(anadoluhaber) Zola yargılanıyor

Zola, aslında Dreyfus Davasındaki yanılgıdan dönülmesini isterken, kendisini cinayet mahkemesi önünde bulur.

Kavganın yanları açıktır: Zola ile yandaşları. Karşılarında da hükümet ile yargıçlar. Birinciler, Zola isterse hakaret suçundan hüküm giysin; yeter ki, Dreyfus Davasındaki yanılgıdan dönülsün, Fransız adaleti bu ayıptan kurtulsun, derler. İkinciler ise, Zola’nın hüküm giymesini ve Dreyfus Davasının dirilmeyecek biçimde kapanmasını isterler.

Duruşma günü, adalet sarayını ve çevresini dolduran insanlar, gün batarken kapatılan oturumlardan sonra ordu mensuplarını alkışlar; karşı görüştekileri yumruklarıyla, sopalarla tehdit ederler.

Zola’nın savunmanı, Av. Labori’dir.

L’Aurore gazetesinin Sorumlu Müdürü Perreux’nün savunmasını, ‘Kaplan’ diye ünlenen politikacı, yazar ve hukukçu Geoges Clemanceau, kardeşi Albert’le birlikte üstlenmiştir.

Zola bir kesimi asker iki yüz tanık dinletmek ister.

Oysa Genelkurmay Başkanı General de Boisdeffre, Rochefort’a ‘askeri otoritenin subayların konuşmasını yasakladığını’ söylemiştir.

Savaş Bakanı, Adalet Bakanının tanıklık isteğini reddeder.

Hükümete göre Dreyfus Davasından artık söz edilemez. Çünkü hüküm kesinleşmiştir.

Nitekim öyle olur. Mahkeme Başkanı Delegorgue, elinden geldiğince sorulan soruların etkisini kırmaya çabalar. Dreyfus Davasından söz edildiğinde o konuda kesin hüküm bulunduğunu belirtir ve ‘soru sorulmamış sayıldı’ diyerek konuyu kapatmaya çalışır.

Ancak hükümet ve Başkan Delegorgue, bu konuda istenilen başarıyı sağlayamazlar.

Mahkeme, Dreyfus Davasının temel tanıkları Generaller Mercier, de Boisdeffre ile Yarbay du Paty de Clam’ı dinlemek için çağırır.

Eski Cumhurbaşkanı Casimir Périer, devlet sırrı gerekçesiyle General Mercier’nin Dreyfus Mahkemesi yargıçlarına verdiği gizli belgeler hakkında tanıklık yapmayı reddeder.

İlkin Henry dinlenir. İmparatorun mektubundan söz eder.

Ardından dinlenen Picquart kendisine yöneltilen suçlamaların saçmalığını parlak biçimde ortaya koyunca Henry bocalar ve hepsini yadsır, yalanlar.

Ayrıca Picquart mektubun sahte olduğunu da kanıtlar.

Henry’nin peçesi düşer.

Generaller, gergin bir ortamda tanıklık yaparlar. General de Boisdeffre ádeta ültimatom verir, jüri üyelerine: ‘Sizler, der, ulusun ta kendisisiniz. Eğer ulus, kendi ordusuna, ulusun savunmasını üstlenenlere güvenmezse onlar bu ağır işi başkalarına bırakmaya hazırdırlar. Karar sizindir.’

Bu sözler jüriyi etkileyecektir.

Başbakan Méline, Ulusal Mecliste General de Boisdeffre’i göklere çıkarır. Aydınları da kendilerini ilgilendirmeyen bir konuyla uğraşmakla suçlar. Ona göre ‘Yüzbaşı Dreyfus, yasal ve doğru bir biçimde yargılanmış, hüküm giymiştir. Yeniden yargılanıp da ne olacaktır? Neden ülke dirlik düzenlikten kargaşaya sokulmak istenmektedir? Niçin Genelkurmaya hak verilmiyor da Débácle (Zola’nın 1892’de yayımladığı roman. S. S.) yazarına hak veriliyor?’

General Gonse tanıklık etmeyi reddeder.

Bunun üzerine başta Jaurès ve Clemencau olmak üzere bütün Dreyfus yanlısı basın gizli dosyanın getirtilmesi için baskı yapmaya başlar.

Dreyfus karşıtı basın ise Genelkurmayın kendisini savunması ister.

Bakan General Mercier, Savaş Mahkemesine verilen gizli belgeler konusunda susmakta direnir.

Tanık du Paty de Clam, Mahkemeyi askerce selamlar.

Sıra General de Pellieux’ye gelir. General, Mahkemeyi inandırma kaygısıyla Panizzardi tarafından Alman Ataşesi Schwartzkoppen’e yollandığı ve Bakanlığa geldiği ileri sürülen sahte mektubun içeriğini gereksiz yere ezberden aktarmaya çabalar. Kamuoyu önünde açıklanan mektup, Kayzerinki değildir.

