²oo6 - ²oo7 @ Blog & Mail
Politik ve diplomatik düzlem açısından bu sorunun, yani “Kuzey Irak’ta Amerika ile karşılaşırsak ne olur” sorusu elbette sorulmalı. Zaten meselenin bu kadar uzamasının ardında da bu yatıyor. Çünkü “reel-politik” kavramı, politikacı ve diplomatlara “orada artık Amerika var, hesap ona göre yapılmalı” fikri sabitini dayatıyor. Yanlış mı? Değil! Ama askeri açıdan o kadar tartışmalı bir durum da yok ortada. Bu yüzden siyasi ve diplomatik mülahazalar ile ekonomik kaygılar “yokmuş” gibi davranılırsa, askeri açından ABD’nin bölgede Türkiye’nin karşısına çıkıp çıkmayacağı konusu o kadar müphem bir soru işareti değil.Askeri denge!Ama bu konuda illa politik değerlendirme yapılacaksa, şu temel argüman unutulmamalı, Türkiye’nin bölgeye girmesi halinde ABD’nin silahlı bir güç olarak karşı çıkması siyaseten çok zor. Çünkü bu açık biçimde iki müttefikin ve temsil ettiği “bütün” değerlerin karşı karşıya gelmesi demek. Ve Washington gayet iyi biliyor ki Ankara hâla bölgenin en büyük domino taşı. Bu taş ABD aleyhine yıkılırsa, bütün Ortadoğu için kurduğu oyunu ayakta tutmak artık imkansız hale gelir ve ABD’nin bölge için planladığı ve uyguladığı tüm senaryo çöpe gider. Bu çok ama çok ciddi bir sonuçtur ve ABD’nin bunu göze alması hemen hemen imkansızdır. Kuşkusuz aynı politik risk Türkiye için de geçerli ama nihayetinde Türkiye bu bölgenin ülkesi. Siyasi-diplomatik yaralarını sarması daha kolay ve hızlı olacaktır. Peki askeri açından durum ne? Garip biçimde, Kuzey Irak meselesi gündeme geldiğinde ABD ile yüzleşme riski sürekli söylenirken, karşımızda "nasıl bir yüz" olabileceği konusunda elle tutulur şeyler söylenmekten imtina ediliyor. Oysa bunların çoğu matematik gerçekler ve yine çoğunu yadsımak imkansız. ABD’nin bölgede yaklaşık 120 ile 140 bin civarında askeri bulunuyor. Ancak bu askerlerin dağılımı ve görevleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a yönelik pozisyonundan çok farklı. Bu askerlerin çok büyük bölümü Irak’ın “orta kesimi” olarak tarif edilen ve Bağdat’ı merkez alan, güneye hallice sirayet eden, genellikle dağınık biçimde ülkedeki güvenliği sağlamak üzere konuşlanmış ve planlanmış, düzenli savaşa uygun olmayan, yorgun birlikler. Zaten bu sayının dahi ülkedeki güvenliği sağlamak için çok yetersiz olduğunu biliniyor. ABD, bölgeden bir çok askerini çektiği gibi, asker azaltılması konusunun devam edeceği de ABD siyaseti tarafından karara bağlanmış durumda. Öyle ki bununla ilgili tarih resmi olarak açıklanmış bulunuyor. 2008 yılının sonlarına doğru-herşey yolunda giderse-askerler Irak’tan çekilmiş olacak. Yolunda gitmezse de daha az sayıda asker çekilecek. Afganistan…Ama bundan ötesi ABD iç siyaseti ve dinamikleri, bölgeye yeni asker ve yeni macera taleplerine kesin biçimde karşı çıkıyor. Sonuç olarak asker takviyesi fevkalede zor olduğu gibi, böyle bir karara varılması ve bu askerlerin hele Kuzey Irak’a mevzilenmesi inanılmaz süreler istiyor. Keza kısa bir süre önce 30 bin gibi makul ve mütevazı sayılabilecek bir birliğin Irak’a gönderilmesi ABD Kongresi tarafından reddedildi. Bu işin önemli ama bir tarafı. Bir başka yönü Afganistan. ABD bu ülkede de tıpkı Irak’ta olduğu gibi zor günler yaşıyor. Irak bataklığındaki durumla Afganistan arasında bir fark yok. Burada da asker var ve aynı sıkıntılar yaşanıyor. Her iki ülkedeki Amerikan askeri varlığının burnunu kaldıracak hali yok. Zaten ortada çoktan açılmış, savaş durumunda bulunan iki cephe bulunuyor. Üçüncü bir cephenin açılması ve bunun ikame edilmesi askeri