[KomploTeorileri] YAHUDİLER KOMÜNİZMİ KURDU

YAHUDİLER KOMÜNİZMİ KURDU

 

Eşit yurttaşlar, kardeşler, müminler, karılar, kocalar, köleler ve efendiler ne kadar eşittirler? Eşitlik bir yasa mı, yoksa ideal midir? Eşitlik, insanların "gelecekleri ya da ütopyaları" üzerine fikir geliştirirken tartışmadan, konuşmadan geçemedikleri tek kavramdır. Eşitsizlik hali, ayni insanları isyana ve reddetmeye sevk eden, hemen ortadan kaldırılması gereken bir haldir. Bu anlamda eşitlik; dinamik duygularımızı ateşleyen nadir arzularımızdandır. Bir sekliyle halkın geniş kısmında sempati toplayabilen ideolojilerin, gelecek tasavvurlarını "eşitlik" kavramı üzerinden kurduklarını biliyoruz. Hemen hemen bütün dinlerde ve sosyal-siyasal önerilerde, "eşit olmak", vaat edilen ya da lütfedilen bir yasam halidir.

 

Eşitliğin, fiziksel özelliklerimizden dolayı imkânsız bir yasa olabileceğini biyologlar kanıtladılar. Elbette ki bu kanıt, bizlerin sosyal/siyasal idraklerimizde dikkate alabileceğimiz bilimsel bir kanıt değildi. Dinlerin, ütopyaların ve ideolojilerin, eşitliğin biyolojik ya da matematiksel sağlamalarına ihtiyacı yoktur. Eşitlik kuramı geniş kitleleri ikna edebilecek tek metafordur. Peki, bu ikna gücü yüksek eşitlik neydi? Kim karar verebilirdi ne olduğuna?

 

"Eşitlik sorunu", beşer tabiatı hakkındaki tasavvurlarımıza değindir. Bu itibarla felsefi ve dini soruna bağlanır. Ama aynı zamanda "adil toplum" hakkında beklediğimiz modele de değgindir. Bu itibarla sosyo-politik boyuta da sahiptir." (1)

Adil Toplum Tasavvuru ve Eşitlik:

Eşitliği bir yasa olarak kabul edelim, bu yasayı, dinler, hukuklar, güçler(devlet), siyaset ya da vicdanlarımız mı belirlemelidir?

Eşitsizlik, dünya tarihinde neredeyse her devirde yaşanmıştır. Eşitsiz yaşatılmanın ise en nihayetinde, isyanlar vukuu bulmuştur. Bu isyanlara karşılık olarak; katliam, sürgünler ve türlü cezalandırmalar gibi cevaplar verilmiştir. Kimi zaman eşitsizlikle mücadele edilip ona karşı zaferler kazanılmış, başka bir eşitsizlik halleri için hep savaşılmıştır.

Peki, hiç eşit olmuş muyuz, eşit gibi anlatılmış mıyız? İlk toplumsal yasam metinlerinde, ya da dini metinlerde eşit insanlar olarak anılmış mıyız?

Adil toplum idealleri kurulurken, toplumda ister istemez bilindiği gibi yatay ve dikey sınıflandırmalara başvurulmuştur.  Eski Yunan toplumlarında, sınıfların kendi içlerindeki hukukunda adalet gözetilirken, sınıflar arası münasebetlerde adalet gözetilmez. Eski Yunan'da adil toplum kuramları, şehirli insan için yazılmış, şehrin dışındakiler ise ne adalete ne de hukuka dâhil edilmişlerdir. Örneğin Aristoteles, köleliği ussa muhalif görmemiş, bu kurumu meşrulaştırmıştır. Orta doğu ve İslam uygarlığının yaşandığı toplumlarda bu algılayış çok az bir değişimle halen hâkimdir.

 

Kur'an' da sosyal tabakalaşma doğruca Allah'ın emri değil midir?

"Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimlerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirine iş gördürmeleri için, kimini ötekine derece üstün kıldık." (Kur'an-ı Kerim, XLIII/32)

Demek ki adaletin sık sık konuşulduğu dini sohbetlerde, -efendin varsa ona itaat eyle, bunu zaten Allah da istiyor demek, adaleti gözetmektir, belki de?

İslam, Arabistan'da yayılımı sürecinde kentsel kitleyi yüceltip kırsal hayat sürenleri ve göçebeleri aşağılamıştır. Hz. Muhammed'in cümlelerini hatırlayalım:

"Bedeviler kâfirlik ve münafıklıkta (şehirlilerden) beterdirler. Allah'ın peygamberine gönderdiği hükümleri bilmemeye ve tanımamaya daha layıktırlar. Bedevilerin öyleleri vardır ki; harcettiğini ziyan sayarlar. Başınıza belaların gelmesini beklerler, bela onların başına gelsin!" (IX.98-99)

 

Görüldüğü gibi İslam ve onun Peygamberi, bedeviler ve şehirli Müslümanlar arasında her hangi bir eşitlik duygusu hissetmiyor. Allah'ın göndermiş olduğu yasaları bilmeyi bile, göçebelere çok görüyorlar. Demek ki hepimiz, eşit bilgiye vakıf değiliz ve baştan eşit değilmişiz. Bedeviler ve göçebeler, çoğu zaman İslam için tali unsur, sadece savaşçı kabileler olarak görüldüler. Fakat biliyoruz ki; göçebeler, İslam'ın yayılmasında vazgeçilmez kitleler olmuşlardı. Bedeviler ve diğer göçebe unsurlar, bu din yayılırken silah gibi kullanılmışlardı.