Ardından tanıklığın dışına çıkar, yurtseverlikten söz eder, de Pellieux.

Mektup konusunda Başkan Delegorgue, çileden çıkar; ağzından baklayı çıkarır, Yahudilik karşıtlığını ortaya döker. ‘Dreyfus Davası hakkında, der, Yargıtay Ceza Dairesinde inceleme yapılacak. Bu Yahudi ile bağlantılarınızdan asla söz etmeyin.’

Belli ki, Mahkeme Başkanı yansız değildir.

Bu tanıklık üzerine Başkan tanıklık yapması için yeniden çağırır General de Boisdeffre’i.

General uyarısını yineler.

Belgenin sahte olduğunu bilen Dış İşleri Bakanı Hanotaux çağrılır.

Ancak General Boisdeffre, şerefleri kurtarmaya kararlıdır.

Tanık Rochefort ise jüriyi açıkça tehdit eder: ‘Aklanma, Almanya ile savaş demektir.’

Perreux’nün avukatı Albert Clemenceau, Mathieu Dreyfus’ün avukatı Demange’a bir soru sorar: ‘Bay Demange Dreyfus hakkında verilen kararın yasaya aykırı olduğuna inandığını belirtmişti. Bu açıklamasını, Savaş Mahkemesinin bir üyesi tarafından Salles adında birine söylemiştir. Salles da kendisine. Bu doğru mudur?’

Albert Clemenceau, Başkanın sözünü kesmesine olanak vermeden jüriye dönerek şöyle der: ‘Elbette doğrudur.’

Kuşkusuz bu sözler büyük yankı yapar. Çünkü hem Savaş Mahkemesinin kararının yanlış olduğunu, hem de yargılamanın yenilenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Ancak generaller, mektubun gerçek olduğunda direnirler.

Esterhazy’nin gölgeli, silik tanıklığı gözlerden kaçmaz.

Basının tehditleri, hükümetin buyrukları da.

Zola aklanırsa olacaklar bellidir: Kurmaylar görevlerinden ayrılmak zorunda kalacaklar; Fransa’yı sürekli tehdit eden Almanya ile bunalım çıkacaktır.

28 Şubat 1898’de Zola bir yıl hapis ve üç bin Frank para, Perreux dört ay hapis cezalarına hüküm giyerler.

Bu zor ortamda Mahkemeden çıkarken, Zola domates ve taş yağmuruna tutulur, hatta Seine nehrine atılmak istenir.

Kararı tebellüğ etmemek ve savunmalarını hazırlamak için sanıklar İngiltere’ye sığınırlar.

Jean Jaurès, Zola Davasının yeniden görülmesi için başvuruda bulunur.

Davanın yeniden görülmesi şöyle dursun, devletin bu isteğe yanıtı ağır olur. Zola’nın Légion d’Honneur nişanı geri alınır.

Yargıtay Zola kararını bozar.

Yargılama Versailles Cinayet Mahkemesinde yeniden başlar. 18 Temmuz 1898’de bu kez her iki sanık birer yıl hapis ve üç biner Frank para cezalarına çarptırılır.

Sanıkların çilesi bitmemiştir, daha. Bilirkişiler Couard, Belhomme, Varinard, ‘Suçluyorum!’ yazısında hakarete uğradıklarını ileri sürerek dava açarlar sanıklar hakkında. Her iki sanık hapis ve para cezalarına hüküm giyerler. Ayrıca L’Aurore gazetesi, Mahkemenin ilamını kırk gün yayımlayacaktır.

Zola’nın malları haczedilir. Onun çalışma masası 32.000 Frank’a kitapçı Fasquelle’in üzerinde kalır.

Zola’ya göre bu kararlar, mahkemelerin kararları değil, ‘statu quo’yu savunan parlamentonun, hükümetin, partilerin, basının kenetlenmesidir.

Doğrudur. Çünkü ‘hikmet-i hükümet’ yine kazanmıştır. Ozan Péguy yine haklı çıkmıştır.

Dreyfus karşıtı basının etekleri zil çalar.

Ama bu sevinç kursaklarında kalacaktır.

Nitekim kargaşa gittikçe büyür.

Çünkü Dreyfus Davasındaki gerçekler ve yanılgı çoktan sırıtmaya başlamış; kuşkular artmıştır.

Méline Hükümeti sarsılır.

Kazanılan aslında bir Pirüs zaferidir.

Zira en sonunda kazananlar; yenilenler, yani Dreyfus ve Zola ile yandaşları olacaktır.
 
Sami Selçuk, Star Gazetesi

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.