açıdan “eziyet” olarak okunabileceği gibi, politik açından da bu kararlılığın ve duruşun sergilenmesi işkence. Ve bir başka yön daha. ABD silahlı kuvvetlerinin temel ihtiyaçlarından bir çoğu, örneğin zırhlı araçlarının yakıt ihtiyacının yüzde 70’i Türkiye’den gidiyor. Bir çok stratejik kalem daha var. Amerika bunların kesilmesi halinde ikame edemez mi? Elbete edebilir ama bu; daha çok para, daha çok zaman ve daha çok asker demek. Tüm dünya askerleri için bunların ne demek olduğu aşikar. Coğrafya…Bir başka boyut Kuzey Irak’taki ABD varlığı ile ilgili. Şu an bölgede zaten ABD’nin istihbarat ve iletişim personelinden fazlası bulunmuyor. Yani burada bindirilmiş ve muharip birlikler mevcut değil. Hemen anımsanacağı gibi ABD-ki bazı uzmanların açık biçimde dillendirdiği üzere, Türkiye ile karşılaşma ihtimali yüzünden-bölgedeki askerlerini kısa bir süre önce tamamen çekerek, güvenliği de peşmergelere bırakmış durumda. Buraya yeniden asker, lojistik ve mühimmat aktarımı ve yerleşimi yukarıda saydığımız zorlukların hepsinin yeniden ve katlanarak gündeme gelmesi demek. Sonuç olarak rahatlıkla söylenebilir ki, Amerika’nın tüm bu handikapları tolere edecek kapasitesi bulunmuyor. Bulunsa bile Türkiye’nin tüm bu handikapları bulunmuyor!Barzani ve PKK…Terörist PKK’nın düzenli bir savaş ritmini kaldırmayacağı zaten biliniyor. Türkiye bu resti uzun yıllardır görüyor ve hazır. İstenen yer ve zamanda düzenli ve toptan bir çatışmaya girmeye kalbi yetecek PKK için TSK her zaman hazır. Hazır ama maksimum 48 saat sürecek ve sorunu kökten halledecek böyle bir olasılığı terörist PKK’nın bunu ne kabul etmesi ne de göze alması mümkün. Eşyanın tabiatına da aykırı. Barzani’ye gelince. Çok sık söylendiği üzere Barzani ve peşmergeleri düzenli orduya geçmek için ABD’den üst düzey yardım alıyor. Üniforma, ağır silah aldığı, eğitim gördüğü biliniyor. Ama bunların hiçbiri yeterli değil. Yeterli olması da imkansız. Esasında bu kadar çok ve şımarıkça konuşmaları da bundan kaynaklanıyor. Barzani’nin peşmergeleri, düzenli bir ordu ve düzenli bir savaşı yürütecek kapasite, eğitim, personel, silah gücünden-hele Türkiye ile kıyaslanırsa-tamamen uzak ve ciddi değil. Evet PKK ile kıyaslanamaz ama bu kıyaslanamama hali avantaj değil, dez-avantaj! Düzenli bir ordu biçiminde Türkiye diklenmesi Barzani ve peşmergelerinin tarihleri boyunca gördüğü en ağır yıkıma yol açabilir. Türkiye…Yukarıdaki tüm objeler için sayılan dez-avantajlar, Türkiye için avantaj hanesinde bulunuyor. Asker sorunu yok. Şu an bile bölgede 300-350 bin askeri bulunduğu gibi, bunu katlayarak yükseltmesi çok mümkün. Bu zor da değil. Buna ihtiyaç hiç yok ama “askere davet” yapılıp, görev kağıdı bulunan askerler göreve çağrılsa dahi son derece kısa süre içinde rakam katlanır. Dahası bunların lojistik, zaman, araç-gereç, ulaşım, yakıt, mühimmat, ateş gücü ve silah eksiği bulunmuyor. Bulunsa bile kısa sürede ikamesi mümkün. Bu örnekleri çoğaltmak ve detaylandırmak da mümkün. Peki tüm bu tablo ne demek? Basit. Bu değerlendirme, politik ve diplomatik kaygılardan muaf olduğu ve konu etmediği gibi, böylesi bir harekatın Ortadoğu’da ortaya çıkaracağı siyasi gelişmelere de bakmıyor. Bu teknik bir yorum. Ama önemi şu. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bu bölgeye girme izni verilirse karşımıza çıkması muhtemelel güçlerin askeri dağılımı ve yorumu öyle büyütüldüğü gibi değil.Çatışma herkesin ve en başta askerlerin en son istediği gelişme. Ama gerçekleşirse, karşıda ne olduğunu bilmek gerekiyor. Gazete
