(anadoluhaber) TARİHİN İLK GÜNÜNDEN BERİ ..

TARİHİN İLK GÜNÜNDEN BERİ

Önce şunu bilelim, Filistin İsrail toprağı değil işgaldir ve elli yıl
havadan karadan bombalarla akıl almaz gaddarlıkla sivil halkı yok
ediyorlar.

Çeçenistan Rusya toprağı değil işgaldir ve son on yılda iki ayrı
savaşta dört yüz bin üstünde sivil Rus uçaklarıyla katledildi. Doğu
Türkistan Çin toprağı değil işgaldir ve dünyanın gözleri önünde vahşi
bir soykırım uygulamakta. Sizlerse öz toprağınızda diyelim asfalta
mayın yerleştiren teröristlere 'uyum yasaları' gereğince kimlik
soramıyorsun. sorarsan Avrupa ayağa kalkıp bas bas bağırıyor, seni
aşağılıyor, faşist, barbar yakıştırmalar yapıp, bir an önce insan
haklarına riayet etmemiz direktiflerini sıralıyor. Ve hem Rusya hem
Çin hem İsrail katliam bölgelerine asla 'gazeteci' sokmaz ve asla
Birleşmiş Milletler vb. kurumları, kararları dinlemez..

Barzani, son yedi yıl içinde maksatlı bir şekilde 'Kerkük'ü alacağım,
Kerkük Kürt yurdudur' gibi durmaksızın savaş kışkırtıcılığı niyetli
açıklamalarıyla tarihteki en yeni 'düşmanımız' sıfatına soyundu. Kuzey
Irak ve Irak ve hepsi aslında binlerce yıllık dostumuz, kardeşimiz,
ancak, Amerika'nın bölgeye girmesiyle bir efelik bir dayılık, niçin,
eğer bir toprak parçasını devletleştirme niyetiniz varsa önce 'düşman'
belirleyeceksiniz. Barzani Efendinin 'milli coşkusunu' ayaklandırmak
için bizi hedef göstermesinin ötesinde bizi 'ensesine tokat atılacak'
ağzının tadına layık görmesi, bizler için 'utanç verici'dir..

Çin'le tarihin ilk gününden beri 'savaş halindeyiz', Çin Seddi ortada,
bizler 'Çin'i' çoktan unuttuk çünkü dünyaya açıldık, Avrupa kapılarına
dayandık. En taze on günlük düşmanımız Barzani'nin bilmediği, birkaç
siyasi fırsatı 'nimet' bildi.. Amerikan güçlerini görür görmez
Türkiye'ye naralar savurmasıyla devlet kurulmaz, ne oldu, Amerika
çekiliyor ve Araplar saldıracak, artık yeni müttefik lazım.

Ama en önemlisi, Kuzey Irak'ta büyüyen inşa edilen yeni şehirler var
ve onlarca petrol şirketi yüz binlerce işçi çalıştırıyor, paralar
akmaya başladı, şimdi 'huzur' lazım, birkaç saatlik bir top atışı bile
petrol şirketlerini bu huzursuz ortamdan kaçırabilir ve inşa edilen
yapılar yıkılabilir.

Evet, 'şehirleşme' böyle bir şeydir, şehir, barışı huzur için ister.
Barzani'nin gelişen ülkesi var artık, Arap ya da Türkiye fark etmez,
birkaç günlük çatışma bile Kuzey Irak'ı doğmadan öldürebilir ve petrol
şirketleri kaçırabilir. Dağlarda vur kaç taktikleriyle efelik
taslayabilir üç-beş dağlı aşiretle namınızı yürütebilirsiniz, ama
şehre, yani düze inip şehir fabrika okul kurmaya başladığınızda,
tarihin gerçekleri değişir ve siz de 'bölgesel istikrar' aramaya
başlarsınız.

