[anadoluhaber:37876] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Re: 'TARAF, HAZİNE YARDIMIYLA KURULDU'

Posted: 14 Feb 2010 06:48 AM PST

Helali hoş olsun.Hazine yardımı analarının ak sütü gibi helal olsun.TARAF bu ülkede tarih yazıyor.Postal fetişistleri istediği kadar iftira atsın hepsi delikanlı mert çocuklar.Taraf okuyun beyninize daha fazla oksijen gitsin.TARAF BU ÜLKEYE KARŞI YAPILAN İHANETLERİ ŞEREFSİZLİKLERİ DEŞİFRE EDİYOR.BUNDAN NEDEN RAHATSIZ OLUYORSUNUZ.

--- On Sun, 2/14/10, aslantoygun <ppolat1994@gmail.com> wrote:

From: aslantoygun <ppolat1994@gmail.com>
Subject: 'TARAF, HAZİNE YARDIMIYLA KURULDU'
To: "Abdullah ÇETİNER" <abdullahcetiner@hotmail.com>, "ADNAN ATAKUL" <adnanatakul777@msn.com>, "AHMET DAL" <drahmetdal@hotmail.com>, "AHMET HOCA" <carkitkanarya@hotmail.com>, "AHMET KARAŞAHİN" <ah.karasahin@hotmail.com>, "Ateş SUNEREN" <s.eren26@gmail.com>, "ATİLLA URAL" <atilla2207@gmail.com>, "Ayhan IŞIK" <akare1234@hotmail.com>, "Ayhan İnanlı" <ainanli@hotmail.com>, "cem" <cepolat@gmail.com>, "Cenk Polat" <ccenk.polat@gmail.com>, "Coşkun Sarıoğlu" <vethek.cs67@hotmail.com>, "DEVRELERİM" <kho@yahoogroups.com>, "Devrim ERŞAR" <ersar65@gmail.com>, domino_etkisi@googlegroups.com, "ERDOĞAN AKDUMAN" <erdoganakduman@hotmail.com>, "FATİH BEYİT" <skyriver14@gmail.com>, fatih_kobul@hotmail.com, fidanmer@gmail.com, habibbadem@hotmail.com, "HASAN CEYLAN" <hceylan1992@hotmail.com>, "Hasan KAMBUROĞLU" <ddrhasan@gmail.com>, "HASAN KOYU" <hasankoyu@hotmail.com>, hayelax@googlegroups.com, "hüdai polat" <hdplt66@hotmail.com>, "İBRAHİM OĞUZER" <oguzer@msn.com>, "iLHAN ACAR" <ilhanacar2006@hotmail.com>, "İlteriş" <eitekerek@hotmail.com>, kenantemiz@gmail.com, "MEHMET KARA" <mehmetkara20@hotmail.com>, "MURAT ACER" <acercambaz@hotmail.com>, "MURAT ASTSUBAY" <murat_5679@hotmail.com>, "Murat KUYUMCU" <drmkuyumcu@yahoo.com>, "Mustafa ARTUÇ" <vatanbayrak1@gmail.com>, "MUSTAFA ERZURUM" <baltacimustafa_13@hotmail.com>, "Mustafa Işık" <misik98@hotmail.com>, "MUSTAFA ÖZERTEM" <mozertem@hotmail.com>, "Mustafa ŞEN" <drmsen@hotmail.com>, "MUSTAFA TÜRKMEN" <turkmenmustafa1907@hotmail.com>, "MUZAFFER TURUNÇ" <mmuzafferturunc@hotmail.com>, "Nail Hoca" <nailfirlayis@gmail.com>, "NECDET AYDOĞDU" <detay_1@yahoo.com>, "ÖZGÜR KÜÇÜK" <ozgur-kucuk@hotmail.com>, "Sabri Duman" <sabriduman07@hotmail.com>, "sedat çolak" <albaycolak@hotmail.com>, "SEVİLAY İNANLI" <svlyinanli@hotmail.com>, "ŞÜKRİYE ÇULHACI" <sukriyeculhaci@hotmail.com>, "Tansel KAVUT" <tanselkavut@hotmail.com>, "TARIK ÖZBEY" <tarikozbey@hotmail.com>, "TAYFUN TEPE" <tayfun_tepe@hotmail.com>, "Toygun'um Ali DİNÇER" <toygundincer@hotmail.com>, "Tuncer Derinler" <tuncerderinler@hotmail.com>, "Uğur Sarıtaş" <ugursaritas@gmail.com>, "UĞURCAN GENCAY" <ugurcgen@hotmail.com>, "ULVİ ÇELİK" <ulvicelik@msn.com>, "uygur" <ylcnolmez@gmail.com>, "Varol BUYUKDOGAN" <drvarol@hotmail.com>, yakamozz_fb@hotmail.com, "Yavuz Ercil" <y_ercil@yahoo.com>, "YÜKSEL AKSÖZ" <yukselaksoz@hotmail.com>
Received: Sunday, February 14, 2010, 1:14 PM

İşte, Taraf'a verilen 'Hazine Yardımı'nın belgesi...

Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'nin hazineye yaptığı başvuru kabul ediliyor.

Taraf Gazetesi, yayın hayatına başladığı ilk günden itibaren Türkiye'nin gündemi de karıştı..
Kavramlar birbirine girdi, ortalığı toz bulutu kapladı..
Taraf'ın her hafta ortaya attığı iddia Türkiye'yi kaosa sürükledi...
Belgeler, imzalar havada uçuştu...
İddialar da öyle..
Ama hiç biri sonuca ulaşmadı..
Neden mi "Fikri Takip" olmadığı için elbette..
Neyse, konumuz bu değil..
OdaTV bugün öyle bir belge yayımladı ki ortalık fena karışacak gibi..
Belgenin içeriği Taraf gibi oldukça ilginç.
Meğer, gazete kurulmadan önce teşvik almış..
Nasıl mı ?
İŞte az önce odatv'de yer alan o haberin ayrıntıları:<

Tarih 15 Ocak 2007…
Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'nin hazineye yaptığı başvuru kabul ediliyor. Şirket, yapacağı yeni yatırımlar için hazineden teşvik alıyor.
Ne kadar mı?
Tam 3 trilyon 653 milyar 543 milyon Eski Türk Lirası.
Yani günümüzün parası ile yaklaşık 4 milyon TL.
Ne için alıyor Alkım Yayınları bu teşviki?
İthalat mı yapıyor? İhracat mı yapıyor?
Hayır, hiçbiri için değil.
Yeni yatırım yaptığı için.
Ne yatırımı?
Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'nin yaptığı özel bir tesis için bu yardım alınıyor.
Ne tesisi belirtilmiyor.
Ancak 85530 No'lu teşvik belgesinde tesiste nelerin olacağı belirtiliyor:
"120 KİŞİLİK Okuma Bölümleri,
48 KİŞİLİK Okuma Tiyatrosu,
72 KİŞİLİK Seminer Salonu, Sergi Salonu
3 ADET Çalışma Odası
5 ADET Aktivite Odası"
Bu kadar da değil, bu yeni tesiste tam 100 kişi istihdam edilecek.
100 kişinin çalışacağı bu dev tesis ne olabilir?
Herkesin merak ettiği dev tesis için şirketin verdiği adres "Mühürdar Caddesi no.60 Kadıköy/İstanbul".
Peki, daha önce Alkım Kitabevi'nin olduğu bu adreste yeni olarak ne kuruluyor?
Teşvikten tam 10 ay sonra, 15 Kasım 2007 tarihinde Taraf Gazetesi kuruluyor.
Bir kısım medya vergi cezaları ile baskı altına alınırken, Taraf'ın kuruluşu öncesinde Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'ne can suyu hazine tarafından veriliyor.
Taraf Gazetesi, aldığı siyasi destek, basıldığı matbaa, yapılan dağıtım, yandaş şirketler tarafından verilen yardımlar dışında ilk desteğini hazineden alıyor.
Kısacası Taraf, AKP'nin kucağına doğuyor.


İşte olay yaratacak o belge:



odatv


--
๑۩۞۩๑ஐ..ATATÜRKÇÜLÜK TÜRKİYE'NİN ŞAH DAMARIDIR. KESİLİRSE,  CUMHURİYETTE HAYAT SON BULUR...๑۩۞۩๑ ஐ


Instant message from any web browser! Try the new Yahoo! Canada Messenger for the Web BETA

İran'da GMAIL Devri Bitti

Posted: 14 Feb 2010 06:03 AM PST

İran'daki telekomünikasyon şirketi, ülkede Google'a ait "Gmail" e-posta hizmetine son verdiğini açıkladı. İran'ın, bu uygulamayla hükümet karşıtı protestoları engellemek istediği tahmin ediliyor.

Çarşamba günü, İran'daki telekomunikasyon şirketinin, Google'ın Gmail hizmetine tamamen son verdiği ve İran halkı için yerel bir e-posta sağlayıcısı oluşturacakları bildirildi. The Wall Street gazetesinde yayımlanan haberden sonra, Google şirketi şu açıklamada bulundu: "İran'daki kullanıcıların Gmail'e erişemediği haberini aldık. Kullanıcı trafiğinde belirgin azalma olduğunu belirledik ve kendi ağımıza baktığımızda hiçbir sorun yoktu."

Sorunun tamamen İran'dan kaynaklandığını bildiren Kaliforniya tabanlı dev internet şirketi, "Hizmetimizde bir sorunla karşılaştığımız anda, bunu hemen çözmeye çalışırız;çünkü dünyanın her yerinden insanların serbestçe iletişim kurabilmesi gerektiğine inanıyoruz. Üzülerek belirtiriz ki, bazı durumlarda işler bizim kontrolümüzde olmuyor" dedi.

The Wall Street'te yayımlanan habere göre, kimliği belirtilmeyen İranlı bir yetkili,  yerel internet teknolojisini geliştirmek istediklerini ve halkla hükümet arasındaki güven duygusu artırmak için bu önlemi aldıklarını belirtti.

MUHALİFLERE SIKI YÖNETİM

İran'da konulan bu yasağın, halkın İslâm Devrimi'nin 31. Yılını kutlamak için sokaklara dökülmesinden bir gün önce çıkarıldığı dikkat çekti. İran'ın, bu kararla, hükümet karşıtı gösteri plânlarını engellemeye çalıştığı tahmin ediliyor.

12 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine hile karıştırıldığını ileri süren muhalefet destekçileri,  o tarihten beri her fırsatta Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat karşıtı protestolar düzenliyor. Seçim tarihinden beri düzenlenen protesto gösterilerinde, onlarca kişi öldürüldü ve yüzlerce kişi yaralandı. 27 Aralık'ta yapılan Aşure Bayramı kutlamalarında ise, muhalefet grupların hükümet aleyhinde yaptığı protesto gösterisi yapmış, polisle çıkan çatışmada sekiz kişi hayatını kaybetmişti.

İran'daki muhalefet destekçileri, iletişim kurmak için Google'a ait YouTube sitesinden olduğu gibi, Twitter, Facebook ve diğer hizmetlerden de faydalanıyor.

[anadoluhaber:37865] ADD'nin örtü üç kağıdı!

Posted: 14 Feb 2010 04:39 AM PST

ADD’nin örtü üç kağıdı!
 
Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’da gerçekleştirilen Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Yönetim Kurulu Toplantısı’nda skandal kararlar alındığı ortaya çıktı. Liderliğini Ergenekon tutuklusu Şener Eruygur’un yaptığı ADD tarafından alınan kararların bir kısmının deklare edilmediği öğrenilirken, kamuoyundan gizlenen ve karar defterine işlenen kararların başında başörtüsü düşmanlığı geliyor.
 
MEHMET NEDİM ASLAN / LONDRA

ADD’ye üye olabilmenin önşartının ‘başörtüsüz’lük olmak olduğunun belirtildiği 21 Nolu kararın 9. maddesinde İslâm’ın emri örtüden sıkmabaş ve türban olarak söz ediliyor. Kararda şu ifadelere yer veriliyor: “Genel merkez üyelik kabulü için şubelerden gönderilen türbanlı ve sıkmabaş kayıtlarının reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.”

“YAZILI HALE GETİRMESEK, ZATEN UYGULUYORUZ”
Kararı koyma konusunda örtü düşmanlığında ısrarlı davranan grup, iğne kullanmadan çene altı bağlayan kadınların da derneğe alınmayacağını deklare ederek, bunun da karar defterine işlenmesini önerdiği bilgisine ulaşıldı. Alınan ilk yazılı kararın gündeme gelmesinden ve toplum vicdanında sorgulanmaktan korkan ADD’li muhalif bir başka grubun bugüne kadar zaten yazılı olmasa da kendi kurallarını işlettiklerini; ancak bunların yazılı hale gelmesinin, derneğin toplum gözündeki inandırıcılığını kaybettireceğini dile getirerek, genel yönetim kurulunca alınan ‘insanlık dışı kararın’ yazılı hale getirilmesine karşı çıktıkları öğrenildi.

