17 Temmuz 2009

(anadoluhaber) WG: (oybirligi) Fwd: Emre Kongar:"Baykal'ın Tarihi Konuşması, AB'nin Derin Uykusu",CHP'den Deniz Feneri'ne Suç Duyurusu,Orhan Bursalı:Demokrasi İçin, Sorun Asker mi?



--- Bahattin ASLAN <aslan.bahattin@gmail.com> schrieb am Do, 16.7.2009:

Von: Bahattin ASLAN <aslan.bahattin@gmail.com>
Betreff: (oybirligi) Fwd: Emre Kongar:"Baykal'ın Tarihi Konuşması, AB'nin Derin Uykusu",CHP'den Deniz Feneri'ne Suç Duyurusu,Orhan Bursalı:Demokrasi İçin, Sorun Asker mi?
An: addturkiye@googlegroups.com, ataturkunizindekiler@googlegroups.com, canakkalekemalist@googlegroups.com, tr-cafe@googlegroups.com, oybirligi@googlegroups.com, uzumgozlum@googlegroups.com, anafor@googlegroups.com, aydinlik-gelecek-hareketi@googlegroups.com, demokratzbiz@googlegroups.com, demokrasiplatformu@googlegroups.com, umutsende@googlegroups.com, chpdemokrasi@googlegroups.com
Datum: Donnerstag, 16. Juli 2009, 7:21



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Bahattin ASLAN <baslantr@yahoo.com>
Tarih: 16 Temmuz 2009 08:18
Konu: Emre Kongar:"Baykal'ın Tarihi Konuşması, AB'nin Derin Uykusu",CHP'den Deniz Feneri'ne Suç Duyurusu,Orhan Bursalı:Demokrasi İçin, Sorun Asker mi?
Kime: Bahattin ASLAN <aslan.bahattin@gmail.com>, Bahattin Aslan <baslantr@yahoo.com>


 
 
Fıkra ve yorumları başka iletiyle paylaşmak üzere bir haber, iki yazardan üç yazı ile saygılar sunarım.
Bahattin Aslan
***
 