Türkiye Barzani'ye yardımcı olsun, orada güzel ve şenlikli şehirler
kurmasına ve petrol şirketlerinin huzurunun kaçmaması için asla
'ortamı' alevlendirmesin, ancak, Araplar'ın Barzani'yle yakın bir
gelecekteki büyük savaşına 'ortak' olmasın, hatta Arap Kürt hepsinin
'kardeşliği' için bir dış politika yürütsün, bölgenin istikrarı gibi
'stratejik amaçlı' değil, Türk, Kürt, Arap hepimizin 'kardeşliği'
için, hepimizin kardeşliği Batı'yı durduracak tek güçtür.

Ancak Türkiye, bölgedeki bu acemi üç günlük aşiret liderlerine de bir
şekilde attığı bu savaş naraları bu efelikleri, yanına Amerika'yı alır
almaz yaptığı dayılıkları, ince bir diplomasi dilinin zerafet
siyasetiyle 'haddini bildirsin'..Telafer'de yüzbinler öldürülürken
Amerika'yla kolkola gülenler tarihten ders çıkartmak zorundadır.
Topraklarımızla 'uğraşmak' niyetindeki dost düşman önce şu tarihi iyi
bilsin, Çinliler'le en çok bizler evlendik. Hintlilerle en çok biz
evlendik. Farslarla en çok biz evlendik. Slavlarla (Ruslar, Sırplar ve
hatta Polonyalılar) en çok biz evlendik. Araplarla en çok evlendik.
Ermenilerle en çok biz evlendik. Rum'larla (Romalılarla) en çok biz
evlendik. Hatta Hazar Devleti tarihini incelersek tüm Yahudi
tarihinde, Yahudilerle en çok ve belki de sadece bizler evlendik.
Yunanlılarla en çok biz evlendik. Bugün Cezayir'in denize bakan
tepelerinde Çorumlu Tokatlı Yozgatlı yeniçeri dayılarının mezarları
hala ziyaret edilebilir ve Moğolistan topraklarındaki 'anıtlarımız'
hala ayakta. Bizim İngiliz ve Fransız ve Amerikan işgalcilerinden
farkımız şuydu, diyelim İngilizler Babür İmparatorluğu'nu yıkıp
Hindistan'ı ele geçirdiler ve yüz yıl sonra Gandhi'nin direnişiyle
ülkeyi terk ettiler, terk ettiklerinde subaylarını ve birliklerini
alıp döndüler. Bizler yaşadığımız toprakların sadece 'işgalci
askerleri' olmadık, o ülkelerde evlendik, diyelim bugün Hindistan'da
Pakistan ve Bengaldeş'in ayrılmasına rağmen ikiyüz milyon Müslüman
yaşamakta, diyelim Balkanlar'ı terk ettiğimizde orada evlendiğimiz,
aileler kurduğumuz milyonlarca insan kaldı, işte Bosna örneği. Bugün
Kırım'dan Yemen Dağları'na kadar Kuzey Afrika kıyılarına kadar canlı
canlı yaşıyoruz, yani savaş kaybedip askerlerimizi çekmekle İngiliz ve
Fransız askerleri gibi yuvamıza dönmüş olamıyoruz, yuvamız oralarda
hala tütüyor. (Bu durum bugünkü siyaset biliminin fetih ve işgal
kavramlarının anlamının sorgulanmasını da aydınlatır..)

Afrika'da dört yüz koloni kuran sömürgeciler tek bir Afrikalı'yla
evlenmeden geri döndüler, çünkü üstün ırk, çünkü efendiydiler. Yani,
İngiltere, Fransa, Amerika girdiği her ülkeden geri çekildiğinde geri
çekilmiş oluyor, biz ise o ülkenin kültürü gelenekleri ve aileleriyle
bütünleştiğimiz için bir parçamız orada kalıyor.( Batı için bunun tek
istisnası Latin Amerika'dır, Latin Amerika'yı işgal edenler yanlarında
kadın götürmemişti ve mecburen yerlilerle evlendiler, bu durum Latin
Amerika'da 'siyah ırk düşmanlığının yaşanmamasıyla çok güzel ve batı
için istisnai bir örnek oldu..)

