İlk örnek nesilden günümüze geldiğimizde,İslam’ın yaşam tarzımıza ve hayatımızı yönlendirmeye ne kadar uzak olduğunu çok rahat görebiliyoruz.Allah Rasulü(sav),sahabesi arasında iken,vahiy gelir,ashabına okur,Asabıda bununla yani vahiyle amel ederdi.Ümmetin örnek nesli olan sahabe için ilk sırada her zaman dini Allaha halis kılma düşüncesini,yani vahye tabi bir İslam anlayışını gündemde tutmak vardı.Zamanla gelişen tarihi ve siyasi olaylar sonucunda,vahiyden uzaklaşmalar ve günün saltanat iktidarlarının da zorlamasıyle vahye tabilik değilde,kişisel görüşlere ittiba baş göstermeye başladı.Bu değişim genel olarak ve kapsamlı bir şekilde kavramları etkiledi,ashabın anladığı vahiy daha değişik anlaşılmaya ve yaşanmaya başladı.Bu uzun bir süreç ve ümmetin üzerinde sapmalara yol açan geniş bir yelpaze ile devam etti.
Bu yazıda naçizane; saptırılmış kavramlardan olan,hatta başında gelenlerden “Şefaat” kavramına değineceğiz.Konuyu çok uzatıp dağıtmak değil de,kısaca özüne ait Vahyi bilgileri ve Allahın “Muttakilere rehber..”(Bakara-2) olarak adlandırdığı,bir zikir olarak indirdiği(Enbiya-50) kitabında nasıl anlatılıyor buna bakacağız.Şefaatin tarifini yaparken,muteber kaynaklarda geçen şekliyle,yani Kurani bir tarifini yapacağız,şefaati saptıranların ve istediği gibi anlayanların nasıl anladığına değinmeyeceğiz.Çünkü anlatmak istediğimiz Hakk olan anlayış,hakkı anlatır iken yanlışlarında yazımızda yer almasını istemiyorum.
Şefaat; “Şef' kelimesinden türeyen şefâat ise, sözlükte, bir kimsenin bağışlanmasını istemek, başkası adına yardım istemek, dua etmek, rica etmek demektir. Şefâat, bir mü'minin günahlarının bağışlanması için Allah'a dua edip yalvarmaktır. Bir başka deyişle, bir kimsenin yardım etmek veya yardım dilemek gayesiyle, bir başka kişiye nisbet edilmesi, onunla birlikte anılmasıdır.Şöyle bir anlamıda vardır,iyiliğe veya kötülüğe aracı olmakta şefaat anlamlarının içine girmektedir.( (Nisa Suresi, 85)”(Ahmet Kalkan-Kavramlar ansiklopedisi).Kabul gören bir şefaat tarifi bu yöndedir.
Yani anlaşılacağı üzere şefaat birilerinin bir diğer şahsa Allahın katında yardımcı olmasıdır.Peki bu yardım nasıl olacak,Kimler birilerine yardımcı olabilecek?
Kur’an, şefaat olayının daha çok Ahiretteki durumunu anlatmaktadır. “Onun izni olmadan şefaat edecek kimdir?(2/255).
Şefaatin var olduğu ama kime izin verirse Allah onların yetkili olduğu gayet açıkça beyan edilmektedir.
Şefaat sahibi Allah’tır:
Onun izni olmadan şefaat edecek kimdir?Bu soruya kim nasıl cevap verebilirki?Benim yada benim tabi olduğum kişi diye kim diyebilir?Ya şu ayete ne diyelim:
“Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği,kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği,hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının”(Bakara-48).
Kesin sınırları çekilmiş bir şefaat anlayışı bu ayetlerde belirtilmiştir. Şimdi şöyle yapalım,yukarıda geçen Şefaat manasını ayetini içine alalım,anlamıyle beraber ayeti okuyalım daha açık bir anlayış çıkacaktır.Yani ahirette kimse kimseye herhangi bir yardımda bulunamayacak,aracı olamayacak, kurtaramayacaktır.Kur’an böyle diyor.Yani sizler öyle bir güne geleceksiniz ki,hiçbir büyüğünüz hiçbir aliminiz,hiçbir veliniz,taptığınız sahte putlar size asla yardım edemeyecektir.
