| |||
DEVLET 90. YILDÖNÜMÜNDE MİSAKI MİLLİ’Yİ UNUTTU AKP’nin ‘Kürt açılımı'yla dinamitlenen Misakı Millî | |||
İşçi Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek'in, kabulünün 90. yıldönümünde Mİsakı Milli'yi inceleyen ve günümüz sorunlarına ışık tutan yazısını aşağıda sunuyoruz. MİSAKI MİLLİNİN MECLİSİ MEBUSAN'DA KABULÜ Meclisi Mebusan’ın 22 Ocak 1920 günü yapılan gizli oturumunda, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), konuşmasına şöyle başlamıştır: “Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin bize gönderdikleri Misakı Millî metnini Hüsrev Beyefendi okudular.” Trabzon Mebusu Hüsrev Gerede, 28 Ağustos 1958’de Tevfik Bıyıklıoğlu’na yolladığı mektupta, Komisyon’un Mustafa Kemal Paşa’dan gelen metni pek az değişiklikle kabul ettiğini belirtir. O sırada Heyeti Temsiliye’nin sekreterliğini ve sözcülüğünü yapan Hüsrev Gerede’nin belirttiğine göre, metin Heyeti Temsiliye’nin bütün üyeleri tarafından imzalanmış ve İstanbul’a götürülmesi için kendisineteslim edilmiştir(1). Misakı Millî’nin Atatürk’ün kaleminden çıktığına, Hüsrev Gerede’den başka Ali Fuat Cebesoy ve Mazhar Müfit Kansu da tanıktırlar(2). Atatürk’ün eliyle yazdığı bu metin, Hüseyin Rauf Bey’in kararıyla Ankara’ya geri gönderilmiştir. Bu belge bütün araştırmalara rağmen bulunamamıştı(3) İlk kez yayımlanıyor. Mustafa Kemal’in Misakı Millî metni, Meclisi Mebusan’ın açılmasından on gün sonra, 22 Ocak 1920 gününden başlayarak, önce resmî oturumlar dışında, Meclis binasında yapılan gizli toplantılarda görüşülerek kabul edildi(4). Metnin bu süreç içinde Müdafaai Hukuk taraftarı mebusların grubunda. Hüsrev Gerede tarafından okunduğu ve görüşüldüğü anlaşılıyor(5). 7 Şubat 1920 günü Felahı Vatan grubu kuruluyor. Üç gün sonra, Misakı Millî bu grubun toplantısında benimseniyor(6). Bu gizli toplantılarda, konunun bir komisyonda ele alınması kararlaştırılıyor ve metin basılıp mebuslara dağıtılıyor. Komisyon çalışmalarından sonra Misakı Millî, 28 Ocak 1920 günü küçük değişikliklerle Meclisi Mebusan’ın gizli toplantısında oybirliğiyle kabul ediliyor(7). Meclisi Mebusan, 17 Şubat 1920 günü yaptığı oturumda, oybirliğiyle, Misakı Millî’yi kamuoyuna ve dünyaya ilan etme kararı alıyor. Tarihî Karar, 18 Şubat 1920 günü yayımlanmıştır(8). Misakı Millî’nin Meclisi Mebusan toplantısına katılan bütün mebuslar tarafından imza edildiği belirtilmektedir(9). Gizli toplantıda Misakı Millî kararı alındığı haberi, hemen ertesi günkü gazetelerde yer alır. Ancak karar metni yayımlanmamıştır. MİSAKI MİLLİ METNİ Genelkurmay ATASE Başkanlığı’nda bulunan Atatürk Özel Arşivi’nde Misakı Millî metni içeren altı belge bulunmaktadır. Bu belgeler, birkaç sözcük dışında aynıdır. Farklar, “Osmanlı İslâm çoğunluğunu” birleştiren etkenlerle ilgilidir. Bu metinlerden üçü yayımlanmıştır: Bir: Üzerinde 28 Ocak 1920 tarihi bulunan, Meclis Başkanı ve 121 mebus tarafından imzalanmış metin(10). Özgün metin ilk kez yayımlanıyor. İki: Rauf Bey’in 6 Şubat 1920 günlü şifre ile Mustafa Kemal Paşa’ya bildirdiği metin(11). Üç: Meclisi Mebusan Zabıtlarında yer alan Ahdı Millî Bildirisi surety(12). Birinci metnin, Meclisi Mebusan’da kabul edilen özgün karar olduğu anlaşılıyor. Bu metnin ilk maddesi şöyledir: “Osmanlı Devleti’nin yalnızca Arap çoğunluğuyla meskûn olup, 30 Ekim 1918 tarihli Mütareke’nin yapıldığı sırada, muhasım orduların işgali altında kalan kısımlarının mukadderatı, ahalisinin serbestçe beyan edecekleri oylara göre tayin edilmek lazım geleceğinden, belirtilen Mütareke hattı dahil ve haricinde dinen, irfanen, emelen birleşmiş ve yekdiğerine karşılıklı hürmet ve fedâkârlık hissiyatıyla dolu ve ırkî ve toplumsal hakları ile çevre şartlarına tamamıyla riayetkâr Osmanlı İslam çoğunluğuyla meskûn bulunan kısımların tamamı hakikaten veya hükmen hiçbir sebeple ayrılma kabul etmez bir bütündür.” Genelkurmay Askerî Tarih Başkanlığı’ndaki Atatürk Özel Arşivi’nde bulunan, Rauf Bey’in 6 Şubat 1920 günü şifreyle yolladığı metin ile özgün belgedeki “irfanen” sözcükleri birbirini tutmaktadır. Ancak 6 Şubat 1920 günlü şifrede son etken, “emelen” değil “ahlâken”dir. Bu şifre, Misakı Millî’nin ilan edildiği 18 Şubat 1920’den önce yayımlandığı için, daha sonra bu sözcüğün “emelen” diye değiştirildiği düşünülebilir. 