sınırlar flulaşırken

sınırlar flulaşırken


Uzun zaman oldu yazmayalı araya önce hastalı daha sonrada kısa bir yurtdışı seyahati girdi. Bu arada da bir çok önemli gelişme oldu.

* Başbakanın İngiltere + Amerika + İtalya ziyareti
* Suudi Arabistan Kralının Avrupa Turu ve Türkiye ziyareti
* Dağlıca baskınında rehin alınan askerlerin ABD'nin Irak komutanı eliyle serbest kalması
* Deniz Baykal'ın Kürt çıkışı
* DTP'de genel başkan değişimi
* DTP'nin özerlik vb istekleri
* PKK eylemlerinin durması
* İsrail ve Filistin Devlet Başkanlarının Türkiye'ye gelmesi
* Hakkari ve Şırnak'ta teröre karşı gösteriler

Yukarıda sıraladığım gelişmelerin bir kısmı dış işler, bir kısmı ise iç işler olarak görülse de artık sınırların iyiden iyiye flulaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Başlıkları kısaca kendimce eğerlendireyim.

Başbakanın İngiltere + Amerika + İtalya ziyareti

Aslında bu süreci Türkiyenin İran ile yaptığı enerji anlaşmasına ve sonrasında İsrail uçakları tarafından Suriye'nin bombalanmasına ve artık iyiden iyiye ortaya çıkmış olan İran + Türkiye + Suriye'nin ortadoğu hakkındaki çok benzer görüşlerine kadar götürebiliriz.

Basında Başbakanın İngiltereye yaptığı ziyarete bence gereğinden fazla anlamlar yüklenildi hatta Kuzey Irak'a yapılacak bir operasyon ve bunun sonucunda Türkiyenin Irak sınırının 75 kilometre kadar daha Irak aleyhine büyütülmesi şeklinde mutabakata varıldığı şeklinde yorumlarda yapıldı. Tabi bunu bilemeyiz ve bence sorun sınır konusu da değil. Bence Türkiye İngiltere'ye 3'li duruşun sebeplerini anlattı ve Türkiyenin bu duruma ABD ve İngiltere tarafından itilmediğini, bunun tamamen kendi tercihi olduğunu vurguladı. Bunun yanında Türkiye masada olduğunu ve öncelikli olanın kendi çıkarları olduğunu belirtti ve kendi çıkarları için Ortadoğunun istikrarlı olması gerektiğini ve kontrol edilemez, tahmin edilemez bir gücün bölgede bulunmasını istemediğini belirtti. Tabi İsteklerinin olmaması halinde de sadece kendisine yönelen tehditleri bertaraf edeceğininde garantisini verdi.

Yani Türkiye; "eğer çıkarlarım Kuzey Irak'a girmeyi gerektirirse, girerim ve bunun için kimseden izin almam ve kimseye de söylemem" dedi. Tabi bunlar sadece ingiltereye söylenmiş şeyler değil. Esasen ABD'ye de bunu söylemek için gidildi. Ben açıkçası ABD'den esaslı bir şey beklemiyordum, yani ne diyecekleri umurumda değildi. Zaten hükümette ABD'ye bir beklenti ile gitmedi, sadece ciddiyetimi herkes görsün diye gitti. ABD'de bunu anladı.

Daha sonrasında başbakanın İtalya ziyareti var bu ziyaretinde temel konusu bence Kuzey Irak oldu. Ve galiba Türkiye ABD ve İngiltereden daha fazla bir şekilde İtalyadan destek buldu.
Sonuç kısmında nasılsa değineceğimden bu faslı burada keseyim.

