BODRUM’UN ORTAYERİ SİDİKLİ
Türkiye denince akla gelen birkaç yerden biri de Bodrum. Nasıl oldu da Bodrum bu kadar tanınır oldu?
Halikarnas Balıkçısı geliyor aklıma. Yaşarken kıymetini bilmediğimiz Cevat Şakir Kabaağaçlı Bodrum’u dünyaya tanıtan ilk isimdi. Böyle bir adamın Bodrum’da Müzesi bile yok. Yaşadığı evi bar yapmışlar.
Kitaplarını incelediğiniz zaman Halikarnas Balıkçısı’nın Akdeniz’e aşık olduğunu görürsünüz. Anadolu’nun ve özellikle Akdeniz kıyılarının tarihini anlata anlata bitiremez. Bodrum ve çevresi hakkında yaptığı araştırmaları, İngilizce olarak da dünyaya duyurmuştur. Kimsenin çivi çakmadığı yıllarda Bodrum’a ağaçlar, çiçekler dikmiştir.
O yılların Bodrum’u sürgün yeri. Balıkçı’yı, bir öyküsü nedeniyle Bodrum’a sürgün etmişler. 60’lı, 70’li yıllarda Bodrum’da turizm diye bir şey yok.
Bodrum halkı fakir… İnsanlar balıkçılıkla, sünger avcılığı ile geçiniyor. Akdeniz, o zamanlar kirli değil. Mavi ışıklı deniz, balık kaynıyor. Tertemiz balıklar. Petrol atığına bulaşmamış balık türleri. Bodrum halkı bunlarla besleniyor. Doğa bereketli. Eski Bodrum’da tarım da var. İnsanlar aç kalmıyor. İnsanlar aç değil ama ikinci bir gömlekleri yok.
Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı böyle bir Bodrum’a gönderiyorlar işte. Bodrum’dan dışarı çıkması yasak.
Eskiden olduğu gibi, Bodrum şimdi de sürgün yeri. Memurlar, öğretmenler, dar gelirliler için Bodrum’da yaşamak zor. Her şey pahalı burada… Lokantalarına girip bir çorba içmeye cesaret edemezsin.
Bodrum’a ayak bastığım ilk gün, deniz kıyısında bir çay içeyim dedim. Bir bardak çay 3 lira. Bu kadar da olmaz dedim içimden. Memlekette 3 liraya öğleleri karnımı doyuruyordum. Yarım ekmek arası tavuk döner, bir de ayran alıyordum. Yuh olsun dedim böyle Bodrum’a. Daha sonraları çayın 1 liraya olduğu yerleri de öğrendim. Oralarda da oturmaya yer olmuyor.
Kısaca Bodrum şimdi de sürgün yeri. Eskiden ceza alanları, yoksul halkın arasına sürgüne gönderirlermiş. Şimdi memursanız, suçsuz da olsanız zengin bir çevreye sürgün gidiyorsunuz. Yoksul yoksulun halinden anlar. Ama zenginler öyle değildir. Zenginler insandan uzak durur. Yoksullardan korkarlar, onlara potansiyel hırsız gözüyle bakarlar.
Bugüne kadar birçok tatil yerine gittim. Bodrum’a gitmemekte inat ediyordum. TV’lerde sosyetenin hep Bodrum’da olduğu söylenir. Sosyeteden uzak durmak lazım diyordum. Ben memurum, onların yaşadığı yerler pahalı olur.
Her neyse, günlerden bir gün yolum Bodrum’a düştü. Bir ev bulup yerleştim. Herkesin bağı bahçesi değerlenmiş. 70’li, 80’li yıllarda dağ olan topraklar yerleşim yeri olmuş. Zeytinlikler kesilmiş. Mandalina ağaçlarına kadar, tarım adına ne varsa talan etmişler. Yol kenarlarında kalan zeytin ağaçlarının hallerini görseniz ağlarsınız. O ağaçlar yaz kış ağlıyor. Gözyaşları, sahipsiz zeytin taneleri olarak yerlere dökülüyor. Yalnız zeytinlikleri değil, ağaç olarak ne varsa kesmiş, tarlara evler yapmışlar. Bir zamanlar süngercilikle geçinen Bodrumlu zengin olmuş. Kötü bir evi olan adama, 40-50 tane daire vermişler. Bazı Bodrumlular dedelerden kalan toprakları değerlendirememiş. Biraz oğlana, biraz kıza derken elde ne varsa tüketmiş. Ya da parayı, bilmediği işlerde batırmış. Onların çocukları, kendi tarlalarına yapılan otellerde işçi olmuş.
