Dr. Ahmedinejad'ın Columbia Üniversitesi'ndeki konuşmasının tam metni
Sözün başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir bilim muhitinde ve gerçeği arayanların arasında olmayı, bilim ve marifet sahasında araştırma yaparlarla birlikte bulunmayı bana nasip eden Allah'a hamd ediyorum.
Bu çok kıymetli buluşmada sizlere bilim ve bilginin değeri konusundan bahsetmek istiyorum.
Üniversite hocaları ve ulema, ışıl ışıl ışık saçan, karanlık ve meçhul vadileri aydınlatan ve insanlığı cehaletten kurtaran meşalelerdir.
Evrenin hakikatlerini anlamanın anahtarı bilim araştırmacılarının ve marifet meraklılarının elindedir.
Keşfedilmemiş alanlar, bulunmamış dünyalar, el değmemiş bilgiler ve kapalı pencereler bilginlerin çaba ve gayretiyle gerçeğe doğru açılır.
Her çabayla bir kapı açılır ve bir gerçek keşfedilmiş olur.
Bilim ve marifetin yüksek şanının korunduğu, bilginlerin ve araştırmacıların saygı ve ikram gördüğü zamanlar insanlık, maddi ve manevi yücelme ve kemale erme yolunda büyük adımlar atmıştır. Bunun aksine, bilim ve bilginin gazaba uğradığı ve nefret gördüğü dönemler ise karanlıktır ve insanlık bu dönemlerde cehalet ve gaflet zindanında hapsolmuştur.
Sürekli olarak hakikati aramayı ve gerçekleri keşfetmeyi simgeleyen insan fıtratı olmasaydı insan cehaletin esaretinde kalakalır ve insanlığın mutluluk yolları keşfedilemezdi.
Fıtrat, insanın doğasında Allah Teala'nın yâdigârı bir armağandır.
O Allah ki, insanlığı yeryüzüne indirdi ve insanlığın öğrenebilmesi için ilk ve en büyük hediye olarak ona bilgiyi tanıttı.
Hz. Adem'in öyküsünde Allah ile melekler arasındaki tartışmaya işaret edilir. Onlar insanı, kan dökücü ve maceracı bir varlık sanıp Allah'a itiraz ettiler. Cevap şöyleydi: Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum… Bunun ardından Allah, evrenin gerçeklerini Adem'e öğretti ve o da Allah'ın buyruğuyla onları meleklere sundu.
Onlar gerçekleri kavramaktan aciz kaldılar ve Allah dedi ki, "Ben göklerin ve yerin gaybını bilen değil miyim?" Bunun üzerine melekler Adem'e secde ettiler.
Bütün peygamberlerin memuriyetinde ilk söz, arınma ve temizlikle birlikte hakkın işaretlerini ve ayetlerini, kitap ve hikmetin öğretilerini okumaktır. Hz. İsa hakkında şöyle denmiştir: "Ona kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretir. O, İsrailoğullarına gönderilmiş bir peygamberdir. Şöyle der: Hiç şüphe yok ben, Rabbinizden bir işaret getirdim."
Kur'an-ı Kerim'de İslam Peygamberine indirilen ilk söz olan Alak suresi, okumayı emreder.
"Oku, yaratan Rabbinin adıyla."
Ayetin devamında da şöyle denir: "En değerli olan Rabbinin adıyla. Kalemle öğretti, insana bilmediğini öğretti."
İslam Peygamberine ilk inen şu birkaç ayete baktığınızda okuma, öğrenim ve kalemden sözedildiğini görüyorsunuz. Bu ayetler, Allah'ı insan için adeta bir öğretmen olarak tanıtıyor. Öyle bir öğretmen ki, insana bilmediği her şeyi öğretmektedir.
Bir diğer ifadeyle, İslam Peygamberinin mesajını ifade ederken onun, sıradan insanlar arasına peygamber olarak gönderildiğini; onları fikrî, itikadî ve ahlakî kirlilikten temizleyeceğini, onlara kitap ve hikmeti öğreteceğini belirtmektedir.
Peygamberlerin bütün söyledikleri ve getirdikleri mesaj; insanı cehalet, gaflet, hurafe, yanlış ahlak ve doğru olmayan düşüncelerin karanlıklarından çıkarıp bilgi, ilim, ışık ve doğru ahlaka ulaştırmaktır.
