İSRAİL İN EN BÜYÜK KORKUSU, TÜRKİYE NİN BATI DAN (AB, ABD VE NATO DAN) KOPMASIDIR
ABD'de Demokrat Partili üye Siyonist Yahudi Jim Moran: Türkiye AB`ye tam üye olmalıdır
ABD Temsilciler Meclisi`nin Demokrat Partili üyesi ve Yahudi Lobilerinin önde gelen ismi, Siyonist Jim Moran,
"Türkiye`nin AB`ye tam üye olarak girmesi gerektiğini" açıklamıştı. Washington`da Fetullahçıların hazırladığı Rumi Forum`da
konuşan Virginia eyaleti milletvekili Moran, "Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin, bazılarının önerdiği gibi imtiyazlı
ortaklık değil, tam üyelik şeklinde olması gerektiğini" vurgulamıştı. "ABD Başkanı Barack Obama`nın ilk ziyaret ettiği
ülkelerin başında Türkiye`nin gelmesinin tesadüf olmadığını" anlatan Moran, medeniyetler boyunca Türkiye`nin,
jeopolitik yönden merkezi bir rol oynadığını hatırlatmıştı.
ABD`nin Irak savaşında, korkunç hatalar yaptığını dile getiren Siyonist Yahudi Moran, "Türk halkının yüzde 80`inin bu
savaşta ABD`nin Türk topraklarını kullanmasına karşı çıktığını" kaydederek, "Burada Türk halkı haklı, bizim o zamanki
yönetimimiz haksızdı" deyip şeytanlık yaparak, Türkiye dostu rolü oynamıştı.
Bu sırada, AB'nin, "Hırvatlara ve Sırplara serbest dolaşım hakkı tanınması, ama Boşnaklara ve Kosovalılara vize uygulaması"
kararı, Batının Müslümanlara bakış açısını ve çifte standardını yansıtmaktadır. Bu tavır, aynı zamanda, savaşın saldırgan ve azgınlarını ödüllendirip, mağdurlarını
ve mazlumlarını cezalandırma mantığıdır. Bütün bunlara rağmen Türkiye'nin hala AB umuduyla avutulması, İsrail'in bir planıdır.
Çünkü AB tezgâhından ve ABD tuzağından kurtulan, Doğu'yla ve İslam Dünyasıyla kucaklaşan bir Türkiye, artık İsrail'in
payandası olmayacaktır. Türkiyesiz bir İsrail'in ise, ayakta kalması ve işgal ettiği Filistin topraklarında barınması
imkânsızdır. Bu nedenle bizi, AB kapısında ve ABD kampında tutmaya, kof vaatler ve beklentilerle umutlandırmaya çalışanların
başında İsrail ve Siyonist Yahudiler olduğu, asla unutulmamalıdır. Türkiye'nin en büyük talihsizliği ise, sadece hükümet
olan AKP'nin değil, muhalefetteki CHP ve MHP'nin de, beyin olarak Batı bağımlısı ve AB yanlısı olmalarıdır.
· MHP Lideri Devlet Bahçeli, kendisi Başbakan Yardımcısı iken mağduriyetlerine göz yumduğu Uygur Türklerine yönelik Çin
vahşeti karşısında, AKP'nin cılız tepkilerini tenkit ederken: "Filistin'e, Gazze'ye sahip çıkıyor, İsrail'e dikleniyordunuz?"
Sözleriyle hala İslam kardeşliğine olan gizli kinlerini ve ırkçılık-kavmiyetçilik güttüklerini, bunda da samimi olmayıp
istismar ettiklerini ortaya koymuşlardır.