Politik ve diplomatik düzlem açısından bu sorunun, yani “Kuzey Irak’ta Amerika ile karşılaşırsak ne olur” sorusu elbette sorulmalı. Zaten meselenin bu kadar uzamasının ardında da bu yatıyor. Çünkü “reel-politik” kavramı, politikacı ve diplomatlara “orada artık Amerika var, hesap ona göre yapılmalı” fikri sabitini dayatıyor. Yanlış mı? Değil! Ama askeri açıdan o kadar tartışmalı bir durum da yok ortada. Bu yüzden siyasi ve diplomatik mülahazalar ile ekonomik kaygılar “yokmuş” gibi davranılırsa, askeri açından ABD’nin bölgede Türkiye’nin karşısına çıkıp çıkmayacağı konusu o kadar müphem bir soru işareti değil.Askeri denge!Ama bu konuda illa politik değerlendirme yapılacaksa, şu temel argüman unutulmamalı, Türkiye’nin bölgeye girmesi halinde ABD’nin silahlı bir güç olarak karşı çıkması siyaseten çok zor. Çünkü bu açık biçimde iki müttefikin ve temsil ettiği “bütün” değerlerin karşı karşıya gelmesi demek. Ve Washington gayet iyi biliyor ki Ankara hâla bölgenin en büyük domino taşı. Bu taş ABD aleyhine yıkılırsa, bütün Ortadoğu için kurduğu oyunu ayakta tutmak artık imkansız hale gelir ve ABD’nin bölge için planladığı ve uyguladığı tüm senaryo çöpe gider. Bu çok ama çok ciddi bir sonuçtur ve ABD’nin bunu göze alması hemen hemen imkansızdır. Kuşkusuz aynı politik risk Türkiye için de geçerli ama nihayetinde Türkiye bu bölgenin ülkesi. Siyasi-diplomatik yaralarını sarması daha kolay ve hızlı olacaktır. Peki askeri açından durum ne? Garip biçimde, Kuzey Irak meselesi gündeme geldiğinde ABD ile yüzleşme riski sürekli söylenirken, karşımızda "nasıl bir yüz" olabileceği konusunda elle tutulur şeyler söylenmekten imtina ediliyor. Oysa bunların çoğu matematik gerçekler ve yine çoğunu yadsımak imkansız. ABD’nin bölgede yaklaşık 120 ile 140 bin civarında askeri bulunuyor. Ancak bu askerlerin dağılımı ve görevleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a yönelik pozisyonundan çok farklı. Bu askerlerin çok büyük bölümü Irak’ın “orta kesimi” olarak tarif edilen ve Bağdat’ı merkez alan, güneye hallice sirayet eden, genellikle dağınık biçimde ülkedeki güvenliği sağlamak üzere konuşlanmış ve planlanmış, düzenli savaşa uygun olmayan, yorgun birlikler. Zaten bu sayının dahi ülkedeki güvenliği sağlamak için çok yetersiz olduğunu biliniyor. ABD, bölgeden bir çok askerini çektiği gibi, asker azaltılması konusunun devam edeceği de ABD siyaseti tarafından karara bağlanmış durumda. Öyle ki bununla ilgili tarih resmi olarak açıklanmış bulunuyor. 2008 yılının sonlarına doğru-herşey yolunda giderse-askerler Irak’tan çekilmiş olacak. Yolunda gitmezse de daha az sayıda asker çekilecek. Afganistan…Ama bundan ötesi ABD iç siyaseti ve dinamikleri, bölgeye yeni asker ve yeni macera taleplerine kesin biçimde karşı çıkıyor. Sonuç olarak asker takviyesi fevkalede zor olduğu gibi, böyle bir karara varılması ve bu askerlerin hele Kuzey Irak’a mevzilenmesi inanılmaz süreler istiyor. Keza kısa bir süre önce 30 bin gibi makul ve mütevazı sayılabilecek bir birliğin Irak’a gönderilmesi ABD Kongresi tarafından reddedildi. Bu işin önemli ama bir tarafı. Bir başka yönü Afganistan. ABD bu ülkede de tıpkı Irak’ta olduğu gibi zor günler yaşıyor. Irak bataklığındaki durumla Afganistan arasında bir fark yok. Burada da asker var ve aynı sıkıntılar yaşanıyor. Her iki ülkedeki Amerikan askeri varlığının burnunu kaldıracak hali yok. Zaten ortada çoktan açılmış, savaş durumunda bulunan iki cephe bulunuyor. Üçüncü bir cephenin açılması ve bunun ikame edilmesi askeri açıdan “eziyet” olarak okunabileceği