Bilgiye "ışık" anlamı verilmiş ve tarifi böyle yapılmıştır. Bilgi, aydınlıktır ve gerçek ilim, insanlığı sapıklıktan kurtaran ve onun haline yarar sağlayan bilgidir.
Etkileyici bir özdeyişte denir ki, ilim, Allah'ın dilediği kişinin kalbine yerleştirdiği nurdur.
Bu cümlede ilim, ilahi bir hediye ve kalp de o hediyenin mekanı olarak ifade edilmiştir.
Eğer ilmin ışık anlamı taşıdığını kabul ediyorsak bu durumda çerçevesi deneysel bilimleri aşacak, açık gizli bütün hakikatleri kapsayacaktır.
Bilime yapılan zulümlerden biri, çerçevesini deneysel bilimlerle sınırlamaktır. Oysa bilimin kapsamı çok daha geniştir. Evrenin gerçekleri maddi gerçeklerle sınırlı değildir ve madde, daha üstün hakikatin sadece bir gölgesidir. Maddi yaratılış, evrenin yaratılışının ancak bir katmana olabilir.
Yaratılışın bir numunesi olan insan, madde ve ruhun toplamıdır. İnsanın ruh ve cevheri, onun madde ve cismine galebe çalar.
Bir başka çok önemli nokta, bilimin ruh, can, ahlak ve davranış temizliğiyle ilişkisidir. Peygamberlerin öğretilerinde geçtiği gibi, bir hakikat bilimle hep yakın ve yanyana olmalıdır, yani onunla daima dipdibe durmalıdır. O da ruh temizliği ve güzel ahlaktır.
Bilim ve marifet, en geniş anlamıyla berrak ve tertemiz bir hakikattir; bilim aydınlatıcıdır, keşiftir. Bir bilgin ve araştırmacı bu hakikate tabii ki ulaşabilir ama kendisi de berrak ve tertemiz olmak kaydıyla. Ancak bu şekilde yanlış düşünceler, vehimler, hurafeler, maddi bağımlılıklar ve bencillikler, keşfedilen hakikatleri kavramanın ve kabul etmenin önündeki engeller olmaktan çıkarlar.
Aziz dostlar, eğitimciler, saygıdeğer hâzirûn
Bilim ve marifetin afetleri de vardır.
Öğretim ve öğrenimin, düşünce ve araştırmanın en büyük afeti, galiba, maddeye ve şahsi menfaatlere olan bağımlılık, böyle bir şeye bulaşma ve bencillikler olsa gerektir.
Maddeye gönül vermek, insanı evrenin hakikatlerinin karşı noktasına savurur. Kirlenmiş ve bağımlı hale gelmiş insan gerçeği kabul etmeye direnir. Onu kabul etse bile gerçeğe teslim olmaz ve ona uymaz.
Gerçekleri bilen ama ona inanç duymayan, çünkü bencillikleri hakikati kabul etmesine izin vermeyen nice bilgin vardır. İnsanlık tarihi boyunca savaşları dayatanlar, acaba can, mal, namus, ülke ve insan haklarının saygın olduğu gerçeğini kavramaktan aciz miydiler? Yoksa bunu biliyorlardı ama ona inançları mı yoktu ve bu gerçeğe teslim olmadılar?
İlim, onu taşıyanların tertemiz ve her türlü kirlilikten uzak olması gereken bir nurdur.
İnsanlık maddi ve manevi en yüksek bilimlere ulaşsa ama bilginler ve bilim adamları temiz olmasa bu bilgiler insanlığın hizmetinde kullanılmayacaktır. Bu durumda birkaç halin ortaya çıkması mümkündür:
1. Hakikatin sadece kendi yararlarına olan bir kısmını halkın kullanımına sunar ve diğer kısımlarını gizlerler. Tıpkı bazı din bilginlerinin geçmişte yaptıkları gibi. Ne yazık ki bugün de bazı araştırmacılar ve bilim adamları gerçekleri halktan gizliyorlar.
2. Bilimin ve bilginin, kendi şahsının, belli bir grubun ve bir partinin çıkarlarına hizmet etmesi. Maalesef günümüz dünyasında kudretli zorbalar, milletleri yağmalamak ve bütün fırsatları kendi tekellerine alabilmek için çok sayıda bilgini ve çeşitli bilim dallarını kendi hizmetlerine sokmuş durumdalar.