· CHP lideri Baykal ise, bizim de yanlış bulup karşı çıktığımız askeri yargıyla ilgili "tereddütlü" kanunu onaylayan
Sn. Cumhurbaşkanını eleştirirken:
"Çekirdeğinden yetiştiği bir siyasi anlayışın uzantısı ve temsilcisi gibi davranmaktan kurtulamıyor" diyerek, hiçbir
ilgisi kalmadığı halde, Milli Görüş'ü suçlamaya ve karalamaya kalkmıştır. Oysa AKP'nin Milli Görüş zihniyetinin değil,
AB, ABD ve İsrail'in hizmetinde olduğunu hala anlamamak, ya akıl noksanlığıdır veya iftira ustalığıdır.
Kaldı ki, İsmet İnönü gibi, CHP'nin temsilcisi değil, bizzat kendisi Cumhurbaşkanı olduğunda, tarafsız kalındığına ve yine
Süleyman Demirel gibi tescilli Masonlar Cumhurbaşkanı yapıldığında, tarafsız davrandıklarına inanılıyor da, Abdullah Gül'e
niye farklı yaklaşılıyor? diye sormak lazımdır.. Ve zaten bu kafa yapısı ve İslam takıntısı yüzündendir ki, CHP bir türlü
20'den yukarı çıkamamaktadır.
YÖK'ün katsayı haksızlığıyla ilgili yeni düzenleme girişimini:
"Türkiye, İmam-Hatipliler eliyle, dini prensiplere ve hurafelere dayalı bir döneme doğru sürükleniyor" şeklinde, talihsiz
ve terbiyesiz benzetmelerle yorumlayan CHP saymanı Mustafa Özyürek gibi küflenmiş kafalardan kurtulmadıkça da, böyle
azınlıkta kalacaktır. Çünkü Yüce İslam Dini, hurafe değil; hak ve hakikattir. Hurafe, Mustafa Özyürek gibilerin kof
kuruntuları, saplantıları ve sapıklıklarıdır. Üstelik Amerikalı Yahudi dönmesi Siyonist Hıristiyan Christopher R. Robert'in
16 Eylül 1863'te kurduğu misyoner mektebi Robert Kolej mezunu bir avuç sabataistin, yıllarca Türkiye'nin en kilit
noktalarında ve yönetici makamında görev almaları ve Mason Localarına bağlı çalışmaları bunlara dokunmuyor da,
İmam-Hatipli vatan evlatlarının beyninin ve bileğinin hakkıyla ve bin türlü engeli aşarak önemli görevler üstlenmesi,
niye bazılarına batmaktadır?
Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşma tehsi varmış...
"Türkiye`yi gayet iyi izleyen bir Fransız strateji uzmanı –onu da gayet yakından tanırız- ve şu sırada Harvard`da ders
veren Dominique Moisi`nin "Türkiye`yi Kim Kaybetti?" yazısındaki şu satırlar da, İsrail ile ilişkilerin yara almasından
ötürü "Batı`dan kopuyoruz" diye dehşete kapılanlara uyarı niteliği taşımaktadır:
"İsrail de Türkiye`yi yitirmek gibi bir büyük tehyle yüz yüze kalmıştır. Lübnan`da ve şimdi Gazze`de giriştiği son iki
askeri macerası İsrail`in güvenliğini güçlendirmekten ziyade kendisinin suçlu görünmesine ve dünyadaki sempatisini kaybetmesine
yol açmıştır. İsrail'in, söz konusu askeri çılgınlıkları, Türkiye ile arasındaki stratejik ittifakı neredeyse çökme
noktasına taşımıştır."
Anahtar konumdaki bir NATO üyesi olan Türkiye`ye eğer İsrail'in sorumsuz politikaları yüzünden Batıdan uzaklaşırsa,
İsrail'de bölgede sahipsiz kalacaktır.
Cengiz Çandar: Kısacası, Türkiye`nin Batı`dan uzaklaşmasının anahtarını İsrail`e karşı "siyasi pozisyonu" belirlemiyor.
Bu noktadaki asıl tehlike iç bünyemizdeki "Ergenekoncu-ulusalcı hastalığın" vücudu sarmasında" derken, İsrail'e uşaklığa
devam için, Ergenekon dalgalarının kılıf olarak kullanıldığını açığa vurmaktaydı.
