[anadoluhaber:35678] Değişen milliyetçilik kavramı, din ahlak'ın gelecekteki rolü

Değişen milliyetçilik kavramı, din ve ahlak'ın gelecekteki rolü

Türkçülük ve din tartışmalarını tartıştığımız yazılardan birine müdahil olan sanırım Türk İslam sentezine yakın bir düşünce ekolünün temsicilerinden olan değerli bir arkadaş, Benim bu tartışmalarda geçen birkaç kelimeye açıklık getirmemi talep etmiştir. Bunun için hemen konuya geçiyorum.

 

Ahmet bey, aşağıdaki alıntıları koydum yorumunuzu bekliyorum. Ayrıca Mehdinin Hz. İbrahim in soyundan olacağı rivayet ediliyor. Yani mehdi yi yahudilerden mi bekleyeceğiz. Valla aklım iyice karıştı :)

Bazılarını kimden aldığımı yazmadım.

 

 

Sayın Xxxxx Bey İbrahim as. In  Peygamberimizin atası İsmail as.ında babası olduğunu bildiğimize göre ve rivayetlerin hadisler ile destekli gelişinde Mehdinin adı annesinin adı ve ehlibeyt den olacağı kesine yakın bilinmektedir.Bu konuda İslam kaynaklarında hiçbir şek ve şüphe yoktur. Üstelik Yasin suresi 6. Ayet de bu Kuranın ataları daha önce peygamber gönderilerek uyarılmamış toplumlara geleceği bildirilmiştir. Mehdi Peygamber değil künyesi Mehdi dir. Yani hak ile batılın arasını şüphe kalmayacak şekilde ayıran kişi demektir. Irk Olarak Yahudilerden gelmesi beklenen Mesih’tir. Yani Hz. İsa dır ve gelmiş olması ve mucizelerine rağmen. , Hahamlarının değişikliğe uğrattığı dinlerine uymadığı için inkar edilmiştir. Ve onlar hala kendi kafalarına göre hareket edecek kendi emirlerine uyacak bir Mesih beklentisini sürdürmektedirler.  Mesih olarak Hz. İsa as’ın ahir zamanda da yeniden geleceği hakkında kuvvetli bilgiler vardır.

Hani bir fıkra anlatmıştım. Tanrıya kızan bir Yahudi onu inkâr etmiş ve çocuğunu Musevi okulundan alıp Katolik okuluna vermiş. Çocuk akşam eve dönünce yeni okulu nasıl bulduğunu sormuş. Çocuk okul iyi de yalnız onlar tanrının üç olduğunu söylüyorlar diye cevap verince boş ver onların bir şey bildiği yok. Tanrı sadece bir tanedir ona da biz inanmıyoruz demiş. Yahudi kafası ve mantığı çok farklıdır. Bir gün konu olursa ayrı bir yazıda açıklamaya çalışırız.

 

“Biz onun (Nuh'un) zürriyyetini baki kıldık” Ayetini açıklayan Hz. Peygamber Hz. Nuh’un üç oğlu olan Ham, Sam e Yafes’in bu zürriyetin devam ettiricileri olduğunu bildirmektedir. Nuh’un soyunun bu üç oğlundan devam ettiği bilinmekle birlikte onların nesilleri hakkında farklı rivayetler vardır. Bu konudaki rivayetleri sıralayacak olursak:

1- Vehb b. Münebbih Arap, Fars ve Rumların atasının Sâm, Sudan­lıların atasının Hâm, Türkler ile Ye'cûc ve Me'cûc'un atalarının Yâfes ol­duğunu söylüyor. Bir rivayete göre, Kiptiler Hâm'ın oğlu Küt'un çocukla­rından üremişlerdir. Bu rivayete göre Türkler ile Ye'cûc ve Me'cûc amca oğullardır.

2- Said İbn Müseyyeb’te benzer bir rivayette bulunmuştur. “Nuh’un oğlu Sam, Ham ve Yasef’tir. Arap, Fars ve Rum, Sam’ın oğulları olup her biri hayırlıdır. Yasef’in oğulları Türk, Saklep ile Ye'cûc ve Me'cûc olup bunlarda hiç hayır yoktur. Ham’ın oğulları ise Kıptî, Sudanlı ve Berberilerdir.”