Tarihin ilk gününden beri dünyanın en büyük meydan savaşlarında varız,
Atilla Avrupa'ya indiğinde Avrupa'da İspanyol, Fransız, Almanya,
İngiliz diye ne bir devlet ne bir millet vardı. Ukrayna'da Altınordu
Devleti kurulduğunda Ruslar ne millet ne devlet olarak ortalıklarda
hiç yoktu.. Küçük Rus prenslikleri Kazakları yanlarına alması ve
Tatarlar'ı asimile etmesi ve asıl, önce Korkunç İvan, sonra Büyük
Petro ve en sonra Katerina'yla değil Karadeniz kıyılarını Orta Asya'yı
ele geçirmesi 16. asırdan sonradır. Karadeniz'in tümünü tarihte ilk
kez bizler 'gölümüz' haline getirdik. Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don,
Volga, Kızılırmak bize aktı, Kızıldeniz, Arap yarımadasında Yemen,
Aden'le tümünü yüzyıllarca yönettik. Alaaddin Keykubat Antalya'yı
aldığında ilk işi Sinop'la Antalya arası ticari yolları açmaktı,
Kanuni Özdemir Paşa'yla Aden'i aldığında en büyük derdi Kırım'dan
Kızıldeniz'e 'dünya ticaret yollarına' hükmetmekti. Osmanlı Basra'yı
almadan Abbasi'nin debdebesi çoktan sona ermişti, orada yoksul
bedeviler yaşıyordu, sıcak çöl rüzgarları geldiğinde vücutlarını deniz
suyuna gömüp korunan, Osmanlı Basra'yı tarihin en şenlikli en
hareketli şehri haline getirdi, Fırat üzerinde gidip gelen kayıkların
sayısı 'milyonlarla' ölçülüyordu, tarih hale dönüp dönüp Selçuklu'nun
Nizamiye Medreseleri'ni konuşuyor, matematikten optik'e coğrafyaya
felsefeye şu meşhur Rönesans'ın hava attığı ne varsa inşa eden
üniversitelerini.

Kahire Afrika'nın özeti ve toplamıydı, bin çeşit renk yaşıyordu, Türk
ve Çerkes yönetimindeki Memluklu Devleti ve sonra Yavuz'un almasıyla
Mısırlılar kölelerini bilindiği üzere Afrika'dan değil Karadeniz'den
taşıyordu ve tarihin ilk 'beyaz köle' ticaretini yapıyorlardı. Ve
beyaz kölelik Batılılar'a bu toprakların ırk, renk, cins ayrımını hiç
bilmediği yüzlerce yıl sonra öğretti. İspanya ve Fransa sahilleri
hariç ama Malta'yı alarak ve Adriyatik'i kontrol eden bir Akdeniz
imparatorluğu'nun ikiyüzyıl yönettik. Osmanlı yönetiminde Karadeniz
hiç 'korsanlık' vakasıyla karşılaşmadı ve Akdeniz'de Osmanlı'yla baş
edemeyenler 'onlar denizci değil korsan' yalanıyla utanmadan bugün
düzeltmeye çalıştıkları uydurma tarih yazdılar. Önce İnebahtı sonra
Viyana yenilgimiz Avrupa'ya güven verdi ve bugünkü Avrupa Birliği'nin
başlangıç noktası tarihin dönüşüm anı oldular. Ve 1461'de Trabzon'un
alınmasıyla ikibin yıl yaşayan tarihin gelmiş geçmiş en büyük
imparatorluğu Roma, Trabzon Ayasofya Camii'nde son buldu.