Türkiye'de İsrail'in nüfuzu devam ediyorsa, sabataistler niye paniğe kapılmış?
Türkiye`nin İsrail`e ve ABD`ye bağımlılığı devam ediyor mu? Devam ediyor... Türkiye AB`ye girmek için çırpınıyor mu?
Çırpınıyor, elinden gelen bütün gayreti sarf ediyor. Türkiye Avrupa Birliği`ne girerse parçalanır mı? Evet, o noktaya doğru
gidiliyor.
Dünyanın iki en zengin ve düzgün ülkesi, İsviçre ve Norveç AB üyesi değildi. Bu konuda oylama yaptılar, halk istemedi.
Türkiye`de AB üyeliği için halk oylaması yapılır mı? Hayır yapılamıyor Türkiye AB üyesi olursa bağımsızlığından çok şeyler
kaybeder mi? Edecektir. Zaten şu anda yüzde yüz bağımsız değiliz, AB üyesi olabilirsek bağımsızlığımızın daha da azalacağı
kesin gözüküyor. Türkiye, AB üyesi olmadan da güçlü, zengin, temiz, örnek, kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olabilir mi?
Elbette olabilir, ama Milli, haysiyetli ve cesaretli bir politika gerekiyor.
Büyük Ortadoğu Projesi nedir?
Bu projenin her şeyden önce bir ABD-İsrail projesi olduğunu herkes biliyor. İslâm dünyasındaki büyük devletleri parçalamak,
ortaya bir sürü yetersiz küçük ve orta devlet çıkartmak amaçlanıyor. Bu devletler ABD`ye ve İsrail`e bağımlı olsunlar,
onlara asla kafa tutamasınlar, orduları hiçbir zaman ABD ve İsrail için bir tehdit ve tehlike oluşturmayacak şekilde
yapılandırsınlar isteniyor.
Türkiye ile İsrail arasındaki gizli askerî anlaşmalar helen ve fiilen yürüyor mu? Evet yürüyor. İsrail ile Türkiye arasında
sıkı iktisadî işbirliği devam ediyor mu? Ediyor. 1985`te Yahudi devleti ile ticaretimiz sadece 50 milyon dolardı, bu rakam
2 milyar dolara yaklaşmış bulunuyor. Türkiye`de ne kadar Yahudi yaşıyor? Resmi makam 25 bin söyleniyor. Kimlik kartlarının
bir hanesinde Musevî yazan vatandaşlarımızın gerçek sayısı 16 bine düşmüş görünüyor. Lakin ötede bir milyondan fazla
Kripto Yahudi bulunuyor. Bunlar: Selanik Dönmeleri, yani Sabataylar...
Pogromlardan sonra Osmanlı devletine sığınan ve bilahare Alevî veya Bektaşî olanlar... "Müslümanlaşan" Kürt Yahudileri ve
Barzanlar...
Kafkasya Yahudileri ve Karaylar...
ve Pakradunlar.
Yani Yahudilikten Ermeniliğe geçenler, sonra sözde müslümanlaşanlar.. Türkiye'yi gizli ve zehirli ahtapot gibi sarmış
sömürüyor. Türkiye`de Yahudi nüfuzu devam ediyor mu?
Elbette ediyor.
Türkiye`nin derin ve büyük sorunları, Batı güdümlü demokrasi ile çözülür mü? Çözülmez. Çünkü demokrasi sadece bir kemiyet
(kelle sayısı çokluğu) rejimi değildir. Demokrasi öncelikle bir keyfiyet, vasıf üstünlüğü sistemidir. Bir ülkenin milli
irade sahibi ve haysiyetli yöneticileri yoksa demokrasi ile hiçbir şeyi çözemezsiniz. Çözüleceğe de benzemiyor.
Bugünkü demokrasi sadece ülkenin birliğini çözüyor, çöküntüye sürüklüyor.