Sizler de görüyorsunuz:
- Bilimsel araçlar ve yöntemleri kullanarak halkları aldatıyorlar. Yaptıklarını bu yolla izah ediyorlar. Onlar için farazi ve sanal düşmanlar, güvensizlik ve korku icat ediyorlar. Böylece güvensizlik ve terörizmle mücadele adı altında herşeyi kendi kontrolleri altına alıyorlar. Kendi halklarının bile bireysel ve toplumsal özgürlüklerini ihlal edebiliyorlar. Hatta bireylerin özel alanlarına bile saygılı davranmıyorlar. Telefonları dinliyor, seyahatleri kontrol ediyor ve psikolojik güvensizlik oluşturuyorlar. Bu atmosferden yararlanarak dünyanın değişik noktalarında savaş çıkarmayı haklılaştırabiliyorlar.
- Bilimsel kesinlikte yöntemleri ve planları kullanarak, milletlerin binlerce yıllık çabası, emeği, gayreti, yaratıcılığı ve sanatçılığının ürünü olan yerel kültürlere saldırıyorlar.
Bu kültürleri yok ederek halkları kimliksizleştirmeye ve onların tarih ve değerleriyle ilişkisini kesmeye çalışıyorlar. Milletleri taklit zilletine, tüketime, hegemonyayı kabule, korkuya, aşağılık duygusuna ve güçsüzlüğü sürükleyecek haslet ve değerleri empoze ederek onların maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamaya zemin oluşturuyorlar.
- Atomik, mikrobik ve kimyasal silahlar ve bombalar üretilmesi büyük güçlerin bilim ve araştırma ile elele vermesinin bir diğer sonucudur.
Eğer bazı bilim adamları ve araştırmacılarla işbirliği sözkonusu olmasaydı atom, mikrobik, kimyasal ve nötron bombalarının çeşitli nesilleri üretilmeyecekti.
Acaba bu silahlar dünya güvenliğini koruma için midir? Atom bombasının daimi tehdit şemsiyesini açık tutmak insanlık için ne kazanç sağlamaktadır?
Eğer büyük güçler arasında nükleer savaş çıkarsa nasıl bir insanlık faciası yaşanacağını düşününüz.
Nagazaki ve Hiroşima'ya atılan atom bombalarının radyasyon etkisi, o bölgelerdeki halkın sonraki nesillerinde de görülüyor. Üstelik daha kaç nesil devam edeceği de belli değildir.
Irak savaşının başında halka karşı kullanılan seyreltilmiş uranyumun radyasyon etkileri araştırma incelemenin konusu olmalıdır.
Bu insanlık faciaları, bilginlerin bilgisinin zalimlerin hizmetine sunulması sayesinde meydana gelebilmektedir.
Saygıdeğer akademisyenler
Allah, peygamberleri, salih insanları ve temiz ruhluları ilim ve bilgiyi elde etmeye layık görmüştür. Çünkü biliyordu ki, ilim hem insanlığa ışık, yol gösterici ve hizmet aracı hem de insanlık için bir perde ve silah olabilirdi. Bu yüzden öğrenim, temizlik ve sadakatle birarada olmalıdır.
Peygamberlerin mesajında hem arınma, tezkiye, bencillileri giderme ve dünyaperestlikten kurtulma vardır, hem de kitap, ilim ve hikmeti tebliğ etme.
Eğer ilim ve temizlik yan yana olursa hem bilgin ilmi daha iyi anlar, hem de halk onun bilgisinden doğru biçimde yararlanır.
Tarihe baktığımızda görüyoruz ki, insanlığa ne zaman iyilik ve hayır gelmişse bu mutlaka temiz bilginlerden kaynaklanmıştır.
Bunlar öyle insanlardır ki, bilim ve bilgilerini insanlığın hizmetine sunmuşlardır ve hedefleri; yolu aydınlatmak, gerçekleri keşfetmek, insanlığın mutluluk ve gelişmesine yardımcı olmaktır.
Bu bilginler, bilimde ne kadar ileri gitmişlerse halka karşı o kadar tevazu içinde olmuşlar ve daha güzel ahlakla donanmışlardır.
Temiz ahlaklı ve güzel davranışlı bilginler, aynı zamanda insanlığın düşünce önderleri, ahlak öğretmenleri ve ıslah edicileridirler.
İnsanlığın bütün ıslah edici önderleri, başlangıçta iyi bilginler ve öğretmenler olmuşlardır. Din büyüklerinden aktarılan rivayette denir ki, "Âlim bozulduğunda âlem bozulur. Âlim salih biri olduğunda âlem doğruluk üzerinde yürür."