Bütün bu uçsuz bucaksız coğrafyalarla siyasi kültürel ilişkilerimiz
binlerce yıl bizleri tüm dünyayla karıştırdı. DÜNYA TARİHİNDE BİZDEN
ÇOK KARIŞAN BAŞKALARIYLA BİZDEN ÇOK EVLENEN olmadı. Bu yüzden
Afganistan'da patlayan her silah canımızı yakar, çünkü biz Hindistan
Pakistan İran, Afganistan hepsinde İngiliz Fransızlar gibi 'işgalci'
değil o topraklarla 'aile' olduk. Osmanlı'nın parçalanmasıyla
ortalıkta siyasi ve iktisadi olarak çaresiz bir çok ülke Batı'nın
ağzının sularını hala akıtıyor, Irak, Afganistan, Bosna, Çeçenistan,
hepsi Batı'nın 'lokmaları' oldular, çünkü, bu ülkeleri koruyacak
'büyük aile' dağılmıştı. Ve sonra dediler ki, 'uluslar arası hukuk
inşa ettik, insan hakları kurumları inşa ettik', bunlar sizi korur,
bugün anladık ki, bu 'evrensel kurumlar' eski zamanların düşman
gözetleyen savunma kaleleri gibi bugünkü Batı'nın sömürge şatoları..

Oysa bizler 'yabancı' kelimesini bilmeyiz, 'misafir' biliriz. Düşünün,
sadece tarihimizin en yoksul en çaresiz son otuz yılımızda ülkemize
gelenleri... Sadece Bosna'dan kaç yüz bin kişi geldi ve bize yeniden
karıştı. İran devrimiyle ülkemize milyonlarca insan geldi ve bize
karıştı. Saddam rejiminden kaçıp gelenler şimdi bizimle aile oldu
okullarımızda hoca oldu. Bulgaristan kaçıp gelenlerin haddi hesabı
yok, Çeçenistan ve Kafkasya'daki çatışmalardan yüz binlerce insan
geldi. Hafız Esad'ın Suriye'de Müslümanlara yaptığı mesela Hama'yı
yakıp yıkmasıyla ülkemize on binlerce insan kaçıp geldi. Ve 70'li
yıllarda Beyrut iç savaşından kaçıp gelenler bugün hepimizden daha çok
bu toprağın evlatları anneleri olarak içimizde yaşıyorlar.. Ve kaçıp
gelenlere 'mülteci' demedik, Avrupalılar gibi 'istatistik' tutmadık.
Kültürleri gelenekleri aileleri bizlere o kadar çok benziyordu ki
bizimle tek bir aileymiş gibi bizi büyüten bizi gururlandıran öz
kardeşlerimiz oldular, bir çoğu gitti bir çoğu döndü ama büyük
çoğunluk çaktırmadan bize karıştı, şimdi, her okulda her sokakta
onlarla oturuyor konuşuyor selamlaşıyor kız alıyor ya da siyasi
tartışmalar yapıyorsunuz..

Kim gelirse gelsin hepsi bizim, hepsi bu toprakların çocukları, bu
toprağın doğusu batısı yoktur, bu toprağın Lazı Çerkes'i gibi 'etnik'
ayrımı yoktur. Toprağımızın güzel mi güzel bir kaderidir bu,
etrafından topluyor, tarihten topluyor, Asya'dan topluyor, Orta-
Doğu'dan topluyor. Biz 'başkası' bilmeyiz, biz 'öteki' bilmeyiz, işte
iki bin yıl önce çıktığımız topraklarda insanlarımız öldürülüyor
bizler burada sabah akşam kederden deliye dönüp hüngür hüngür
ağlıyoruz, tahminim çoğu kaçıp buraya gelecek.. Başka nereye gidecek?
Bu topraklarda 'toplanıyoruz', Anadolu çınarlarının altında bizi bir
araya getiren yeni bir 'tarihi toplanma' sürecine girdik..

