CEMİYETÇİLİK
· "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya, hemen ölecekmiş gibi öbür dünyaya çalışınız!" ölçüsü, cemiyetçiliğimizin bütün ruhunu hikmetlendirir; zira ferdin yeryüzü plânında fanî olduğu dünya kendisi, ebedî olduğu dünya da cemiyetidir. Öbür dünya ise, cemiyetiyle beraber ana gayesi…
· Ferdin yeryüzü plânında bekasını temsil eden öbür dünyası cemiyet, dindarların hakikî öbür dünya karşısındaki teslimiyetine mütenazır olarak, bütün şahsî nefsaniyet enaniyetlere baş kesdirici üstün hüviyet kutbudur; ve fert, hemen ölecekmiş gibi, her ân bu kutupta bekasına çalışacaktır. Zira mutlak bekaya giden yol, bu nisbî bekadan geçer.
· Şu kadar ki, bizim cemiyetçiliğimiz, cemiyetçiliği mutlak mânada ele alışına karşılık, dâvanın hakkı nisbetinde aksi dâvanın da hakkını gözeten bir bütünlük ifade ettiği için, günümüzün liberalizma sistemine aykırı bazı müflis (rejim) tecrübelerinin anladığı mânada ferdi esir ve iptal edici haşin bir mezhep değil, onu bütün buutlariyle tesis ettikten sonra cemiyette ikmal edici en ileri müessisedir; ve dolayısiyle fert, bu müessisede, hiç ölmeyeckmiş gibi kendi kıymet ve menfaatlerine memurdur.
· Dâva, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya ve hemen ölecekmiş gibi öbür dünyaya çalışmanın belirttiği tezat içindeki harikulâde vahdet ve ahengi kavramaktadır. Zira işaret ettiğimiz gibi, öbür dünyaya giden yol, bu dünyadan başlar; ve bu dünyadan başlayan yol, öbür dünyaya gider.
· İşte, sistem makinemizde, aksi dâvanın bu emniyet musluğuna sahip olduktan sonra, belirtebiliriz ki, mutlak mânada devletçilikle elele, mutlak mânada cemiyetçiliğimiz, mimarîsindeki yumuşaklık ve tatlılık içinde, sertlik ve acılığın en ileri haddidir.
· Fert, bu yepyeni sistem içinde, olmak ve oldurmak için hürriyetlerin en yumuşak ve en tatlısına malik olacak; ve cemiyet, yine bu yepyeni sistem içinde, yine olmak ve oldurmak için, hâkimiyetlerin en sert ve en acısına sahip bulunacaktır; ve bu iki zıt kutup arasındaki vahdet ve ahenk sırrı, şahsiyetçiliğimizin çerçevelediği üstün yaratılışlar elinde yemiş verecektir.
· Bundan sonra, din, ahlâk, namus, şeref, can, mal, ilim, sanat, fikir, bütün ruh ve madde kıymetleri fertlerin maşrapasiyle cemiyet küpünü dolduran yekpare bir mevcuttur, ve bu mevcudun hakkı, fertleri kendi iradeleri üstünde doğruya, güzele, sonsuza erdirmek için, hakların en azizidir.
· Fert, ulvî ve insanî cephesiyle bizim cemiyetimizin hâkimi ve feda edicisi, süflî ve hayvanî cephesiyle de mahkûmu ve feda olunanıdır.
· Bizim cemiyetimizin ve cemiyetçiliğimizin kadrosunda, başı boş tek kum tanesi, tek buğday tohumu, tek keçi yavrusu ve tek insanoğlu aramayınız!
· "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya, hemen ölecekmiş gibi öbür dünyaya çalışınız!" ölçüsü, cemiyetçiliğimizin bütün ruhunu hikmetlendirir; zira ferdin yeryüzü plânında fanî olduğu dünya kendisi, ebedî olduğu dünya da cemiyetidir. Öbür dünya ise, cemiyetiyle beraber ana gayesi…
· Ferdin yeryüzü plânında bekasını temsil eden öbür dünyası cemiyet, dindarların hakikî öbür dünya karşısındaki teslimiyetine mütenazır olarak, bütün şahsî nefsaniyet enaniyetlere baş kesdirici üstün hüviyet kutbudur; ve fert, hemen ölecekmiş gibi, her ân bu kutupta bekasına çalışacaktır. Zira mutlak bekaya giden yol, bu nisbî bekadan geçer.
· Şu kadar ki, bizim cemiyetçiliğimiz, cemiyetçiliği mutlak mânada ele alışına karşılık, dâvanın hakkı nisbetinde aksi dâvanın da hakkını gözeten bir bütünlük ifade ettiği için, günümüzün liberalizma sistemine aykırı bazı müflis (rejim) tecrübelerinin anladığı mânada ferdi esir ve iptal edici haşin bir mezhep değil, onu bütün buutlariyle tesis ettikten sonra cemiyette ikmal edici en ileri müessisedir; ve dolayısiyle fert, bu müessisede, hiç ölmeyeckmiş gibi kendi kıymet ve menfaatlerine memurdur.
· Dâva, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya ve hemen ölecekmiş gibi öbür dünyaya çalışmanın belirttiği tezat içindeki harikulâde vahdet ve ahengi kavramaktadır. Zira işaret ettiğimiz gibi, öbür dünyaya giden yol, bu dünyadan başlar; ve bu dünyadan başlayan yol, öbür dünyaya gider.
· İşte, sistem makinemizde, aksi dâvanın bu emniyet musluğuna sahip olduktan sonra, belirtebiliriz ki, mutlak mânada devletçilikle elele, mutlak mânada cemiyetçiliğimiz, mimarîsindeki yumuşaklık ve tatlılık içinde, sertlik ve acılığın en ileri haddidir.
· Fert, bu yepyeni sistem içinde, olmak ve oldurmak için hürriyetlerin en yumuşak ve en tatlısına malik olacak; ve cemiyet, yine bu yepyeni sistem içinde, yine olmak ve oldurmak için, hâkimiyetlerin en sert ve en acısına sahip bulunacaktır; ve bu iki zıt kutup arasındaki vahdet ve ahenk sırrı, şahsiyetçiliğimizin çerçevelediği üstün yaratılışlar elinde yemiş verecektir.
· Bundan sonra, din, ahlâk, namus, şeref, can, mal, ilim, sanat, fikir, bütün ruh ve madde kıymetleri fertlerin maşrapasiyle cemiyet küpünü dolduran yekpare bir mevcuttur, ve bu mevcudun hakkı, fertleri kendi iradeleri üstünde doğruya, güzele, sonsuza erdirmek için, hakların en azizidir.
· Fert, ulvî ve insanî cephesiyle bizim cemiyetimizin hâkimi ve feda edicisi, süflî ve hayvanî cephesiyle de mahkûmu ve feda olunanıdır.
· Bizim cemiyetimizin ve cemiyetçiliğimizin kadrosunda, başı boş tek kum tanesi, tek buğday tohumu, tek keçi yavrusu ve tek insanoğlu aramayınız!
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.