Cumhuriyet 16.07.2009
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
Baykal'ın Tarihi Konuşması, AB'nin Derin Uykusu
Deniz Baykal, 13 Temmuz'da CHP olağanüstü grup toplantısında, kamuoyunda "Gece yarısı baskını" olarak nitelendirilen son yargı düzenlemeleri konusunda tarihi bir konuşma yaptı..
Bu konuşma bugünkü Türkiye'yi tarif ettiği gibi, yarınki Türkiye'nin yeniden inşası için bir yol haritası niteliği de taşıyordu.
Tarihe tanıklık etmek için bu konuşmanın anahatlarını özetliyorum.
***
"Sayın Cumhurbaşkanı bu düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu bile bile onayladı."
Doğru söylüyor.
Yasanın anayasanın 145'inci maddesine aykırı olduğu gayet açıktır..
" 'Bu yasa, darbe girişimlerini önlemek için getirilmiş bir düzenlemedir' iddiası AKP'nin yarattığı bilgi kirliliğidir. Bu doğru değil."
Doğru söylüyor.
Çünkü zaten "TCK'de, darbe yapanların, sivil mahkemelerde yargılanmasına yönelik düzenlemeler vardır."
"Düzenlemenin, AB'nin talebi doğrultusunda yapıldığı söylemi, AKP'nin karartmasıdır."
Doğru söylüyor.
Çünkü "AB'nin, askerlerin askeri mahkemede yargılanmaması doğrultusunda hiçbir talebi yoktur."
"Türkiye'de askeri vesayet olmamalıdır. Ama Türkiye'de Tayyip Erdoğan vesayeti de olmamalıdır.
Şu anda Türkiye'de söz konusu olan askeri vesayet değil, Tayyip Erdoğan vesayetidir. Sorun budur."
Doğru söylüyor.
Çünkü "Bu iktidar her geçen gün hukuk engellerini, demokratik engelleri bin bir dereden su getirerek bazen parlamento çoğunluğunun verdiği olanakla, bazen AB'nin sağladığı imkânlarla aşmaya ve vesayetini pekiştirmeye çalışıyor."
"İktidar, medyayı ve sivil toplum örgütlerini baskı altına aldı."
Doğru söylüyor.
Çünkü "Bugün medyanın önemli bir kısmı iktidarın kontrolü altındadır. Onun şakşakçısı durumundadır. Bu amaçla yaratılmıştır ve bu amaçla faaliyet göstermektedir.
Öte yandan tam hâkimiyet kuramadığı, tam kontrol altına alamadığı, hâlâ muhalefet yapma konumunu korumak isteyen medya da olağanüstü, hiçbir demokratik toplumda tasavvur edilemeyecek baskılara maruzdur. Her türlü baskı, sindirme, yıldırma, diz çökertme, teslim alma uygulaması kararlı bir biçimde götürülmektedir."
"Yargı AKP iktidarı döneminde çok büyük tahribata uğramıştır."
Doğru söylüyor.
Çünkü "Daha geçenlerde önemli bir davayı götürmekte olan bir yargıç çok önemli bir gerekçeyle davadan çekilme kararını ifade etti. Yargıç, 'Üzerimde kurumsal baskı var' diyerek davadan çekilme kararı almıştır. Bu durumu hukuk devletiyle bağdaştırmak kesinlikle mümkün değildir.
Peki, bu resmi baskı sadece o hâkime mi yapılıyor? O baskıya maruz kalan başka hâkimler yok mu?
Tıpkı medyada olduğu gibi yargıda da bir vesayet anlayışı, yargıyı vesayeti altına alma anlayışı çok açık bir siyasi gerçek olarak önümüzde duruyor."
"Faşizm, askeri kumandası altına almış olan bir sivil hegemonya rejimidir."
Doğru söylüyor.
Çünkü "Darbeyi sadece askerler yapar diye bir şey yok. Darbeyi siviller de yapar. Faşizm, askeri kurumların sivil kurumlar üzerinde tahakküm ve vesayet kurduğu bir rejim olmak zorunda değildir. Çoğu kere faşizm sivil kurumların ve sivil kişilerin askeri kurumlar üzerinde vesayet kurduğu bir rejimdir."
***
Baykal bu saptamalarının arkasından üç tane de öneri sıralıyor:
1) Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıklarını tümüyle kaldıralım.
2) Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nu iktidarın vesayetinden kurtaralım.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'ndan Adalet Bakanı'nı ve Müsteşarını çıkaralım, hâkim savcı alımını Hâkimler Yüksek Kurulu'na bırakalım.
3) Vergi idaresini iktidarın vesayetinden kurtaralım, özerk yapıya kavuşturalım.
Arkadan Başbakan'a sesleniyor:
"Madem AB diyorsun, gel Türkiye'yi gerçek Avrupalı yapalım."
***
Baykal konuşuyor, Avrupa Birliği kulaklarını Türkiye'den yükselen demokrasi çığlıklarına kapamış, UYUYOR.
***