GATA FORMÜLÜ İLE GÖSTERMELİK YUMUŞATMA
Olası tepkilere karşı kararın yumuşatılması için göstermelik madde ekleme teklifinde bulunan grubun ise gündeme GATA formülünü getirdikleri öğrenildi. Getirilen formül üzerinde uzun süren tartışmanın ardından göstermelik olarak alınan 11 Nolu kararda, “Bir siyasal simge oluşturabilecek şekilde türban anlamına gelmeyen geleneksel Anadolu kadınının başörtüsü ile fotoğraf verenlere kimlik düzenlenerek üyeliğine kabulüne oy çokluğu ile karar verilmiştir” ibarelerine yer verildi.

“ÖRTÜNÜN HER TÜRLÜSÜNE KARŞIYIZ”
Bu karardan memnun olmayan Genel Sekreter Yardımcısı Elif Çuhadar ve Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Dedeoğlu’nun “Her ne şekilde olursa olsun, başörtülülerin derneğe alınmaması” yönünde görüş belirterek göstermelik dahi olsa “Anadolu usulü üye kabul edilebilir” karar maddesine şerh koydukları öğrenildi. Toplantı sonrasında ise karar defteri imzalandığı esnada ADD Yönetim Kurulu Üyeleri’nden Suay Karaman, Abdurrahman Kurtaslan, Alparslan Işıklı ve Nuri Osman Apaydın’ın da göstermelik karara şerh koydukları ortaya çıktı.

ARARAT DOĞRULADI
ADD Genel Sekreteri İzzet Polat Ararat, aldıkları iki kararı Vakit’e doğruladı. Örtünün siyasi bir simge olduğunu öne süren Ararat, “Üyelerimize verdiğimiz kimlik var. O kimliklerde kullanılacak fotoğrafların türbanlı olmamasına karar verdik. Bizler Atatürkçüyüz. Siyasi simgeyi kabul etmiyoruz” dedi.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37864] Örtbas olmasın: Esrarengiz 'askeri' kaza!

Posted: 14 Feb 2010 04:36 AM PST

Esrarengiz 'askeri' kaza!
 
Gelibolu'da içinde askerlerin olduğu araç kaza yaptı. Bagajdan TR rumuzu olmayan iki sivil plaka, tümgeneral forsu ve biri ruhsatsız iki tabanca çıktı. Plakalardan biri amiral eşine kayıtlı. Askeri savcılık olaya el koydu.
 
Çanakkele’nin Gelibolu ilçesinde ilginç ve sırlarla dolu bir kaza meydana geldi. Astsubay Üstçavuş Atıl Şahin yönetimindeki 06 EU 2563 plakalı Renault marka otomobil, Çanakkale’den İstanbul istikametine seyir halindeyken Gelibolu yakınlarında kaza yaptı.

Önceki gün akşam 17.00 sıralarında meydana gelen kazada Astsubay Şahin yönetimindeki araç, 34 AF 3929 plakalı polis memuru Cumhur Uğur Turkan’ın kullandığı araca çarptı. Araçlar hurdaya dönerken iki araçtaki yaralılar Çanakkale Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

ARAÇTAKİ SİVİLLERİ TANIMIYOR
Ancak araçta bulunanlar üzerine Gelibolu Cumhuriyet Savcılığı olaya el koydu. Astsubayların bulunduğu aracın içerisinde üzerinde TR rumuzu bulunmayan 06 AC 006 ve 76 AC 790 numaralı iki plaka çıktı. Araçta ayrıca tümgeneral araç forsu ile birlikte Kılınç 2000 ve Zigana marka iki tabanca ve tepe lambası bulundu. Yapılan ilk araştırmada araçtaki plakalardan birinin Deniz Kuvvetleri’nde görevli bir amiralin eşine tahsis olduğu ve silahlardan birinin ruhsatının bulunmadığı belirlendi.

Savcılık araştırmasında asıl ilginç gelişme ise askerlerin bulunduğu araçta bulunan iki sivilin durumuyla ilgili yaşandı. Savcılığın hastanedeki ilk sorgusunda aracı kullanan Astsubay Atıl Şahin’in aracın arka koltuğunda oturan iki sivil şahsın soyisimlerini bilmediği öğrenildi. Aracındaki iki şahısla ilgili hiçbir detaylı bilgiye sahip olmadığı ortaya çıkan Astsubay Şahin’in daha önce çeşitli disiplin sorunları yaşadığı ve SAT Birliği’nden gönderildiği öğrenildi.

SİVİL SAVCILIKTAN ALINDI
Gelibolu Cumhuriyet Savcılığı soruşturmasını sürdürürken, Deniz Kuvvetleri Adli Müşavirliği’nin devreye girerek olayı “askeri malzemeyi çalma” suçu çerçevesinde sivil savcılığın elinden aldığı öğrenildi. Olayı devreden sivil savcılık araçtaki kayıt dışı silah, general forsu, amiral eşinin araç plakasının bağajda bulunma sırrı ve “Onur” ile “Tarık” isimli iki sivil şahsın baglantıları konusunda inceleme yapamayacak. Sivil savcılık sadece kazayı inceleyecek. Bütün delillerin Askeri Savcılık tarafından alındığı öğrenildi.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37863] BBP'den Genelkurmay başkanına: Siyasi olarak nemalanmanın devlet adamlığıyla ilgisi yoktur.

Posted: 14 Feb 2010 04:35 AM PST

BBP'den Genelkurmay başkanına tepki!
 
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Yalçın Topçu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, 'Bildiklerimizi halkla paylaşırız' sözlerine sert tepki gösterdi.
 

Devlet adamının tehdit ve şantaj yapamayacağını dile getiren Topçu, Başbuğ'dan bildiklerini hemen açıklamasını istedi ve aksi halde millet karşısında suçlu olacağını ifade etti.

BBP Genel Başkanı Topçu, parti genel merkezinde yapılan il başkanları toplantısı öncesinde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, seçimdeki yol haritasını konuşacaklarını ifade eden Topçu, 1 milyon üyeyi hedeflediklerini söyledi. 81 ildeki teşkilatlanmayı tamamladıklarını anlatan Topçu, en son Sinop il teşkilatının da açıldığını belirtti.

Hilallerinin bütün karanlıkları aydınlatacağını söyleyen Topçu, muhalefetin din üzerinden siyaset yapmasını kınadıklarını vurguladı. Gündemin, işsizlik olması gerektiğinin altını çizen Topçu, molotof kokteyl atan çocukların geleceğinin konuşulması gerektiğini ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşinin, başörtülü olduğu gerekçesiyle GATA'ya alınmamasını değerlendiren Topçu, Erdoğan'ın bu olayla ülkede bazı yerlere başörtülülerin alınmadığını hatırladığını ifade etti. Başbakan'ın, sorunu düzelteceği yerde mağdur rolü oynadığını ileri süren Topçu, "Yaşadıklarımı anlatırsam ülke kaldırmaz" sözlerini eleştirerek kurumlar arası iletişimsizliğin körüklendiğini iddia etti.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un "Sabrımız taşarsa bildiklerimizi halkla paylaşırız" sözlerine de tepki gösteren Topçu, Başbuğ'dan ne biliyorsa hemen açıklamasını istedi. Aksi halde millet karşısında suçlu ilan edeceğini vurgulayan Topçu, bunun da hesabını soracaklarını söyledi.

Basın üzerinden konuşmanın, ileri demokrasilerde bir örneğinin olmadığını kaydeden Topçu, bunu kınadığını ve tasvip etmediğini belirtti. 'Başbakan Genelkurmay Başkanı'yla görüşmüyor mu?' diye soran Topçu, "Devlet adamı tehdit etmez, devlet adamı şantaj yapmaz. Gereken neyse onu yapar. Hukuku harekete geçirir. Siyasi olarak nemalanmanın devlet adamlığıyla ilgisi yoktur. Ülkenin gündemi bu olmamalı." dedi.

Sivil bir Anayasanın şart olduğunu vurgulayan Topçu, 12 Eylül cuntasının yargılanması halinde balans, balyoz heveslilerinin de olmayacağını savundu. Başbakan'ın iradesizlik sergilediğini savunan Topçu, kendilerine gelen bilgilere göre Türkiye'de kayıp çocuk sayısının 7-8 bin olduğunu söyledi. Topçu, "Habur Sınır Kapısı'nda teröriste racon kestiriliyor." diye konuştu.

Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, çocukları askerde olan annelere 'askerlik şubelerine gidin, tepki gösterin' çağrısını eleştirerek, "Bunlarla ilgili ne yaptınız?" diye sordu. Topçu, konuşmasının ardından BBP'ye geçenlere rozetlerini takarak 'inşallah sizleri utandırmayız." diye konuştu.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37862] Askeri haracamalar kısılsın Tekel işçilerine, memura, öğretmene zam yapılsın

Posted: 14 Feb 2010 04:32 AM PST

Askeri haracamalar kısılsın Tekel işçilerine, memura, öğretmene zam yapılsın

--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37861] BU ÜÇ TAY YÜZÜNDEN KIRAT BİR TÜRLÜ ŞAHLANAMIYOR

Posted: 14 Feb 2010 04:22 AM PST

YENİ YAZIM AŞAGHIDKİ LİNTE YAYINA GİRMİŞTİR
YORUM GÖRÜŞ ELEŞTİRİ VE FİKİRLERİNİZ BEKLERİM

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37860] OSMANLI, MİLLİ DEVLET ve ÜMMET.../www.soruyusormak.com