Yine iman edenlere hitap eden bir ayet:
“Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir. “(Bakara Suresi, 254).
Çok açık ve bariz şekilde burada da aynı anlayış vurgulanmakta iman edenler uyarılmaktadır.Ayete dikkat edelim;böyle bir gün gelmezden evvel yapmamız gerekeni söylüyor yaratan;nedir bu?Rızık olarak verdiklerinden infak etmek.Çünkü bize o günde birileri değilde,sadece yanımızda götürdüğümüz Salih ameller faydalı olacak sadece onlar Allah ,ile bizim aramızda fayda sağlayacaktır.Yani rızık olarak verdiklerinden infak etmek.Kur’ani tabirle yaratanın bize sunduğu yol yöntem açıkça gösteriliyor.Şimdi bu ayetler ışığında klasik tavvuf anlayışının şefaat üzerine oluşturduğu mantaliteyi düşünün!
İman edenlerin tabi olduğu ve kendilerine rehber olan(2-2) kitabımız bütün açıklığı ile böyle anlatmış iken başka bir izah tarzı bizleri nasıl tatmin der?
Bu yazıda naçizane; saptırılmış kavramlardan olan,hatta başında gelenlerden “Şefaat” kavramına değineceğiz.Konuyu çok uzatıp dağıtmak değil de,kısaca özüne ait Vahyi bilgileri ve Allahın “Muttakilere rehber..”(Bakara-2) olarak adlandırdığı,bir zikir olarak indirdiği(Enbiya-50) kitabında nasıl anlatılıyor buna bakacağız.Şefaatin tarifini yaparken,muteber kaynaklarda geçen şekliyle,yani Kurani bir tarifini yapacağız,şefaati saptıranların ve istediği gibi anlayanların nasıl anladığına değinmeyeceğiz.Çünkü anlatmak istediğimiz Hakk olan anlayış,hakkı anlatır iken yanlışlarında yazımızda yer almasını istemiyorum.
Şefaat; “Şef' kelimesinden türeyen şefâat ise, sözlükte, bir kimsenin bağışlanmasını istemek, başkası adına yardım istemek, dua etmek, rica etmek demektir. Şefâat, bir mü'minin günahlarının bağışlanması için Allah'a dua edip yalvarmaktır. Bir başka deyişle, bir kimsenin yardım etmek veya yardım dilemek gayesiyle, bir başka kişiye nisbet edilmesi, onunla birlikte anılmasıdır.Şöyle bir anlamıda vardır,iyiliğe veya kötülüğe aracı olmakta şefaat anlamlarının içine girmektedir.( (Nisa Suresi, 85)”(Ahmet Kalkan-Kavramlar ansiklopedisi).Kabul gören bir şefaat tarifi bu yöndedir.
Yani anlaşılacağı üzere şefaat birilerinin bir diğer şahsa Allahın katında yardımcı olmasıdır.Peki bu yardım nasıl olacak,Kimler birilerine yardımcı olabilecek?
Kur’an, şefaat olayının daha çok Ahiretteki durumunu anlatmaktadır. “Onun izni olmadan şefaat edecek kimdir?(2/255).
Şefaatin var olduğu ama kime izin verirse Allah onların yetkili olduğu gayet açıkça beyan edilmektedir.
Şefaat sahibi Allah’tır:
Onun izni olmadan şefaat edecek kimdir?Bu soruya kim nasıl cevap verebilirki?Benim yada benim tabi olduğum kişi diye kim diyebilir?Ya şu ayete ne diyelim:
“Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği,kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği,hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının”(Bakara-48).