Dedelerden kalan bağı, bahçeyi değerlendiremeyen Bodrumlunun halini bir tarafa bırakalım. Devlet Bodrum’a ne yapıyor ona bakalım.
Yerel yönetimlerin amacı bölgelerini kalkındırmaktır. Ülkemizin en çok turist çeken yörelerinden biri de Bodrum. Belki de en başta geleni…
Bodrum’a gittiğinizde hemen görürsünüz. Bodrum yağmalanmış bir yerdir. Güzel midir peki bu ilçe? Dağlarında orman yoktur. Her taraf bildiğiniz dağ tepe. Bodrum’un güzel olan yanı denizidir, iklimdir. Bu da Allah vergisidir.
Bizler, Allah vergisi bu güzelliği yağmalamaya devam ediyoruz. Bodrum’da insan eliyle güzel hale getirilmiş bir şey yok. Bir güzellik varsa insana rağmen güzel.
Bodrum gazetelerinde okuduğuma göre, denize atık suları döküyorlarmış. Pahalı olduğu için Bodrum’a yeterli arıtma tesisi yapılamıyormuş. Bodrum’da su bile yok. Musluklardan akan suyu içemezsiniz. Yağmuru bol bir bölgede insanlar içme suyunu parayla alıyor.
Batı medeniyeti denizleri kirletti, atmosferi deldi. Bırakın Bodrum’u, yakın gelecekte tüm dünyada güzel diyebileceğimiz bir yer kalmayacak. Yine de bizler uğraşmalıyız. Elimizde kalan güzellikleri korumalı, onları ranta dönüştürmeye çalışan iş adamlarına ve politikacılara karşı mücadele vermeliyiz.
Bodrum sokaklarında dolaşan turistleri görünce düşünüyorum. Ne var ya şu Bodrum’da diyorum? Niye geliyorlar ki buraya? Gerçekten de ne var Bodrum’da? Eski Bodrum’un olduğu yerleri dolaştınız mı? Daracık ara sokaklar vardır. Türkiye’nin birçok ilinde, ilçesinde vardır böyle sokaklardan… Daracık ara sokaklarda taştan evler. Hepsi birbirinin içine geçmiş. Hiç iç açıcı değildir. Ama ilginçtir. Bakıp düşünürsünüz. Şu ev kim bilir ne zaman yapılmıştır. O eski uygarlıklar zamanından mı kaldı acaba? Yok tabi öyle bir şey… İsa’dan önceye ait fazla bir şey bulamazsınız. Sokaklar sadece ilginç gelir. Gel şu eve otur, yaşa desen hayır derim. Akdeniz güneşinin altındayız ama evler ışık almıyor. Hepsi birbirinin önünü tıkıyor. Burası eski Bodrum. Burayı geçelim.
Yeni Bodrum’un güzel olan tek tarafı, evlerin aralıklı ve iki katlı yapılmış olmasıdır. Bodrum’da çok katlı eve izin vermiyorlar. Bunu duyunca nihayet doğru bir şey yapılmış dedim.
İlk kez Bodrum’a gittiğinizde, adına, şanına uygun olarak, her tarafı tarih kokan, pırıl pırıl bir ilçe bekliyorsunuz. Bodrum, öyle değil işte. Konacık, yeni yerleşim bölgesiymiş, tozdan topraktan geçilmiyor. Yol kenarındaki binaların ön yüzeyine bakım yapmışlar, arka yüzeyleri dökülüyor. Şehir merkezi sidik kokuyor. Bodrum’un merkezindeki dolmuş durağına giderseniz sizi ağır bir sidik kokusu karşılar.
Bodrum Belediye Başkanı’ın adı Mehmet Kocadon’muş. Kocadon, Bodrum’un zengin ailelerindenmiş. Zenginlik de nasıl oluyorsa? Bodrum’da ticaret mi yapılmış? Bodrum’da büyük üreticiler, esnaflar mı yetişmiş. Hayır. Devletin toprağı, bol keseneden birilerinin üstüne yazılmış. Bazı aileler zengin olmuş.