18 Şubat 1920 tarihli, Meclis Reisi’nin ve mebusların imzaladığı özgün belgede, İslamî çoğunluğu birleştiren etkenler, Harp Tarihi Dairesi Başkanlığı’nın yayımladığı kitapta yer alan haliyle, “dinen, irfanen, emelen”, yani “diniyle, irfaniyle, isteğiyle” diye okunmuştur. Prof. Dr. Sina Akşin, E. Tümg. Muzaffer Erendil ve Doğu Perinçek bu metni kabul ediyorlar. Toplam olarak bakarsak, İslamî çoğunluğu birleştiren etkenlere ilişkin başlıca beş ayrı formül bulunmaktadır: Bir: Dinen, irfanen, emelen (Özgün belge, ATASE Başkanlığı, Prof. Dr. Sina Akşin, E. Tümg. Muzaffer Erendil, Doğu Perinçek). İki: Dinen, irfanen, ahlaken (Rauf Bey’in yolladığı 6 Şubat 1920 tarihli şifredeki metin). Üç: Dinen, ırkan, aslen (Zabıt Ceridesi kaynaklı metin. Tarih IV). Dört: Dinen, ırkan, emelen (Mazhar Müfit Kansu ve Faik Reşit Unat). Beş: Dinen, örfen, emelen (Mete Tuncay). “Irkan” etkeninin yer aldığı formül, özgün belgede bulunmadığı gibi, birinci maddenin mantığına aykırıdır. Çünkü cümlenin devamında, İslamî çoğunluğu oluşturan unsurların birbirinin “ırkî hukukuna” saygılı olduğu belirtiliyor. Böylece İslamî çoğunluğun farklı ırklardan olduğu açıkça kabul edilmektedir. Esasen maddenin amacı, Erzurum Kongresi’nden beri saptanan çözüme uygun olarak, farklı unsurların ortak vatanını ve karşılıklı haklarını belirlemektir. Aynı cümlede “ırkan birleşik” olduğunun belirtilmesi, cümlenin devamına aykırı olduğu gibi, Erzurum Kongresi’nden beri tekrarlanan düzenlemeyle ve Atatürk’ün Misakı Millî taslağıyla da çelişiyor. Bu durumda İsmail Beşikçi’nin Erzurum ve Sivas Kongreleri birinci maddelerine gönderme yaparak, “ırkan” sözcüğünü kabul etmesi, dikkatli ve mantıklı bir tavrı yansıtmıyor. Erzurum ve Sivas beyannameleri, İsmail Beşikçi’nin görüşünü çürütüyor. Çünkü orada, “ırkan birleşik” olmanın tam tersine, farklı ırkların birbirinin ırkî hukukuna saygı göstereceği esası konmuştur. ANADOLU'DAKİ DEVRİMCİ MECLİSİN ONAYI Meclisi Mebusan kararı, birkaç ay sonra açılan BMM hükümeti tarafından da benimsendi. BMM, Meclisi Mebusan’ın çıkarttığı yasalar ile İstanbul hükümetinin işgalden önceki tasarruflarını yasal saymıştı. Ancak Misakı Millî, Atatürk’ün Büyük Nutuk’ta belirttiği üzere, TBMM tarafından ayrıca ve özel olarak kabul edilmiştir. MECLİSİ MEBUSAN İLE BMM ARASINDAKİ TEK SÖZCÜK FARKI: PROGRAM FARKI Meclisi Mebusan’da kabul edilen Misakı Millî ile TBMM hükümetinin benimsediği Misakı Millî arasında, tek bir sözcükte ifadesini bulan, ancak esasa ilişkin bir fark vardır. Meclisi Mebusan kararında, ülke sınırını belirleyen “Osmanlı İslam çoğunluğu” nun, Mondros Ateşkes Hattı “dahilinde ve haricinde” oturduğu belirtilmiştir. Atatürk’ün hazırladığı Misakı Millî metninde ise, “haricinde”, yani “dışında” sözcüğü yoktu(13). Bu sözcük metne Meclisi Mebusan’da eklendi. Karar metnini alan Mustafa Kemal, 7 Şubat 1920 günü Rauf Bey’e yolladığı şifrede, “hudut hakkındaki prensiplerimizle esaslı bir fark yapılmıştır” diye itiraz ediyordu(14). Daha sonra Mustafa Kemal, haricinde” sözcüğünü Misakı Millî metninden çıkarmıştır(15). Bu değişiklik, iki farklı Millî Hudut anlayışından, hatta iki farklı devlet projesinden kaynaklanmaktadır. “Haricinde” sözcüğü, Meclisi Mebusan’da, Suriye’yi de Misakı Millî içine katmak için eklenmişti. Mesele, birinci olarak, toprakları genişletmekle ilgili olmayıp, bir prensip meselesidir. Arapların millî geleceklerini tayin hakları aynı cümlede kabul edildikten sonra, “dışında” sözcüğüyle bu prensip bertaraf edilmektedir. İkincisi, fakat daha önemlisi, hangi devlet projesi kabul