İlim, Allah'a açılan kapıdır ve meyvesi de iştir. Bilginler, ilimleri karşısında sorumluluk hissetmelidirler. Amelsiz âlim, meyvesiz ağaç gibidir. Gerçek bilginler uygunsuz durumlar, sıkıntılar ve adaletsizlikler karşısında sessiz kalmazlar ve bilgilerini dışa vurur ve halkı bilinçlendirirler.
Bilginler, zalimler ve zorbalar karşısında ayağa kalkar ve cahillerin yalan söyleyerek halkı kandırmasına ve haklarını zayi etmesine izin vermezler.
İlim alanı, kutsal ve ilahi bir alandır. Bilgi, Allah'ın dünyaya emanetidir. Temiz olmayanların bu sahaya girmesi, insanlığa zulümdür.
Kudretli zorbalar, hem bilimi kendi tamahkarlıkları yararına müsadere ediyor, hem de zorbaca davranıp bilginlerin ve düşünürlerin, gerçekleri keşfederek onları rezil rüsva edecekleri alanlara girmesine izin vermiyorlar.
Bazı tarihsel olayların inceleme konusu yapılmasını yasaklayan kanunlar çıkarılması ve bu alana giren araştırmacıların suçlu ilan edilerek hapis ya da para cezasına çarptırılması utanç vericidir.
Evrenin en büyük ve en açık gerçeği Tanrı'dır. Bütün evren ve her şey ona dairdir, onun nişanesidir. Ama buna rağmen ilke olarak Tanrı'nın varlığını araştırma ve inceleme kapısı bile açıktır. Hiçkimse Tanrı'nın varlığı ya da yokluğunu araştırıyor diye muhakeme edilemez, hapse atılamaz. Nice insan Yüce Allah'ı inceleyip araştırarken iman etmiştir.
İslami öğretide, kuşku, burada takılıp kalmamak koşuluyla ikna olunmuş bilginin girişidir. Şu halde, bütün boyutları şeffaf biçimde ortaya çıksın diye tarihsel olayların incelenmesine izin vermekte ne sorun vardır?
Sebep araştırma ve soru sorma hasleti, insanla birlikte sonsuza kadar devam edecektir. Çünkü böyle olmazsa gelişme ve ilerleme ortaya çıkamaz.
Bir diğer üzüntü nedeni de bazı büyük güçlerin bilim alanında tekel kurmaya çalışması ve başkalarının bilimsel gelişmesine karşı çıkmasıdır.
Bazı büyük güçlerin diğer milletlerin gelişmesini görmek istememeleri ve binlerce bahane, töhmet ve siyasi-ekonomik baskıyla başkalarının bilimsel gelişmesine engel olmaya çalışması çağımızın acaipliklerindendir. Bütün bunlar, onların insani ve ahlaki değerlerden ve peygamberlerin mektebinden uzak olmasından kaynaklanmaktadır. Onlar, insanlığa hizmet terbiyesi almamışlardır.
Değerli düşünürler ve bilimadamları
Hulasa-i kelam şudur ki, bilim ve marifet, Allah'ın insanlığa en büyük hediyesidir. İnsanın kemale ermek isteyen ve doğruyu arayan fıtratı onu hep bilginin peşinde koşmakta ve hakikatleri keşfetmekte saklamıştır.
Bilim, ahlak ve arınma ile birlikte olmalıdır ki hem bilgin ve araştırmacı onu doğru anlayabilsin, hem de insanlık en iyi şekilde ve doğru olarak ondan yararlanabilsin. Temiz bilginler, sadece yol gösterici kandiller değil, aynı zamanda insanlığı ıslah eden önderlerdir.
Kudretli zorbaların, ellerini bilim alanına uzatmasına, bilimleri müsadere etmesine ve insanlığın aleyhinde kendi tamahkarlıkları hizmetinde kullanmalarına, yahut araştırma alanlarını kuşatıp sınırlamalarına izin verilmemelidir.
Bilim, tertemiz kalması gereken kutsal bir alandır. Allah, bütün gerçeklerden haberdardır ve bilginleri, öğretmenleri ve araştırmacıları sever.
Salih bilginlerin dünyaya hakim olacağı; ilahi ve salih bir alim olan küllî ıslahçının Mesih'le birlikte dünya üzerinde hükümet edeceği günün ümidiyle.
Allah'ın selam, rahmet ve bereketi üzerinize olsun.
Amerikalı yahudiler Ahmedinejad şokundan sonra çılgına döndü...
