Türkiye’nin özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’yi hedef alan psikolojik savaş yayınları hız kesmeden devam ediyor.
Netflix’in bugüne kadarki en yüksek bütçeli (150 milyon dolar) yapımı “6 underground” filminde yine Türkiye’ye yönelik kötü bir algı operasyonu yapıldı.
FETÖ elebaşı Gülen’i canlandıran bir karakter üzerinden, terör örgütünü aklanmaya çalışan ABC yapımı “Designated Survivor” ve Suriye’deki bir MOSSAD ajanını konu alan The SPY’daki duvara asılı, bölünmüş Türkiye haritasının ardından Netflix bir skandala daha imza attı. 16 Aralık’ta yayınlanan “6 underground”da benzer isimler kullanılarak Türkiye’nin mülteci kamplarına kimyasal bomba atan bir diktatör tarafından yönetildiği algısı yaratılmaya çalışılıyor. Filmde Amerikalı “kahramanlar”ın düzenlediği darbeyle koltuğundan edilen diktatörün sonu Kaddafi gibi oluyor.
EN YÜKSEK BÜTÇELİ YAPIM
Uçuk bir aksiyon filmi olan 6 underground’un yönetmen koltuğunda Transformers serisinin de yönetmenliğini yapmış olan Michael Bay oturuyor. Filmin senaryosunu Deadpool’un senaristleri Rhett Reese ve Paul Vernick kaleme almış. Türkiye’ye yönelik Batı’da sistematik bir biçimde yürütülen psikolojik savaşın hem sonucu hem de bir parçası olan filmle senarist ve yönetmenler, bilimkurgudan “gerçeğe” başarısız bir geçiş yapmış ve harcanan o kadar paraya rağmen filmin IMDB puanı 6’da kalmış.
“Tarihin en yüksek bütçeli dijital platform orijinal filmi” diye reklamı yapılan film, Amerikalı bir milyarderin etrafında toplanmış altı kişilik bir suikast timinin Asya’daki “Turgistan” ülkesini yöneten diktatör Rovach’ı darbeyle ülke yönetiminden uzaklaştırmasını ve yerine diktatörün kardeşi “demokrasi sever” Murat’ı geçirmesi konu ediliyor.
‘GERÇEK KÖTÜLERİ’ ÖLDÜREN ‘KAHRAMANLAR’MIŞ!
Gönüllü suikast timi, “Politikanın ve ticaretin kötü gösterdiğini değil, gerçek kötüleri öldürüyoruz” diyerek kendini tanıtıyor. Bu Amerikalı “kahramanlar” önce diktatörün en yakınındaki dört generali öldürüyor, çünkü “En iyi komutanlarını öldürürsen diktatörü mahvedersin”.
Diktatörün yönettiği bu ülkenin Türkiye olduğu algısı sadece isimle işlenmiyor. Başından sonuna kadar bir sürü gönderme yapılıyor. Örneğin, diktatörle, ev hapsinde tuttuğu kardeşi Murat arasında geçen bir diyalog:
1603’te Sultan Ahmet küçük kardeşlerine bir hediye verdi, Topkapı Sarayı’nda harika bir yer. Gösterişli bir kafes.
Evet ben de tarihimi biliyorum. Ahmet’ten önceki sultanları mı tercih ederdin? İpek çarşafla kardeşlerini boğduran sultanları?
Ülkenin bayrağı siyah-yeşil üzerinde hilal. Diktatörün yatının adı Kısmet. Ülkede yaşayanlar Türkmen, dilleri Türkmence. Aslında darbe planı bile bir gönderme. Önce devlet televizyonu ele geçiriliyor ve ev hapsinden kurtarılan Murat’a “Devrim vakti geldi, ayaklanın ve ülkenizi geri alın” konuşması yaptırılıyor. Bu konuşmayı duyan halk bir anda sokağa çıkarken, suikast timince Kısmet isimli yatındaki diktatörü öldürme planı başlatılıyor.
KADDAFİ GÖNDERMESİ
Tabi diktatörümüz de boş durmuyor. “Güçlü değil zayıf yerlerinden vurmalıyız. Hastaneleri... güvenliğini almak için. Okulları... geleceğini almak için... Gençleri... umudunu boğmak için” diyerek kimyasal saldırı emri veriyor. Tabiki “kahramanlar” bu saldırıyı önlüyor ve diktatörü yakalıyor. Diktatör, “Beni burada öldür, onurumla öleyim” dese de kafasına bir kurşun sıkıp bırakmıyorlar. Diktatörü, zulmettiği göçmenlerin kampının ortasına atıyorlar ve diktatörümüz kendi halkı tarafından sopalarla dövülerek öldürülüyor.