Türkiye`nin önünde kolay bir çare ve çözüm var mıdır? Ülkemizin sıkıntı ve krizleri çok karmaşıktır. Bunlar hiçbir kolay,
basit, ucuz, işporta çare ve çözümlerle halledilemez, halledilemiyor." " diyenler haklıydı.
Bu nedenle Milli ve tarihi bir dönüşüm bekleniyordu.
Sabetaycılar: "İsrail`e geri dönmek istiyoruz" diyorlarmış…
İsrail`de yayınlanan Makor Rishon gazetesi, Sabetay cemiyetinin Türkiye lideriyle görüşmüş ve çarpıcı iddialar ortaya
atmıştı. İsrail`de ve Fransa`da yayımlanan gazeteleri de kaynak göstererek yayınladığı haberde; Sabetaycıların lideri olduğu
belirtilen ancak adı açıklanmayan kişinin, "Türkiye`de 30 bin Türk vatandaşı Yahudi`nin yaşadığını, ancak kendisini
gizleyen Sabetaycıları sayısının 60 bine yaklaştığını" söylediğini yazmıştı. Haberde söz konusu liderin çok tartışılacak şu
sözlerine de aktarılmıştı:
"17. yüzyılda Türkiye`ye yerleşen ve İslam`la Musevilik arasında bir inanışı benimseyen Sabetaycılar, artık İsrail`e göç
etmek istiyor. Bunun için İsrail devleti göç yasasını değiştirip bizi kabul etmesi gerekiyor. Ancak kendi isteğiyle
Yahudilikten çıkanlara, dönüş hakkı tanınmıyor.
`
Nüfus konusu karışıktı..
İsrailli bir gazetecinin Sabetaycıların lideriyle görüştüğü yönündeki haber, Türkiye`de de yankılanmıştı. Sabah`ın görüştüğü
kaynaklar, "Sabetaycıların üç ayrı kolunun varlığını ve tek bir liderden söz etmenin mümkün olmadığını" vurgulamıştı.
Konuyla ilgili bilgi veren araştırmacılar, nüfus konusunda da net bir şey söylemenin yanlışlığını hatırlatmıştı.
Sabetaycıların daha önce 1917, 1991 ve 1996 da Yahudi dinine geçiş yönünde yaptıkları bireysel ya da toplu taleplerin
reddedildiği öğrenilirken, Türkiye Hahambaşılığı`nın Sabetaycıları Yahudi olarak kabul etmediğini de vurgulamıştı.
Sosyolog Müfit Yüksel'in: "Sayı ve rakam spekülatiftir. O sülalelerden gelen çok kimse var. Yarım milyona yakın nüfus
diyebiliriz.
5 vakit namaz kılan, Sabetaycılığının ve kökenlerinin farkında olmayan çok kimse var. Yekpare bir topluluktan bahsetmek
mümkün değil. İsrail içinde Yahudi nüfusu artırmaya yönelik bir istek var. Ortodoks Museviler bunları sapkın olarak kabul
ediyor" şeklindeki açıklamaları önemli ve anlamlıydı.
Sabetaycılık nedir ve niye "gizlilik"e sığınmış?
Sabetaycılık, 17. yüzyılda İzmir ve çevresinde ortaya çıkan Sabetay Sevi tarafından kurulan Onun Mesih olduğuna inanan,
Yahudi mistisizmine ve Kabbala`ya dayanan Batıl ve bozuk bir inanç sistemidir. Bir dönem sapkın ilan edildiklerinden,
gerçekte Yahudi kalmak üzere, görünüşte İslamiyet`e geçmişlerdir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Sabetaycılığı bir İslam
mezhebi ya da tarikatı olarak saymazken, kendilerini Yahudiliğe bağlı bir fraksiyon olarak nitelendirseler de, Yahudiler
tarafından resmi olarak bu dine bağlı kabul edilmemektedir. Bunlar; Sabetayistler, Sabetaycı, Avdedî, Dönme veya Selanikli
gibi farklı isimlerle de bilinir. Kutsal şehirleri Selanik`tir. Türkiye`de İzmirli olarak bilinen Kapaniler, Karakaşiler ve
Yakubiler olarak üç gruba ayrıldıkları tespit edilmiştir.