Sayın Rektör, üniversite yönetimi, değerli öğretim üyeleri ve öğrenciler
Sözün başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir bilim muhitinde ve gerçeği arayanların arasında olmayı, bilim ve marifet sahasında araştırma yaparlarla birlikte bulunmayı bana nasip eden Allah'a hamd ediyorum.
Bu çok kıymetli buluşmada sizlere bilim ve bilginin değeri konusundan bahsetmek istiyorum.
Üniversite hocaları ve ulema, ışıl ışıl ışık saçan, karanlık ve meçhul vadileri aydınlatan ve insanlığı cehaletten kurtaran meşalelerdir.
Evrenin hakikatlerini anlamanın anahtarı bilim araştırmacılarının ve marifet meraklılarının elindedir.
Keşfedilmemiş alanlar, bulunmamış dünyalar, el değmemiş bilgiler ve kapalı pencereler bilginlerin çaba ve gayretiyle gerçeğe doğru açılır.
Her çabayla bir kapı açılır ve bir gerçek keşfedilmiş olur.
Bilim ve marifetin yüksek şanının korunduğu, bilginlerin ve araştırmacıların saygı ve ikram gördüğü zamanlar insanlık, maddi ve manevi yücelme ve kemale erme yolunda büyük adımlar atmıştır. Bunun aksine, bilim ve bilginin gazaba uğradığı ve nefret gördüğü dönemler ise karanlıktır ve insanlık bu dönemlerde cehalet ve gaflet zindanında hapsolmuştur.
Sürekli olarak hakikati aramayı ve gerçekleri keşfetmeyi simgeleyen insan fıtratı olmasaydı insan cehaletin esaretinde kalakalır ve insanlığın mutluluk yolları keşfedilemezdi.
Fıtrat, insanın doğasında Allah Teala'nın yâdigârı bir armağandır.
O Allah ki, insanlığı yeryüzüne indirdi ve insanlığın öğrenebilmesi için ilk ve en büyük hediye olarak ona bilgiyi tanıttı.
Hz. Adem'in öyküsünde Allah ile melekler arasındaki tartışmaya işaret edilir. Onlar insanı, kan dökücü ve maceracı bir varlık sanıp Allah'a itiraz ettiler. Cevap şöyleydi: Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum… Bunun ardından Allah, evrenin gerçeklerini Adem'e öğretti ve o da Allah'ın buyruğuyla onları meleklere sundu.
Onlar gerçekleri kavramaktan aciz kaldılar ve Allah dedi ki, "Ben göklerin ve yerin gaybını bilen değil miyim?" Bunun üzerine melekler Adem'e secde ettiler.
Bütün peygamberlerin memuriyetinde ilk söz, arınma ve temizlikle birlikte hakkın işaretlerini ve ayetlerini, kitap ve hikmetin öğretilerini okumaktır. Hz. İsa hakkında şöyle denmiştir: "Ona kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretir. O, İsrailoğullarına gönderilmiş bir peygamberdir. Şöyle der: Hiç şüphe yok ben, Rabbinizden bir işaret getirdim."
Kur'an-ı Kerim'de İslam Peygamberine indirilen ilk söz olan Alak suresi, okumayı emreder.
"Oku, yaratan Rabbinin adıyla."
Ayetin devamında da şöyle denir: "En değerli olan Rabbinin adıyla. Kalemle öğretti, insana bilmediğini öğretti."
İslam Peygamberine ilk inen şu birkaç ayete baktığınızda okuma, öğrenim ve kalemden sözedildiğini görüyorsunuz. Bu ayetler, Allah'ı insan için adeta bir öğretmen olarak tanıtıyor. Öyle bir öğretmen ki, insana bilmediği her şeyi öğretmektedir.
Bir diğer ifadeyle, İslam Peygamberinin mesajını ifade ederken onun, sıradan insanlar arasına peygamber olarak gönderildiğini; onları fikrî, itikadî ve ahlakî kirlilikten temizleyeceğini, onlara kitap ve hikmeti öğreteceğini belirtmektedir.
Peygamberlerin bütün söyledikleri ve getirdikleri mesaj; insanı cehalet, gaflet, hurafe, yanlış ahlak ve doğru olmayan düşüncelerin karanlıklarından çıkarıp bilgi, ilim, ışık ve doğru ahlaka ulaştırmaktır.
Bilgiye "ışık" anlamı verilmiş ve tarifi böyle yapılmıştır. Bilgi, aydınlıktır ve gerçek ilim, insanlığı sapıklıktan kurtaran ve onun haline yarar sağlayan bilgidir.