Kocadon’un ailesi nasıl zengin olmuş bilmiyorum. Sayın Kocadon’un eskiden CHP’li olduğu söyleniyor. Şimdilerde DP’den belediye başkanı seçilmiş. Seçilirken de Bodrum esnafına şu vaatte bulunmuş:
“Bodrum’u 12 ay turizm bölgesi yapacağım.”
Ne yaptıklarını söyleyeyim ben size: Her yeri otopark yapmışlar. Arabanı hangi yol kenarına çekersen çek, biri elinde makbuzla yanınıza geliyor. Onun dışında bir şey görmedim. Bir de esnafın ne kadar uyanık olduğuna tanık oldum. Türkiye’nin en pahalı simidi Bodrum’da satılıyor. Gerisini siz düşünün artık. Böyle bir ilçede memur nasıl yaşasın.
Gelelim nasıl bir Bodrum görmek istediğime… Bodrum, İsa’dan önceki yüz yıllarda önemli bir merkezmiş. Bodrum’u görmek için gelenler de bunun için geliyor. Deniz güneş, tamam… Tamam da siz belediye olarak Bodrum’a ne yapıyorsunuz?
O sidik kokulu oto gar var ya… Oraya her gün onlarca, yaz zamanı binlerce turist girip çıkıyor. Böyle mi Bodrum’u yılın 12 ayında ziyaret edilecek bir yer haline getireceksiniz?
Bodrum Belediyesi gerçekten çalışmıyor.
Bir belediye başkanı, Bodrum’un yerlisi, tanınmış, zengin bir aileden diye seçilirse elbette çalışmaz. Bodrum’u Bodrum yapabilmek için Cevat Şakir Kabaağaçlı gibi olmak gerekir. Nasıl bir uygarlığın üstünde oturduğunu bileceksin.
Bodrum belediye başkanı zenginmiş… Bunun Bodrumluya ne yararı var? Cevat Şakir Kabaağaçlı zengin değildi ama Bodrum’a belediye başkanlarından daha çok hizmeti oldu.
Bodrum Belediyesi, hazineyi bir tarafa bırakmış, sinekten yağ çıkarmakla meşgul. Yol kenarları bile otoparkçılara kiralanmış. Hazırı tüketmeye, hazırdan kazanmaya o kadar alışılmış ki, çok katlı bir otopark yapmak yerine, boş olan her yerden para kazanmamın yolları aranıyor.
Bu sahipsizlik karşısında üzülmemek elde değil. Bodrum’u içerden tanıyınca şöyle bir kaygıya kapılıyorsunuz: Bu turistler bir gün tamamen çekip gidebilir. Niye gitmesinler ki? Bir gün turistlerin akılları başlarına gelecek, ne var ki Bodrum’da diyecekler. Kumsa, denizse dünyanın birçok yerinde var.
O zaman, o pahalı simidi kime satacaklar acaba?
Bodrum’un ihtiyacı, çağdaş bir belediyecilik anlayışıdır. Bodrum’a zengin değil, bilgili, kültürlü, çalışkan bir belediye başkanı gerekmektedir. Belediye başkanları önce belediyeciliği bilecek. Türk kültürünü, eski çağ kültürlerini tanıyacak.
Turist, 12 ay boyunca Bodrum’a gelir mi? Gelirse ne için gelir? Bunu araştırmak gerekiyor.
Araştırmaya da gerek yok. Turist 12 ay Bodrum’a niye gelir ben söyleyeyim size: Turist, Bodrum’a geldiği zaman özgün bir yere geldiğini görecek. Deniz ve güneş özgünlük değildir. Deniz ve güneş her yerde var. Turistti, 12 ay Bodrum’a, Bodrum’un tarihi bağlayabilir ancak. Türk kültürü bu bağın içindedir. Bakıyorsunuz Bodrum’daki işyerlerinin adı dahi İngilizce. Adam İngilizceden bıkmış. Yeni bir ses duymak istiyor. Biz iş yerlerimizin adını İngilizce koyuyoruz. Turizm adına ne kadar cehalet varsa yapmış durumdayız.
