Film gibi… | |||||
Hayatımızın filmini tersine çevirme seçeneğimiz olsaydı, neler olurdu acaba? Bu fikri, hemen kendime uyguladım. Şu anda 40'ını aşmış bir ağabeyiniz olarak, geri sarılması eğlenceli olacak uzunca bir hayat filmim var. Evliyim; bir hanımefendinin eşi, iki delikanlının ve bir küçük hanımefendinin babasıyım. Amcayım ve dayıyım da! Hayli kabarık sayıda yeğenim de var. Tanıyanım da çok. Memleketin hemen her yerine konferans ve söyleşiye çağrılıyorum. Sokakta gezerken beni birbirlerine parmakla gösteren hayranlarım var. Bir meslek sahibiyim. İşsiz değilim; birkaç işi birden yapabiliyorum. Aşırı yoğunluktan bile yakınıyorum. Zaten bildiğinizi tahmin ettiğim bütün bu detayları, geriye doğru çevrilecek filmin en baş kısmını işaretlemek için kaydettim. Şöyle bir beş yıl geriye gittiğimde, mesela, 2002 yılına geldiğimde, ilk olarak kızım Zeynep'i kaybediyorum. Zeynep'i kaybettiğim için üzüleceğimi sanmayın. Zeynep ortalıktan kaybolurken, benim de Zeynep'in etrafında ördüğüm hasretlerim, sevinçlerim el etek çekiyor kalbimden. Zeynep kayboluyor ama Zeynep'in kayboluşuna dair hüznüm de kayboluyor. Zeynep'siz yaşadığım yıllar, Zeynep'sizliği dert edineceğim yıllar değil ki! Az daha geriye gittiğimde, ikinci oğlum Mustafa Ahmed pılını pırtısını toplayıp gidiyor. Öyle bir gitme ki, ardından bakmıyorum bile. Mustafa Ahmed'sizlik benim 10 yıl öncem için zaten normal bir şey. Ne ben onu özlüyorum ne de o beni özlüyor. Tanışmıyoruz bile. Filmin yarıya yakınını geriye doğru sardığımda, büyük oğlum Furkan da gözden uzaklaşıyor. Gözden uzaklaştığı yetmiyor Furkan'ın, gönülden de epey ırağa düşüyor. Furkan yok; yokluğunu dert edinen bir annesi ve babası da yok. Şimdilerde 15 yaşında olan delikanlının yokluğunu öylesine umursamaz haldeyiz ki, Furkan bir bilse, bize darılırdı. Hadi biraz daha saralım filmi, birden ben ve eşim birbirimizi kaybediyoruz. Hayattayız hayatta olmasına ama tanışmıyoruz. Kalplerimizi birbirine bağlayan bağ çoktan çözülmüş. Bizi birbirimiz için vazgeçilmez eyleyen o muhabbet hepten buharlaşmış. Belki aynı otobüste yan yanayız ama sıradan birileriyiz. Belki aynı koridorda karşılıklı yürüyoruz ama hiç bakışmıyoruz. Birbirimizi aramıyoruz. Birimiz farz-ı muhal o dönemde ölecek olsa, diğeri onun ardı sıra ağlamayacaktı bile. Bu arada yeğenlerimin çoğu da bir gölge gibi çekilmişler hayatımdan. Tanıyanlarım yanımdan yöremden uzaklaşmışlar. Hayranlarımın hiçbiri yok ortada. Eyvah; tanınmıyorum. Şehirde gideceğim bir yer yok. Evimin adresi kayboldu. Nerede oturduğumu bilmiyorum. Özleyeceğim çocuklarım da yok; çocuk özlemim de yok. Özleyemediğim için üzüldüğüm bir yuvam yok. Şimdilerde en çok özlediğim, ayrı kalmaya tahammül edemeyeceğim kişileri ve şeyleri özlemiyorum; onları özlemeyi bile özlemiyorum. Filmi biraz daha geriye sardığımda, mesleğimi de kaybediyorum. Zorlu bir üniversite sınavının ortasında, terli elleriyle kurşunkalemini tutmaya çalışan bir yeniyetmeyim. Daha da geriye gittiğimde, yüzümü yitiriyorum, hayatımı kaybediyorum. Düşecek olsa, çöpe atılacak birkaç yüz hücrelik biçimsiz bir su damlasıyım. Filmin tam bittiği yerde, bir insan bile değilim. Hayatım yok; varlığım yok. Benim annem ve babam da beni özlüyor değiller. Yokluğuma razılar; bensiz pekâlâ yaşayabiliyorlar. Yokum; öyle yokum ki, yokluğum kimsenin umurunda değil. Eksiğim hayattan; öylesine eksiğim ki eksikliğimi kimse çekmiyor. Hiçbir işe lazım değilim; bir lüzumsuzum. Bir işin ucundan tutmamı beklemiyorlar. Ne bir baltaya sapım, ne bir dış kapının mandalıyım. Olsam da bir olmasam da bir. Yokluğum bir yerde bir boşluk oluşturmuyor. Kapladığım bir alan yok. Ama şimdi! Ama burada! Adımın bile hatırlanmamasına bozuluyorum. Cep telefonunda ismimin silinmesine içerliyorum. Kendimce, eksikliğim ne çok şeyi eksiltir diye düşünüyorum. Kızımın gözündeki o kocaman baba hacmini ben dolduruyorum. Sevdiklerimin gönlünde yokluğuna asla razı olunmaz bir yer kapladığımı düşünüyorum. Eve geç kalırsam üzülecekler var sanıyorum. Bu hafta yazı yazmasam, mahzun olacaklar var diye ümit ediyorum. Kıl kadar varlığım bile yokken, kılına zarar gelmesini istemediğim sevdiklerimle birlikte, kılına bile dokunulmaz bir insan olarak var kılındığıma, üstelik bunları fark edecek bir mümin olarak yaşatıldığıma şaşıyorum, şükrediyorum. Üzerine de kaymaklısından bir sonsuz hayat bekliyorum. Ne kadar çok oluyorum değil mi?
|
--
www.duygulusaatler.com
Dost bulmanın yolu da dost olmaktan, Dost olmanın yolu "insan" olmaktan geçer....
selametle...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.