Değerli Arkadaşlar,
Bir süredir Yahudiler ve Siyonizm üzerine yazılar yazılmaktadır. Bu yazıları yazanların çoğu yaşamlarında Musevi veya Yahudilerle tanışmadığı gibi İsrail'de de bulunmamıştır. Ben Müslümanım ve bir Türküm. Bunu ön yargıyla okumamanız ve yazan kişinin kültürel kimliğini bilmeniz için belirtiyorum.
5 yıl öncesine kadar bende Yahudileri ve Musevileri homojen (tek yapılı) bir toplum olarak bildim ve İsrail'i gördüğümde bunun böyle olmadığını anladım. Nasıl ki, bizim toplumumuzda Kuran-ı kerim (Furkan) işlevini kaybetmiş ve siyasetin-ticaretin-çıkarcılığın-Allah'la pazarlığın esiri edilmişse, İsrail'de de durum farklı değildir. 1400 yılda 40 fırkaya ayırdığımız İslam gibi Musevilik dini de 100 fırkaya ayrılmıştır. İllere göre, hatta köylere göre farklı yaşam biçimleri ve inanış türleri gelişmiştir. İsrail'de de Türkiye'de olduğu gibi Tel Aviv ve Kudüs sokaklarında gezen sıradan Musevi insanlar bizdeki insanlardan farklı değil. Yurt dışından özellikle son dönem Rusya'dan (daha doğrusu önceki SSCB) göçle gelen 1 milyona yakın insan var. ABD ve AB ülkelerinden yaşlılık ve emeklilik günlerini geçirmeye gelen, bölgenin egsotizmine kapılanlar var ve sayıları küçümsenemeyecek kadar (yaklaşık 500 000), Habeşistan'dan gelen Saba Melikesi Belkıs nedeniyle dinsel ve tarihi bağ kurulan bir o kadar insan daha var. Suriye ve Golan tepelerinin işgali sonrası vatandaşlığa aldıkları Velid Canbolat'ın Dürzi topluluğu var. Özellikle, polis teşkilatında kendilerine iş verilmiş ve ticaretle de uğraşıyorlar. Bir de özellikle Hayfa taraflarında yoğunlaşan Karaim kökünden (Hazar Türkleri-aslen Judaist) insanlar var. Bu insanların çoğu bırakın Tevrat'ı İbranice'yi bile doğru dürüst konuşamıyor ve kurslara gidiyorlar. Genelde insnlar İngilizceyle anlaşıyor. Nüfus toplamda 6,5-7 milyon kadar. Sizin bahsettiğiniz Torah ve Haham sözlerine bağlı Ortodoks Musevi kitle bu nüfusun içinde 1 milyon kadar bile değil. 1 milyon kadar Arap, ki buna Betlehem bölgesinde yoğunlaşan Hristiyan Araplar da dahil İsrail Vatandaşıdır. Bunun dışında işgal altındaki Filistin toprakları dahil 6 milyon kadar Filistinliyle iç içe yaşamaktalar. Duvarların saçma olduğu artık toplumun genelinde anlaşıldı ve kabul gördü. Özetle İsrail'in iç toplumsal yapısı oldukça heterojendir, dinamikleri de sanıldığından çok zayıftır. Sorun sıradan Yahudi ve Musevilerde değil, yönetimi elde tutan elitlerdir. Bu Filistin tarafı için de aynen geçerlidir.
Siyonizm meselesine gelince hangi Siyonizm? Jabotinsky den Teodor Hertzl'e pek çok farklı biçimi vardır. Aynı, Nihal Atsız, Mehmet Akif, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Yusuf Akçora, Prens Sebahattin, Kırımlı İsmail Gaspıralı...vb. Türkçülükleri örneklerinde olduğu gibi, Siyonizmin de pek çok türü imal edilmiş durumdadır. Militer olan görüşler olduğu gibi, müspet olan saf milliyetçilik hareketleri de vardır. Sosyal dayanışma, diğer milletlerle bilimde, sporda, sanatta yarışma müsbet bir milliyetçilik anlayışıdır. Musevi ve Yahudilerin sıradan karşılaşabileceğiniz insanlarında hal ve hareket bu şekildedir. Bu tür bir milliyetçilik (Siyonizm) hareketini aşağılamak gereksizdir. Özellikle, Türkiye'de yaşayan Musevi vatandaşların gönlünü incitebilecek, onları ötekileştirecek bir faaliyetin anlamsızlığı ve ahlaksızlığına sanırım sizler de katılırsınız. Türkiye'de yaşayan Musevilerin pek çoğu Kosher mutfak gibi günlük sıradan uygulamalara bile yabancılaşmışlardır. Bunun örneklerini hem İsrail'de hem İstanbul'da gözlemledim.