Etkileyici bir özdeyişte denir ki, ilim, Allah'ın dilediği kişinin kalbine yerleştirdiği nurdur.
Bu cümlede ilim, ilahi bir hediye ve kalp de o hediyenin mekanı olarak ifade edilmiştir.
Eğer ilmin ışık anlamı taşıdığını kabul ediyorsak bu durumda çerçevesi deneysel bilimleri aşacak, açık gizli bütün hakikatleri kapsayacaktır.
Bilime yapılan zulümlerden biri, çerçevesini deneysel bilimlerle sınırlamaktır. Oysa bilimin kapsamı çok daha geniştir. Evrenin gerçekleri maddi gerçeklerle sınırlı değildir ve madde, daha üstün hakikatin sadece bir gölgesidir. Maddi yaratılış, evrenin yaratılışının ancak bir katmana olabilir.
Yaratılışın bir numunesi olan insan, madde ve ruhun toplamıdır. İnsanın ruh ve cevheri, onun madde ve cismine galebe çalar.
Bir başka çok önemli nokta, bilimin ruh, can, ahlak ve davranış temizliğiyle ilişkisidir. Peygamberlerin öğretilerinde geçtiği gibi, bir hakikat bilimle hep yakın ve yanyana olmalıdır, yani onunla daima dipdibe durmalıdır. O da ruh temizliği ve güzel ahlaktır.
Bilim ve marifet, en geniş anlamıyla berrak ve tertemiz bir hakikattir; bilim aydınlatıcıdır, keşiftir. Bir bilgin ve araştırmacı bu hakikate tabii ki ulaşabilir ama kendisi de berrak ve tertemiz olmak kaydıyla. Ancak bu şekilde yanlış düşünceler, vehimler, hurafeler, maddi bağımlılıklar ve bencillikler, keşfedilen hakikatleri kavramanın ve kabul etmenin önündeki engeller olmaktan çıkarlar.
Aziz dostlar, eğitimciler, saygıdeğer hâzirûn
Bilim ve marifetin afetleri de vardır.
Öğretim ve öğrenimin, düşünce ve araştırmanın en büyük afeti, galiba, maddeye ve şahsi menfaatlere olan bağımlılık, böyle bir şeye bulaşma ve bencillikler olsa gerektir.
Maddeye gönül vermek, insanı evrenin hakikatlerinin karşı noktasına savurur. Kirlenmiş ve bağımlı hale gelmiş insan gerçeği kabul etmeye direnir. Onu kabul etse bile gerçeğe teslim olmaz ve ona uymaz.
Gerçekleri bilen ama ona inanç duymayan, çünkü bencillikleri hakikati kabul etmesine izin vermeyen nice bilgin vardır. İnsanlık tarihi boyunca savaşları dayatanlar, acaba can, mal, namus, ülke ve insan haklarının saygın olduğu gerçeğini kavramaktan aciz miydiler? Yoksa bunu biliyorlardı ama ona inançları mı yoktu ve bu gerçeğe teslim olmadılar?
İlim, onu taşıyanların tertemiz ve her türlü kirlilikten uzak olması gereken bir nurdur.
İnsanlık maddi ve manevi en yüksek bilimlere ulaşsa ama bilginler ve bilim adamları temiz olmasa bu bilgiler insanlığın hizmetinde kullanılmayacaktır. Bu durumda birkaç halin ortaya çıkması mümkündür:
1. Hakikatin sadece kendi yararlarına olan bir kısmını halkın kullanımına sunar ve diğer kısımlarını gizlerler. Tıpkı bazı din bilginlerinin geçmişte yaptıkları gibi. Ne yazık ki bugün de bazı araştırmacılar ve bilim adamları gerçekleri halktan gizliyorlar.
2. Bilimin ve bilginin, kendi şahsının, belli bir grubun ve bir partinin çıkarlarına hizmet etmesi. Maalesef günümüz dünyasında kudretli zorbalar, milletleri yağmalamak ve bütün fırsatları kendi tekellerine alabilmek için çok sayıda bilgini ve çeşitli bilim dallarını kendi hizmetlerine sokmuş durumdalar.