 

Sorularınızı sadece hatırımda kalanlardan kısmen, onu da çok zor cevaplayabilirim. Çünkü gerçek anlamda cevaplayabilmem için sadece bu sorunuzun cevaplarını yeniden hatırlama ve yerli yerince bir tasniften geçirmek bile çok sürecektir. Verilecek her cevabında bin tane itirazı çıkabilir. Bunları siyaset tarihçilerinin kendi köken ya da amaçlarına göre çarpıtma çalışmalarına terk etmek zorundayız. Çünkü bu tartışmalardan bu tarihçiler kendileri bir yere varamıyorlar ki bizler, onların uğruna ömürlerini harcadıkları konu okyanuslarına beş dakikada dalıp anında inci çıkardık diye kafamızdaki felsefi düşünceleri çıkaralım. Anında bir cevap bulmak gibi akıl danelik edip bu işi nasılda anında biliverdiğimizi beyan ile ya kendimizi komik duruma düşürelim ya da o okyanusa dalıp boğulalım. Üstelik bunların kesinlikle bilinmesinin mümkün olmamasına rağmen tut ki bildik. Kimin binlerce yıllık tarihleri içinde nereden getirilip köle olarak satıldığını hangi Haçlı yada Roma seferinde ve ya Moğol akında tecavüze uğrayan kadından doğmuş soyu çoğalmış karışımlardan

Olabileceğini, kuzeydeki tatar ile Anadolu’daki manavın tarih yürüyüşü içinde kimler ile karışıp nasıl ve neye dönüşüp nerede birleşip nerede ayrıştıklarını tam olarak belirlemek mümkünmüş gibi kuru iddialar ile havanda su dövüp yeni bölünmeleri körükleyelim.

Benim söyleyebileceğim detayına girmeden. Tevrat da geçen Nuh’un üç oğlundan birisinin babasının çadırına girince babasının üstünün açıldığını ve edep yerlerinin görüldüğünü görünce koşup diğer iki kardeşine sırıtarak ve komiklik ederek gelin bakın babamızın şeyi dercesine onları çadıra getirince, diğer iki kardeşin durumu fark edip gözlerini sakınıp babalarının üstünü örttüğüdür. Sonradan küçük torunlarının anlatması ile bu durumdan haberdar olan Nuh as'ın Çocuklarını toplayıp durumu araştırdıktan sonra ayıbını örten çocuklarına dua edip, diğerlerine ihbar eden oğlunda beddua ile yüzün kara olsun. Senin neslinden gelenler bu kardeşlerinin nesillerine köle olsun diye beddua etiği, ve zamanla o kişinin doğan çocuklarının siyahlaşarak doğduğu ve zencilerin atası olduğudur. Bunun dışında dini bir kaynak yoktur. Bilimsellik iddiasındaki kaynaklarda bir üflemelik canı olan çok zayıf bulgulardan oluşmakta ve insanları kendilerine göre yonttuğu sonuçlara varmakta kullandıkları sanal malzeme oluşturmaktadır. Sadece henüz zencilere köken olarak başka bir Adem veya ayrı bir maymun türü bulamadıklarını biliyoruz. Son Kitap hepimizin Adem’in soyundan geldiğimizi ve kardeş olduğumuzu beyan etmektedir. Aramızdaki soy sop övünme ve böbürlenmeleri nefislerimizin hoşuna giden egoizm ve bencilliğimizin kolektifleşerek dayanışmaya dönüşüp toplu benlikler olayı olmakla birlikte bazen kendi ailesini, kendi kabilesini, kendi dildaşlarını, kendi dindaşlarını, kendi renktaşlarını kapsayacak şekilde müdafaa ve ya taarruz  savaşlarında ihtiyaca göre eldeki kuvvetlerin sayısını artırmaya matuf kullanmasıdır. Bu değişken kullanılmaların sadece yaşandığı o tarih kesitinde ve o olaya ya da savaşa mahsus bir sürecin yöneticilerinin kullandıkları argümanlarıdır. Bunun kalıntılarının olayı yaşıyan kavim ve toplumlardaki hatıraları bazen Ergenekon efsanelerine ve Kurtla insan melezleşmesi gibi inanılması hiç de kolay olmayacak efsanelerin dahi gerçekmiş gibi kabul görmesine kadar varmasıdır. Şimdiye kadar çok farklı savaşlarda ve devletlerin kurulup yıkılmalarında kullanılan gerçekliği kesin olmayan yorumlanmış bu argümanlar bizi geçmişten ibret almaya ve gelecekte bunlardan ne kadarını ne amaçla kullanmak zorunda kalacağımıza göre üzerinde düşünülmesi gerek  bir konudur. Avrupa da yerel haklar ile hızla karışmakta, melezleşmekte, dili de değişip dinide yorum farklılıkları ile karışıp dönüşmekte olan bir inceleme havuzuna sahibiz. Geleceğin dünyası bunun çok daha büyük boyutlu olacağını ekonomik aidiyetlerin öne çıkmakta olduğu, şirket ve çıkar milliyetçiliklerinin (Mason , Lion, Roteryenlik, Rotarak kulüp üyeliği vs gibi) klasik milliyetçilik kavramını fakir fukaraya terk etmekte olduğunu ve ileride ister Fukuyama’nın kültürler savaşı deyin ister benim dediğim Hak ile batıl savaşı deyin sonunda ahlak ve çıkar birlikteliklerinden oluşan yeni ahlak öncelikli ve çıkar öncelikli kitlelerin farklı din ve ırklardan olmalarına rağmen aralarında birleşip yeni kitleler bir tür ümmetler olarak ortaya çıkıp, yeni savaş türlerinin belirleyicisi olacağı anlaşılmaktadır.Çıkar amaçlı her şeyi mubah sayanların birleşeceği koalisyonların ve ahlak öncelikli birlikteliklerin şimdiden ülkemizde dış ortakları ile savaşa başlamış oldukları ve bizlerin dahi kendilerim farkında olmasak dahi bu savaşın tarafları haline geldiğimizin dikkatleri çekmeye başladığı bir duruma da şahit olmaktayız. Amerikan’ın temsil ettiği vahşi kapitalim ile yine diğer Amerika’nın desteklediği iddiaları ile sanki Amerika diye bir ülke olmasa çıkmayacakmış sandığımız bir Laikçi Dindar  iç savaşını bazı kimselerin henüz farkında olmadan asıl yerleri olmayan karşı cephelerde yer almalarına rağmen kendi içimizde tam anlamı ile yaşayıp durmaktayız.  Bu Hak yada güç öncelikli savaşın aslında bir ahlak savaşı olduğunun henüz tam farkında olmasak da hepimiz kendi cephelerimizde içgüdülerimizin mıknatısla çekilir gibi çekildiği ahlaki ayrışmalarımızı belirleyen hak ve güç cephelerinde yer almaya başladığımızı da gözlemlemek mümkündür.  Farklı kimliklerin farklı türlerin farklı akımlarının karmaşık ilişkiler ile destekledikleri ülkemizdeki ahlak öncelikli taraflar ile üstünlük ve güç özdeşleşmesi ile yine dindar Kürtler ile Türklerin özdeşleştikleri ve asıl kavganın bu özdeşleşenlerin birliktelikleri ile karşı tarafın birlikteliği arsında sürdüğü gerçeğinin henüz herkesin anlayabileceği bir vuzuha kavuşmamış oluşudur. Ama bu böyledir ve stratejistler çoktan savaş stratejilerini bunun üzerine kurmuş gelişmeleri kendi lehlerine çevirmeye örtülü bir şekilde çalışmaktadırlar. Bu yüzden bir araya gelmiş çok farklı ırklar ve dinlerin karışımından oluşan oluşmakta olan yeni milletler kavramına doğru gitmekte olduğumuzu söyleyebilirim.