Önemli bir hatırlatma:
Erbakan Hoca'nın MSP döneminde, önce Ecevit CHP'siyle, sonra Demirel ve Türkeş'le yaptığı koalisyon hükümetlerinde, devrim
niteliğindeki hizmetlerinden ürken bazı sabataist ve masonik kesimler, 1977 genel seçimleri öncesi de; yine böyle bir
tedirginlikle Amerika'ya gidip, ya tedbir alınmasını veya gemilerle Türkiye'den taşınmalarını istemişlerdi.
Şimdi:
1- Aradan yüz yıllar geçmesine ve her haliyle Müslüman geçinmesine rağmen hala kendilerini Yahudi hissetmeleri ve İsrail'e
göç istekleri, sabataizmin ne denli etkili ve disiplinli bir öğreti ve ne denli sinsi ve tehli bir mezhep olduğunu
göstermektedir.
2- Bunların son derece özel metot ve vasıflarla ne denli organizeli ve ilişkili olmaları ve hala tanışma ve dayanışma içinde
bulunmaları da hayret vericidir.
3- Gazetede 60 bin olarak açıklanan, ama sosyolog Müfit Yüksel gibilerce yarım milyona ulaştıkları varsayılan bu sabataist
(gizli Yahudi)lerin; siyasi partilerde, sivil örgüt ve derneklerde, serbest mesleklerde, ticaret ve şirketlerle ve
özellikle medya ve gazetecilikte, hatta İslami vakıf ve hizmetlerde ne denli etkili ve yetkili oldukları da öteden beri
bilinmektedir.
4- Peki bu sabataistler neden Türkiye'den kaçıp İsrail'e yerleşmek isteyebilir?
a) Ya Türkiye'de köklü ve milli bir değişim sürecinin çok yakın olduğunu fark etmişler ve yaptıkları hıyanetlerin
hesabını verme endişesine düşmüşlerdir.
b) Veya; kabbalist ve Siyonist öğretilerin şeytani etkileriyle İsrail'e güç kazandırmak ve Arzı Mev'ud hayaline katkıda
bulunmak niyetiyle bu gayretlere girişilmektedir. Biz Müslümanların, hiç kimsenin geçmişi ve kökeniyle ve bugünkü hayat
tarzıyla hiçbir sıkıntımız ve rahatsızlığımız söz konusu değildir. Bizim bütün eleştirilerimiz Devletimize ve Dinimize karşı
kasıtlı ve kışkırtıcı hıyanetleredir.
c) Belki de bu gibi girişimler, "Türkiye'yi ve milletimizi, azınlıklara ve farklılıklara karşı hazımsız göstermeye"
yöneliktir.
5- Bize göre ise, bu tür girişimlerin çok rahatlıkla gizlilik içinde yürütülmesi gerekli ve mümkün iken, bu şekilde
deşifre edilmesi:
Aradan geçen yüz yıllar içerisinde haliyle İslamlaşan ve Türkleşen; ülkesine ve devletine sadakat gösteren kimseleri ve
kesimleri tedirgin edip endişe ve telaşa sürüklemeye yöneliktir.
Oysa, AKP'li Hüseyin Çelik, okul müdürlerine "İsrail mallarını boykot ettirmeyin" genelgesi bile göndermişti
AKP'lilere göre, İsrail aleyhtarlığı yanlış ve yakışıksızmış?
Eski, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik`in Başbakan Erdoğan`ın Davos`ta ortaya koyduğu kof kabadayılık tavrıyla tamamen
çelişen bir genelge yayınladığı ortaya çıkmıştı. Türkiye`deki bütün okul müdürlüklerine bir genelge göndererek, `
İsrail mallarını boykot ettirmeyin` uyarısı yapmıştı.
