HÜRRİYET GAZETESİ FETTULLAH GÜLEN'E Mİ VERİLECEK?

Aydın Doğan'ın Yahudi axel springer ile olan yüzde 25'lik ortaklığı biliyorsunuz basın ve yayın ile aynı zamanda internet haber sitelerinde de büyük yankı uyandırmıştı.Aydın Doğan ile özellikle VAKİT GAZETESİ arasında halen daha süren karşılıklı atışmaları da şu anda bile okuyoruz biliyoruz..Aydın Doğan'ın axel ile olan ortaklığı oldukça önem arzetsede Aydın Doğan tarafından yalanlanan ve Vakit Gazetesine dava açmasına sebeb olan bu ortaklık hikayesini de alaşağı edecek bir haber ya da yazı adeta okuyanı şok ediyor.
Çünkü yazının ayrıntılarını okuduğumuzda Aydın Doğan'ın Fettullah Gülen Cemaati ile olan irtibatı adeta açık ediliyor.Bu yazının ayrıntılarında yer alan şeyler doğru ise gerçekten ileriki döneme dair özellikle Vakit gazetesi ile Doğan arasında süren kavga!'nın nasıl bir hal alacağını beraber seyredeceğiz!
Çünkü keskin bir şekilde AYDIN DOĞAN'a karşı tavır alan Vakit'in bu habere ya da yazıya karşı nasıl bir tepki vereceğini merak ile bekliyoruz.Ya da sineye çekip hürriyet Kalesini ele geçirdik diye zafer nidaları mı atılacak? seyredip duruyoruz.Hadi Hayırlısı!


İşte Fatma Sibel Yüksek'in o yazısı...


Öyle asil bir hayvanı, kirli kavganıza alet etmeyin. Yiyin birbirinizi, çirkefin batağına batın ama mahlûkatı türlü türlü halkeden Mevlam’ın yarattığı haysiyetli hayvanları kendi batağınıza çekmeye kalkışmayın. Bir balinaya bakın, bir de kendinize. Sizin balinayı kavganıza karıştıracak durumunuz mu var? Okyanusların bu yiğit evladına kurban olun…



Neymiş efendim, genel yayın müdürü Fethiye’de balina gördüğünü yazmış, arkadaş da köşesinden “Akdeniz’de balina mı olur” diye yazı yazmış, bu yazısı sansürlenince de bir gazeteci olarak “Gelemem arkadaş ben böyle şeye” diye istifayı basmış. Sonra da böyle bir hareketi çok beğenerek kendisini hemen satın alan rakip televizyona çıkmış bas bas bağırıyor. Eski patronu ve genel yayın yönetmenin ne kadar “baskıcı, sansürcü” adamlar olduğunu anlatıyor, inanılmaz ifşaatlarda bulunuyor.



“Başbakan muhalif gazetecilere baskı yaptırıyor diyenler yalan söylüyor. Ben Sayın Erdoğan hakkında her türlü eleştiriyi yaptım, bir kez bile baskı görmedim ama genel yayın yönetmenine Akdeniz’de balina olmaz dedim, beni sansürlediler. Başbakanımız sansürcü değildir, sansürcü olan Aydın Doğan’dır” diye gırtlağını paralıyor.



Sanki ikisi birden sansürcü olamazmış gibi…


Sanki on yıldır o gazeteden ben ballı maaş alıyorum; sanki on yıldır o gazetede ilk kez sansür yapılmış, sanki finans aleminde “Büyük patronun yakiniyim” diyerek besili hindi gibi gezinen benim.



Meğer arkadaş bir süredir içeride sorun yaşıyormuş bunun için “ulusalcıymış gibi yaptığı” fikirciklerinden çarketmeye, Tayyip Bey’e yaklaşmaya, övgüler düzmeye başlamış. Ve son zamanlarda Türkiye’deki her uyanık sansarın yaptığı gibi, “Ergenekon diye bir şey yoktur sanıyordum, yanılmışım. Bir belge gördüm hayatım değişti” diyerek başlamış icraata. Yani işi baştan sağlama alıyor arkadaş. Belli ki suyu ısınmış, kendisine yeni pazarlar arıyor. “Burası olmazsa Star olur, Sabah olur, Taraf olur” hesabı yapıyor…



Olay şu: Başbakan’ın şerrinden bunalan medya patronu, okyanus ötesindeki gözüyaşlı cemaat liderinin himmetine sığınır. Bağlılığını ispat etmek için de Şeyh’in jöleli saçlı müridini Amiral Gemisi’nde kilit noktaya getirir.