Kesin sınırları çekilmiş bir şefaat anlayışı bu ayetlerde belirtilmiştir. Şimdi şöyle yapalım,yukarıda geçen Şefaat manasını ayetini içine alalım,anlamıyle beraber ayeti okuyalım daha açık bir anlayış çıkacaktır.Yani ahirette kimse kimseye herhangi bir yardımda bulunamayacak,aracı olamayacak, kurtaramayacaktır.Kur’an böyle diyor.Yani sizler öyle bir güne geleceksiniz ki,hiçbir büyüğünüz hiçbir aliminiz,hiçbir veliniz,taptığınız sahte putlar size asla yardım edemeyecektir.
Yine iman edenlere hitap eden bir ayet:
“Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir. “(Bakara Suresi, 254).
Çok açık ve bariz şekilde burada da aynı anlayış vurgulanmakta iman edenler uyarılmaktadır.Ayete dikkat edelim;böyle bir gün gelmezden evvel yapmamız gerekeni söylüyor yaratan;nedir bu?Rızık olarak verdiklerinden infak etmek.Çünkü bize o günde birileri değilde,sadece yanımızda götürdüğümüz Salih ameller faydalı olacak sadece onlar Allah ,ile bizim aramızda fayda sağlayacaktır.Yani rızık olarak verdiklerinden infak etmek.Kur’ani tabirle yaratanın bize sunduğu yol yöntem açıkça gösteriliyor.Şimdi bu ayetler ışığında klasik tavvuf anlayışının şefaat üzerine oluşturduğu mantaliteyi düşünün!
İman edenlerin tabi olduğu ve kendilerine rehber olan(2-2) kitabımız bütün açıklığı ile böyle anlatmış iken başka bir izah tarzı bizleri nasıl tatmin der?
Birde şu ayete bakalım:
“Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp-korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.”En’am 51)
Ayete dikkat edelim,korkutulup uyarılmamızdan bahsediyor yaratan,neyle?Kur’anla.Niçin,çünkü toplanacağımız günde,yani kıyamet gününde velimizin de şefaatçimizin de Kur’an olduğunu Rabbimiz ifade ediyor.Klasik şefaat anlayışını ve yalancı şefaatçileri bu ayete göre değerlendirin! Zikrettiğimiz ayetler ekseninde birileri kendilerini şefaatçi görebilirmi düşünelim,çünkü Allah ayetleri üstünde düşünmemizi emrediyor.Rabbimiz bir çok ayette,kitabın rehber ve şifa olduğunu,zikir olduğunu,uyulması gereken yol olduğunu açıklayarak,din gününde iman edenlere şefaatçi olacağını da bu ayetle özellikle belirtmektedir.
Yalancı şefaat simsarlarının kulakları çınlasın.
Allah katında başka şefaatçi arayanlar bu ayete dikkat:
“Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir."
(Yunus-18)
Bu kulluk edilenler,dikili taşlar olabilir,zarar ve fayda umulan türbeler olabilir,herhangi bir şahıs olabilir,Allahın tasarruf hakkını gasp eden kişi,görüş,lider,önder olabilir,kim olursa olsun,sözleri Allahın sözünün önüne geçiyorsa,o varlığa kulluk ediyorlar demektir.Kulluk ettikleri gibi,birde kendilerine şefaatçi olduklarını söylüyorlar ve Allahın hakkı olan şefaat iznini kulluk ettikleri varlıklara veriyorlar.Oysa ki Allah,onların şirk koştukları faniler gibi değildir,çünkü yaratmakta hüküm vermekte Allaha aittir.
Peygamberler dahil kimsenin şefaat etme yetkisi yoktur,şefaat edebilecek kişileri Allah-u Teala kendisi belirler.Buda ahrette olacak bir değerlendirmedir. .Bunu da şefaat simsarları iyi düşünsün.
Çünkü Kitabımız her konuya açıklık getirdiği gibi bu konuda da net olarak gerekeni belirtmiştir.Ayeti okuyalım: “ O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.”