Bu fakir 35 kırk yıl kadar önce MHP’nin, Milli nizam partisinin din milliyetçiliğini bölmek üzere desteklenip kurulduğu ırk milliyetçiliği söylemi ile siyasi arenaya çıktığında ta o zaman bu Türkçülük söyleminin ileride Kürtçülük problemini doğurtmak üzere girişilmiş milli birliğimizi sağlayacak unsurlara karşı kullanılan bir araç olarak desteklenmektedir dediğimi de belirtmeliyim. Parti bayrağının Kurt olması daha henüz fikir düzeyinde iken Devlet, Millet ve Vatan kavramlarını simgeleyecek üç Hilal önerisini o partiye gönül veren arkadaşlarıma ilk defa söyleyen ve bu günkü üç hilalin ilk teklif edeni akıllara düşüren kişi olduğumu da da söyleyebilirim. Ve o sıralarda büyük tartışmalar ile Bozkurt hayali kuranların efsanesinin sanal simgesi Kurt sembolü karşına gerçek tarihi değerleri taşıyan bu simgenin kazanmasının belki de pek az ve zaman, zaman kısa süreli onların arasında görünmüş ileri görüşleri ile zamanı önceden yaşanmadan hissikablelvuku (olayları olmadan hissetme duyusu)  denilen olayları sahiden de olmadan gözlemleyen ya da hisseden bir kişiyim.

Bunu böbürlenmek amaçlı söylediğim sanılmasın. Emin olun kendi gözümde kendisi hiç olan sadece yalnız Allah'a bana doğru olanı göstermesi için dua eden ve sadece Allah'a sığınarak düşünen sıradan olarak yaşamış ve hala sıradan bir kişiyim.

 

Luther"e göre Türkler, şeytanın soyundan, hatta Yecüc Mecüc, Deccal Türklerin arasından çıkacak

Hz Nuh'un çocuklarından Şem'in, ya da diğer bir değişle Sam'ın soyundan gelen demektir. Sami de Sam'a aid / onun soyundan demektir.. Sami ırktan kasdedilen de budur.. Bilindiği gibi Hz. Nuh'un 3 oğlundan söz edilir. Bunlar Ham, Sam ve Yafes'tir.. Ham, Hami ırkın; ki, Araplar bu grubdan kabul edilir. Sam, Sami ırkın atasıdır. Yafes ise Hind Avrupa ırklarının ve Türklerin atası kabul edilir.