Tepede esmeye başlayan değişim rüzgarları, bodrum katındaki fareleri telaşlandırır. Gemi alt üst olur, at izi it izine karışır. Ortalığı yılanlar, çıyanlar, Allahsız tosbağalar, soysuz yılanlar basar.. Birbirlerini yemeye başlarlar.



20 Mart 2009 tarihinde www. heddam.com adresinde yayımlanan yazımızı okuyucularımızın dikkatine tekrar sunuyoruz.


KURT KOCAYINCA HOCAEFENDİ’NİN MASKARASI OLURMUŞ (AYDIN DOĞAN’IN YENİ KIBLESİNE DAİR)



Dikkat ettiniz mi Aydın Doğan’ın gazete ve televizyonları Tayyip Erdoğan’ın tacizleri karşısında nasıl da alttan alıyorlar, nasıl da korkuyorlar. Hani kavgada zayıf olan taraf, “Karşılık verirsem daha çok vurur” diye kendisini yumrukların gelişine terk eder ya, aynen o pozisyonda Aydın Bey..



Aydın Doğan’ı en son iki sene kadar önce Flash Tv’de Erhan Göksel’i ağlatırken gördük. Gücü sadece Flash tv’ye ve Erhan Göksel’e yetiyormuş demek ki. Aslan gibi kükreyen o Aydın Doğan gitmiş. Güya o kadar “demokrat”, o kadar elindeki medyayı kişisel çıkarları için kullanmayan bir patron ki derdini gidip yirmi bin tirajlı Taraf gazetesine anlatıyor; Amberin Zaman’a dert anlatıyor.. Bu arada, kendi gazete ve televizyonları “kavgadan uzak” bir görüntü veriyorlar. Aydın Bey’in ağlamaklı açıklamaları, “herhangi bir işadamının açıklaması ne kadar yer alırsa” o kadar yer alıyor Doğan grubunun gazetelerinde . Gazetelerin internet baskılarında bu tür haberlerin altına yorum bile alınmıyor. Belli ki bu konuda enine boyuna düşünüp bir tavır belirlemişler kendilerince. Böylece Tayyip Bey’e, “Bak biz ne kadar etik insanlarız, kamusal bir meslek olan gazeteciliği kendi meselelerimize alet etmiyoruz” mesajı veriyorlar. “Mesajı verene” ve “mesaj verilene” bak Allaşkına? İkisinin de sicili birbirinden “iyi” durumda(!)



Gören de Aydın Bey’i hayatında hiç siyasi iktidarlarla kavgaya girişmemiş, hiçbir takım kumpasların içinde olmamış, medyasını hiç kendi menfaatleri için kullanmamış zanneder…



Tayyip Erdoğan açıktan yüklendikçe, bunlar “biz medeni insanlarız, kavga etmeyeceğiz” ayaklarına yatıp bir yandan da sayfa eteklerinde sinsi sinsi çakıyorlar.AKP hükümetine…Aydın Bey böyle manşetlerden gazete eteklerine, satır aralarına düşecek adam mıydı? Düşmez kalkmaz bir Allah işte..



Papuç pahalı…Papuç pahalı, risk büyük..Aydın Bey’in başı sıkışınca el altından randevu alıp gizlice Ankara’ya gideceği, gittiğinde kendisine kapıları açacak bir “ordusu”, bir yargısı, bir bürokrasisi yok artık..Aydın Bey’in yıllardan besleyip büyüttüğü, sırlarına ortak ettiği, telaffuz edilmesi güç rakamlarla maaşa bağladığı köşe yazarları, genel yayın yönetmenleri var mı peki? O da şüpheli… Bizleri aptal zannediyorlar ama “Plaza’da” herkesin gizliden gizliye kendi ikbalini aramaya giriştiği, “yandaş medya” diye aşağıladıkları yeni baronlara inceden yağ çekme eğilimine girdikleri çıplak gözle ta buradan bakınca bile görünüyor. Tabii ki Ergenekon üzerinden!



Ne yapacak Aydın Doğan, kime sığınacak?