Bu gün Bodrum’da, tarih anlamında gezilecek bir şey yok. Birkaç tane müze var yalnızca. Bodrum’un 7 bin yıllık tarihi Bodrum da hissedilmiyor. Bunu hissettirmek lazım…
Bodrum’a yüz kilo metre kala yollarda anıtlar olmalı. Her taraf bu topraklarda yaşamış ünlü isimlerin heykelleriyle süslenmeli. Bodrum’a yeni bir Mavssolos anıtı yapmak zor mu? Bu anıt, Bodrum’un her yerinden görülmeli. Denizlerden görülmeli. Gökyüzünden görülmeli. Geceleri ışıklar içinde olmalı. Mavssolos, anıtı ziyarete gelenleri atının üzerinde görkemli duruşu ile karşılamalı.
Mavssolos Anıtı’nın dünyanın 7. Harikası olduğu söyleniyor. Mozele Müzesi’ne gittiğinizde yıkılmış bir harabe görüyorsunuz. Birkaç kırık heykel hepsi bu… Gerisi ören yeri…
Neden dünyanın 7. Harikasının bir kopyasını biz yapmayalım? Bundan daha iyi Bodrum’a ne yakışır? Anıt, aynı zamanda kültür merkezi olarak kullanılabilir. Burada Ege kültürlerini tanıtan bölümler olur. Baleden, halk oyunlarına kadar bir sürü oyun, tiyatro sergilenebilir. Konserler düzenlenebilir. Bodrum’un her yerinde, Bodrum’un 7 bin yıllık tarihe yakışır heykeller, duvar tabletleri olmalıdır.
Bunlar tabi ki hayal. Bodrum’u Bodrum yapabilmek için paradan önce kültür gerekiyor. Ülkenin mimarlarını, heykeltıraşlarını, ressamlarını, düşünen insanlarını bir araya toplayıp fikir alışverişinde bulunacak bir belediye başkanına ihtiyaç var.
Derler ki, Mavssolos’un Anıt Mezarı’nı, anıta verecek para kalmayınca, işçiler, para almadan tamamlamıştır. İsa’dan önce kaç yüz yıl önce olmuş bu olay. Onca imkânsızlıklar içinde bu kadar güzel anıtlar yapılabiliyorsa bu gün neden yapılmasın?
Türk kültürü adına Bodrum’da ne var? Varolan tek şey camiler ve mezarlıklar. Bazı mezarlıklar Osmanlı dönemine ait. Eski uygarlıklara ait mezarlar nerededir dersiniz? Camilere gelince, çoğu Cumhuriyetten sonra yapılmış. Diyeceğim bir mührümüz yok.
Türkler, eski çağın Halikarnas’ını, bu günün Bodrum’unu görkemli anıtlarla, yollarla, köprülerle, ormanlarla güzelleştirmiyor. Toprağıyla, deniziyle satıyor savuyor, yağmalıyor.
Halikarnas Balıkçısı’na bile bir müze yapamayan bizlerin, bu toprakların eski uygarlıklarına sahip çıkabilmemiz gerçekten zor görünüyor. Anadolu bir baştan bir başa anıtlarla dolu... Buna rağmen arkeologlarına iş veremeyen bir ülkeyiz. Yine de umutlu olmak istiyorum. Ama nasıl?
Bir vatandaş internete şöyle yazmış:
Bodrum Cumhuriyet Cad. (Barlar Sokağı) üzerinde bulunan Sultanahmet Köftecisi, Cevat Sakir'in (Halikarnas Balıkçısı) evinde bulunuyor...
Bodrum'u Bodrum yapan, mavi turun babası, Halikarnas Balıkçısının anıları köfte kokuları ve kömür dumanı içinde yatıyor...
Ruhun şad olsun Cevat Sakir!
Durum budur. Bodrum’un orta yeri sidik kokarken nasıl umutlu olunur?
Her tarafı anıtlarla, müzelerle çevrili bir Bodrum daha uzun yıllar hayallerimizde yaşayacak.
Şu anda Bodrum’da güzel olan tek şey denizdir. O da ölmek üzere...
Deniz olmadığında Bodrum’da olmaz.
Böyle giderse elimizde ortası sidik kokan bir Bodrum bile kalmayacak.
Bu yazıyı, sayın Bodrum Belediye Başkanı Mustafa Kocadon ile Turizmden sorumlu devlet görevlilerine ithaf ediyorum.
Saygılarımla!
Yazan: İsmail Cengiz Cengizhan
ismailcengizcengizhan@gmail.com
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.