Güçsüz olduğumuz için kardeşlerimizi Çeçenistan'da Bosna'da Doğu
Türkistan'da Irak'ta Gazze'de sabah akşam uçaktan bombalarla tanklarla
gazlarla öldürüyorlar ve kaçıp Anadolu'da toplanıyoruz.

Toplamasak rahat edemeyiz, toplamasak çoğalamayız, toplamasak ya da
gelmezlerse biz burada tek başımıza yapamayız.. Anadolu tarihin en
büyük çınar ağacı, altında binlerce yıldır toplanıyoruz. Yaylalarında
şehirlerinde köylerinde toplanıyoruz. Asla unutmayın, toprağımızın
'cazibe merkezi' olmasının en büyük sebebi hür ve bağımsız bir ülke
olmasıdır. Bu topraklar 'esaret' bilmez, binlerce yıldır tek bir gün
'esir' olmadık, biz Cumhuriyet'i inşa ettiğimiz günden beri 'yurtta
sulh dünyada sulh' diyen bir siyasete inandık ama işte 'dünyadaki
sulh'u da görüyorsunuz..

Bu topraklarda bir bayrak dalgalandırıyorsak, bu bayrak sadece
toprağımızın bağımsızlık bayrağı değil, işte bu büyük toplanmayı bu
büyük çağrının bayrağıdır. Moğolistan'dan Cezayir'e ne çok ayyıldızlı
bayrak var, düşünün, bunları asla 'milliyetçi' bir duyguyla
söylemiyoruz, bu bizim 'kaderimizdir', coğrafyaların tarihin alnımıza
çizdiği acılı zehir dolu bir kader, bu 'kaderi' hiçe sayıp kaçamayız,
aile sevgisi kültür gelenek bağları, 'milliyetçi' değil 'doğuştan'
'kudretten' alnımıza yazılmış 'sevgi'nin öz mü öz halidir, milliyetçi
ırkçılığı ise insanlığın başına bela eden Batı'nın Avrupa'nın ta
kendisidir. Topraklarımızda beylik kavgası, siyasi kavga, aşiret
kavgası, yayla kavgası, yurtluk kavgası oldu, bunları anlarım, ama bu
topraklar 'etnik kavga' bilmez. Son yirmi yıldır Avrupa çıkışlı
fikirler ve onların Türkiye'deki adamları bizlere 'kimlik' siyaseti
adı altında 'etnik kavga' öğretmeye çalışıyorlar. Anası Kürt babası
Arap gelini Türk bir ailede 'etnik kavga' nasıl olur, siyasetin dilini
Avrupa'dan öğrenenlerin hastalığı etnik siyaset. Güneydoğu'da gördünüz
işte, 'bilmediğimiz bir duygudur', bizi 'etnik çatışmaya' sürüklemek
istiyorsunuz, ama tarihimizin kodlarında insanımızın genlerinde böyle
bir 'dürtü' yok, olmadı. Çünkü bizler başkalarıyla en çok evlenen,
evini, yurdunu, bahçesini, köyünü, toprağını, başkalarına en çok açan,
başkalarıyla millet, başkalarıyla devlet, başkalarıyla 'aile' olmuş,
gelmiş geçmiş tarihlerin en çok karışmış aileleri ve toplulukları ve
insanlarıyız. Ve dünya tersine döndü, son iki yüzyılda dünyada en çok
acıyı Afrikalılar, Kızılderililer ve II. Dünya Savaşı'nda Yahudiler'in
çektiği yazıldı çizildi. Şimdi durum değişti. Bakın, geçtiğimiz on yıl
içinde Kocatepe Camii Avlusu'nda, öldürülen Çeçen liderleri ve
Çeçenler için kaç kez gıyabında cenaze namazı kıldık. Gazze'de
Filistin'de öldürülenler için kaç kez gıyabında cenaze namazı kıldık.
Bosna'da öldürülenler için kaç kez gıyabında cenaze namazı kıldık.