Posted: 14 Feb 2010 03:44 AM PST

Türkiye'de bir kesim insan, her yıl, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş
gününü hummalı bir faaliyet içinde kutlamaya özen gösteriyor...
Sözünü ettiğimiz bu "özen"in ardında "Laik Cumhuriyet"e alternatif bir
başka model" oluşturma hedefinin yer alması, konuyu basit bir
kutlamanın çok ötesine doğru sürüklüyor...
Mesele, laik Türkiye Cumhuriyeti'ne karşıt bir İslam devleti
yapılanmasına doğru bir yürüyüş ise, vur davula tokmağı, şen olan
hilafet, şen ola...
Bu insanların kafalarına maalesef henüz, Fransız Devrimi'nin tüm uygar
dünyaya armağan ettiği laik cumhuriyet, siyasal demokrasi ve özgür bir
yurttaş çemberinde oluşan çağdaş Milli Devlet ülküsü ulaşabilmiş
değil...
Dertleri dermanları Türkiye'nin laik ve sosyal hukuk Devleti'ni
küçültmek, güçten düşürmek, kemirmek ve eyaletlere bölerek,
"iyonlarına ayırmak"...
Çağdaş Türk milliyetçiliği düşüncesi, aydınlanma devriminin semtine
uğrayamamış olan bu kafalarda hiçbir etki yaratmıyor; hiçbir yansıma
yapmıyor ve hiçbir anlam ifade etmiyor
Tam bağımsızlık düşüncesi, emperyalist baskı ve tehditlere karşı
ulusça direnme bilinci, bu insanlarımızın hem gönüllerine uzak ve hem
de akıllarına ters...
Osmanlı Devleti, [tabiidir ki,] bizim tarihi ve kültürel geçmişimizde
yer almaktadır; yer almaya da devam edecektir.
Osmanlı Devleti, biz Türklerin Devleti'dir.
Halk aynı halktır; kültür aynı kökten gelmektedir.
Dilimiz, dinimiz, geleneklerimiz bu geçmişin izlerini ve damgasını
taşımaktadır.
Ancak kökü tarihten gelen kültür mirasımıza sahip çıkmak başka şeydir;
Osmanlı'yı dine dayalı bir imparatorluk olarak, 2010 yılının Türkiye
insanına model olarak önermek çok başka bir şeydir.
Ancak bugünün Türk "sağ"ı, Türk milliyetçiliği yerine, Osmanlı
milliyetçiliğini; Türk dili yerine Osmanlı dilini; Türk edebiyatı
yerine divan edebiyatını; Türk kültürü yerine Osmanlı kültürünü
koymayı tercih etmekte... Ve Türk milliyetçiliğinin temel esas ve
dayanakları yerine, Osmanlı'nın köhne imparatorluk felsefesini
yerleştirmeye çalışmaktadır.
Oysa Osmanlı bir ümmetti.
Ümmete dayanan bir imparatorluktu.
Türkiye Cumhuriyeti ise, bir "Milli" Devlet'tir...
Milli devletler ise, imparatorluklara karşı bağımsızlık mücadelesi
veren ulusların modern dünya içindeki çağdaş yapılanmalarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti bu mücadeleyi, ülkesini işgal eden yabancı
emperyalistlerle işbirliği içindeki Osmanlı yönetimine karşı vererek
kendi milli devletini kurmuştur.
Milli Devlet'ten geri dönülmesi, Türkiye'nin kazanmış bulunduğu
Kurtuluş [=Bağımsızlık] Savaşı'nın yeniden masaya yatırılması anlamına
gelir...
Tüm milletin kan dökerek kazandığı bir Bağımsızlık Savaşı'nın, bunca
yıl sonra masa başında kaybedilmesi demektir...
Osmanlı yönetici sınıfının yetiştirildiği "Endurun"a Türkler, "Etrak-ı
Bidrak" kabul edilir ve söz konusu okula alınmazlardır...
Etrak-ı bidrak, "algılama yeteneğinden yoksun Türk, anlamına gelen
hakaret ve aşağılama yüklü bir kavramdır...
Yani, Osmanlı'nın üst yönetim kadrolarını işgal etmiş olan bu
zihniyet, Türkleri aptal, salak ve bigane kişiler olarak kabul etmekte
ve hatta onları, devletinin yöneticisi olarak eğitilmeye dahi değer
görmemektedirler...
Türkiye'nin "sağ" düşüncesi, böyle bir zihniyetle karşı karşıya
olunduğunu nasıl ve ne zaman "algılayacak"?.. Ve Türk
milliyetçiliğinin kendi öznel gerçekliği ile hangi süreçte yüz yüze
gelebilecektir?..
Bir başka ifade ile Osmanlı İmparatorluğu, üst-kültür olarak
"Türk"lüğü reddetmektedir...
İstiklal Savaşımızda işte bu reddedilen "Türk"lük, memleketi işgal
eden emperyalistlerle işbirliği yapan Osmanlı idaresine karşı bir
Bağımsızlık Savaşı vermiş ve kendi Milli Devleti'ni, bu esas ve
koşullar içinde yaratmıştır...
Türk Milliyetçiliği, kendi tarihine şaşı bakmaktan kurtarılmalı, kendi
kültürüne yabancılaşmaktan arındırılmalı ve böylece de, laik ve sosyal
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel felsefesi aydınlatılmalıdır.
Ancak bu yöndeki aydınlanma, (sadece) pasif bir biçimde bilgi
edinilerek gerçekleştirilemez.
Aydınlanma, aynı zamanda bir eylem işidir.
Okuma, öğrenme, bilinçlenme, birleşme ve örgütlenerek birbiri ile
kenetlenme, aydınlanmanın vazgeçilemez temel öğeleridir.
Türk "Sağ"ı gerçek anlamda milliyetçi olmak ve Milli Devlet'ini
savunmak durumundadır.
Aksi halde Türk milliyetçisi, Milli Devlet'imizi yıkma, Türk
Devleti'ni küçültme, yıpratma, zayıflatma ve nihayetinde de bölgelere
ayırarak "ufalama" amacını taşıyanların oyuncağı ve maşası olmaktan
kurtulamaz. Ve çağ dışı milliyetçiliğin duygusal platformunda
güdülmekten kendisini kurtaramaz...

www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

İsrail'den Ortadoğu'da örtülü savaş

Posted: 14 Feb 2010 03:22 AM PST

İsrail’den Ortadoğu’da örtülü savaş

 

İngiliz Times gazetesi İsrail’in Ortadoğu’da örtülü bir savaş başlattığını yazdı

İngİltere’de yayınlanan Times gazetesi kilit düşmanlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan İsrail’in düzenlediği bir dizi suikastla Ortadoğu’da örtülü bir savaş başlattığını yazdı.

 

Gazeteye göre MOSSAD’a bağlı İsrailli ajanlar, Dubai, Şam ve Beyrutta’ki Hamas, Hizbullan ve İran’ın Devrim Muhafızları arasında organize edilen görüşmeleri hedef alıyor.

 

Mossad’ın başında olan Meir Dagan’ın İsrail’in yüksek rütbeli rakiplerini ortadan kaldırmak için yeni bir girişim başlattığı tahmin ediliyor.

 

Kaynak : Ajanslar

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

'TARAF, HAZİNE YARDIMIYLA KURULDU'

Posted: 14 Feb 2010 03:14 AM PST

İşte, Taraf'a verilen 'Hazine Yardımı'nın belgesi...

Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'nin hazineye yaptığı başvuru kabul ediliyor.

Taraf Gazetesi, yayın hayatına başladığı ilk günden itibaren Türkiye'nin gündemi de karıştı..
Kavramlar birbirine girdi, ortalığı toz bulutu kapladı..
Taraf'ın her hafta ortaya attığı iddia Türkiye'yi kaosa sürükledi...
Belgeler, imzalar havada uçuştu...
İddialar da öyle..
Ama hiç biri sonuca ulaşmadı..
Neden mi "Fikri Takip" olmadığı için elbette..
Neyse, konumuz bu değil..
OdaTV bugün öyle bir belge yayımladı ki ortalık fena karışacak gibi..
Belgenin içeriği Taraf gibi oldukça ilginç.
Meğer, gazete kurulmadan önce teşvik almış..
Nasıl mı ?
İŞte az önce odatv'de yer alan o haberin ayrıntıları:<

Tarih 15 Ocak 2007…
Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'nin hazineye yaptığı başvuru kabul ediliyor. Şirket, yapacağı yeni yatırımlar için hazineden teşvik alıyor.
Ne kadar mı?
Tam 3 trilyon 653 milyar 543 milyon Eski Türk Lirası.
Yani günümüzün parası ile yaklaşık 4 milyon TL.
Ne için alıyor Alkım Yayınları bu teşviki?
İthalat mı yapıyor? İhracat mı yapıyor?
Hayır, hiçbiri için değil.
Yeni yatırım yaptığı için.
Ne yatırımı?
Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'nin yaptığı özel bir tesis için bu yardım alınıyor.
Ne tesisi belirtilmiyor.
Ancak 85530 No'lu teşvik belgesinde tesiste nelerin olacağı belirtiliyor:
"120 KİŞİLİK Okuma Bölümleri,
48 KİŞİLİK Okuma Tiyatrosu,
72 KİŞİLİK Seminer Salonu, Sergi Salonu
3 ADET Çalışma Odası
5 ADET Aktivite Odası"
Bu kadar da değil, bu yeni tesiste tam 100 kişi istihdam edilecek.
100 kişinin çalışacağı bu dev tesis ne olabilir?
Herkesin merak ettiği dev tesis için şirketin verdiği adres "Mühürdar Caddesi no.60 Kadıköy/İstanbul".
Peki, daha önce Alkım Kitabevi'nin olduğu bu adreste yeni olarak ne kuruluyor?
Teşvikten tam 10 ay sonra, 15 Kasım 2007 tarihinde Taraf Gazetesi kuruluyor.
Bir kısım medya vergi cezaları ile baskı altına alınırken, Taraf'ın kuruluşu öncesinde Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi'ne can suyu hazine tarafından veriliyor.
Taraf Gazetesi, aldığı siyasi destek, basıldığı matbaa, yapılan dağıtım, yandaş şirketler tarafından verilen yardımlar dışında ilk desteğini hazineden alıyor.
Kısacası Taraf, AKP'nin kucağına doğuyor.


İşte olay yaratacak o belge:



odatv


--
๑۩۞۩๑ஐ..ATATÜRKÇÜLÜK TÜRKİYE'NİN ŞAH DAMARIDIR. KESİLİRSE,  CUMHURİYETTE HAYAT SON BULUR...๑۩۞۩๑ ஐ

Bülent Ecevit'in doktor raporuyla görevden uzaklaştırılmak mı istendi?

Posted: 14 Feb 2010 03:06 AM PST

 

Ergenekon’da Ecevit incelemesi

 

Ergenekon davalarının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, eski Başbakan Bülent Ecevit’in doktor raporuyla görevden uzaklaştırılmak istendiği iddialarını soruşturmak için hastane belgelerini istedi.


 

Eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da sanıkları arasında olduğu Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, merhum Başbakan Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde tedavi gördüğü Başkent Hastanesi’nden Ecevit’in tedavisine ilişkin tüm hastane evrakıyla rapor, film ve grafiklerin istenmesine karar verdi.  Mahkeme raporları inceledikten sonra, Ecevit’in “iş göremez” raporu verilerek başbakanlıktan uzaklaştırılacağı iddiaları ve fırtınalı dönemle ilgili tarihi kararlara imza atabilecek.

 

İlk teşhis ‘parkinson’

 

Mahkemenin odaklandığı tartışmalar, Ecevit’in rahatsızlığıyla başladı. Ecevit’in hastalığının ilk sinyali Nisan 2000’de Hindistan’a yaptığı ziyarette ortaya çıktı. Ağır gribal enfeksiyon geçiren ve gezi dönüşünde bir hafta evinde dinlenen Ecevit’e 2001’de “parkinson” teşhisi konuldu.  Kortizon tedavisi uygulanan Ecevit’in rahatsızlığı, Başkent Üniversitesi Nöroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turgut Zileli’nin 13 Şubat 2002’de evinde muayene etmesinden sonra açığa çıktı.

 

4 Mayıs 2002’de belindeki ağrılar nedeniyle Başkent Hastanesi’ne kaldırılan Ecevit’i muayene eden Zileli ve diğer doktorlar “Kalın bağırsak normalden biraz uzun olduğu için gaz sıkışması olmuş. Tümör yok. Kortizon tedavisini yavaş yavaş kaldırıyoruz” açıklaması yaptı.

 

Kaburgasını kırmış

 

Rahşan Ecevit, taburcu edilen eşini Or-An’daki evlerine götürdü ve tedavisiyle bizzat ilgilendi. Zileli ve diğer doktorlar bu tedavi sürecini telefonla takip etti. Ecevit’in bir türlü evden çıkmaması üzerine Haberal “Evde dinlenmek istiyor. Kendi kararı” açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Bu gelişmeler, borsada sarsılmalara, dövizde büyük dalgalanmalara yol açtı.

 

Ecevit’in neden evden çıkmadığı, Başkent Hastanesi’ne gitmesiyle yanıt buldu. Başbakan, düşerek 9. kaburgasını kırmış ve farkında olmadan bir hafta boyunca bu şekilde dolaşmıştı. Acılara dayanamayan Ecevit 17 Mayıs 2002’de acılara dayanamayarak hastaneye geldi.

 

Doktorlar Ecevit için “Kaburgada kırık ve yumuşak doku zedelenmesi. Sol bacakta başlangıç safhasında tromboflebit saptanmış olup, var olan nörolojik rahatsızlığı kontrol altındadır” şeklinde rapor düzenledi ve korse takıldı.

 

21 Mayıs 2002’de Başkent Üniversitesi Hastanesi, “Sayın Başbakan yarı mobilize durumdan ‘tam mobilize duruma’ geçmiştir” açıklaması yaptı. 11 gün hastanede kalan Ecevit’in kırılan kaburgası, doktorları evden uzak tuttuğu iddia edilen Rahşan Ecevit’in ağır biçimde eleştirilmesine yol açtı. Haberal ise Rahşan Ecevit’i savunuyor ve iddiaları yalanlıyordu. Makamına bir türlü dönemeyen Ecevit, koalisyon ortakları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ı, kabineyle birlikte hastaneye davet etti. 28 Mayıs’ta “iş görebilir” raporu verilen Ecevit, yeniden evine döndü.

 

Rahşan Hanım resti

 

Ancak Ecevit, Or-An’dan alınıp yeni bir eve taşındı. Her gün 7 kişilik ekip tarafından muayene edilen Ecevit’e “ayağa kalkmaması, oturmaması” söylendi. Başbakan’ın MGK toplantısına da katılamaması, borsayı ve ekonomiyi olumsuz etkiledi.

 

Ecevit’in evde kaldığı dönem, Rahşan Ecevit’le, Ecevit’in sağ kolu Hüsamettin Özkan’ın da arasının açılmasına yol açtı. Aynı dönemde Ecevit’in artık başbakanlık yapamayacağı tartışılmaya başladı. Rahşan Ecevit ise, eşinin sağlık raporlarının Özkan ve Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar’a verilmesi nedeniyle Haberal ile tartıştı.