CHP'den Deniz Feneri'ne suç duyurusu

Deniz Feneri Derneği'nin, ''tüzel kişiliklerine saldırıda bulundukları'' iddiasıyla 1 milyon TL manevi tazminat davası açtığı CHP ile Genel Başkanı Deniz Baykal, ''dava için 14 bin TL harç ödeyerek derneği zarara uğrattıkları'' iddiasıyla dernek yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu.
AA
Ankara- CHP ve Parti lideri Deniz Baykal, Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği hakkında suç duyurusunda  bulundu. Baykal'ın avukatı Mutluhan Karagözoğlu, suç duyurusu dilekçesini geçen günlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdi.
Suç duyurusu dilekçesinde, derneğin, Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yararına çalışan dernek statüsünde olduğu belirtildi.
Dernek tarafından, ''Almanya'daki Deniz Feneri e.V. Derneği ile ilgili iddiaları kullanarak, tüzel kişiliklerine saldırıda bulundukları'' iddiasıyla CHP ile Baykal aleyhine 1 milyon TL talepli manevi tazminat davası açıldığı belirtilen dilekçede, davanın açılabilmesi için dernek tüzel kişiliği adına 14 bin TL harç bedelinin nakden Maliye Veznesine ödendiği ifade edildi.
Dernekler Kanunu ile dernek tüzüğüne göre, derneğin mal varlığı ve parasının, derneğin amaçları doğrultusunda kullanılması gerektiği kaydedilen dilekçede, ''derneğin genel merkez yöneticilerinin, siyasi tercihlerini ön planda tutarak, kamu yararına faaliyette bulunması zorunluluğu bulunan bir derneğin 14 bin TL'sini harcamaktan geri durmadıkları'' savunuldu..
Derneğin, manevi tazminat davası açma hakkı bulunduğunun tartışmasız olduğuna yer verilen dilekçede, ''Dernek yöneticilerinin amacının, derneğin çıkarlarını gözeterek, uğranıldığı iddia edilen manevi zararın giderilmesi değil, kendi siyasi çıkar ve beklentilerini temin ile kamuoyunda sansasyon yaratmak olduğunun en açık göstergesi, talep edilen 1 milyon TL manevi tazminat miktarından anlaşılmaktadır'' denildi.
Dilekçede, ''dava ile CHP ve Baykal'ın açıklamalarıyla uğranılan itibar kaybının giderilmesinin amaçlanması durumunda, mahkemenin, haksız saldırının varlığının tespitini doğuracak herhangi bir miktardaki manevi tazminatı tayin etmesiyle bu amaca erişileceği'' ifade edildi.
***
 