Ve bugün de Doğu Türkistan'da ölenler için gıyabında Kocatepe Camii
avlusunda cenaze namazı kıldık. Bizimle aynı anda Bosna'da da
gıyabında cenaze namazı kılındı. Bizimle aynı anda Kırım Bahçesaray'da
da gıyabında cenaze namazı kılındı, Filistin'den Cezayir'e binlerce
camide de gıyabında cenaze namazları kılındı. Afganistan'ın tümü,
Kafkasya, Irak'ın tümü, Balkan haritası.. Son yirmi yılda buralarda
öldürülenleri katledilenleri tek tek sayın, 'milyonları' çoktan geçti.
Tarihimizin hiçbir döneminde bu kadar insanımız katledilmedi. Ve
dünyanın 'soykırım' siyaseti sürüyor, önümüzdeki elli yıl içinde
şimdiki rakamların çok daha büyüyeceği aşikar..

'Kimlik etnik' siyaseti yapanlar onlarca yıldır dillerine insanlık
düşmanı bir 'dili' doladılar, etnik bölünmeyle birbirlerini yiyen
kanser devletcikler, daha da ötesi, öyle ki Mimar Sinan Türk mü değil
mi Mevlana Türk mü değil mi gibi cahilane tartışmaları halkımıza
öğretmeye çalışıyorlar, oysa halkımız bu tartışmayı binlerce yıldır
hiç sevmedi, umursamıyor bile. Tarihimizin hiçbir döneminde ocu, bucu,
şucu, bizim için değer kazanmadı. Bizler, etnik ve kimlik olarak, o,
biz, şucu, bucu, ondan bundan olmadık, bizlerin tek bir adı var: Biz..
Biz'in de tek karşılığı var: Bağımsızlık. Bağımsızlığımızı inşa eden
kahramanlar hepimize 'yurttaş' deyip hukuk siyaset ve tüm fırsatlarda
hepimizi eşitleyen yasalar çıkarttı. Biz, kimdir, Mevlana'nın kubbesi
altında kim toplanmışsa, Hacı Bektaş'ın tekkesine kim girip çıkmışsa,
Yunus kime seslenmişse, yani, insan denen varlığı ayrım gayrım
yapmadan, hepsini bir Allah'ın yarattığı, zengin, fakir, sınıf
demeden, her birinin kardeş olduğu 'biz..', biz kimdir, ülkesi toprağı
tehdit altındayken düşmana karşı kim kenetlenip aynı cephede yer
almışsa.. Ud'un Kanun'un sesi Itri'nin tekbiri, kandillerimiz
bayramlarımıza kadar, giysilerimiz gelin alma törenlerimiz,
lezzetlerimize kadar.. Mühim bir özelliği var Biz'in, bağımsızlık.
Tarihin hiçbir döneminde bu 'bizi' dağıtamadılar, bu bizi yok
edemediler, bu 'biz'i birbirine düşman kılamadılar, biz'in en son
örneği Kocatepe, Çanakkale'dir ve en taze örneği Doğu'da on binlerce
insanımız vahşice mayınlarla öldürülürken şehirlerimizin hiç birine bu
çatışmalar 'kimlik, etnik' sloganlarla asla taşınmadı.

İlahi bir aşkla kaynaşmış 'biz..'..

