Selahaddin Eşçakırgil'den nokta vuruşu tesbitler.Emperyalist dolduruşa gelmeyelim diyen Eşçakirgil bakın nasıl devam ediyor.T.C. rejiminin genel kuruluş çerçevesini belirleyen Lozan Andlaşması'nda bile, eqalliyet (azlık) unsurlar, sadece 'gayrimuslim' unsurlardı; Müslümanlar ise, 'tek millet'ti.. Emperyalistler ve piyonları olan kavmiyetçiler bizim bu birliğimizi parçaladılar işte!. DTP lideri Ahmet Türk, aslında Meclis'deki gücünün çok çok üstünde bir büyük tarihî rol ve fonksiyonla karşı karşıya, bir yolkavşağındadır.. Ya, 'PKK'nın sözcüsü ve gözcüsü' olarak kalacak; ya da, (T. C. ile silahlı mücadeleye girmiş T. C. vatandaşları da dahil), herkesin hayrını isteyen bir tavır takınmak noktasına geldiğini görüp, bunun gereğini yerine getirecektir. Bu, tarihin her siyasetçiye, her zaman sunmayacağı büyük bir imkândır. Bir takım rejimin çeşitli kademelerindeki bir takım organ, kurum, kadro veya kişilerin kendilerini dışlamasına rağmen; bugün, T. C. devletinin en tepe noktasındaki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından çağrılıp görüşlerinin sorulması, onun eline geçen bu büyük imkanı işaretliyor.. Ve Ahmed Türk de, sanırız, bunun farkında.. Dün, 'Umut ediyoruz ki ortak akıl, ortak duyarlılıkla bugün gerçekten tüm yurttaşlarımızı endişeye sokan sürecin önüne geçebiliriz. (…) Ortaklaşmayı, kardeşleşmeyi sağlayacak projelerin ortaya çıkarılması çabasının çok doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Eğer, 'Gelin şunu yapın, gelin şunu söyleyin' mantığıyla hareket ederseniz, bizim ne misyonumuzun bir önemi kalır, ne de etkinliğimizin…' derken bunu göstermiş oluyordu.. Ahmed Türk'ün, dünkü Hürriyet'te yer alan sözleri de, özü itibariyle doğru olduğu için, ona da yakışıyordu: 'İçimize kin ve nefret tohumu dökecek herhangi bir yanlış yapmamamız lâzım. Olası bir sınır ötesi harekâtın belli bir noktada durabileceğini sanmıyorum. Savaş psikolojisi vahşeti tetikliyor. Böyle bir sınır ötesi harekât sırasında her türlü provokasyon olabilir. 'El'Qaide'den tutun da dünyanın bütün yasadışı örgütleri orada.. Dünyanın bütün gizli servisleri de orada..' (…) Kürt kökenli bir Türkiye vatandaşı olarak hayatımın bu noktasında bin yıllık beraberliğin bozulmasını önleyecek bir rol oynamak isterim. Bunun için üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım. Gerekirse devletin üst makamları ile de görüşüp Talebânî ve Barzanî ile temas ve ikna etmeye hazırım. Bu işi silah olmadan, savaş olmadan çözebiliriz. Bunun için çalışmak isterim. (…)' Ahmed Türk, bugün buhranın en kritik noktasındaki en önemli tarihî fırsatları, türküyle, kürdüyle, arabıyla, bölgenin bütün Müslüman halklarının yarınlarını sağlıklı bir zemine oturtacak adımlara dönüştürebilir.. Tabiî, bu konumunu basit fırsatçılık ve örgütçülük mantıklarına fedâ etmeden değerlendirebilirse.. Takdir, ona bu vazifeyi sunmaktadır.. Ve amma Deniz Baykal.. Baykal, Cumhurbaşkanı Gül'e, dünkü görüşmede kendi görüşü yerine, Hürriyet'in E. Özkök'ün dünkü yazısını sunmuş, 'Yapılacak olan budur!' diye..
Bu bir ciddiyetsizlik örneğidir.. Bununla, E. Özkök'ün görüşlerini küçümsediğim sanılmasın.. Onun, Barzânî'ye, 'Ya sınır komşum kalacaksın, ya da düşmanım olacaksın.' denilmesine dair sözleri yanlış değil.. Yanlış olan, Baykal'ın konuya bir gazete yazısı derinliğinde bakmasıdır. 'I. Dünya Savaşı'na girme kararı veren ve Osmanlı'yı batıran adımları atan 'İttihadçı' paşalar bile Baykal'dan daha derinlikli düşünüyorlardı..