"Doç. Dr. Hüseyin Çelik" imzasıyla yayınlanan genelgeyle okul müdürleri "boykotların önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin
alınması" konusunda uyarılmıştı. Genelgenin zamanlaması da anlamlıydı.
Bütün toplum kesimlerinde İsrailli firmaların ürünlerine karşı oluşan duyarlılığın hat safhaya çıktığı bir dönemde bu
genelgenin yayınlanması, AKP'nin gerçek amacını ve Siyonist uşaklığını ortaya koymaktaydı.
Başbakan Erdoğan`ın Davos`taki çıkışı ile tamamen çelişen 13 Şubat 2009 tarihli genelgede Hüseyin Çelik, öğrencilerin
İsrailli ürünlere karşı boykota katılmamasının gerekçesi olarak da, "yaşanan ekonomik krizi" göstermekten sakınmamıştı.
Çelik`in ortaya koyduğu gerekçeler kadar, genelgenin içeriği de dikkatlerden kaçmamıştı. Türkiye`de bütün halk kesimlerinin
İsrailli ürünlere karşı tamamen kendi iradesiyle başlattığı boykot eyleminin, Gazze`deki sözde barış görüşmeleri ile de
ilişkilendirilmesi manidardı. Çelik, boykota katılmama gerekçelerinden birisini de `Gazze`deki barış sürecini olumsuz
etkilememek için...olduğunu vurgulayarak halkı aldatacağını sanmıştı.
İsrail'in Siyonist cumhurbaşkanı, Azerbaycan'da ne aramaktaymış
Ülkemizde darbe palavraları, asker-sivil tartışmaları ve Ergenekon dalgaları yaşanırken, dışarıda olup bitenlere karşı
gereken ilgi gösterilmiyordu. Çevremizde, özelikle de Kafkasya`da taşlar yerinden oynuyordu. Enerji temelli politikalar,
yeni ittifakları şekillendiriyordu. Birçok ülke, bölgede yeni güç dengeleri kurmaya çalışıyordu. İsrail Cumhurbaşkanı`nın
Azerbaycan`a yaptığı ziyaret, İran`daki seçim tartışmalarının gölgesinde kalmıştır. Oysa savunma bakanlığı müsteşarının
yanı sıra İsrail savunma sanayinin üst düzey yöneticileri ile önde gelen 60 firmanın genel müdürleriyle birlikte gelen
Peres`in Bakû temasları sonrası varılan anlaşmalar gözlerden kaçmaması gereken anlaşmalardır.
Aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Medvedev`in Bakû de imzaladığı Azerbaycan`ın Hazar`daki Şahdeniz 2 yataklarından
çıkartacağı gazın tümünü Rus Gazprom şirketine veren anlaşma da çok önemli bir aşamadır.
Türk kamuoyunda hemen hiç gündem olmayan kaybedilen bir hafta içerisinde bakın hangi önemli gelişmeler yaşanıyor:
Rusya ve Azerbaycan, Türkiye ve Avrupa`nın yıllardır üzerinde çalıştığı Nabucco boru hattı projesini anlamsız hale getirecek
doğalgaz alım anlaşması gerçekleşti.
İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres, bir dizi anlaşma yapmak üzere Azerbaycan`a gitti.
Peres`in ziyaretine tepki gösteren İran, Bakû Büyükelçisini geri çekti.
Bakû ile Tahran arasında gerginlik baş gösterdi.
Azerbaycan`ın İsrail`de büyükelçilik açma yönünde adımlar attığı öne sürülmekteydi. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres,
Bakû`de Azerbaycan ile petrol, gaz ve silah anlaşmaları imzalaması, mevcut dengeleri değiştirecek, önemdeydi.
· İsrail satın aldığı petrolün Türkiye üzerinden geçecek boru hatlarıyla kendisine iletilmesini istedi.
· Mavi Akım 2 kapsamında Rusya Federasyonu - Türkiye - İsrail görüşmeleri yapılıverdi.