Son olarak uluslararası yapılanmalar ve bunların propogandalarından söz etmek gerekir. Çünkü, aslında tüm dünya coğrafyasında İsrail ve Museviler ve Yahudiler'le ilgili görüşler o merkezlerden yönetilmektedir. Bildiğiniz gibi ABD'de iki temel siyasi lobi hareketi vardır. Pasifik grubu ve Neo-Con grubu. Pasifik grubu şu anda OBAMA'yı Başkanlığa getirmiş durumdadır. Bunlar Wall Street adamları, finans merkezlerinin George Soros (Macar Asıllı Yahudi) gibi devleridir. Durağan ve düşük seviyeli savaşlardan, serbest piyasadan, küçülmüş kent devlet yapılarından yanalar. Türkiye'de oynanan oyunun alt yapısı da budur- Kamu Yönetim Reform Yasa Tasarısını hatırlayınız. Kapitalin gücüyle dünyaya şekil vermek ve borsa hareketleriyle servetlerini artırmak peşindeler. Neo-Con'larsa Dick Cheney, Halliburton Şirketi, George Bush gibi Evangelicanlardır. Petrol, silah ve enerji sektöründen beslenirler. Yüksek seviyeli bölgesel savaşlar, işgaller ve askeri projelerden para ve güç kazanırlar. Geçtiğimiz dönemde seçimleri kaybettiler. Ancak, bu bir ABD derin devleti aldatmacasıdır. Bunu iki ayakla yürüyen bir devlet modeli olarak görünüz. Yönetim değişiklikleri hedefe yürüyen dev sermayenin (ABD ve AB'deki kuklaları) adımlarını tek tek atması şeklinde algılayınız. Önce savaş, işgal ve kandan beslenme, sonra biraz durulma sağlayıp toplumların ve devletlerin biraz daha kan üretmesine fırsat verme şeklinde devam edip gitmektedir. ABD derin devleti aslen İsrail'i hedef gösterip, ana düşman olarak algılanmasını sağlayarak hedefine ilerlemektedir. İsrail yönetimi de dahil bu güce katkı sağlayan AB liderleri vardır-Angela Merkel ve Sarkozy gibi. Perdenin arkasında bir diğer gözden kaçırılan tehdit İngiltere derin devletidir. Sakin, gözden uzak, genelde ikinci planda görülen, Orta Doğu'da dini liderler ve cemaatler dahil pek çok çevrede gizli ve sinsi örgütlenmeye sahip İngiltere. Orta Doğu ve tüm ASYA kıtasında tarihi kökleri derinde ve güçlüdür. Bugünkü İsrail projesinin asıl mimarı onlardır. Lawrence'ın ölümü de bu olayla alakalıdır. Lawrence bile (Katolik Cizvit) bu güç tarafından oyuna getirilmiştir. Bu bölgede sorun olan sınırları çizen İngilteredir. Güç sahasını ABD'ye kaybediyor gözükse de en önemli-birincil tehdittir. Bizler İsrail şapkasından çıkarılacak tavşana odaklanmışken asıl operasyon merkezi başka şer odaklarıdır. İslam alemi sihirbazın eline bakmaktansa SIRRA bakmayı öğrenmelidir. Aksi takdirde bu coğrafyada yaşayan hiç bir dinin ve milletin mensubu emniyette olmayacaktır. Akan kan petrodolar olarak onların kasalarına girecektir.
Saygılar,
Vedat BULUT
Not: Grup üyelerinin kaynaklarım veya fikirlerim hakkında soruları olursa memnuniyetle cevaplarım. Yeter ki çözüm bulalım bu dertlere derman olalım
From: süleyman akdemir <sleymanakdemir@yahoo.com>
To: domino_etkisi@googlegroups.com
Sent: Sat, January 16, 2010 12:18:29 AM
Subject: Re: israil, Yahudi ve TEVRAT gerçeği(bir mektup var)
Sayın Ali Serdar,
Dikatinizi çekti mi?
Hazreti Musa, Hazreti Harun, Hazreti Davut hiç gündeme getirilmemiş.
Sebebi ise, onlar islam anlayışı içinde de vardır.
Acada geleneği ise ibranilere eski mısırdan geçmiştir. Bir çok araştırmacının hemfikir olduğu konu aslında meselenin iç yüzüdür.
1-Ya iletinizdeki gibi üstün ırk olduğunuza inanır ezoterik anlayışla epistemik felsefeler savunursunuz, filozof-kral-tanrı diye inanırsınız, "tanrılaşırsınız!"
1-Ya iletinizdeki gibi üstün ırk olduğunuza inanır ezoterik anlayışla epistemik felsefeler savunursunuz, filozof-kral-tanrı diye inanırsınız, "tanrılaşırsınız!"
2-Ya da yukarıda isimleri geçenler gibi Allah'ın kulu olur, "insanlaşırsınız."
1. fikri savunanlar sıkışınca "antisemitizm" diye yaygara ederler.
Ama biz sioniğiz demekten kaçınırlar.
1. guruptaki yahudiler sionik,
2. guruptaki yahudiler semitiktir. (Bu guruba Hitler tarafından katledilen Hazar Türkleri gibi samimi musevilerde dahilidir.)
From: ali serdar <alisrdr@yahoo.com>
To: domino_etkisi@googlegroups.com
Sent: Fri, January 15, 2010 9:23:46 PM
Subject: Re: israil, Yahudi ve TEVRAT gerçeği(bir mektup var)
To: domino_etkisi@googlegroups.com
Sent: Fri, January 15, 2010 9:23:46 PM
Subject: Re: israil, Yahudi ve TEVRAT gerçeği(bir mektup var)
--- On Thu, 1/14/10, Erkan Kohen <erkankohen@yahoo.com> wrote:
|
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.