E. Özkök, yapılması gerekenleri, 'Üç saatlik his ve öfke meditasyonumun beni getirdiği yer işte burasıdır' diye kaleme dökmüş; tartışılabilir.. Ama, kendisini iktidar alternatifi gören bir 'muhalefet lideri'nin, hem de Cumhurbaşkanı'nın kendisinden görüşlerini sorması üzerine, konuya bu kadar sathî bakması gerçekten de hayıflanılacak bir durumdur.. Kaldı ki, Özkök'ün yazısının bazı bölümleri de 'Îttihadçı'ların sathîliğini andırıyor. Diyor ki: 'Bundan böyle, namlularımız, Barzanî'ye çevrilmiştir./Hedefimiz, Barzanî'nin askerî ve ekonomik hedefleridir. / Amacımız, oradaki 'Kürt rüyası'nı, 'Türk kábusu'na çevirmektir./ Barzanî, eğer PKK üzerinden bir 'Kürt megalo ideası'nı gerçekleştirmeyi hayal ediyorsa, biz de onun karşısına bir yeni 'misâk-ı millî' haritası çıkarmalıyız.'
Bu sözler, çocukların, 'Benim babam, senin bananı döver.' şeklindeki mahalle kavgası havasını yansıtıyor ve bir kaba ırkçılık ve nasyonalizm kışkırtıcılığına da vardırılabilir.Baykal işte bu yazıyı, 'çözüm işte bu..' diye sunmuş Cumhurbaşkanı Gül'e.. Kaldı ki, Özkök'ün yazısı, 'eğer şöyle olursa, böyle olursa..' gibi ütopik, ham-hayal temennileri de içeriyor.. Mesela, diyor ki: '.. Karşımıza Amerikan F-16'ları mı çıkacaktır?/ Çıkarsa, onlar bilir. /Bir İran, artı bir Suriye… / Üzerine bir Rusya ekleyin. / Taa Afganistan'a kadar uzanan bir coğrafya çıkar karşınıza. / Buna, şimdi senden nefret eden (..)Latin Amerika'yı ekle.. / (…) Bunu sadece biz değil, 14 bin kilometre ötedeki Amerika da düşünmelidir.(…)'
Bir gazete yöneticisi yazarın 'üç saatlik bir öfke meditasyonunun sonunda' vardığı görüşler bunlar olabilir.. Ama, bunları Baykal'ın ciddîye alması, ayıbın ötesinde, tehlikelidir! Amerikan emperyalizmiyle hesablaşmak isterken, 'İran, Suriye, hattâ Rusya gibi ülkelerin ve Afganistan'a kadar uzanan bir coğrafyanın Türkiye'nin yanında yer alacağı' varsayımı.. 'Hasandağı yaman arpalık olur, eğer dağ yol verirse…' misali bir yaklaşım..
'I. Dünya Savaşı' öncesindeki 'İttihadçı' paşalar da, 'kızılelma' ve 'turan hayalleri'ni ideal edinerek yola koyulmuşlardı.. Hayallerinden uyandıklarında ise, dünya bambaşka olmuştu.. Emperyalist galibler, Osmanlı'nın Müslüman halklarının herbirisinin zihnine bir ulusculuk/ kavmiyetçilik ifriti yerleştirmişti.. Şimdi, varlığı lûtfen kabul olunan kürd halkı, türkçülük adına 80 yıl boyunca reddedilmemiş miydi? Ve Özkök''ün gazetesinin logosunda hâlâ, 'Türkiye'nin sadece bir bir kavme aid olduğu' hergün tekrarlanmıyor mu? Pekiy, bu ülkede, türk kavminden olmayan milyonlarca müslümanın vatanı neresi? İşte hastalığın bir odağı.. Ama, Osmanlı dağıldığında oluşan 'müdâfaa-ı hukuk' (hakların savunulması) cemiyetinin isminde hiç bir kavmin adı yoktu.. 'Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti' idi.. Ve ilk maddesinde de hedef, 'İslam ahaliye yapılan mezâlime son vermek' olarak belirtilmişti. Ve hiçbir kavmin önceliği-sonralığı yoktu.. Sadece ortak dil olarak türkçe kullanılıyordu.. Ve T.C. rejiminin genel kuruluş çerçevesini belirleyen Lozan Andlaşması'nda bile, eqalliyet (azlık) unsurlar, sadece 'gayrimuslim' unsurlardı; Müslümanlar ise, 'tek millet'ti.. Emperyalistler ve piyonları olan kavmiyetçiler bizim bu birliğimizi parçaladılar işte!. Ve türkçülüğü hâkim kılma mücadelesi verenlerin çoğu, türk kavminden bile değildiler ve bilerek- bilmeyerek, emperyalistlerin piyonu durumuna geliyorlardı.. Arabçılık da aynı şekilde, ingilizler tarafından uyandırılıyordu.. Yani sadece kürdçülük değildi, kullanılan..
İslam kardeşliğini her şeyin üstünde tutmadığımız müddetçe, bu 'fitne ateşi' nasıl söner?
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.