Sizler de görüyorsunuz:
- Bilimsel araçlar ve yöntemleri kullanarak halkları aldatıyorlar. Yaptıklarını bu yolla izah ediyorlar. Onlar için farazi ve sanal düşmanlar, güvensizlik ve korku icat ediyorlar. Böylece güvensizlik ve terörizmle mücadele adı altında herşeyi kendi kontrolleri altına alıyorlar. Kendi halklarının bile bireysel ve toplumsal özgürlüklerini ihlal edebiliyorlar. Hatta bireylerin özel alanlarına bile saygılı davranmıyorlar. Telefonları dinliyor, seyahatleri kontrol ediyor ve psikolojik güvensizlik oluşturuyorlar. Bu atmosferden yararlanarak dünyanın değişik noktalarında savaş çıkarmayı haklılaştırabiliyorlar.
- Bilimsel kesinlikte yöntemleri ve planları kullanarak, milletlerin binlerce yıllık çabası, emeği, gayreti, yaratıcılığı ve sanatçılığının ürünü olan yerel kültürlere saldırıyorlar.
Bu kültürleri yok ederek halkları kimliksizleştirmeye ve onların tarih ve değerleriyle ilişkisini kesmeye çalışıyorlar. Milletleri taklit zilletine, tüketime, hegemonyayı kabule, korkuya, aşağılık duygusuna ve güçsüzlüğü sürükleyecek haslet ve değerleri empoze ederek onların maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamaya zemin oluşturuyorlar.
- Atomik, mikrobik ve kimyasal silahlar ve bombalar üretilmesi büyük güçlerin bilim ve araştırma ile elele vermesinin bir diğer sonucudur.
Eğer bazı bilim adamları ve araştırmacılarla işbirliği sözkonusu olmasaydı atom, mikrobik, kimyasal ve nötron bombalarının çeşitli nesilleri üretilmeyecekti.
Acaba bu silahlar dünya güvenliğini koruma için midir? Atom bombasının daimi tehdit şemsiyesini açık tutmak insanlık için ne kazanç sağlamaktadır?
Eğer büyük güçler arasında nükleer savaş çıkarsa nasıl bir insanlık faciası yaşanacağını düşününüz.
Nagazaki ve Hiroşima'ya atılan atom bombalarının radyasyon etkisi, o bölgelerdeki halkın sonraki nesillerinde de görülüyor. Üstelik daha kaç nesil devam edeceği de belli değildir.
Irak savaşının başında halka karşı kullanılan seyreltilmiş uranyumun radyasyon etkileri araştırma incelemenin konusu olmalıdır.
Bu insanlık faciaları, bilginlerin bilgisinin zalimlerin hizmetine sunulması sayesinde meydana gelebilmektedir.
Saygıdeğer akademisyenler
Allah, peygamberleri, salih insanları ve temiz ruhluları ilim ve bilgiyi elde etmeye layık görmüştür. Çünkü biliyordu ki, ilim hem insanlığa ışık, yol gösterici ve hizmet aracı hem de insanlık için bir perde ve silah olabilirdi. Bu yüzden öğrenim, temizlik ve sadakatle birarada olmalıdır.
Peygamberlerin mesajında hem arınma, tezkiye, bencillileri giderme ve dünyaperestlikten kurtulma vardır, hem de kitap, ilim ve hikmeti tebliğ etme.
Eğer ilim ve temizlik yan yana olursa hem bilgin ilmi daha iyi anlar, hem de halk onun bilgisinden doğru biçimde yararlanır.
Tarihe baktığımızda görüyoruz ki, insanlığa ne zaman iyilik ve hayır gelmişse bu mutlaka temiz bilginlerden kaynaklanmıştır.
Bunlar öyle insanlardır ki, bilim ve bilgilerini insanlığın hizmetine sunmuşlardır ve hedefleri; yolu aydınlatmak, gerçekleri keşfetmek, insanlığın mutluluk ve gelişmesine yardımcı olmaktır.
Bu bilginler, bilimde ne kadar ileri gitmişlerse halka karşı o kadar tevazu içinde olmuşlar ve daha güzel ahlakla donanmışlardır.
Temiz ahlaklı ve güzel davranışlı bilginler, aynı zamanda insanlığın düşünce önderleri, ahlak öğretmenleri ve ıslah edicileridirler.
İnsanlığın bütün ıslah edici önderleri, başlangıçta iyi bilginler ve öğretmenler olmuşlardır. Din büyüklerinden aktarılan rivayette denir ki, "Âlim bozulduğunda âlem bozulur. Âlim salih biri olduğunda âlem doğruluk üzerinde yürür."
