Die Zeit gazetesi, Avrupalıların alışkanlıkları gereği Türkiye konusunda ABD'ye güvendiklerini ancak bundan böyle dış politikada daha faal olmaları gerektiğini ifade ediyor:Gazete , Türkiye de artık Rus çıkarlarının ve Amerikan buyruklarının alanı değil de, stratejik bir ortak ve Avrupa'nın rakibi olarak görülmeli....dedi..
"Avrupalılar uyuşukluktan ve alışkanlıktan dolayı gereğinden uzun bir süre ABD'nin vaziyeti bir şekilde yoluna koyacağını umut edip, çok değerli bir zamanı kaybettiler. Amerika'nın bölgeden çekilmesini, bu koşullar altında belki şaşkınlıkla değil de, Trump iktidarından sonra da devam edecek bir nevi stratejik gerçeklik olarak ele almak gerekiyor. Türkiye de artık Rus çıkarlarının ve Amerikan buyruklarının alanı değil de, stratejik bir ortak ve Avrupa'nın rakibi olarak görülmeli. Hem rakip, hem ortak? Bu mümkün mü? Evet mümkün. Dış politika tam da böylesi karşıtlıklardan meydana gelir. Rekabet düşmanlık demek değildir."
Avrupa-Türkiye ilişkilerini değerlendiren Südwest Presse ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Avrupa’dan gelen tehditlerin içinin boş olduğunu bildiğini belirtiyor yorumunda:
"Alman ve Avrupalı siyasetçiler bir ağızdan Türkiye'nin Suriye topraklarına girişini kınıyor. Peki bu ne anlama geliyor? Hiç! Padişah Erdoğan çok iyi biliyor ki, bu sert açıklamaların ardından ciddiye alması gereken hiçbir adım atılmayacak. Ne Almanya, ne de Avrupa'nın Ankara ile kötü olma şansı var. Bu durum on yıllardır böyle ve on yıllardır görmezden geliniyor, hafife alınıyor ve yalan söyleniyor."
Benzer bir yorumu sayfalarına taşıyan Reutlinger General-Anzeiger gazetesi, Almanya ve Avrupa'nın artık Türkiye'ye kaşı eyleme geçmesi gerektini savunuyor:
"Suriye'ye yönelik Türk operasyonuna karşı tehditkar açıklamalarda bulunmak yeterli değil. Erdoğan'a haddini bildirmek isteyenler, eyleme geçmeyi de göze alabilmeli. Almanya ve Avrupa bir karar vermek zorunda. Bir yandan bu harekatı eleştirip diğer yandan Türkiye'ye silah göndermeye ve krediler vermeye devam etmek tam bir ikiyüzlülük. Erdoğan da bunu görüyor."
"Avrupalılar uyuşukluktan ve alışkanlıktan dolayı gereğinden uzun bir süre ABD'nin vaziyeti bir şekilde yoluna koyacağını umut edip, çok değerli bir zamanı kaybettiler. Amerika'nın bölgeden çekilmesini, bu koşullar altında belki şaşkınlıkla değil de, Trump iktidarından sonra da devam edecek bir nevi stratejik gerçeklik olarak ele almak gerekiyor. Türkiye de artık Rus çıkarlarının ve Amerikan buyruklarının alanı değil de, stratejik bir ortak ve Avrupa'nın rakibi olarak görülmeli. Hem rakip, hem ortak? Bu mümkün mü? Evet mümkün. Dış politika tam da böylesi karşıtlıklardan meydana gelir. Rekabet düşmanlık demek değildir."
Avrupa-Türkiye ilişkilerini değerlendiren Südwest Presse ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Avrupa’dan gelen tehditlerin içinin boş olduğunu bildiğini belirtiyor yorumunda:
"Alman ve Avrupalı siyasetçiler bir ağızdan Türkiye'nin Suriye topraklarına girişini kınıyor. Peki bu ne anlama geliyor? Hiç! Padişah Erdoğan çok iyi biliyor ki, bu sert açıklamaların ardından ciddiye alması gereken hiçbir adım atılmayacak. Ne Almanya, ne de Avrupa'nın Ankara ile kötü olma şansı var. Bu durum on yıllardır böyle ve on yıllardır görmezden geliniyor, hafife alınıyor ve yalan söyleniyor."
Benzer bir yorumu sayfalarına taşıyan Reutlinger General-Anzeiger gazetesi, Almanya ve Avrupa'nın artık Türkiye'ye kaşı eyleme geçmesi gerektini savunuyor:
"Suriye'ye yönelik Türk operasyonuna karşı tehditkar açıklamalarda bulunmak yeterli değil. Erdoğan'a haddini bildirmek isteyenler, eyleme geçmeyi de göze alabilmeli. Almanya ve Avrupa bir karar vermek zorunda. Bir yandan bu harekatı eleştirip diğer yandan Türkiye'ye silah göndermeye ve krediler vermeye devam etmek tam bir ikiyüzlülük. Erdoğan da bunu görüyor."
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.