Yolun sonuna gelmiş gibi bir kere.. Haydan gelen huya gider Aydın Bey, niye telaş yapıyorsunuz ki? Gelmişsiniz 80 yaşına, hayatınızın bundan sonraki kısmını F Tipi’nde geçirseniz n’olur, Londra’daki malikanenizde geçirseniz n’olur? Medya patronluğunun Erol Simavi’den size geçmesi de böyle olmadı mı? “Bunlar ne anlar gazetecilikten?” diye Başbakan’ın damatlarını aşağılayanlar, sizin kendi halinde bir “yedek parçacıyken” birden bire medya baronu oluverişinizi nasıl da unutmuş görünüyorlar…



Damat mamat…



Bütün kurumların olduğu gibi medyanın da el değiştirme anı gelmiş demek ki. Milletinizin çıkarlarını koruyan, değerlerini gözeten bir yayıncılık yapmış olsaydınız, şimdi arkanızda bir “millet” olurdu hiç değilse. Ama siz toplumu kimliksizleştiren, kişiliksizleştiren yayın politikalarını tercih ettiniz. Futbolcudan köşe yazarı, tele kızdan müteffekir icat ettiniz.



Şimdi sığınacak liman arıyorsunuz…



Çok akıllısınız ya…



Bulup bulabildiğiniz liman da Fethullah Hocaefendi’nin şefkatli kolları oluyor…



Ne kadar hazin, ne kadar düşündürücü ve ne kadar güldürücü biliyor musunuz sırf “Acaba Hocaefendi ile temas etmemi sağlayabilir mi?” umuduyla Akif Beki gibi duvara toslamış bir devlet memurundan medet umuşunuz …



Oysa “Bayram değil, seyran değil, Akif Beki’nin Radikal’de ne işi var?” sorusunun peşine düşenler ne kadar da çabuk buldular bu sorunun cevabını..

Tabii ya, Başbakan’ın kovduğu bir memuru işe alarak ne yapmaya çalışıyor olabilirdi ki bir medya patronu? Oysa Akif Beki’nin yıllar önce Washington’daki resmi görevinin “Kanal 7 Temsilciliği” olduğunu bilenler, gayrı resmi görevinin de “Hocaefendi’nin mihmandarlığı” olduğunu biliyorlardı. Akif Beki’nin Tayyip Erdoğan’ın yamacına Hocaefendi tarafından sokulduğu da Ankara’da kimse için sır değildi.



“Koskoca Aydın Doğan’a bak..Başbakan’ın kovduğu adam üzerinden Hocaefendi’ye sığınmaya çalışıyor” derler diye hicap bile duymadınız. Durumunuz o kadar vahim yani…



E faydası oldu mu bari Akif Beki’nin? İstediğiniz istikamette çaba sarfederek hak ediyor mu verdiğiniz maaşı? Aman dikkat edin, Tayyip Bey’i daha fazla sinirlendirmesin bu iş.



“Kovulmuş memur Akif” imajı yeterli olmamış ki bir diğer “Prensle”, Elif Şafak’ın kocası ile tamamlamaya çalışıyorsunuz şimdi de “Hocaefendi’ye ulaşma timini”..Eyüp Can’ı da Referans’tan Hürriyet’e taşıyarak taltif ettiniz. Yakında “ekonomi” yazıları yazacakmış arkadaş. Birinci sayfadan şık bir anons da yaptınız. Yakışır, O da Hocaefendi’nin prenslerindendir. Hem de “kovulmuş memur Akif’ten” daha muteber bir yeri var bildiğimiz kadarıyla. Haydi hayırlısı, bakalım ikisi bir olup Hocaefendi’den bir randevu koparabilecekler mi sizin için…



Bu arada…Çankaya’dakini de boş bırakmıyormuşsunuz… “Tayyip Bey’in şerrinden bir sana bir hocaefendiye sığınırım” diye mesajlar gönderip duruyormuşsunuz… “Çankaya’daki “de kendine has kayıtsız gülümseyişi ve “derin şeyler düşünüyormuş” gibi yaparak“hele seçimleri bir atlatalım” haberleri gönderiyormuş size ha?



Kurt kocayınca gerçekten maskara oluyormuş..Valla..Bunu bir kez daha gördük..



Bilmiyor musunuz ki o “malum üçlü” kendi aralarında ne kadar sorun yaşıyor olurlarsa olsunlar, sizin harcanmanız söz konusu olunca mutabakata halel getirmezler.



Siz de böyle kovulmuş adamlarla, ikinci el adamlarla, Best seller yazarı kadınların kocalarıyla vakit harcıyorsunuz işte…

Kaynak: Fatma Sibel Yüksek - Açık İstihbarat

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.