 

İddianameye yansıyan ifadeler

 

Ecevitler, Başkent’ten gelen doktorları evlerine de kabul etmemeye başladı. Tedaviyi, eve gizlice getirilen Demiryolları Hastanesi’nden ortopedist Dr. Mücahit Pehlivan yürüttü. Pehlivan’ın 8 Eylül 2002’de, bir gezi sırasında yaptığı “Ecevit için normal tedavi yöntemleri uygulanıyor. Sağlığında herhangi bir problem yok” açıklaması iddiaları alevlendirdi. Rahşan Ecevit bu dönemi “Ne zaman Başkent Hastanesi’nden çıktık, Ecevit de ayaklandı” diye anlatıyordu. DSP Grup Başkan Vekili Emrehan Halıcı, Başkent Üniversitesi’ne yüklenerek, “Başbakan o randevuya gitseydi, ‘çürük’ veya ‘iş göremez’ raporu verilip Başbakanlık’tan düşürülecekti” dedi. 2007’de milletvekili seçilen yakın koruması Recai Birgün ise yaşananları “Dünyada tedaviyi kesip de ayağa kalkan tek insan Sayın Ecevit’ti. Yaşananlara 57. hükümete yapılan operasyonun parçası olarak baktık. Bunlardan biri Sayın Ecevit’in devre dışı bırakılmasıydı” diye açıkladı.

 

3 Kasım 2002 seçimlerinden hüsranla çıkan Ecevit, saldırıya uğrayan Danıştay 2. Daire üyesi Yücel Özbilgin`in cenaze törenine katıldıktan sonra, 19 Mayıs 2006 günü akşam saatlerinde beyin kanaması geçirdi. GATA’ya kaldırılan Ecevit solunum cihazına bağlandı, ancak yaşama tutunamadı.

 

Tüm bu gelişmeler, Haberal’ın tutuklanmasıyla Ergenekon iddianamesine de yansıdı. 3. Ergenekon iddianamesinde, Ergün Poyraz’da ele geçirilen bir belgede, Haberal için “Bülent Ecevit’in rahatsızlığında yanlış tedavi uygulamıştır” ifadesinin yer aldığı anlatıldı. Recai Birgün de Ergenekon savcılarına verdiği ifadede, Ecevit’in tedavi kesildikten sonra ayağa kalktığını açıkladığı için, Haberal ve doktorların hakkında dava açtığını anlattı. Ecevit’in Bakanlar Kurulu toplantılarına katılmasının engellendiğini kaydeden Birgün, eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’ın 2004’te Ecevit’ten DSP’yi kendilerine teslim etmesini istediğini de savundu. Haberal “Silahlı terör örgütü kurma, TBMM’yi ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle” suçlanıyor.

 

Rahşan Ecevit: "Hiç bulaşmak istemiyorum"

 

DSHP Genel Başkanı Rahşan Ecevit, mahkeme kararını Milliyet’e değerlendirirken “Ergenekon’a hiç bulaşmak istemiyorum. Çünkü Ergenekon’un ne olduğunu daha ben anlayamadım. O konuda kusura bakmayın. Hayat hikâyemi yazıyorum, o dönemi anlatıyorum” dedi. Ecevit “Eşinizin tedavisine ilişkin kaygılarınızı mahkeme ciddiye mi aldı?” sorusu üzerine de “Evet, olabilir” yanıtıın verdi.

 

Recai Birgün: "Bu dönem araştırılmalı"

 

Recai Birgün ise şunları söyledi: “Hep bu dönemin incelenmesini istedim. Çünkü 2001’de bana göre Türkiye’de bir darbe olmuştu. Kasım 2002’de sona erdi süreç. Umarım mahkeme bir sonuca varabilir. Kontrole giderse çalışamaz raporu verileceği yönünde bir duyum vardı. Bunun üzerine hastaneye tekrar gitmedik. Doktorlarla tüm irtibatımızı kestik. Kimseyi suçlamıyorum ancak hiçbir doktor da dönüp ‘niye gelmediniz? Kontrolünüz vardı’ demedi. Milliyet gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın yazdığı Sivil Darbe Girişimi ve Ankara’da Irak Savaşları kitabı var. Aslında mahkeme o süreci oradan okusa bile yeterli. Rahmetli Ecevit de hep ‘biz iç ve dış operasyonlarla yıkıldık’ derdi.”

 

Kaynak : Milliyet

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com


__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com


__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

RE: Avrupa Birliginin ekonomik zorluklari-Turkiye

Posted: 14 Feb 2010 01:36 AM PST

Avrupa topluluğu ve ERUO.
Aslında resme birde başka açıdan bakmak lazım. Önümüzde bir sürü AB ülkesinin mali sorunları var, bunlara PİGS ( domuzlar ) deniyor. Portekiz, İrlanda, Yünanistan, ve İspanya. Peki bu ülkelerin daha önce mali sorunları yokmuydu ? elbetteki vardı, hatta İrlanda bir nevi iflas etmiş durumda. Peki o zaman bu gürültü niye.
Bu son birkaç aydır TRİCHET konuşmalarında bunun gizliden gizliden sebebini bana göre vermekte idi.
AB nin güclü bir EURO istemediğini ve USD nin tekrardan güçlenmesi gerektiğini belirtiyordu. Bu gün forex piyasasının %30 undan fazlasını EUR/USD teşkil eder ve piyasanın 3 trilyon dolar olduğunu var sayarsak EUR/USD nin ne kadar önemli bir parite olduğunu gösterir. Hatta dünya için bile o kadar önemlidir ki dün ve bugün pariteyi 1,3600 sınırından dönderen Çinin alımlarıdır.
Geçen hafta okuduğum bir makale çok dikkatimi çekmişti. Makalede AB nin stratejisinin EUR/USD paritesini 1,34 lere çekmek istediklerini ve bu yüzden Yünanistan ile ilgili konuyu ortalama Martın başına kadar uzatacaklarını ve böylece kuru istedikleri seviyeye getireceklerini ve ancak ondan sonra gerçek kurtarma planını açıklayacaklarını belirtmekte idi. Böylece parite tekrrdan 1,40 lara geleceğini ve bunun AB için yeterli olacağını yazmakta idi.
 
AB deki ekonomistler herzaman 1,45 in üzerindeki bir kurun AB için zararlı olduğunu belirtmişlerdi. Sonuçta bu resesyondan çıkmanın tek kuralı düşük kur ve artırılmış ihracat dır. Avrupanın ihracatının artırabilmesi için kurun da ona göre düşük olması gereklidir.
 
Gördüğünüz gibi kapalı kapılar arkasında ne oyunlar oynanmakta. Forex işte böyledir yani mekanik bir oldu değildir, öyle ekranınızdaki grafiklere bakarak yada göstergeler aşırı alım yada satım bölgesindeyiz diye düşünüp işlem yapmak değildir. Belki şimdi neden saçınızı boş yere yolup durduğunuzu anlamışsınızdır.
Kapalı kapılar arkasındaki oyunlar......

 

From: Armagangurbuz@aol.com
Date: Sun, 14 Feb 2010 00:30:03 -0500
Subject: Avrupa Birliginin ekonomik zorluklari-Turkiye
To: FLTURK@yahoogroups.com; tadf@yahoogroups.com; rumelililer-owner@yahoogroups.com; domino_etkisi@googlegroups.com

Son zamanlarda Yunanistanin icine girdigi ekonomik zorluklar. Avrupanin ve Euro zone'nin istikballi hakkinda bir takim suallerin onunu acti.
Bu hafta sonu Wallstreet Journalda(2-13-2010) uzun bir makale bu krizi enine boyuna inceledi,size ozetini yazmaya calisacagim:
 
1) Yunanistanin problemi Ispanya, Irlanda, Portekiz ve Italyaya dagilabilir (PIIGS)
2) Bu ekonomik problem Almanya ve Fransa gibi memleketler tarafindan desteklenmek zorundadir, aksi halde Euro zone parcalanabilir ve bu ulkelerin zone dan cikarilmasi problemli olur.
3) IMF, Genel olarak Amerika ve Bati avrupa ekonomileri tarafinda  desteklendigi icin IMF isin icine girerse Euro zone ulkelerinin bazilarina nasil yardim edebilcegi formulasi su anda belli degil.
4) Bu PIIGS lerin problemi Amarikaya da ulasabilir. Zaten Amerika su anda buyuk bir borc icinde.
 
Turkiye capindan dusunecek olursak, su andaki durumdan iyi bir ders alinacagina inaniyorum. Bati dunyasi Amerika ve Avrupa mali kriz icinde. Yani sadece bu iki kitaya ve birkac ulkeye dayanmak uzun vadede tehlikeli olabilir.
 
Turkiyenin ihracatinin cogunlugu Avrupa ulkelerine yapiliyor. Bence bu agirligin dengelenmesi icin Asya, Guney Amerika, Orta dogu ve Afrika ulkelerine de acilmak gerekir. Bunu yapmadan once onlari iyice tanimamiz ve kulturlerini anlayarak oralarla calismayi ogrenmeliyiz.
 
Ihracatcilarimiz Rusya da bu alanda oldukca basarili oldu, diger yeni ulkelerde de olacaklarina inaniyorum, Okullarda bu yeni ulkelerin dil ve kulturlerine agirlik vermek icab edecek.
Armagan
Ayni dili konusan degil,
Ayni duygulari paylasanlar anlasabilir... 


Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

[anadoluhaber:37859] Fwd: FW: MAKEDONYA

Posted: 14 Feb 2010 01:18 AM PST


Cemil TEMİZ-İzmr
 
DIKKAT !

Bu mesaj ve ekleri mesajda gonderildigi belirtilen kisi/kisilere ozeldir ve gizlidir. Bu mesajin muhatabi olmamaniza ragmen tarafiniza ulasmis olmasi halinde mesaj iceriginin gizliligi ve bu gizlilik yukumlulugune uyulmasi zorunlulugu tarafiniz için de söz konusudur. Mesajin ve bilgilerinin size degisiklige ugrayarak veya geç ulasmasindan, butunlugunun ve gizliliginin korunamamasindan, virus içermesinden ve bilgisayar sisteminize verebilecegi herhangi bir zarardan sorumlu tutulamaz.



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: cemil temiz <cemicelli@gmail.com>
Tarih: 14 Şubat 2010 11:09
Konu: Fwd: FW: MAKEDONYA
Kime: hcl-emlak-@googlegroups.com
Cc: cuneytcelikkol@gmail.com



Cemil TEMİZ-İzmr
 
DIKKAT !

Bu mesaj ve ekleri mesajda gonderildigi belirtilen kisi/kisilere ozeldir ve gizlidir. Bu mesajin muhatabi olmamaniza ragmen tarafiniza ulasmis olmasi halinde mesaj iceriginin gizliligi ve bu gizlilik yukumlulugune uyulmasi zorunlulugu tarafiniz için de söz konusudur. Mesajin ve bilgilerinin size degisiklige ugrayarak veya geç ulasmasindan, butunlugunun ve gizliliginin korunamamasindan, virus içermesinden ve bilgisayar sisteminize verebilecegi herhangi bir zarardan sorumlu tutulamaz.