İbrani ise Şemi'nin, ya da Sam'ın torununun çocuğu olan İber'ın soyundan olanlara verilen addır.

 

Lüther'in ve bazı farklı kavimlerden kişilerin, Türkleri Yecüç Mecüç olarak tarif ettikleri ve tanımladıkları bunun bu günde aslında gizli hedeflerinden biri de Türkler olan son ABD Başkanı Bush ve neocon’lar başkanlığında başlatılan günümüz haçlı seferi girişiminin sahiplerinin bazen ağızlarından kaçırdıkları cümlelerden hala böyle düşündükleri bilinmektedir.  Irakta Afganistan da katliamlar yaparken askerlerinin vicdan azabı duymamaları için Müslümanların Yecüç Mecüc olduğuna inanmalarını sağladıklarını da bilmekteyiz.

Ama bu tanımlamaya kimin daha yakın olduğunu da TC. Devleti sayesinde amaçlarına ulaşamayan bu zihniyetin tüm güç, haşmet ve korkunç silahlarına üstelik iki milyon civarı insanı sebepsiz ve gereksiz katletmelerine rağmen amaçlarına ulaşamayanların ön gördükleri savaşın daha başlangıcında Irak muharebesini bile kazanamadıklarını görmekteyiz.

Şu halde Yecüç ve Mecüç, bildiğimiz insan türlerinin de zaman zaman benzeştikleri ama insan değil insansı bir takım mahluklar olduğu dini kaynaklardaki bilgilerden anlaşılmakta ve bu kaynakların bilgileri de akla daha yakın görülmektedir. Bakın Kuranda Kehf suresinde konu nasıl geçiyor.

 

93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.

 

94. Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cuc ve Me'cuc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?

 

95. Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım."

 

96. "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.

 

97. Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.

 

98. Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vadi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vadi haktır, dedi.

 

Yanılmıyorsam başka ayetlerden birinde buna bir de katran döküldüğü de geçmektedir. Ama bu kadarı dahi sadece iki dağ arsındaki bir yerden çıktıkları anlaşılmakta ve buda ya yerin altından çıktıkları ya paralel bir boyut yada başka bir mekandan geçmelerini sağlayan o alanın bir Tür yıldız kapısı (Star gate) olduğu ve bu geçişin önlendiği intibaı bırakmaktadır.

Bakın Enbiya suresinde

96. Nihayet Ye'cuc ve Me'cuc (sedleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;

diyor, Setlerin açılması Çin setti iddialarını tekzip etmektedir çünkü bu settin iki tarafında geçişler asla tam olarak kapanmamıştır. Türklerin Yecüç Mecüç  olduğu  saçmalığını da tekzip etmektedir çünkü Türklerin savaşları ve akınlarının insanların kökünü kesmeye matuf bir hareket olduğunu kimse söyleyemez. Üstelik Hadisi şeriflerde bunların insanların güç yetiremeyeceği bir çokluk da olacakları ve insanlara ırk din gibi ayırım yapmadan saldıracağı ve ancak Allahın bir örümcek türü olan deve örümceklerini çıkararak bunları bir tür sokarak yada ısırarak bir tür hastalanıp toplu ölümlerine neden olarak imha edeceği, leşlerinden tüm vahşi hayvanların uzun süre doyacağı ve bunların yeryüzünden kalkacağı anlaşılmaktadır.

Değişen milliyetçilik kavramı, din ahlak'ın gelecekteki rolü

Bu kıyametin yakın da kopacağını gösteren alametlerinden birisi olmakla birlikte kıyametin bu olay ile kopmayacağı da anlaşılmaktadır.

Bu durumda henüz neocon’ların Tanrıyı kıyamete zorlama projesi olarak bilinen projenin akim kalmaya mahkum olduğu ve henüz kıyamet öncesi olması beklenenlerden henüz çoğunun gerçekleşmediğini söylemek İslami kaynaklar açısından doğru olur. Birde doğrudan ayet ve hadise dayanmayan bilgilerde  geçen Radyo, Televizyon, atsız arabalar gibi gerçekleşen pek çok şeylerin hikayelerinin gerçekleşmesi bu gibi bazı nakillerden ahir zamanda Müslümanlar ile Hıristiyanların birleşeceği rivayetlerinin ise günümüzde oldukça dikkat çekici gelişmeleri işaret etmiş olabileceğini düşündürmektedir. Yukarıda tarif ettiğim hak ve batıl milletleride dönüşmeye başlaması muhtemel pek çok gelişmeyi bende herkes gibi gayet ilginç bulmak da ve ilgiyle izlemekteyim.

Saygı ve Selamlarımla

A.D.Şimşek

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.