(Taha-109)
yani O gün hesap gününde Allahın izni olmadan yani, Allahın izin verdikleri ve hoşnut oldukları sadece şefaatçi olacaktır.Bu da çok önemli bir ifadedir.Aynı ifadeyi şu ayette de görebiliyoruz,hem de çok açık bir şekilde,okuyalım ayeti:
O'nun Katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz.”
(Sebe-23).
Görüldüğü gibi,kimse kendisinin şefaatçi olabileceğini,yada hiç kimse birilerinin kendisine şefatçi olacağını düşünmesin.
Konuyu daha fazla uzatmaya teferruata boğmaya da gerek yok.Anlatılmak istenen sanırım,Kitabı çizgide anlatılmıştır diye düşünüyorum.
Girişte de bahsettiğimiz İslami Yaşam tarzımızın kitabi olmasıdır,yani ilk neslin tabii olduğu vahyi çizgi günümüz iman edenleri için bir örnek,örneğe uymak ise iman edenler için zarurettir.
Allah Rasulü(sav),Ümmetine Kur’an ve sünneti emanet ettiğini ikisine uyulduğu taktirde asla sapmaların olmayacağını özellikle belirtmiştir.Sahabeden günümüze anlayış farklılıkların temelindeki ayrıcalığın kitaptan uzaklaşmak olduğunu bir çok konuda görmekteyiz.Bu konuda Allah-u Tealada bizlere gereken hatırlatmayı Rasulünün dilinden belirtmiştir. Ayette belirttiği gibi;
“"Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.”
(Furkan-30).
Kuranın mucizevi bir yaklaşımlarından birini de bu ayetinde bizlere göstermiştir.Yani Kur’anı terk etmek arkamıza atmak,anlaşılır görmemek,terk etmek,bu sanırım günümüz İslam dünyasının içinde bulunduğu çıkılmaz durumu çok açıkça belirtmektedir.
İman edenlerin tabi olacağı ve uyacağı yol çok açıkça Kitabımızda berlirtilmiştir.(2-100)Okuyalım ayeti: “Bu benim dosdoğru yolumdur,şu halde O na uyun.Sizi Onun yolundan ayıracak yollara uymayın.Bununla size tavsiye etti umulur ki korkup sakınırsınız.”
(En’am-153).
Neden bu tavsiyeler düşünürsek eğer yine Allah-u Teala bunu da bizlere açıklıyor:
“Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?"
(Zümer-43).
Akıl erdiremiyormuyuz bütün bu izahlara? İman edenler daikkat,her konuda ,nsanları kandıran din simsarları vardır,şefaat konusunda da bunlara dikkat.Allahın hangi konuda olursa olsun hakkını gasp edenler,Allah ile kul arasında birer duvar gibi dikilmektedirler.Allah ile aramızdaki bütün duvarları yıkalım hep birlikte.
“Elif, Lam, Ra. Bu bir kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik”
(İbrahim -1)
Yakup DÖĞER
“Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp-korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.”En’am 51)
Ayete dikkat edelim,korkutulup uyarılmamızdan bahsediyor yaratan,neyle?Kur’anla.Niçin,çünkü toplanacağımız günde,yani kıyamet gününde velimizin de şefaatçimizin de Kur’an olduğunu Rabbimiz ifade ediyor.Klasik şefaat anlayışını ve yalancı şefaatçileri bu ayete göre değerlendirin! Zikrettiğimiz ayetler ekseninde birileri kendilerini şefaatçi görebilirmi düşünelim,çünkü Allah ayetleri üstünde düşünmemizi emrediyor.Rabbimiz bir çok ayette,kitabın rehber ve şifa olduğunu,zikir olduğunu,uyulması gereken yol olduğunu açıklayarak,din gününde iman edenlere şefaatçi olacağını da bu ayetle özellikle belirtmektedir.
Yalancı şefaat simsarlarının kulakları çınlasın.
Allah katında başka şefaatçi arayanlar bu ayete dikkat:
“Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir."