edilecektir? Mesele, Osmanlı Devleti’ni kurtarmak mıdır, yoksa ulusal bir devlet kurmak mıdır? Eski Osmanlı topraklarını mümkün olduğu kadar kurtarma programını benimseyenler, bunun için büyük bir devletin himayesine muhtaç olduklarını düşünüyorlardı. Arapların oturduğu alanı da olabildiği kadarıyla içine almak isteyen proje, aslında bağımsızlıktan vazgeçiyordu. Oysa Mustafa Kemal’in savunduğu ulusal devlet projesine göre, 30 Ekim 1918 Ateşkesi’nin yapıldığı anda, düşman ordularının işgali altındaki toprakların kaderini, orada yaşayan halk özgür oylarıyla belirleyecekti. Böylece İslam oldukları halde, Mondros Ateşkesi sırasında yabancı orduların denetlediği topraklarda kalan Araplar, Misakı Millî’nin “Osmanlı İslam çoğunluğu” tanımının kapsamı içinde görülmemişlerdi. VATANIN BÖLÜNMEZLİĞİ Kürt gerçeğini ve Kürtlerin hukukunu kabul ve tasdik eden Kemalist önderlik, vatanın bölünmezliği konusunda son derece duyarlıdır; daha doğrusu mücadelenin esası, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü kurtarmak içindir. Özellikle İngiliz emperyalizminin Kürtçülük cereyanını kışkırttığı ve ayrılıkçı akımın belli girişimlerde bulunduğu dönemlerde, Millî Hareketin dikkati bu tehdit üzerinde yoğunlaşmıştır. Vilayatı Şarkiye Müdafaai Hukuku Millîye Cemiyeti, İstanbul’daki kuruluşundan başlayarak, vatanın bölünmezliği için mücadele görevini, nizamname, beyanname ve kararlarla saptar. Şarkî Anadolu Vilayatı Müdafaai Hukuku Millîye Cemiyeti’nin Erzurum Kongresi Beyanname ve Kararları’nın birinci maddesinin ilk cümlesi, Doğu vilayetleri ile Trabzon vilayeti ve Canik sancağının birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu ve Osmanlı topluluğunun bir parçasını oluşturduğunu belirler. Bu bütünlüğü zedeleyecek “hiçbir sebep ve bahane tasavvur edilemez.” Bu ilk cümle, hep ilk cümle olarak kalacaktır. Sivas Kongresi ve Meclisi Mebusan’da, ortak vatanı, üzerinde yaşayan insan unsuruyla ve 1918 Ateşkesi sınırlarıyla tanımlayarak, “Osmanlı ülkesinin bütün kesimlerinin birbirinden ve Osmanlı topluluğundan koparılamaz ve hiçbir sebeple ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu” yine birinci maddelerinin ilk cümlesiyle saptayacaklardır. Musul meselesinin alevlendiği 1922 ve 1923 yıllarında, Musul’da İngilizlerin “kukla Kürdistan” kurma girişimleri üzerinde dikkatle durulur. Orada İngilizlere bağlı bir Kürtlük cereyanının gelişmesi tehdit olarak kabul edilmektedir. DİPNOTLAR: 1 Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da (1919-1921) I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.77 vd. 2 General Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, 2. Basım, İnkılap ve Aka Kitabevleri Koll. Şti., İstanbul, 1981, s.114; Nejat Kaymaz, “Misakı Millî”, s.1941, s.1943. 3 Tevfik Bıyıklıoğlu, age, s.77. 4 Nejat Kaymaz, “Misakı Millî”, s.1944 vd. 5 Hamdullah Suphi Tanrıöver, Dağ Yolu, 1- 2, s.223. 6 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c.II, AKDTYK Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988, s.540. 7 Selahattin Tansel, III, s.16 ve Faik Reşit Unat, “Misakı Millîye Beyannamesi”, Aylık Ansiklopedi, 1944, No: 3, s.92 vd. 8 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, Kaynak Yayınları, İstanbul, Ağustos 2001, s.160. 9 Nejat Kaymaz, “Misakı Millî”, s.1944. 10 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.167-168. 11 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.169-170. 12 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.173-175. 13 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.161. 14 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.171. 15 Bu durum, yayımladığımız özgün belgeyle açıklığa kavuşmuştur. |
__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Sie sind Spam leid? Yahoo! Mail verfügt über einen herausragenden Schutz gegen Massenmails.
http://mail.yahoo.com
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.