Ulusal Kanal
Netflix’in bugüne kadarki en yüksek bütçeli (150 milyon dolar) yapımı “6 underground” filminde yine Türkiye’ye yönelik kötü bir algı operasyonu yapıldı.
FETÖ elebaşı Gülen’i canlandıran bir karakter üzerinden, terör örgütünü aklanmaya çalışan ABC yapımı “Designated Survivor” ve Suriye’deki bir MOSSAD ajanını konu alan The SPY’daki duvara asılı, bölünmüş Türkiye haritasının ardından Netflix bir skandala daha imza attı. 16 Aralık’ta yayınlanan “6 underground”da benzer isimler kullanılarak Türkiye’nin mülteci kamplarına kimyasal bomba atan bir diktatör tarafından yönetildiği algısı yaratılmaya çalışılıyor. Filmde Amerikalı “kahramanlar”ın düzenlediği darbeyle koltuğundan edilen diktatörün sonu Kaddafi gibi oluyor.
EN YÜKSEK BÜTÇELİ YAPIM
Uçuk bir aksiyon filmi olan 6 underground’un yönetmen koltuğunda Transformers serisinin de yönetmenliğini yapmış olan Michael Bay oturuyor. Filmin senaryosunu Deadpool’un senaristleri Rhett Reese ve Paul Vernick kaleme almış. Türkiye’ye yönelik Batı’da sistematik bir biçimde yürütülen psikolojik savaşın hem sonucu hem de bir parçası olan filmle senarist ve yönetmenler, bilimkurgudan “gerçeğe” başarısız bir geçiş yapmış ve harcanan o kadar paraya rağmen filmin IMDB puanı 6’da kalmış.
“Tarihin en yüksek bütçeli dijital platform orijinal filmi” diye reklamı yapılan film, Amerikalı bir milyarderin etrafında toplanmış altı kişilik bir suikast timinin Asya’daki “Turgistan” ülkesini yöneten diktatör Rovach’ı darbeyle ülke yönetiminden uzaklaştırmasını ve yerine diktatörün kardeşi “demokrasi sever” Murat’ı geçirmesi konu ediliyor.
‘GERÇEK KÖTÜLERİ’ ÖLDÜREN ‘KAHRAMANLAR’MIŞ!
Gönüllü suikast timi, “Politikanın ve ticaretin kötü gösterdiğini değil, gerçek kötüleri öldürüyoruz” diyerek kendini tanıtıyor. Bu Amerikalı “kahramanlar” önce diktatörün en yakınındaki dört generali öldürüyor, çünkü “En iyi komutanlarını öldürürsen diktatörü mahvedersin”.
Diktatörün yönettiği bu ülkenin Türkiye olduğu algısı sadece isimle işlenmiyor. Başından sonuna kadar bir sürü gönderme yapılıyor. Örneğin, diktatörle, ev hapsinde tuttuğu kardeşi Murat arasında geçen bir diyalog:
1603’te Sultan Ahmet küçük kardeşlerine bir hediye verdi, Topkapı Sarayı’nda harika bir yer. Gösterişli bir kafes.
Evet ben de tarihimi biliyorum. Ahmet’ten önceki sultanları mı tercih ederdin? İpek çarşafla kardeşlerini boğduran sultanları?
Ülkenin bayrağı siyah-yeşil üzerinde hilal. Diktatörün yatının adı Kısmet. Ülkede yaşayanlar Türkmen, dilleri Türkmence. Aslında darbe planı bile bir gönderme. Önce devlet televizyonu ele geçiriliyor ve ev hapsinden kurtarılan Murat’a “Devrim vakti geldi, ayaklanın ve ülkenizi geri alın” konuşması yaptırılıyor. Bu konuşmayı duyan halk bir anda sokağa çıkarken, suikast timince Kısmet isimli yatındaki diktatörü öldürme planı başlatılıyor.
KADDAFİ GÖNDERMESİ
Tabi diktatörümüz de boş durmuyor. “Güçlü değil zayıf yerlerinden vurmalıyız. Hastaneleri... güvenliğini almak için. Okulları... geleceğini almak için... Gençleri... umudunu boğmak için” diyerek kimyasal saldırı emri veriyor. Tabiki “kahramanlar” bu saldırıyı önlüyor ve diktatörü yakalıyor. Diktatör, “Beni burada öldür, onurumla öleyim” dese de kafasına bir kurşun sıkıp bırakmıyorlar. Diktatörü, zulmettiği göçmenlerin kampının ortasına atıyorlar ve diktatörümüz kendi halkı tarafından sopalarla dövülerek öldürülüyor.
Ulusal Kanal
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.