Amerika İran'la PJAK üzerinden örtülü bir savaş yürütürken, PKK konusunda Türkiye'yi kaybetmek değil de bir şekilde sağlam kazığa bağlama derdinde…
Son dönemdeki gelişmeler göstermektedir ki, Amerikan plânlarının dışında çözüm üretmeye çalışan Abdullah Öcalan, muhatap alınmayarak PKK'nın, çatışmaların yoğunluğunu arttırmasına sebebiyet verilmekte… Başka bir ifadeyle ise ,Amerika tarafından PKK buna mecbur bırakılmakta… Tabii Türkiye de!..
Öcalan'ın saf dışı edilerek kukla Barzani'nin Kürt liderliğine oturtulma plânı olarak görebileceğimiz bu husus, ayrıca bölgede tarafları ne yapacağını bilemez bir konuma getirmektedir.
Türkiye'nin doğu bölgesi ilk önce Barzani'nin nüfuz alanı yapılacak, daha sonra da Irak'ın kuzeyiyle birleştirilecektir. Çandargiller'in yürütmeye çalıştığı plân budur.
Bu plânın yürütücü kuklalarına baktığımızda her iki tarafında bir "mağdur" psikolojisi içinde olduğunu görebiliriz. AKP mağduriyet psikolojisiyle iktidara gelirken Irak'ın kuzeyindeki kuklalar da Saddam'ın mağdurları olarak iktidara getirildi.
Sanki "mağdur" olmak, işbirlikçilik yapmayı gerektiren bir husus veya işbirlikçiliğin şartlarındanmış gibi bir durum arzediyor.
O zaman ister istemez insan bu "mağdur kuklaların" mağduriyetlerinden şüpheleniyor.
Bu mağduriyetler plânlanmış, uydurulmuş ve belli bir stratejinin temel unsurları olmasın sakın.
Eğer AKP mağdurları oynamasaydı, bugün iktidarda olamazdı. Irak'ın kuzeyindeki Kürtlerin hainleri de özellikle 1990'dan beri Amerika tarafından dünya kamuoyuna mağdur olarak tanıtılmasalardı, bugün birçok çevre Amerika'ya sorardı:
"Sen Irak'ı, azınlığın çoğunluğa baskı yaptığını ve çoğunluğu azınlığın bu baskısından kurtarmak için işgal ettiğini iddia ediyordun. Ama üç-dört milyon nüfusa sahip Kürt azınlığın işbirlikçi liderini Arap çoğunluğun başına cumhurbaşkanı olarak getirdin! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?!"
İşte, bu mağduriyet psikolojisi Telaviv, Waşington, Londra fitne hattında plânlanan iyi bir Yahudi oyunudur.
Oyunun geri kalan safhası ise, bu "mağdur kuklaların" işgalciyle işbirliği yapmasına laf söyleyen, eleştiren herkes anında, demokrasi insan hakları düşmanı ve dikta heveslisi olmakla suçlanmasıdır.
Hâliyle bu işbirlikçiler hakkında söze başlayan herkes kendisini çok dikkatli cümleler kurması noktasında sıkı disiplin içinde tutar. İşte, bu psikoloji de işbirlikçiliğe verilen zımnî bir destektir.
Hiç kimse katledilen iki milyon Arap'ın mağduriyetinden bahsetmez. Aynı şekilde Yahudi ordusu tarafından yıllardan beri her gün üç-beş çocuk olmak üzere, katledilen Filistinlilerin mağduriyetinden de bahsetmez.
Bu misalleri çoğaltabiliriz. Fakat gerek yok!
Anlaşılması gereken husus, mağduriyet psikolojisiyle hareket edenlerin aslında, düşmana kapıyı içeriden açan işbirlikçiler olduğudur. Gerçek mağdurlarla, işbirlikçiliği mağduriyet kisvesi altında yürütenleri ayırt etmek gerekir.
Neticede şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bugün yaşanılan çatışma, işgalci ve onun işbirlikçisi "mağdur" ve bunlara karşı olanlar arasındadır.
Kimin gerçek mağdur, kiminse işbirlikçi mağdur olduğunu anlamanın tek yolu, emperyalizmle ve onun temsilcisi Amerika'yla ilişkilerine bakmaktır.
Ayrıca antiemperyalistliğin samimiyet ölçüsü de buradadır.
Askerin başına çuval geçirildiğinde Amerika'ya karşı bir harekâttan bahsedenlere, "nota dediğiniz müzik notası değil!" diyerek efelenenler ve "aman ha Amerika'yla ilişkimiz bozulmasın!" diyenler mağdur pozlarında iktidardalar!.. Aynı "mağdurlar", "birliğinden ilişkisi kopan askerler" sözkonusu olunca bakıyorsunuz; Amerika'nın işine gelecek şekilde, hiç gereği yokken orduyu küçük düşürücü açıklamalar yapıyorlar.
Bizim derdimiz ordu filan değil!.. Ordu kendi onurunu koruyamıyorsa zaten ona ordu denmez! Biz, işbirlikçi mağdurların Amerika'nın menfaati doğrultusunda ve onun desteğinde bu sahte efelenmelerine karşıyız.
Bir zahmet hepiniz bir araya gelin, davul zurna eşliğinde çocuklarınızı doğuda cepheye gönderin…
Onlar bu millete nasıl askerlik yapılacağını ve nasıl ölüneceğini göstersinler. Sizin sayenizde de milletin kahramanlık duyguları kabarsın.
Tabii çocuklarınızı rehin tutan Amerika'nın elinden kurtarıp buraya getirebilirseniz!
Bugün artık gayet açıktır ki, antiemperyalist mücadelede samimiyetin kriterleri bellidir. Bu kriterlere uymayan herkes, kesinlikle emperyalizmin safındadır.
İşgal altında olan coğrafya, İslâm coğrafyasıdır. Emperyalizme karşı yürütülen antiemperyalist mücadelenin bayraktarlığını da Müslümanlar yapmaktadır. Bu mücadele de İslâm temellidir!
Haliyle antiemperyalist duruşun ilk şartı, hangi ideolojiden, hangi dinden olursa olsun, İslâm düşmanlığı yapmamak olmalıdır.
AKP'ye bakarak AKP üzerinden hem İslâm'a saldırıp hem de antiemperyalist olduğunu iddia edenler, en başta mensup olduğu kesimin hainidirler.
Amerikan karşıtlığı İslâm düşmanlığı üzerine yürüyemez.
İslâm düşmanı olmayan bilakis kendi camiasındaki İslâm düşmanlarını emperyalizme karşı duruşu sabote eden Batı ajanları olarak gören herkes, bu mücadelede muhakkak ki yerini alacaktır.
http://www.barandergisi.com/
--
-----------------------------------------------------------------
"DOĞRU DÜŞÜNCE OLMADAN DOĞRU DÜŞÜNCE FAALİYETİ DE OLMAZ"
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.