın irtica belgesi açıklamasına. Peki, askeri savcılık acaba birinci derecede gizlilik içeren dosyalara bakabiliyor mu? Meslektaş dayanışması ve Yüce Türk milletinden rejimi koruma (Milletten koruduğuna göre kimler için koruduğunu da bilmiyoruz) görevi olduğunu kerameti kendinden menkul olarak ilan eden bir silahlı birimden ne beklenir.

Mesela Laiklik kelimesinin tercüme edilip Türkçe açıklanmasına bile izin vermeyen ve milletimize karşı milletimizin tarihi hafızasında ve dil kodlarında tek kelimelik tam bir karşılığı da olmayan bir kelimenin millete rağmen ve gerçek anlamı açıklanmadan savunulduğunu biliyoruz.

Halbuki o yaşam tarzını adını koymaya ihtiyaç duymayacak kadar doğal olarak tüm tarihi boyunca yaşamış ve yaşamaya devam edecek milletimize karşı yabancı bir kelimeyi milletimize karşı savaş sebebi sayacak şekilde savunan ordunun ciddi bir evrensel ya da milli aklı olduğundan söz edilebilir mi?

Silahlı güç milletin egemenliğine yada dilediği gibi yaşama özgürlüğüne hizmet etmediğine göre kime (mesela sadece NATO’ya mı) hizmet etmek için vardır. Öyle ise neden maaşlarını biz ödüyoruz. Yoksa bir sömürge olarak mı sorusu akla gelmiyor mu?  Bunların sorgulanması ve Ordularımızın çağdaş standartlardaki orduların görev ve yetkileri ile sınırlandırılması ve ihtilaller de heba edilen servetler ile kendi silah ve teçhizatını geliştirmeye çalışması daha hayırlı olmaz mı?

Bence hem de çok gerekiyor. Çok da hayırlı ve yararlı olur. Belge sahtemi bilmiyoruz ama askeri savcılığa inanmamak için pek çok nedenimiz var gibi görünüyor bana.

Çünkü İhtilalci geleneğin yerleştiği TSK henüz milletimizden yaptığı ihtiallar için özür dilemediği gibi bir daha asla gibi bir sözde vermiş değil.Doğduk yadık öldük ama hala milletimize bir gün bile huzur vermeyen hergün yeni gerilimler icat eden askeri yetkililerimiz bizlere azap etmekten bıkmadılar ve utanmadılar. İnsaf artık yeter ya hu.

A.D.Şimşek








--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.