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Cüneyt Çelikkol <cuneytcelikkol@gmail.com>
Tarih: 13 Şubat 2010 17:54
Konu: Fwd: FW: MAKEDONYA
Kime: hilmierdil@gmail.com, cemiltemiz@gmail.com, varol1959@gmail.com





---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Cüneyt Çelikkol <cuneytcelikkol@gmail.com>
Tarih: 13 Şubat 2010 17:48
Konu: Fwd: FW: MAKEDONYA
Kime: alperencelikkol@gmail.com, ahmet bilir <ahmbilir@gmail.com>, akifalkan@gmail.com, mehmet enver <mehfil2004@gmail.com>, nazimtopcu@gmail.com, evrencelikkol@hotmail.com




---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: yavuz sanisoğlu <biyoistatistik@gmail.com>
Tarih: 12 Şubat 2010 18:28
Konu: Fwd: FW: MAKEDONYA
Kime: behceteksi@hotmail.com, doktor64@hotmail.com, ferhat.peker@mynet.com, gunays73@hotmail.com, ietikan@gop.edu.tr, isanisoglu@yahoo.com, koksal_agaoglu@hotmail.com, mdasdag@dicle.edu.tr, sburgul@bir.net.tr, "A.Sami Ayrı" <samiayri@yahoo.com>, Adnan Gencel <agen62@yahoo.com.tr>, Ayla Guven <aguven06@gmail.com>, bbirsen <bbirsen@mgeo.aselsan.com.tr>, Bülent Oktay <bulentoktay56@yahoo.com>, Ceylan Yozgatligil <ceylan.yozgatligil@gmail.com>, coktenli <coktenli@gata.edu.tr>, Cüneyt Çelikkol <cuneytcelikkol@gmail.com>, engin uysal <camoka4807@hotmail.com>, Enver Karanfil <mehfil2004@gmail.com>, faruk mutlu <farkcan75@gmail.com>, Fikret Mulhan <f4fikret@yahoo.com>, Gürcan GÜNAY <ggunay@yahoo.com>, hacer sanisoğlu <hacersanis@gmail.com>, Hacı Ahmet Güler <ha.guler19@gmail.com>, Hayriye ERTEM VEHİD <ertem@istanbul.edu.tr>, Hilal Ekmen <hilalekmen@gmail.com>, hulya agaoglu <hulyaagaoglu@gmail.com>, icankul <icankul@yahoo.com>, Kadri Göbekçi <kadri960@hotmail.com>, Kazım Erdinç Dinçer <kedincer@gata.edu.tr>, mali <mali@kulogluorme.com>, Mehmet Bahçecitapar <klasis38@hotmail.com>, Mesut Şen <mesudsen@gmail.com>, Murat Kılıç <muradkilic@yahoo.com>, Mutlu Kader <kadermutlu@hotmail.com>, ozcan kilic <drozcankilic@gmail.com>, Setenay ÖNER <oners@ogu.edu.tr>, Sevda Özel <sevdaozel74@gmail.com>, Süleyman Can Numanoğlu <scnumanoglu@gmail.com>, Turgut Aybek <aybekturgut@yahoo.com>, uerkorkmaz <uerkorkmaz@gop.edu.tr>, Yıldırım Baybars <ybaybars@yahoo.com>, Yunus DEDE <ynsdede@yahoo.com>, zakkus <zakkus@dicle.edu.tr>, Ünal SÜMER <iunalsumer@yahoo.com>, Betül Dündar <mdbetul@hotmail.com>, Burak Karadağ <drburakkaradag@gmail.com>, Burcu Gündoğdu <burcugun1980@hotmail.com>, Deniz Altincaba <denizaltincaba@yahoo.com>, Emine Karabük <eminekarabuk1981@hotmail.com>, Esra Koyuncu <drekoyuncu@yahoo.com>, Fatma Bilgehan Önalan <bilgehan9@yahoo.com>, Fedi Ercan <fediercan@hotmail.com>, Figen Armağan <figenarmagan_06@hotmail.com>, Funda Karataş <fndkrts232@hotmail.com>, Gülbin Destici <gulbindestici@gmail.com>, Hakan Aydın <dr.hakanaydin@hotmail.com>, Mehmet Zahran <mehzah80@hotmail.com>, Nazlı Türkcan <dr_nazli@hotmail.com>, Ozlem <ozlemerman@gmail.com>, Sevilay Kılıçer <sevilaykilicer@hotmail.com>, Sezin Ertürk <drsezert@gmail.com>, Soner Düzgüner <sonerduzguner@yahoo.com>, Türkan İlhan <turkansaymaz@yahoo.com>, Yetkin Karasu <yetkinkarasu@hotmail.com>, Özgür Çınar <ocinar77@yahoo.com>, Ülkü Aksoy <drulkub@hotmail.com>, bektasarzu@mynet.com, burak.aksakal@gmail.com, demdemir82@hotmail.com, dilektorun1968@hotmail.com, esmasoylu@gmail.com, fatos_gullu@hotmail.com, gamze.bulut87@hotmail.com, kursatmercimek@hotmail.com, limasol06@hotmail.com, meryemtorun08@hotmail.com, mfbarut@gmail.com, rmznman@gmail.com, sibelpeksoy@gmail.com, songul_ebedi@hotmail.com, sultancabat@mynet.com, Arife Kocabey <arifekocabey@yahoo.com>, Dilek Göynük <dilekgoynuk@windowslive.com>, Filiz Tuna <filiz-tuna@hotmail.com>, Hacer Türk <hcr1982@hotmail.com>





--
Kime:


 
MAKEDONYA'NIN YUNANİSTAN'A AİT OLMADIĞININ ANLAŞILMASI İÇİN İÇİN LÜTFEN OY KULLANALIM
 
Sizden aşağıdaki linki olabildiğince çok kişiye göndermenizi ve alıcılara "Is Macedonia
Hellenic?" sorusuna "NO" yanıtını vermelerini rica etmeni önemle istirham
 ediyorum. 
  
Zira dost ve kardeş Makedon toplumu, Türk halkının desteğine ihtiyaç duymaktadır.
 Malesef şu an itibariyle 465.426 kişi YES cevabını, 172.508 kişi de NO cevabını verdiği için oran olarak > %62 YES, % 38 NO şeklinde bir tablo ortaya çıkmıştır. 

Bu durum Yunanistan'ın tezine hizmet etmektedir...
>  
>  
> http://www.topix.com/forum/world/macedonia/TAAAAFN23PMGMJ147
>  
>
> Selam ve saygılarımla.
>  
> Ahmet
> Ziya GUNDUZ
> Makedonya Cumhuriyeti Konya Fahri Konsolosu
> Yapici Is Merkezi B Blok No: 204
> Selcuklu - Konya - TURKEY
>
> --
>


Dr. Mustafa Sozen Department of Biology Zonguldak Karaelmas University 67100 Incivez, Zonguldak - TURKIYE spalaxtr@hotmail.com spalaxtr@yahoo.com




Hotmail: Powerful Free email with security by Microsoft. Get it now.




--
---------------------------------------------------------
----------- Doç. Dr.Yavuz SANİSOĞLU  -----
------------------------------------------------------------




--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37858] MODERN HAYAT VE ANNELİK

Posted: 13 Feb 2010 10:31 PM PST

MODERN HAYAT VE ANNELİK

 

Eskiden dışarıda çalışmayan ve evde oturan (evde oturan tabiri tümden yanlıştır) bayanlara ev hanımı denirdi . Şimdilerle bu tabir de unutuldu.

 

Sanılır ki ev hanımları hiçbir şey yapmıyor. Halbuki; “Yuvayı dişi kuş yapar” sözü bize aittir.

Aileyi önemli kabul ediyor ve toplumun çekirdeği var sayıyorsak annenin evde yaptığı ve toplumun geleceği için çok önemli görevleri olduğunu da kabul etmek zorundayız.

 

Doğru ya da yanlış ancak iyi biliyoruz ki;  ev işlerinin tümünden kadının sorumlu sayılmaktadır. Toplumumuzda genellikle, çalışan olsa bile kadın işten döndüğünde, eşinden ev işleriyle ilgili yardım alamıyor. Bu sebeple dışarıda çalışmayı tercih eden kadın, hem iş yerinde hem de evde yoğun bir tempo içine girer. Bu da kadının kızgınlık, tükenmişlik ve yalnız bırakılmışlık hissi yaşamasına sebep olabilir.

 

Öte yandan kadının, iş kadını ve annelik rolleri dışında eş ve arkadaş olma rolleri de vardır. Zaman zaman eşle vakit geçirmek, arkadaşlarla bir araya gelmek; çalışan kişileri yoğun tempodan uzaklaştırarak, ruhsal olarak rahatlamalarını sağlayacaktır. Çalışan kadın, kendisi için  bunlara  vakit ayırtabilecek midir?

 

Kadınlar; günümüz toplumunda giderek daha fazla söz sahibi olsa da, çocuk

sahibi olmak istediğinde bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Çocuk ya da kariyerden birini seçmek zorunda kalan kadınlar, hangi tercihi yaparlarsa yapsınlar bunun sonucunda yeni sorunlarla karşı karşıya gelebiliyor. Şöyle ki; kariyeri tercih ederse, çocuk sahibi olmanın eksiğini hep duyacaktır. Çocuk sahibi olursa, onu kendisi yetiştiremeyeceği, gerektiği kadar vakit ayırtamayacağı ve bir yabancı bakıcı kadına teslim etmek zorunda kalacağı için yaşacağı sorunlar  asla görmezden gelinemez.

 

Halbuki uzmanlar şiddetle uyarıyor. Çocuklarınıza yeteri kadar sevgi verin. Onlara mutlaka vakit ayırtın diye… Çalışan kadın tüm bunları nasıl yapacaktır?

 

Annelerin çocuklarını büyütmek, eğitmek ve eşine destek ve moral vermek gibi çok hayati işi yok mu sizce….

Dışarıda hangi  önemli işi yapıyor da, kendisini, eşini, çocuklarını ve hatta toplumu yakından ilgilendiren evdeki bu hayati denebilecek işini bırakmak zorunda kalıyor?

 

Ayrıca; annelik kadına sonradan verilen ya da dışarıdan sunulan bir görev değil, tamamen doğasından kopup gelen bir his ve görevdir.

 

Gençliğin sosyal ve ruhsal problemlerinin altında annesizlik yatıyor diyor uzmanlar. Siz de buna katılmaz mısınız?

 

Sıhhatli toplum için anneliği yeniden yüceltmek zorundayız.

 Annelik, toplum için fedakarlık, ruhsal manada kendisi için manevi bir doyumdur.

 

Bir çalışan kadın anlatmış ve sormuştu: “ Çalışmayan hanımlar adeta kraliçe gibi yaşar. Ben hem evdeki kadının işini hem de dışarıda çalışarak erkek işini de yapıyorum. Sizce bu adil mi?

 

Şimdi, mertçe cevap verelim.

Bu soruya kim cevap verebilecek?

 

 

 

 

 

 

 



Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.

Avrupa Birliginin ekonomik zorluklari-Turkiye

Posted: 13 Feb 2010 09:30 PM PST

Son zamanlarda Yunanistanin icine girdigi ekonomik zorluklar. Avrupanin ve Euro zone'nin istikballi hakkinda bir takim suallerin onunu acti.
Bu hafta sonu Wallstreet Journalda(2-13-2010) uzun bir makale bu krizi enine boyuna inceledi,size ozetini yazmaya calisacagim:
 
1) Yunanistanin problemi Ispanya, Irlanda, Portekiz ve Italyaya dagilabilir (PIIGS)
2) Bu ekonomik problem Almanya ve Fransa gibi memleketler tarafindan desteklenmek zorundadir, aksi halde Euro zone parcalanabilir ve bu ulkelerin zone dan cikarilmasi problemli olur.
3) IMF, Genel olarak Amerika ve Bati avrupa ekonomileri tarafinda  desteklendigi icin IMF isin icine girerse Euro zone ulkelerinin bazilarina nasil yardim edebilcegi formulasi su anda belli degil.
4) Bu PIIGS lerin problemi Amarikaya da ulasabilir. Zaten Amerika su anda buyuk bir borc icinde.
 
Turkiye capindan dusunecek olursak, su andaki durumdan iyi bir ders alinacagina inaniyorum. Bati dunyasi Amerika ve Avrupa mali kriz icinde. Yani sadece bu iki kitaya ve birkac ulkeye dayanmak uzun vadede tehlikeli olabilir.
 
Turkiyenin ihracatinin cogunlugu Avrupa ulkelerine yapiliyor. Bence bu agirligin dengelenmesi icin Asya, Guney Amerika, Orta dogu ve Afrika ulkelerine de acilmak gerekir. Bunu yapmadan once onlari iyice tanimamiz ve kulturlerini anlayarak oralarla calismayi ogrenmeliyiz.
 
Ihracatcilarimiz Rusya da bu alanda oldukca basarili oldu, diger yeni ulkelerde de olacaklarina inaniyorum, Okullarda bu yeni ulkelerin dil ve kulturlerine agirlik vermek icab edecek.
Armagan
Ayni dili konusan degil,
Ayni duygulari paylasanlar anlasabilir... 