gibi, politik açından da bu kararlılığın ve duruşun sergilenmesi işkence. Ve bir başka yön daha. ABD silahlı kuvvetlerinin temel ihtiyaçlarından bir çoğu, örneğin zırhlı araçlarının yakıt ihtiyacının yüzde 70’i Türkiye’den gidiyor. Bir çok stratejik kalem daha var. Amerika bunların kesilmesi halinde ikame edemez mi? Elbete edebilir ama bu; daha çok para, daha çok zaman ve daha çok asker demek. Tüm dünya askerleri için bunların ne demek olduğu aşikar. Coğrafya…Bir başka boyut Kuzey Irak’taki ABD varlığı ile ilgili. Şu an bölgede zaten ABD’nin istihbarat ve iletişim personelinden fazlası bulunmuyor. Yani burada bindirilmiş ve muharip birlikler mevcut değil. Hemen anımsanacağı gibi ABD-ki bazı uzmanların açık biçimde dillendirdiği üzere, Türkiye ile karşılaşma ihtimali yüzünden-bölgedeki askerlerini kısa bir süre önce tamamen çekerek, güvenliği de peşmergelere bırakmış durumda. Buraya yeniden asker, lojistik ve mühimmat aktarımı ve yerleşimi yukarıda saydığımız zorlukların hepsinin yeniden ve katlanarak gündeme gelmesi demek. Sonuç olarak rahatlıkla söylenebilir ki, Amerika’nın tüm bu handikapları tolere edecek kapasitesi bulunmuyor. Bulunsa bile Türkiye’nin tüm bu handikapları bulunmuyor!Barzani ve PKK…Terörist PKK’nın düzenli bir savaş ritmini kaldırmayacağı zaten biliniyor. Türkiye bu resti uzun yıllardır görüyor ve hazır. İstenen yer ve zamanda düzenli ve toptan bir çatışmaya girmeye kalbi yetecek PKK için TSK her zaman hazır. Hazır ama maksimum 48 saat sürecek ve sorunu kökten halledecek böyle bir olasılığı terörist PKK’nın bunu ne kabul etmesi ne de göze alması mümkün. Eşyanın tabiatına da aykırı. Barzani’ye gelince. Çok sık söylendiği üzere Barzani ve peşmergeleri düzenli orduya geçmek için ABD’den üst düzey yardım alıyor. Üniforma, ağır silah aldığı, eğitim gördüğü biliniyor. Ama bunların hiçbiri yeterli değil. Yeterli olması da imkansız. Esasında bu kadar çok ve şımarıkça konuşmaları da bundan kaynaklanıyor. Barzani’nin peşmergeleri, düzenli bir ordu ve düzenli bir savaşı yürütecek kapasite, eğitim, personel, silah gücünden-hele Türkiye ile kıyaslanırsa-tamamen uzak ve ciddi değil. Evet PKK ile kıyaslanamaz ama bu kıyaslanamama hali avantaj değil, dez-avantaj! Düzenli bir ordu biçiminde Türkiye diklenmesi Barzani ve peşmergelerinin tarihleri boyunca gördüğü en ağır yıkıma yol açabilir. Türkiye…Yukarıdaki tüm objeler için sayılan dez-avantajlar, Türkiye için avantaj hanesinde bulunuyor. Asker sorunu yok. Şu an bile bölgede 300-350 bin askeri bulunduğu gibi, bunu katlayarak yükseltmesi çok mümkün. Bu zor da değil. Buna ihtiyaç hiç yok ama “askere davet” yapılıp, görev kağıdı bulunan askerler göreve çağrılsa dahi son derece kısa süre içinde rakam katlanır. Dahası bunların lojistik, zaman, araç-gereç, ulaşım, yakıt, mühimmat, ateş gücü ve silah eksiği bulunmuyor. Bulunsa bile kısa sürede ikamesi mümkün. Bu örnekleri çoğaltmak ve detaylandırmak da mümkün. Peki tüm bu tablo ne demek? Basit. Bu değerlendirme, politik ve diplomatik kaygılardan muaf olduğu ve konu etmediği gibi, böylesi bir harekatın Ortadoğu’da ortaya çıkaracağı siyasi gelişmelere de bakmıyor. Bu teknik bir yorum. Ama önemi şu. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bu bölgeye girme izni verilirse karşımıza çıkması muhtemelel güçlerin askeri dağılımı ve yorumu öyle büyütüldüğü gibi değil.Çatışma herkesin ve en başta askerlerin en son istediği gelişme. Ama gerçekleşirse, karşıda ne olduğunu bilmek gerekiyor. Gazete
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.