Dilekçede, Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz, Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Altan, Genel Muhasibi Mehmet Cengiz, Genel Sekreteri Recep Koçak ve Yönetim Kurulu Üyesi Nurullah Bayhan'ın, ''kamu yararına çalışan dernek statüsündeki derneğe ait paraları, dernek amaçları dışında ve kişisel çıkarlar için gereksiz yere harcayarak, derneğin mal varlığında eksilmeye neden oldukları ve haksız yere ve olağanın dışında fahiş harcamayla derneği zarara uğrattıkları'' iddia edildi.
15 Temmuz 2009
***
Cumhuriyet 06.07.2009
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Demokrasi İçin, Sorun Asker mi?
Ülkemiz demokrasisinde eksikler diz boyu! Fetocu ve AKP çevresine giren aydınların bir kısmının gerekçesini biliyorsunuz: Askeri vesayet var, askerler demokrasiye geçilmesini engelliyor. Askerler demokrasinin baş düşmanıdır. Vesayet kalkmalı, asker siyasete hiç bulaşmamalı, sivil hayata hiçbir müdahalede bulunmamalı....
Türkiye neden demokratik bir ülke olamadı? Neden asker vesayeti oldu? Neden asker müdahale etti? Bütün bunlar ayrı ayrı yanıtları olan sorular...
Ama bunların ötesinde, "Türkiye neden demok-ratik olamadı?" sorusu için, ülkenin sosyal-ekonomik bileşenleri bize temel bir fikir verir:
Nüfusun yüzde 30'u köylerde yaşıyor ve bunlar toplam üretimin sadece yüzde 5'i kadar tarımsal üretimle milli gelire katkıda bulunuyor! Nüfusun önemli bir kısmı feodal ilişkiler içinde yaşıyor: Yüzde 30 köylü+ yüzde 20 kentlere göç eden köylüler yani kentli köylüler... Batı'nın 1930'larına denk düşen bir sanayi üretimi ilişkilerine sahip bir ülke konumundayız. Üretimin çok azı bilgi ekonomisi temelli (yüzde 5?).. Bilgi toplumu insanı, çalışan ve üreten nüfusun içinde çok düşük paya sahip!
Dahası: Kadınların üretimdeki payı bütün Avrupa ülkelerinden daha az. AKP döneminde çalışan kadın sayısı geriledi ve okula gtimeyen kız sayısı azaldı!
Şunu demek istiyorum: Demokrasi, öncelikle, burjuva demokratik devriminin, sanayi devriminin bir ürünüdür, ekonomik ilişkiler ve bunun üzerinde gelişen sosyal ilişkilere dayanır!
Bu "demokrasi gelişimi"nin abc'si!
Bunu aydınlarımız bilmez mi!? Bilseler bile, demek ki kitabi biliyorlar!
Biraz daha sürdürürsek: Toplam üretimin yüzde 60'a yakını, kayıt dışı! Vergisiz, sigortasız! Bu kesim genellikle asgari ücret kadar kazanıyor.
Zaten "köylü" ve "kayıt dışı çalıştırılan" insan sayısını toplarsanız, üzerinde seçim sandığı siyaseti yapılan bu kitlenin temsil etttiği oy oranı ve "demokratik" niteliği hakkında bir fikriniz olur!
***
"Altta" demokrasinin temellerini yaratamamışsanız, "üstte" ne kadar çabalarsanız çabalayın "Batı tipi" bir demokratik toplum, demokratik işleyiş kuramazsınız! Çünkü politikacı seçim sisteminde "alttan" çalışır! "Alt"ın yani tabanın demokratik, ekonomik, sosyal niteliğine dayanan bir oy avcılığı yapar!
Bir de, politikacının bu kitle üzerinde "din"i alet olarak kullandığını düşünün?!
***
Şimdi soralım: Türkiye'nin bu "demokrasi bileşenleri" manzarasından, asker mi sorumlu yoksa siyasetçiler mi? "Asker müdahaleleri" ve "asker vesayeti" nedeniyle, sanayi toplumu ve öncesine ait bu toplumsal ve geri ekonomik yapı ilişkilerinin varlıklarını sürdürdüğünü, demokratik bir toplumun altyapısının gerçekleşemediğini söyleyebilir miyiz!
Bu geri toplumsal ve ekonomik ilişkilerin varlığından birinci derecede sorumlu siyasetçiler'dir! Öncelikle, 60 yıldır bu ülkeyi yöneten muhafazakâr liberal ve din ağırlıklı muhafazakâr siyasetçiler! Demokrasinin üst yapısal kurum olarak gelişmemesinde, bilgi toplumu ve bilgi ekonomisine geçememekte, şüphesiz askerin de, ama ikinci-üçüncü derecede sorumluluğundan bahsedebiliriz!
***
O halde, demokrasi için öncelikle, sorumlu, geleceği kuracak, ülkemizdeki arkaik toplumsal yapıya seslenerek ve bu yapıyı koruyarak politika yapmayacak bir politikacı dünyasına ihtiyaç var!
Yani öncelikle "siyasetin demokratikleştirilmesi", demokrasinin önündeki bir numaralı sorun mu, değil mi!
27 Mayıs oldu, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980'i, 28 Şubat sürecini yaşadık!
Bütün bu askeri müdahaleler şüphesiz, az veya çok, bir askeri vesayet oluşturdu. Türkiye "askerin müdahalesine açık" bir "demokrasi" ülkesi oldu.
Ama bunlar sonuçlardır!
Bizler buzdağının su üstündeki kısmını, dokuzda birini görürüz! 8/9'u ise okyanusun altında!
Bu dokuzda sekizi yukarıda anlatmaya çalıştım: Türkiye'nin ekonomik, toplumsal, kültürel ve bilim kültürel yapısı...
...ve politika dünyasındaki, politik parti işleyişindeki, antidemokratik yapıda, anlayışta, geri kültürel ilişkilerdedir...
Şimdi soruyorum: Askerin müdahale olasılıklarını en aza indirelim, indirdik diyelim...
Peki, siyaset dünyasındaki ve altyapıdaki antidemokratikliği ne yapacağız?




--
Bahattin ASLAN


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.