  

Hıristiyanlıkta Zenginler:

Hıristiyanlıkta da İslam'ın sınıflar arası kurduğu eşitsizlik aynen geçerliydi. Bu dinde de Allah'ın sıfatlarından biri, aynen İslam'daki gibi "zengin" idi. Allah fakir olacak değildi… Yoksulluğu yüceltmiş görünen kilisenin bazı mısraları, aslında sınıflar arası eşitsizliğin ne kadar derin çizgilerle çizildiğini bir daha anlatacaktır:

"Zengin adam şatosunda

Fakir adam kulübesinde

Tanrı onları yüksek ve alçak yaptı

Ve durumlarını tertipledi

 

Gelecek ve adalet tasavvurlarına dayanan dinler, sınıflar ve insanlar arasındaki ayrımcılığı görüldüğü gibi meşrulaştırmaktadır.

Eşitliği idealize eden, gelecekteki eşitlik yasasını vadeden ideolojiler ve düşünceler, dini bağnazlıkların yoğun yaşandığı coğrafyalarda, vücut bulmuş, yaratılmışlardır. (...)

 

Mutlak eşitlik idealizasyonu diye de tanıtabileceğimiz Komünistik öğreti, ilkin nasıl bir toplumda ve zamanda kuramlaştırıldı?

 

Komünistik öğretiler :

Komünistik öğretiler, Hıristiyanlığın ortaya çıkışından yaklaşık on asır evvel, taslak modelleriyle gün yüzüne çıkmıştı. Bu model Ayrıntılarıyla Ahd-ı Atik'te belirtilmiştir.

Yahudi kavmi; tarihe acımasız, barbar ve fatih bir kavim olarak girdi. Gezgin Yahudiler, çalışkan halkların emeği ile zenginleşmiş, işlenmiş ve müreffeh kılınmış bir ülkeyi fethettiler. Bu gezgin kavim, ülkenin yerli halkını imha edip, bütün ülkeyi ele geçirdi.

Bu fethin ardından, ele geçirilen zenginlik ve verimli topraklar, Yahudi klanlar arasında tam eşitlik yasasına göre paylaştırıldı.  Çünkü, o vakit İsrail'de asalet, teokrasi veya seçkinler.. gibi yapılanmalar yoktu.

Elde edilen, topraklardan, her Yahudi klan, onu oluşturan ailelerin mülkü haline gelen eşit hisseler aldı.

Bu kavim, fethettikleri bu ülkeye tamamıyla yerleştikten sonra, "müşterek mülkiyet" kavramını ayrıntılandırdı. Bilindiği gibi bu kavramı zamanla biçimsel ve içerik olarak değiştirdiler. Ancak, müşterek mülkiyet kavramını ilk kuran ve yaşatan kavim olarak dünya tarihine geçtiler.

Elde ettikleri zenginliğin taksiminde, adil/tam eşitlikçi davranan bu kavim, bu zenginliğin içerisinde zamanla seçkin bir kitlenin doğusunu engelleyemedi. Ve onları çok seven Tanrı, bu seçkinlerin şımarıklığından ötürü bütün kavmi ağır cezalandırdı.

 

Gasp ve İmha:

Müşterek mülkiyet, kavramını yaratan Yahudiler bu kavramı geliştirecek zemini gasp ve imha ile hazırlayabilmişlerdi. Bu suçlar işlenirken eşitlik yasası düşünülmüş müdür?

 

Eşitliğin, dini anlamda ne kadar doğrucul sağlamaları var, örneklendirdik. Adil toplum olma ülküsünün ilk senetleri hangi aidiyet kaygısı/gen bencilliği ile yazılmış ise, bu günde tasarlanan birçok anlamsız/hukuksuz senetler o kaygıyla yazılıyor, o kaygıyla imzalanıyor. Bu gün; dini söylemi oldukça yoğun iktidarların, kimler için adalet lütfettiklerini öğreniyoruz. Zaten kimleri kalkındırdıklarını asla gizlemediler. Bütün dünya tarihi, adaletsizliklerin zaferleriyle doludur.

                                   

1)    C.Costriadis, Nuture et valeur de I'egalitè, in L'exigence dègalitè

2)    L.Dumont, Homo aequalis. Genèse et epanoviuissment de idèologie economique

 

Lena Umay

Odatv.com

 

NOT: Lena Umay'ın yazısının müziğini yukarıdaki video bölümünden dinleyebilirsiniz
http://www.odatv.com/Siyaset/yahudiler_komunizmi_kurdu-17990.html

 



Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.