[anadoluhaber:37842] Abdi İpekçi, Gün Sazak, Tuncay Mataracı ve Mason Locası

Posted: 13 Feb 2010 03:37 PM PST

GÜN SAZAK TEKERE TAŞ KOYUNCA!
Öyle sanıyorum ki; bu işgal ve uyuşturucu ilişkisi, meseleyi yeterince açıklamaya yeterlidir!
Şimdi diyeceksiniz ki;
İyi, hoş da, Afganistan’da Taliban’ın devrilmesiyle, Türkiye’de Abdi İpekçi’nin öldürülmesi arasında ne gibi bir ilişki, ne gibi bir bağlantı var?
Bu bağlantıyı görebilmek için, o günlere, yani Abdi İpeki’nin vurulduğu 1 Şubat 1979’un öncesine gitmek gerekir. Çünkü, o günleri bilmezsek, taşları yerine koymamız ve olayın derinliğini görmemiz mümkün olmaz!
Ne oldu İpekçi vurulmadan önce?
Takvim’den Emin Pazarcı, iki günlük yazısında o günleri şöyle anlatıyordu:
21 Temmuz 1977’de İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulmuş, MHP’li Gün Sazak, Parlamento dışından Gümrük ve Tekel Bakanı olarak görev almıştı.
O dönemde gümrükler kevgir gibiydi. Devlet otoritesi yok olmuş, kaçakçılar dilediği gibi at oynatıyordu. Koskoca fabrikalar yapılıyor, ancak Türkiye’ye sokulan makineler için tek kuruş bile gümrük vergisi ödenmiyordu.
Bilanço korkunçtu. Devletin resmi raporlarına göre, gümrüklerdeki kaçakçılıktan, devletin her yıl petrole ödediği para kadar kaybı vardı.
Bir yandan her türlü makine gümrüklerden kaçak olarak giriyor, diğer taraftan silah ve uyuşturucu kaçakçılığından büyük rantlar elde ediliyordu. Sigara ve hammadde kaçakçılığı ise alıp yürümüştü.
İşte böyle bir dönemde koltuğa oturan Gün Sazak, işe son derece kararlı başlamıştı.
Rivayete göre, bütün önemli bürokratları tek tek yanına çağırıp, masanın bir yanına silah, diğer yanına da bir çanta para koyup, bakın demişti:
Benim silahım da var, param da. Kararlıyım ve gümrüklerdeki kaçakçılığı önleyeceğim. Herkes ayağını ona göre denk alsın. Ardından da bir kontrolörler kurulu oluşturup, güvenilir, sağlam, ahlaklı pek çok ismi bakanlıkta görevlendirmişti.
Gümrüklerdeki kaçakçılık yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı. Daha sonra, o dönemde Türkiye’nin alışık olmadığı gelişmeler yaşandı. Sosyal Demokrat Abdi İpekçi, sağcı damgasını yiyen yazarların bile yazamayacağı bir yazı kaleme aldı.
Yazıda mealen şöyle deniliyordu:
Ülkücülerle ilgili peşin hükümler var. Anlaşılıyor ki, biz bu peşin hükümleri gözden geçirmeliyiz. MHP’li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak, olağanüstü bir çaba ile gümrüklerdeki kaçakçılığı önledi.

Gün Sazak ve Alparslan Türkeş

O DOSYA, HÂLÂ BULUNAMADI!
Kaçakçılık çeteleri, Gün Sazak yüzünden rantlarını kaybetmişken, Milliyetçi Cephe Hükümeti düşürüldü. Adalet Partisi’nden 11 milletvekili istifa ettirildi ve Ecevit tarafından yeni bir hükümet kuruldu.
İlginçtir, transfer edilen bu isimlerden biri olan Tuncay Mataracı da Gümrük ve Tekel Bakanlığı’na getirildi. Mataracı ile birlikte kaçakçılar için yine saadet dönemi başladı. Hatta işler o kadar ileri gitti ki, kaçakçıların talebi için gümrüklere yapılan tayinlerde bir tarife bile oluşturuldu. Her işin bir bedeli vardı.

Tuncay Mataracı

Siyasi yelpazenin iki ayrı kutbunda bulunan, ancak kaçakçılık konusunda birbirine destek veren Gün Sazak ile Abdi İpekçi’nin akıbetleri de aynı oldu. Abdi İpekçi, Mehmet Ali Ağca’nın silahından çıkan kurşunlarla can verdi. Gün Sazak da taşeron bir örgüt olan Dev-Sol militanları tarafından öldürüldü.
1970’li yılların çatışma ve 1980’lerin darbe ortamı ortadan kalktıktan sonra, sağlıklı düşünen çevreler, Abdi İpekçi ile ilgili bazı gerçekleri de keşfetmeye başladılar.
Abdi İpekçi, not defterine gümüş, eroin ve silah kaçakçılığı ile ilgili bazı notlar almıştı.

Öldürülen Abdi İpekçi

Çok önemli bir kaçakçılık dosyası üzerinde çalışıyorum, yakında açıklayacağım demişti. Cinayetten kısa bir süre önce, içinde İpekçi’nin özel telefon numaraları, adresler ve notlar bulunan defteri kaybolmuştu.
O dönemde Türkiye’deki kaçakçılık işlerini Bekir Çelenk ve Abuzer Uğurlu gibi isimler yönetiyordu. Merkez, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bulunan Vitoşa Otel’di. Türkiye’nin ünlü kaçakçıları, burada bir araya geliyorlar ve Bulgaristan Hükümeti’nin de bilgisi dahilinde kaçakçılık organizasyonları yapıyorlardı.
Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye yapılan silah kaçakçılığını da bizzat Sovyet Gizli Servisi KGB yönetiyordu.
Bekir Çelenk hayatını kaybettikten sonra, Mehmet Ali Ağca ilginç bir açıklama yaptı.
Abdi İpekçi Suikastı’nın sırları Bekir Çelenk’le birlikte gömüldü.

Bekir Çelenk

VUR EMRİ MASON LOCASINDAN!
Bu satırlar, İpekçi’nin niye öldürüldüğünü anlamaya ve anlatmaya herhalde yeterlidir!
Bir defa daha söyleyelim;
Irak ve Afganistan niye işgal edildiyse, Saddam ve Taliban niye devrildiyse, Gün Sazak niye öldürüldüyse; Abdi İpekçi de o sebeple öldürülmüştür!
Yani, petrol, silah ve uyuşturucu kaçakçılığını önlemeye çalıştıkları için!
Haa, şunu da ekleyelim:
Abdi İpekçi’nin öldürülmesi emrini verenler, kendisinin de içinde yeraldığı mason locasıdır! Çünkü İpekçi; kendi locasının, Türkiye’de silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını öğrenmiş, belki de bunu yazmaya hazırlanıyordu!
Tetikçinin tahliyesi dolayısıyla gürültü koparıp, ortalığı velveleye verenler, her ne hikmetse olayın bu boyutuna hiç girmiyor!
Semerlere vuruyorlar ama,
Eşeklere hiç dokunan yok!
Kaçakçılığa gelin, kaçakçılığa!
Uyuşturucuya gelin, uyuşturucuya!
Baronlara ve Ergenekonlara gelin!
Savaş ve cinayetlerin sırrı orada!

Bekir Çelenk Kimdir?


Ünlü uyuşturucu ve silah kaçakçısı. Gaziantep doğumlu. Trabzon’da 1967’de ortaya çıkarılan bir silah kaçakçılığı olayına adı karıştı. Türkiye’de aranırken, İngiltere’de oturma izni aldı. Bu olaydan sonra İstanbul’a yerleşti ve Nilüfer Koçyiğit’le evlendi. CIA denetiminde silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan Henri Arslanyan’la tanıştı. Adamı Ömer Mersan, 1980’de Sofya’da Vitoşa Oteli’nde buluştuğu Ağca’ya Hintli Joginder Singh pasaportunu verdi. 1980’de Türkiye’den kaçtı. 1985’te İstanbul’a gelerek teslim oldu. Kaçakçılık suçlarından yargılanan Çelenk, 14 Ekim 1985’te Mamak Askeri Cezaevi’nde geçirdiği kriz sonucu öldü. Ağca’nın yurtdışına kaçırılmasında rol oynadığı belirtilen Çelenk’in, Ağca’ya üç milyon mark vererek Papa’yı öldürmesini istediği ileri sürüldü.

(Hasan Karakaya, Vakit, 2010-01-20)

--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37855] Kirli Portre: Doğu Perinçek.! -1-

Posted: 13 Feb 2010 03:25 PM PST

Perinçek 'in hâkim olan ve bir dönem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcılığı yapan babası Sadık Perinçek, dört dönem Erzincan milletvekili seçildiği Adalet Partisi'nde Genel Yönetim Kurulu üyesiydi. Perinçek 'in dayısı Turhan Olcayto, tümgeneraldi ve Ankara 'da Zırhlı Tümen Komutanıydı.

Bakın Perinçek Türk Ordusu için ne diyor:

“Orduyu siyasal iktidarda pay sahibi haline getiren Milli Güvenlik Kurulu gibi kurumlar kaldırılmalıdır.”
(İP Programı’ndan)


Devir devir Doğu Perinçek

Doğu Perinçek, Türkiye Marksist-Leninistlerinin mirası üstüne kurduğu Aydınlık hareketiyle hâlâ devrine göre siyaset güdüyor.


Dev-Genç'ten ihtilal liderliğine, Maocu çizgiden 28 Şubat'taki tahrik edici üsluba; son olarak ulusalcı çizgiye uzanan Perinçek hareketi tam bir başarısızlık örneği aslında.
O devrimci, Maocu, Apocu, Darbeci, Ulusalcı...
Şimdi sırada ne var dersiniz?


‘Marksist-Leninist bir teorik organ gerekliydi. Temmuz 1968'de bu dergiyi çıkarmaya, adını Aydınlık koymaya karar verdik. çünkü Aydınlık, sosyalist hareket tarihinde şanlı bir adı ifade ediyordu. 1919-25 yılları arasında muhtelif aralıklarla Türkiye'de Marksist-Leninistler tarafından bu isimle bir dergi çıkarılmıştı. Biz Aydınlık adını seçmekle geçmişin mirasını benimsemiş oluyorduk. Aydınlık'ın başlangıçtaki kurucuları şunlardır: Şahin Alpay, Cengiz çandar, Gün Zileli, Erdoğan Güçbilmez, Vahap Erdoğdu, Atıl Ant, Münir Ramazan Aktolga ve ben. Aydınlık kısa zamanda ideolojik bir karargâh haline geldi.' Bu sözler Doğu Perinçek'e ait. Günümüze kadar 37 yıldır süren "Perinçek ve Aydınlık olayı" işte böyle başladı.

 

Başından bugüne Perinçek ve Aydınlık hareketinin şaşırtıcı düzeyde birbirine ters iki yüzü var. Madalyonun bir yüzünde Perinçek'in Dev-Genç'in başından, asistanı olduğu Ankara Hukuk Fakültesi'nden ve üyesi olduğu Türkiye İşçi Partisi'nden atılmasından tutun; çıkardığı gazete ve dergilerin yalnızca birkaç bin satmasına, kurduğu partilerin hiçbir zaman bindelik oy oranlarını geçemeyişine kadar adeta bir başarısızlık şaheseri var. Perinçek, kurduğu yeraltı ihtilal örgütü en kısa sürede ortaya çıkarılıp dağıtılan ve birlikte yola çıktığı bütün arkadaşları tarafından terk edilen bir kişi olarak da bir başka rekorun sahibi. Her biri bugün toplumun çeşitli kesimlerinde önemli roller oynayan şu isimlerin hepsi onu terk etti: Şahin Alpay, Cengiz çandar, Oral çalışlar, Nuri çolakoğlu, Ferai Tınç, Gülay Göktürk, Osman Ulagay, Kerem çalışkan, Doğan Yurdakul, Hadi Uluengin, Gün Zileli, Şefik Kahramankaptan, ömer Madra, Soner Yalçın, Atıl Ant, Adil özkol, Cüneyt Akalın, Halil Berktay, Ragıp Duran, çiğdem Kömürcüoğlu, Alev Er, Musa Ağacık, Bülent Tanör. Bu kadar kişi tarafından terk edilmiş olmak bile aslında tek başına Perinçek hareketinin bir "başarısızlık örneği" olarak siyasi tarihe geçmesini sağlayabilir.



--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Betreff: Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...

Posted: 13 Feb 2010 03:23 PM PST

Özkök, Büyükanıt ve Başbuğ...

Türkiye yaşadığı değişim sürecinde kabaca iki aşamadan geçti.

İlk aşama yasal değişikliklerden, yasal mevzuatın elden geçirilmesinden oluşuyordu.

İkinci aşama ise yeni hukuki zeminde somut sorunların çözümü ya da bu zemini anlamlı kılacak uygulamaların gerçekleştirilmesi oldu.

Bu aşamalar arasında keskin çizgiler elbet yok ve her iki aşama da bir bakıma süregidiyor.

Ancak kabaca 2002-2007 arasını daha çok "yasal değişim", 2007 sonrasını ise "siyasal değişim" dönemi olarak adlandırmak pek yanlış olmaz.

Bu, her konuda böyle...

Özellikle asker sorununda...