· Peres, 2 günlük Azerbaycan temaslarının ardından Kazakistan`a geçti. Bu sırada Kazakistan`dan İran`a "1 gram bile
uranyum vermeyeceğiz" şeklinde şaşırtıcı bir açıklama geldi.
· Rusya, Kafkasya`da dev bir tatbikata girişmişti.
· Aynı zamanda İran'ın da kara tatbikatı yaptığı haberleri geldi.
· Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General David Petraeus
ile Ankara`da görüşmüşlerdi. Bu ziyaretle Irak`tan çekilme planları yapan ABD`nin üs ve limanlar için nabız yokladığı
belirtildi.
· Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski, Bakû ile enerji alanında işbirliğini artırmak amacıyla Azerbaycan`da temaslarda
bulunduğu bildirildi.
· ABD Başkanı Barak Obama, askeri konular başta olmak üzere bazı anlaşmalar yapmak üzere Rusya`ya gitti.
Türk medyasında bazı kalemler, Peresin Azerbaycan ziyareti ve yaşanan gelişmelere alkış tutarak, "Yıllık 3.5 milyar dolarlık
petrol alımıyla Azerbaycan`ı en büyük enerji kaynağı ve ticaret ortaklarından biri yapan İsrail`in Cumhurbaşkanının Bakû`de
verdiği en net mesaj, ülkesinin Azerbaycan`ın toprak bütünlüğünü sonuna kadar desteklediğiydi. Peres, bu yolla Ermeni
işgali altındaki Karabağ`ı bir Azeri toprağı olarak bir kez daha tescillerken kulaklara bir de strateji fısıldadı:
Azerbaycan derhal, Amerika`daki Yahudi lobisi ile temas kursun, bizim desteğimiz tamdır..." ifadelerini övmüşlerdi.
Ve böylece Türkiye`den sonra, Azerbaycan`ın da, Amerikan Kongresindeki güçlü Ermeni lobisine karşı, daha da güçlü bir
müttefik olan Yahudi lobisini kazanma yolunda adım atmış olacağını büyük bir memnuniyetle dile getirmişlerdi.
Onlara göre, artık Azeri kardeşlerimiz de mutlu olmalıydı. Zira Yahudi lobisi, bugüne kadar Türkiye`nin yanında olduğu gibi
onların da yanında olacaktı. Böylece Bakû de ABD nezdinde Ermenilere karşı başarıdan başarıya koşacaktı?[1]
Şimon Peres'ten sonra Suriye Lideri Beşşar Esad'ın Azerbaycan'a sürpriz ziyareti sonunda, daha önce AKP yönetiminin
heveslendiği; Suriye-İsrail barış görüşmelerine arabuluculuk görevini, şimdi Azerbaycan'ın üstlenebileceği bile konuşulmaktaydı.
AKP tutarsız ve duyarsız tavırları sonucu Filistin Lideri Mahmut Abbas'ı da Rumların kucağına atmıştı.
Antisemitizm (Yahudi düşmanlığı), Siyonistlerin bir planı ve propaganda aracıydı
"Antisemitizm, bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır. Siyonizm, yahudileri rahatsız etmek ve göçe ikna etmek
için antisemitlerle işbirliği yapmalıdır." Theodor Herzl
Recep T. Erdoğan'ın İsrail`e ve zulme dair söylediği kuru sıkı sözlerden sonra, "aman antisemitizm suçlamasına muhatap
olmayalım" diye bin türlü özür dilenmeye başlamıştı. Şu antisemitizm denen ve tepemizde Demokles`in kılıcı gibi sallanan
fenomenin kökenine inmek, içinde bulunduğumuz günlerde çok iyi olacaktı. Özellikle Alman antisemitizminin silah gibi
kullanılmasının arkasında o karanlık Yahudi suratları sırıtmaktaydı.
Ahmet AKGÜL (Milli Çözüm Dergisi AĞUSTOS 2009)
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Hüseyin Altınalan / Milli Gazete
Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.