İlim, Allah'a açılan kapıdır ve meyvesi de iştir. Bilginler, ilimleri karşısında sorumluluk hissetmelidirler. Amelsiz âlim, meyvesiz ağaç gibidir. Gerçek bilginler uygunsuz durumlar, sıkıntılar ve adaletsizlikler karşısında sessiz kalmazlar ve bilgilerini dışa vurur ve halkı bilinçlendirirler.
Bilginler, zalimler ve zorbalar karşısında ayağa kalkar ve cahillerin yalan söyleyerek halkı kandırmasına ve haklarını zayi etmesine izin vermezler.
İlim alanı, kutsal ve ilahi bir alandır. Bilgi, Allah'ın dünyaya emanetidir. Temiz olmayanların bu sahaya girmesi, insanlığa zulümdür.
Kudretli zorbalar, hem bilimi kendi tamahkarlıkları yararına müsadere ediyor, hem de zorbaca davranıp bilginlerin ve düşünürlerin, gerçekleri keşfederek onları rezil rüsva edecekleri alanlara girmesine izin vermiyorlar.
Bazı tarihsel olayların inceleme konusu yapılmasını yasaklayan kanunlar çıkarılması ve bu alana giren araştırmacıların suçlu ilan edilerek hapis ya da para cezasına çarptırılması utanç vericidir.
Evrenin en büyük ve en açık gerçeği Tanrı'dır. Bütün evren ve her şey ona dairdir, onun nişanesidir. Ama buna rağmen ilke olarak Tanrı'nın varlığını araştırma ve inceleme kapısı bile açıktır. Hiçkimse Tanrı'nın varlığı ya da yokluğunu araştırıyor diye muhakeme edilemez, hapse atılamaz. Nice insan Yüce Allah'ı inceleyip araştırarken iman etmiştir.
İslami öğretide, kuşku, burada takılıp kalmamak koşuluyla ikna olunmuş bilginin girişidir. Şu halde, bütün boyutları şeffaf biçimde ortaya çıksın diye tarihsel olayların incelenmesine izin vermekte ne sorun vardır?
Sebep araştırma ve soru sorma hasleti, insanla birlikte sonsuza kadar devam edecektir. Çünkü böyle olmazsa gelişme ve ilerleme ortaya çıkamaz.
Bir diğer üzüntü nedeni de bazı büyük güçlerin bilim alanında tekel kurmaya çalışması ve başkalarının bilimsel gelişmesine karşı çıkmasıdır.
Bazı büyük güçlerin diğer milletlerin gelişmesini görmek istememeleri ve binlerce bahane, töhmet ve siyasi-ekonomik baskıyla başkalarının bilimsel gelişmesine engel olmaya çalışması çağımızın acaipliklerindendir. Bütün bunlar, onların insani ve ahlaki değerlerden ve peygamberlerin mektebinden uzak olmasından kaynaklanmaktadır. Onlar, insanlığa hizmet terbiyesi almamışlardır.
Değerli düşünürler ve bilimadamları
Hulasa-i kelam şudur ki, bilim ve marifet, Allah'ın insanlığa en büyük hediyesidir. İnsanın kemale ermek isteyen ve doğruyu arayan fıtratı onu hep bilginin peşinde koşmakta ve hakikatleri keşfetmekte saklamıştır.
Bilim, ahlak ve arınma ile birlikte olmalıdır ki hem bilgin ve araştırmacı onu doğru anlayabilsin, hem de insanlık en iyi şekilde ve doğru olarak ondan yararlanabilsin. Temiz bilginler, sadece yol gösterici kandiller değil, aynı zamanda insanlığı ıslah eden önderlerdir.
Kudretli zorbaların, ellerini bilim alanına uzatmasına, bilimleri müsadere etmesine ve insanlığın aleyhinde kendi tamahkarlıkları hizmetinde kullanmalarına, yahut araştırma alanlarını kuşatıp sınırlamalarına izin verilmemelidir.
Bilim, tertemiz kalması gereken kutsal bir alandır. Allah, bütün gerçeklerden haberdardır ve bilginleri, öğretmenleri ve araştırmacıları sever.
Salih bilginlerin dünyaya hakim olacağı; ilahi ve salih bir alim olan küllî ıslahçının Mesih'le birlikte dünya üzerinde hükümet edeceği günün ümidiyle.
Allah'ın selam, rahmet ve bereketi üzerinize olsun.
Amerikalı yahudiler Ahmedinejad şokundan sonra çılgına döndü...
Bolivyalı'lardan Ahmedinejad'a destek...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.