Dün söyledik:

Askeri vesayet rejimlerinden çıkış askerler için zordur. Bu tür değişim süreçlerinin hem nesnesi hem öznesi olurlar; hem değişim tarafından etkilenirler hem kurumsal nitelikleri itibariyle bu değişimi gerçekleştiren el olmak durumunda kalırlar.

Ancak geri dönüş yoktur ve asker açısından yapılacak iş artık direnmek, tepki vermek değildir. Tersine 'demilitarizasyon süreci'nin doğru yönetilmesidir. O zaman bir yanıyla mesele ordunun yeniden tanımı ve asker rolünün yeniden inşasıdır...

Ancak bunları söylerken daha önce sıkça vurguladığımız şu gerçeğin altını özellikle çizmek gerekir:

Türkiye'de ya da başka yerde asker bu süreçlerde, değişmek istediği için değil, değişmek zorunda kaldığı için rol alır. Başka bir ifadeyle demilitarizasyon süreci asker tarafından bu sınırlarda yönetilir. Değişime direnç ile değişmek zorunluluğu iç içe girer. Eski usuller ile yeni arayışlar yan yana yaşar.

Başbuğ'un gazetelere yaptığı açıklamalar bu durumun açık kanıtıdır:

Bir gün "darbe dönemi bitmiştir, GATA konusunda yanlış yaptık" diyor, bir başka gün tehdit eden askeri üsluba geri dönüyor, "ya sabrımız taşarsa"... tarzı meydan okumalara girişiyor...

Peki başından bu yana asker tarafından nasıl yönetildi bu süreç?..

Birinci aşamada, "yasal değişim" döneminde karargâhın başında Hilmi Özkök vardı. Sivilleşme süreci açısından "iyi" bir yönetim gösterdi. MGK'nın yapısını değiştiren, ardından gizli yönetmeliğin ilgasına kapı açan 2003 Uyum Paketi onun genelkurmay başkanlığı döneminde çıktı, hükümet MGSB'ye ilk kez bu dönemde el atabildi, dış politik alanda (Kıbrıs örneği) ilk kez askerden bağımsız bir rota izleyebildi.

Ve önemlisi bu gelişmelere karşı ordu içi tepkiler, darbe girişimleri ve benzerleri Hilmi Özkök sayesinde engellenebildi.

Elbet fişleme skandalı da onun zamanına yaşandı ve onun tarafından savunuldu. Yine de kabul etmek gerekir ki Özkök'ün demilitarizasyon yönetimi olmasaydı, bugüne kolay gelinmezdi.

Birinci aşama ile ikinci aşama arasındaki dönemde, geçiş döneminde Genelkurmay Başkanı Büyükanıt oldu.

Gemisini ve süreci "kötü" yönetti Büyükanıt.

Beklentilerle iş başına geldi ve Şemdinli hadisesindeki çıkışıyla oluşturduğu "askercil" imajın hakkını verdi:

Cumhurbaşkanlığı seçimine aktif müdahalelerde bulundu. 27 Nisan Askeri Muhtıra'sını elleriyle hazırladı. Asker ile hükümeti kavgalı hale getirdi. Gül'ün döneminde Çankaya'ya karşı gerginlik ve tanımazlık politikası uyguladı.

Ve ordunun itibar kaybının derinleşmesine yol açan isim oldu.

Temmuz 2007 seçimlerinde ortaya çıkan yüzde 47'lik sonuç sadece AK Parti'nin değil, Büyükanıt'ın da eseriydi.

Ve Türk Silahlı Kuvvetleri açısından bu sonuç bir milat oldu: Kalıcı bir meşruiyet kaybı...

Dağlıca olayı bunu takip etti ve meşruiyet krizi derinleştirdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri açısından kritik bir anda İlker Başbuğ devreye girdi, ikinci aşamanın, siyasal değişim döneminin Genelkurmay Başkanı oldu. Ordunun değişimin nesnesi ve öznesi olmasının çapı büyümüş ve niteliği değişmişti. Askere yönelik sorgu, sual dönemi ve yargı süreci başlamıştı.

Başbuğ bu süreci yönetmekte ciddi sıkıntılar yaşadı. Dedik: Güne göre direnç politikasını devreye soktu, güne göre orduyu yeni duruma uyarlamaya gayret ettiğini ima etti.

Demilitarizasyon sürecini "yönetmekte" başarısız olduğu söylenemez... Bu yönetime günlük gelişmeler, çelişkiler, el kol yordamı ve zorunluluklar hâkim olsa da...

Sert ve kabul edilemez çıkışları oluyor...

Ancak madalyonun diğer yüzü de önemlidir.

Başbuğ'un Kürt sorununun varlığını ikrarı, darbe dönemlerinin sona erdiğini vurgulaması, ordu içi temizlik çabaları, siyasi iktidarla çatışmasız bir ilişki götürmesi, daha doğrusu bunları yapmak zorunda kalması önemlidir.

Asker açısından değişim böyle bir şeydir...

Fazlası gerek...

Zira demokratik model bellidir ve hedef askerin siyasi iktidara tam biatı ve denetimidir...

Fazlası da gelecek...

Bu da askerin "zorunlu katkısı"yla gerçekleşecek.

 
-------Originalmeldung-------
 
Datum: 13.02.2010 20:06:49
Betreff: Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...
 

Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...

 

Satır aralarında saklı beyanlar, krizin habercisi mi?

 

...
İki farklı konu gibi gözükse de Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un açıklamaları arasında bağ kurulması mümkün mü?


Hatta bu denkleme Başbakan Tayyip Erdoğan da katılmalı mı? Bir adım ileri gidildiğinde, "Genel seçim-cumhurbaşkanlığı seçimi stresi" erken mi yaşanıyor?
Deneyimli devlet adamları, taban ve yakın çevrenin etkisine mi girdi? Veya liderlerin birinci halkasındaki isimler arasında arka bölgede harekât mı başladı?
***

 

Cumhurbaşkanı Gül'ün konumundan başlayalım. Sancılı süreçlerden geçerek Köşk'e çıkan Gül, devlet organlarının uyumlu çalışmasını gözeten, tarafsız Cumhurbaşkanı profili sergilemek için ciddi çaba sarf etti. Lakin siyasi geçmişi Çankaya'da yakasını bırakmadı. Özellikle muhalefet partilerinin (CHP-MHP) izlediği strateji Gül'ün, tansiyonu düşüren, siyasi rekabeti centilmenlik sınırlarına çeken, anayasal kurumları birbirine yaklaştıran etkili aktör olmasını gölgeledi.


Gelinen noktada, Cumhurbaşkanı görev süresinin Gül özelinde 7 yıl olduğunu savunanlar da var. Ama hazırlıklar 5 yılla limitli. Dolayısıyla 2012'de Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekse, oy verenlerin en az yarısının desteğini de alacak. Böylesine güçlü bir Cumhurbaşkanı'nın yürütmede kazanacağı ağırlık, ülkenin yönetim biçimi ile "kontrol-denge" sistemini doğrudan etkileyecek. Ve muhtemelen yarı başkanlığa gidişi frenlemek isteyenleri tetikleyecek. Aradan geçen 2.5 yıla rağmen "AK Parti patenti" ile inisiyatif alanı daraltılan Gül'ün, kendisi dışında oluşturulacak "Başarılı ve devam etmeli" türünden yorumlara kapalı olduğunu düşünmek güç. Lakin Köşk'te kalmak için farklı kesimlerle taviz oyununa gireceğini iddia etmek ise insafsızlık. Bu nedenle vaktinden önce kurgulanan Çankaya senaryoları için "prova çekimleri başladı" demek yanıltıcı olmaz. Ve bu film karesinde askerin değerlendirmesinin olmadığını savunmak gerçekçi değil.
***

 

Genelkurmay cephesine gelince...
Burada TSK'nın iç ve dış dinamiklerini ele almak gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin gerek bilgi güvenliği, gerek rutin dışına çıkan personel, gerekse moral motivasyon üzerinde durduğu biliniyor. Bizzat Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un, general rütbesindeki çalışma arkadaşları ile "özeleştiri yapması" artık sır niteliği taşımıyor. Askerin hem itibarını hem de imajını zedeleyen olaylara iç bünyesindeki faktörlerin de sebebiyet verdiğini kabul etmesi dikkate değer. Deyim yerindeyse sakatlanan ayağı görmek ve tedavisine çalışmak önümüzdeki günlerin belirgin gelişmesi.


Suikast hazırlığından başlayıp darbe planına varan iddiaların muhatabı asker kişilere suçluluğu ispatlanıncaya kadar sahip çıkılması, selamı sabahı kesenlerin uyarılması, yalnızlaştırmaya fırsat verilmemesi Komutan'ın açık tercihi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit'in beyanlarında da bu stilin ipuçları gizli. "Kendi içinde sağlam duramayan askerin, dışarıda çökmesi mukadder" tezi burada hâkim.


TSK'nın dış boyuta taşan yeni duruşu ise uluslararası istihbarat örgütlerini kapsadığı gibi halkın askere duyduğu güvendeki erozyonu önlemeyi de amaçlıyor. Askeri kanatta, asimetrik psikolojik harekâta ilişkin donelerin yabancı istihbarat kuruluşları tarafından organize edildiği, memnuniyetsiz personel eliyle servis edildiği kanısı hâkim. Ve bu zincirin halkaları kırılmaya çalışılıyor. Halkla ilişkiler açısından, "haksız ithamların anlatılması" emri okunabiliyor. Muhtelif isnatların peşin hükme dönüşmesine ilişkin örnekler, itirafçıların spekülatif beyanlarına dayalı yönlendirmeler, subaylarla-üst subayların arasını açmaya dönük silahlı teşebbüs şemaları, halkı askerlikten soğutabilecek akıl dışı planlar, bunları belirli hedeflere yöneltmek için çalışan sivil unsurlar... Bütün bu başlıklar askerin "karşı atağı"nın hamleleri olabilir.


Endişe verici husus ise gerek görevdeki gerekse emekli komutanların önce birbirlerine sonra siyasi alana ilişkin koz tuttuğu izlenimi veren satır aralarına saklı beyanları. İşte burası yeni krizlerin habercisi!

 

Okan Müderrisoğlu / Sabah'taki köşesinden ilgili kısım

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com
 
Tierisch gut! KOSTENLOSE E-Mail-Animationen – von IncrediMail! Hier Klicken!

[anadoluhaber:37845] İlhan Arsel hakkında.

Posted: 13 Feb 2010 02:58 PM PST

İlhan Arsel kaç senedir ABD'de yaşıyrodu ve neden gitmişti hiç bir yerde bulamadım lütfen bilen varsa paylaşırmı?

--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

İran'da Neler Oluyor, Neler Bitiyor: Farklı Bir Perspektif

Posted: 13 Feb 2010 02:25 PM PST

İran'da neler olup neler bitiyor? İran'ın desteklediği güçler Irak'ta, Afganistan, Lübnan ve Ortadoğu'da neler yapıyor? Şiiliğin mahiyeti nedir, stratejileri nedir? Ali Hamaney'in malvarlığı kaç milyon dolarlık?

Sorular ve ilk defa karşılaşacağınız önemli hadiselere farklı bir perspektiften bakış açıları..

www.irananaliz.wordpress.com sitesini kesinlikle tavsiye ederiz.


[anadoluhaber:37851] Kitap - Türk Solu Adam Olur mu? - indir

Posted: 13 Feb 2010 11:41 AM PST

Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi?

Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var.

İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37847] Kitap: Teknolojik İnfaz Yöntemleri - indir

Posted: 13 Feb 2010 11:40 AM PST

Teknolojik İnfaz Yöntemleri

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...

Posted: 13 Feb 2010 10:54 AM PST

Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...

 

Satır aralarında saklı beyanlar, krizin habercisi mi?

 

...
İki farklı konu gibi gözükse de Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un açıklamaları arasında bağ kurulması mümkün mü?


Hatta bu denkleme Başbakan Tayyip Erdoğan da katılmalı mı? Bir adım ileri gidildiğinde, "Genel seçim-cumhurbaşkanlığı seçimi stresi" erken mi yaşanıyor?
Deneyimli devlet adamları, taban ve yakın çevrenin etkisine mi girdi? Veya liderlerin birinci halkasındaki isimler arasında arka bölgede harekât mı başladı?
***

 

Cumhurbaşkanı Gül'ün konumundan başlayalım. Sancılı süreçlerden geçerek Köşk'e çıkan Gül, devlet organlarının uyumlu çalışmasını gözeten, tarafsız Cumhurbaşkanı profili sergilemek için ciddi çaba sarf etti. Lakin siyasi geçmişi Çankaya'da yakasını bırakmadı. Özellikle muhalefet partilerinin (CHP-MHP) izlediği strateji Gül'ün, tansiyonu düşüren, siyasi rekabeti centilmenlik sınırlarına çeken, anayasal kurumları birbirine yaklaştıran etkili aktör olmasını gölgeledi.