Avrupa Birliği de bir 'biz' inşasıdır, ama olmuyor, çünkü Avrupa'nın
'biz'i yok. Avrupa sınıf savaşları sınıf siyasetinden geliyor,
yukardakileri aşağıdakileri var, kategorileri var, aristokratları
serfleri var, öteki'leri var, varoşları var, aşağıladıkları var,
sevmedikleri var, ikinci sınıfları var, Afrika'dan gelenleri ayrı,
Kuzey Avrupa'dan gelenleri ayrı, Asya'dan gelenleri ayrı ayrı
kategorileri var, efendileri var, üstün olanları var.. İnsanları
sınıflamak kategorileştirmek için her tür sosyoloji her tür
antropoloji her türlü gen kafatası ayrımcı kültürleri var..Avrupalılar
için başkalarıyla evlenmek hep sorun oldu, 'yabancı' Yunan
şehirlerinden beri hep en büyük siyasi sorun oldu.. Büyük servetleri,
büyük fabrikaları, güçlü devletleri, tarihin en büyük markaları ve bin
kapılı komisyonları meclisleri oldu, aya çıktılar, uydular inşa
ettiler, uçaklar, zırhlı gemiler, balistik füzeler, nükleer silahlar
geliştirdiler, ama 'bizi' inşa edemiyorlar.. Aklı 'inşa ettiler' ama
'ruhu' ve 'aşkı' akıldan kopartıp.. Aklı pragmatik bir faydaya yani
çıkara dönüştürdüler. Kim çok kazanıyorsa en akıllı o oldu, kim çok
meşhursa en akıllı o oldu, aklı, bölüşmenin ve kardeşliğin konusu
haline getiremediler.. Teknik gelişmeyle maddi zenginlikle 'biz' inşa
edilmez.. Bizi, 'insan'la 'ruhuyla' 'kalbiyle' 'aşkıyla' 'ailesiyle'
'kardeşliğiyle' ve ayrım gayrım demeden 'bölüşmesiyle' inşa
edebilirsin.

'Biz'i ancak tarih inşa eder, milyonlarca karşılaşma milyonlar tanışma
milyonlarca bir arada yaşamanın tecrübeleri gelenekleri inşa eder.
Düşünün on binlerce yıl önüne çıkan her insan evladıyla evlenmişsin,
karışmışsın, bölüşmüş yardımlaşmışsın, Allah'ın yarattığı her varlığa
'kutsal' bir saygı göstermişsin..

Avrupa kendi 'biz'ini inşa edemez, çünkü talan ve yağma kültüründen
geliyor, emperyalist soygunlardan geliyor, İngiliz İşçi Partisi'nin
Irak'a emperyalist savaşı daha üçüncü yılını bitirmedi, din savaşları,
mezhep savaşları, milliyetçi savaşlar, sınıf savaşları, beceremedi.

Ve bu savaşlar sonucunda bir hukuk düzeni inşa etti, bu düzen:
'azınlık hakları' diyor, 'federasyon' diyor, türlü türlü etnik
kimlikler siyasi formüller teorilerle konuşuyor.

Ve Avrupa kendi çözemediği bu hastalıkları aynen bize 'bulaştırıyor',
'azınlık' deyin, 'göçmen' deyin, 'mülteci' deyin, renk ayrımı, sınıf
ayrımı, din ayrımı, deyin.

Deyin deyin de ne olacak, işte Yugoslavya örneği, her renk her din her
etnik kimlik ayrı bir kafes içinde oturacak, yani, Kafkasya'ya bakın
Balkan coğrafyasına bakın 'hayvanat bahçesine' dönüştürüldü. Azınlık
ve etnik haklarla girdiğin her siyasi tartışmanın geleceği son nokta
herkesin aynı şehirler içinde dahi ayrı demir kafesler içinde oturmaya
başlaması. Ve işte dünyanın ortadan bölünmüş şehirleri gittikçe
çoğalıyor, Lefkoşa, Beyrut, Bosna, Kerkük ve şimdi Bağdat ve yarın
niceleri.. Ve sonra (güya) herkes 'hukuk' karşısında eşit olsun,
diyor, işte benim evrensel hukukum bu'dur, diyor.. Hukuk karşısında
sadece Hristiyan Avrupalılar eşit, Gazzeliler eşit mi, Doğu
Türkistanlılar eşit mi, Çeçenler eşit mi, Boşnaklar eşit mi, Iraklılar
eşit mi? Hayır, hukuk karşısında sadece Avrupa doğumlu beyaz adamlar
eşit.. Bu evrensel hukuk, Avrupa'nın Amerika'nın şatolarında rahat
oturmasını sağlayan huzuru, dünyanın geri kalanlarının ise yağma ve
talanı ve bölünmesi ve en mikro etnik bölünmelerle savaştırılması.. Ve
Rusya ve Çin ve İsrail'e bugün bir saatlik olsun ambargo koyacak gücü
yok, ne Avrupa'nın ne de ABD'nin. Ayaküstü bir küçük esef ederimli
kınama sözcüğü, bu kadar, bu birkaç cümleyle büyük insanlık'ı büyük
evrensel hukuku yerine getirdiklerini düşünürler. Kardeşlerim, bu
katliamlara bizler çok daha ağlarız, çok daha başkalarından
Amerika'dan Avrupa'dan medet umarız..Yalan bunlar.