(Yunus-18)
Bu kulluk edilenler,dikili taşlar olabilir,zarar ve fayda umulan türbeler olabilir,herhangi bir şahıs olabilir,Allahın tasarruf hakkını gasp eden kişi,görüş,lider,önder olabilir,kim olursa olsun,sözleri Allahın sözünün önüne geçiyorsa,o varlığa kulluk ediyorlar demektir.Kulluk ettikleri gibi,birde kendilerine şefaatçi olduklarını söylüyorlar ve Allahın hakkı olan şefaat iznini kulluk ettikleri varlıklara veriyorlar.Oysa ki Allah,onların şirk koştukları faniler gibi değildir,çünkü yaratmakta hüküm vermekte Allaha aittir.
Peygamberler dahil kimsenin şefaat etme yetkisi yoktur,şefaat edebilecek kişileri Allah-u Teala kendisi belirler.Buda ahrette olacak bir değerlendirmedir. .Bunu da şefaat simsarları iyi düşünsün.
Çünkü Kitabımız her konuya açıklık getirdiği gibi bu konuda da net olarak gerekeni belirtmiştir.Ayeti okuyalım: “ O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.”
(Taha-109)
yani O gün hesap gününde Allahın izni olmadan yani, Allahın izin verdikleri ve hoşnut oldukları sadece şefaatçi olacaktır.Bu da çok önemli bir ifadedir.Aynı ifadeyi şu ayette de görebiliyoruz,hem de çok açık bir şekilde,okuyalım ayeti:
O'nun Katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz.”
(Sebe-23).
Görüldüğü gibi,kimse kendisinin şefaatçi olabileceğini,yada hiç kimse birilerinin kendisine şefatçi olacağını düşünmesin.
Konuyu daha fazla uzatmaya teferruata boğmaya da gerek yok.Anlatılmak istenen sanırım,Kitabı çizgide anlatılmıştır diye düşünüyorum.
Girişte de bahsettiğimiz İslami Yaşam tarzımızın kitabi olmasıdır,yani ilk neslin tabii olduğu vahyi çizgi günümüz iman edenleri için bir örnek,örneğe uymak ise iman edenler için zarurettir.
Allah Rasulü(sav),Ümmetine Kur’an ve sünneti emanet ettiğini ikisine uyulduğu taktirde asla sapmaların olmayacağını özellikle belirtmiştir.Sahabeden günümüze anlayış farklılıkların temelindeki ayrıcalığın kitaptan uzaklaşmak olduğunu bir çok konuda görmekteyiz.Bu konuda Allah-u Tealada bizlere gereken hatırlatmayı Rasulünün dilinden belirtmiştir. Ayette belirttiği gibi;
“"Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.”
(Furkan-30).
Kuranın mucizevi bir yaklaşımlarından birini de bu ayetinde bizlere göstermiştir.Yani Kur’anı terk etmek arkamıza atmak,anlaşılır görmemek,terk etmek,bu sanırım günümüz İslam dünyasının içinde bulunduğu çıkılmaz durumu çok açıkça belirtmektedir.
İman edenlerin tabi olacağı ve uyacağı yol çok açıkça Kitabımızda berlirtilmiştir.(2-100)Okuyalım ayeti: “Bu benim dosdoğru yolumdur,şu halde O na uyun.Sizi Onun yolundan ayıracak yollara uymayın.Bununla size tavsiye etti umulur ki korkup sakınırsınız.”
(En’am-153).
Neden bu tavsiyeler düşünürsek eğer yine Allah-u Teala bunu da bizlere açıklıyor:
“Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?"
(Zümer-43).
Akıl erdiremiyormuyuz bütün bu izahlara? İman edenler daikkat,her konuda ,nsanları kandıran din simsarları vardır,şefaat konusunda da bunlara dikkat.Allahın hangi konuda olursa olsun hakkını gasp edenler,Allah ile kul arasında birer duvar gibi dikilmektedirler.Allah ile aramızdaki bütün duvarları yıkalım hep birlikte.
“Elif, Lam, Ra. Bu bir kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik”
(İbrahim -1)
Yakup DÖĞER
Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.