Gelinen noktada, Cumhurbaşkanı görev süresinin Gül özelinde 7 yıl olduğunu savunanlar da var. Ama hazırlıklar 5 yılla limitli. Dolayısıyla 2012'de Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekse, oy verenlerin en az yarısının desteğini de alacak. Böylesine güçlü bir Cumhurbaşkanı'nın yürütmede kazanacağı ağırlık, ülkenin yönetim biçimi ile "kontrol-denge" sistemini doğrudan etkileyecek. Ve muhtemelen yarı başkanlığa gidişi frenlemek isteyenleri tetikleyecek. Aradan geçen 2.5 yıla rağmen "AK Parti patenti" ile inisiyatif alanı daraltılan Gül'ün, kendisi dışında oluşturulacak "Başarılı ve devam etmeli" türünden yorumlara kapalı olduğunu düşünmek güç. Lakin Köşk'te kalmak için farklı kesimlerle taviz oyununa gireceğini iddia etmek ise insafsızlık. Bu nedenle vaktinden önce kurgulanan Çankaya senaryoları için "prova çekimleri başladı" demek yanıltıcı olmaz. Ve bu film karesinde askerin değerlendirmesinin olmadığını savunmak gerçekçi değil.
***

 

Genelkurmay cephesine gelince...
Burada TSK'nın iç ve dış dinamiklerini ele almak gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin gerek bilgi güvenliği, gerek rutin dışına çıkan personel, gerekse moral motivasyon üzerinde durduğu biliniyor. Bizzat Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un, general rütbesindeki çalışma arkadaşları ile "özeleştiri yapması" artık sır niteliği taşımıyor. Askerin hem itibarını hem de imajını zedeleyen olaylara iç bünyesindeki faktörlerin de sebebiyet verdiğini kabul etmesi dikkate değer. Deyim yerindeyse sakatlanan ayağı görmek ve tedavisine çalışmak önümüzdeki günlerin belirgin gelişmesi.


Suikast hazırlığından başlayıp darbe planına varan iddiaların muhatabı asker kişilere suçluluğu ispatlanıncaya kadar sahip çıkılması, selamı sabahı kesenlerin uyarılması, yalnızlaştırmaya fırsat verilmemesi Komutan'ın açık tercihi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit'in beyanlarında da bu stilin ipuçları gizli. "Kendi içinde sağlam duramayan askerin, dışarıda çökmesi mukadder" tezi burada hâkim.


TSK'nın dış boyuta taşan yeni duruşu ise uluslararası istihbarat örgütlerini kapsadığı gibi halkın askere duyduğu güvendeki erozyonu önlemeyi de amaçlıyor. Askeri kanatta, asimetrik psikolojik harekâta ilişkin donelerin yabancı istihbarat kuruluşları tarafından organize edildiği, memnuniyetsiz personel eliyle servis edildiği kanısı hâkim. Ve bu zincirin halkaları kırılmaya çalışılıyor. Halkla ilişkiler açısından, "haksız ithamların anlatılması" emri okunabiliyor. Muhtelif isnatların peşin hükme dönüşmesine ilişkin örnekler, itirafçıların spekülatif beyanlarına dayalı yönlendirmeler, subaylarla-üst subayların arasını açmaya dönük silahlı teşebbüs şemaları, halkı askerlikten soğutabilecek akıl dışı planlar, bunları belirli hedeflere yöneltmek için çalışan sivil unsurlar... Bütün bu başlıklar askerin "karşı atağı"nın hamleleri olabilir.


Endişe verici husus ise gerek görevdeki gerekse emekli komutanların önce birbirlerine sonra siyasi alana ilişkin koz tuttuğu izlenimi veren satır aralarına saklı beyanları. İşte burası yeni krizlerin habercisi!

 

Okan Müderrisoğlu / Sabah'taki köşesinden ilgili kısım

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

[anadoluhaber:37844] Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker Paşa (3) - Rasim Ozan Kütahyalı

Posted: 13 Feb 2010 10:49 AM PST

İlker Başbuğ kendisine “devlet memuru” denmesini hakaret sayan bir asker. Kendini bir devlet adamı olarak konumlandırıyor. Yine “devlet adamı” triplerinde Habertürk’e konuşmuş kendisi. Genelkurmay Başkanlığı “özerk bir kurum”muş ve Başbuğ da o kurumun kimseye hesap vermesi gerekmeyen CEO’su sanki. Ben yine ısrarla ve ısrarla Başbuğ’a “Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker Paşa” demeye devam ediyorum. Bana hakaret davası açtı, bir daha açsın...

Hazmedemesen, sindiremesen de devlet memurusun general. Moral bozukluğunun sebebi de ondan. “Askerimin moralini bozan herkesle savaşırım” diyorsun. Maalesef bu ülkenin askerlerini de aynı kafayla yetiştiriyorsunuz. Kendilerini “devlet memuru” gibi görmüyorlar. Tıpkı senin gibi kendini “potansiyel devlet adamı” görerek yetişiyor subaylarımız. Problem burada zaten... Şimdi bu çarpık düzen değişiyor. Türk ordusu yeniden “ordulaşıyor”. Askerler yeniden askerleşiyorlar. Onlara harp okullarında öyle zihniyet benimsetildi ki birçoğu şimdi travma yaşıyor. Doğru söylüyorsun, moralleri bozuk, kafaları karışık...

Şaşıracaksın belki ama ben epey de çeşitli kademelerde subay tanırım general. İmtiyazlı bir mesleğin sahibi olarak yetişiyor subaylar. Eleştirilemez, dokunulamaz bir mesleğin ve kurumun mensupları olarak görüyorlardı kendilerini. Şimdi bakıyorlar işler tersine dönmüş..

Askeriyenin temel felsefesi “Kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışı tarih olmaya başlamış. Subayların küçümsediği, hor gördüğü polisler subaylar hakkında fezlekeler hazırlıyor. Savcılar iddianame yazıyor. Mahkemeler kabul ediyor. Sivil mahkemelerde anlı şanlı generaller yargılanabiliyor... İşte o sebeple moraller bozuk, zihinler travmatik...

Senin o röportajında, başında olduğun kurumun bilinçaltını yansıttığın bir ifade var general.

Ya ıslak imza meselesi. Son olarak bir kez daha belgedeki imzanın ıslak olduğu ve Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu belirlendi Adli Tıp tarafından.

- O belge şimdi bize gelecek. Biz de inceleyeceğiz.”

Biz ne demek general? Genelkurmay Askerî Savcılığı “biz” mi? Sivil savcılıklar “siz” mi? Başında “askerî” ibaresi de olsa savcılık bağımsız ve tarafsız değil midir? Bu askerî savcılar senin emrinde mi? Ne haddini bilmez bir konuşma bu general?

Aslında sana kızmamak lazım. Alıştığın reel durumu söylüyorsun. Yazılı kurallar ne olursa olsun bir de yazısız kurallar vardır Genelkurmay içinde. Hukuki durum yanında fiili durumlar vardır. Ve genelde hem bu ordu hem bu devlet fiili durumlar yaratılarak yönetilmiştir hep...

Öyle inanıyor ve biliyorsun ki fiilen de askerî savcı sana bağlıdır. Senin bir kaş işaretinle iddianameler yazılır, iddianameler iptal olur... Kimi dosyalar öne çıkarılır, kimileri sumenaltı edilir... Islak imza da size gelir, sen “Bu imzanın gerçek olarak bilinmesi kurumumuzu yıpratır” iması yaparsan askerî savcılık da gereğini yapar. Açık açık bunu itiraf ediyorsun zaten...

İşte şu an bu durum değişiyor paşa. Değişmek zorunda çünkü... Halkın çoğunluğu ilk defa bu kadar kararlılıkla ordunun ordu gibi olmasını istiyor. Sivil hükümetin tamamen emrinde olmasını istiyor. Oysa sen ve senin gibi birçok general “Başbakan’a bağlı” sözünden bile hoşlanmayıp sadece “Başbakan’a karşı sorumlu”yuz diyorsunuz. Hukuken durum “sorumluluk” ama fiilen sorumlu bile değilsin. Özerk ve özel bir güvenlik şirketinin patronu gibi yaptığın açıklamaları Başbakan hâlâ sorgulayamıyor. “Bir daha benden habersiz basına konuşmayacaksınız general” bile diyemiyor size Başbakan. Hani şu, ülkeyi “sivil dikta rejimine götüren” Başbakan bu. Eşi GATA’ya alınmayan Başbakan. Sen mi “Başbakan’ın Paşası”sın o mu “Paşasının Başbakan’ı” hâlâ tam belli değil. Böyle sorgulayınca da bize kızıyor Başbakan. Bak o konuda anlaşıyorsunuz Başbakan’la. Zaten birileri de ah Başbakan ile Paşa ortak karar verseler de şu Taraf’ı bir bitirseler diye bekliyor...

Oysa bak Taraf sayesinde çok daha dikkatlisiniz artık... Pek sevdiğin Murat Yetkin’in tabiriyle “Kevgire dönmüş Genelkurmay” biraz toparlanıyor. Birçok askerî birim kendine çeki düzen veriyor. Bir saçmalık, bir ihmal, bir suiistimal, bir ahmaklık yaparsam tepeme Taraf gazetesi biner diye çekiniyor. İşini daha iyi yapıyor...

“İşler eskisi gibi gitmiyor. Toplumsal denetim altındayız” diye morali bozulanlar var elbet. Ama işini iyi yapan ve sadece işini yapan subaylar ve generaller de rahatlıyor. Kurum yıpranmıyor. Kurum yenileniyor general. Bence subayların maaşlarında iyileştirmeler de yapılmalı. Türk subayı lojman hayatına mahkûm edilmemeli. Gerçek sosyal hayatın dışında sanal bir askerî lojman hayatı askeri en yıpratan şey general. O hayatın dışına çıkınca çoğu general ve subay sudan çıkmış balığa dönüyor. Orda da travma geçiriyor...

Çok kritik bir dönemin Genelkurmay Başkanıydın. Ordu içi bu açılımları gerçekleştirerek, ordumuzu “muasır medeniyetler seviyesinde bir ordu” haline getirerek tarihe geçebilirdin general. Komutanın Hilmi Paşa’nın yolunu takip edebilirdin... Yapmadın bunu general. Kusura bakma ama Üçüncü dünya ordularının, o küçümsediğin muz cumhuriyetlerinin paşası gibi davranmayı tercih ettin...

Dost acı söyler general. Bu eleştirileri yapmak dostçadır. TSK’yı yıpratmak derdinde olan biri gördüğü hakikatleri söylemez, “Her şey güzel, her şey güzel” der. Sonra da Yunan ordusu gibi hakikaten madara olursunuz general. Ben bunu istemiyorum. Maalesef sen de hep bunu isteyenlere koz veriyorsun, o yolda ilerliyorsun... Maalesef gerçek bu. Kal sağlıcakla...

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Bombalardan "Davud Yıldızı"

Posted: 13 Feb 2010 10:49 AM PST

Bombalardan "Davud Yıldızı"

 

İsrail ordusu tarafından Gazze’ye geçtiğimiz yıl ocak ayında düzenlenen saldırı sırasında çekilmiş uydu görüntülerinde, bombalarla “Davud Yıldızı” çizildiği ortaya çıktı. Filistin topraklarında bombalarla çizilen 60 metre çapındaki “Davud Yıldızı“ görüntülerinin ortaya çıkması büyük tartışmalara yol açtı.

 

Jerusalem Post’ta yer alan habere göre, Davud Yıldızı’nın bulunduğu uydu görüntüsü, Birleşmiş Milletler tarafından geçen temmuz ayında Güney Afrikalı hukukçu Richard Goldstone’a sunuldu.

 

BM’ye sunulan raporda, uydu görüntüsünün 3 Ocak ile 10 Ocak 2009 arasında çekildiği kaydediliyor. BM’nin internet sitesine konulan görüntüden “Davud Yıldızı”ndan bahsedilmedi.

 

İsrail ordusu kaynakları, yıldızın hava kuvvetlerine karadaki askerlerin nerede görev yaptıklarını göstermek amacıyla çizilmiş olabileceğini öne sürüyor.

 

Kaynak : Türkiye Gazetesi

 






__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.