Doğru ve değişmez bir tek hakikat vardır, o da toprağındır,
bağımsızlığındır. Ve bağımsızlığını toprağında yaşayan her insanınla
siyasi ve iktisadi olarak tam olarak bölüşerek yaşamaya çalışmandır.
Yani, şeyh, diktatör, aşiret liderlerini 'batılılar' çok sever, çünkü
bu diktatörleri gösterip bizim 'modern dünyalı' olmadığımızı ispata
çalışıp bizimle eğlenerek bizi birbirimize kırdırırlar. Yani
kardeşlerim, şeyhlerle diktatörlerle aşiret liderlerinle kurulmuş bir
'bağımsız ülke' olamadı, aksine zulüm ve gaddarlık oldu.. Bağımsızlık,
üstünde yaşayan herkesin bölüştüğü siyasetin adıdır. Tam tersi Saddam
gibi diktatörler, mezhep liderleri, aşiret liderleri, ağalar, beylerle
kurulan ülkeler Batı'nın işini kolaylaştırdı ve Batılılar'ı dünya
hukuku önünde 'haklı çıkartan' vahşiliklere örnek oldu..

Yani, bağımsız toprak düşüncesiyle, siyaseten eşit ve iktisaden
bölüşümcü bir siyaset anlayışı esas olmalı, tıpkı Cumhuriyet'imizi
inşa eden kahramanlarımız gibi vazgeçilmez eşit ölçüde değerlerimiz
olmalı.. Zenginliğini, ağaların şeyhlerin aşiret liderlerinin mezhep
liderlerinin değil tüm halkının bölüştüğü bir cumhuriyet. Bu yüzden
bayrağımızı tarihte hiçbir zaman bir şeyhe bir mezhep liderine bir
aşiret liderine teslim etmedik, etmeyeceğiz. Bayrağımız, toprağımızı,
üstünde yaşayan herkese eşit kılan en kutsal sembolümüzdür..

Namaz kılmak dinimizin baş emridir, ancak, namazı kılmak için bir
seccade sermelisin. Bir seccade serecek kadar toprağın yoksa din de
yalan iman da yalandır. İşte gördünüz, bu Cuma namazını binlerce
insanı öldürülmüş Türkistanlılar kılamadı, kendi cenazelerinin
namazlarını kılmaya Çin müsaade etmedi. Bizlerse 'gıyabında' kıldık..
Kocatepe Camii avlusunda Türk ve Türkistan bayrakları rüzgarla
dalgalanıyordu, minik Türkistanlı çocukların elinde mavi Türkistan
bayrakları... Hayattan, katliamlardan, zulümlerden, gaddarlıklardan bu
toprakların her bir çocuğu artık bir büyük ders çıkartsın, o ders
şudur: YAŞASIN BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ.... YAŞASIN ALTINDA
TOPLANDIĞIMIZ ANADOLU'NUN BÜYÜK ÇINARLARI..


NİHAT GENÇ

http://www.nihat-genc.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&p=66839#66839

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.