Suudi Arabistan Kralının Avrupa Turu ve Türkiye ziyareti

Araplar ile alakalı daha öncede bir kaç yazı yazmıştım o yazılarda da özetle Arapların artık belli bir duruşunun olduğunu ve özellikle bu duruşun ABD'yi çokta memnun etmediğini söylemiştim. Araplar hala kendilerini geliştiriyorlar, bunun kanıtı olarak İran Cumhurbaşkanının Arabistan ziyareti ve yakın zamanda gerçekleşecek olan ziyaretini ve ayrıca ısır ile İran arasında geçtiğimiz 2-3 sene içerisinde başlayan yakınlaşmaları sayabiliriz. Bunları ABD'de görüyor ve geçtiğimiz aylarda Arabistana silah satmak için gerekli izinler jet hızıyla ABD'senatosundan geçti. Ancak bu bile Arabistanın masaya oturma arzusunu frenlemedi. Bu sürecin sonuçları beklediğimden de kısa bir zamanda Petro-dolarların hareketlenmesine yol açabilir. Bu meyanda Arabistan bizzat kral eliyle masaya oturma arzusunu bizzat kendi Kralının marifetiyle gösterdi ve ziyareti sonucunda Türkiyeye gelerek içeriği çokta malum olmayan konularda görüş alış verişinde bulundu. Bu konuda zaten Arabistan ve bunun yanında diğer arap ülkeleri ile ve özellikle de Mısır gibi ABD'nin müttefiği sayılan ülkelerle olan yakınlaşmamız da malum. Zaten bunların kanıtı olarak daArap birliğine Türkiyenin davet edilmesi ve Türkiyenin artık ulusal davası olan Kıbrıs konusunda Arapların yaklaşımlarını ve jestlerini sayabiliriz.
Bu faslıda burada sonuç kısmında bağlamak üzere bir virgül ile bitireyim.

Dağlıca baskınında rehin alınan askerlerin ABD'nin Irak komutanı eliyle serbest kalması

Malum bir baskın yedik ve 8 asker (üzerlerinde çok çok yoğun bir sis bulutu bulunmasına rağmen Türk ordusu mensubu askerler) PKK tarafından kaçırıldı ve Başbakanın ABD ziyaretinin hemen çncesinde bizzat ABD'nin Irak Kuvvetleri Komutnı eliyle iade edildi. Aslına bakarsanız ben bu iade olayınca ABD'de şu anda iktidar olan düşüncenin insiyatifinin çok fazla olduğunu düşünmüyorum. daha önceki yazılarımda defalarca ABD'nin aslında bütünleşmiş ve tek bir güç tarafından değil de kanatlara ayrılmış ve birbiriyle ulusal çıkarlar konusunda çok çok ciddi fikir ayrılıkları olan kanatlar tarafından yönetildiğini yazmıştım. bence ABD'nin Iraktaki askeri gücünü kontrol eden ve hatta elinde bulunduran kanat ile Washingtonda etkin olan kanatlar arasında ciddi görüş ayrılıkları var. Çünkü daglıca baskını ve sonrasındaki süreçte ABD'nin politikasında ciddi kırılmalar var. Çünkü dağlıca öncesinde Türkiyeye kulak asmayan ve diliyle Irak'a girme diyen ama tavrıyla bizi Irak'a iten Washington ve baştan beri Türk askerini Irakta istemeyen Iraktaki askerlerin üzerinde etkin olan diğer kanat (diyeyim) dağlıca ile birlikte söz birliği etmişçesine Türkiyeyi Irak'ın Kuzeyinden uzak tutmaya çalışıyor. Bunun için yerel kürt liderlerinin iplerini çekmeleri, PKK eylemlerinin neredeyse durmuş olması örnek gösterilebilir.

Deniz Baykal'ın Kürt çıkışı

Malum uzun zaman önce de anadolu solu diyerek Yunus Emreye, mevlanaya sahip çıkan Deniz baykal o zamanda büyük bir sükse yapmıştı buda benim hatırladığım ikinci şok çıkışı oldu Sn. Baykal'ın. Daha 1 ay öncesine kadar Irak'a girelim, hatta Barzani - Talabani ikilisini derdest edelim diyen Baykal geçen gü birden zeytin dalı uzattı. Bence bu politika değişikliğinin sebebi Hükümetin iyiden iyiye gireceğiz demesi olabilir. Belki komplo teorisi olacak ama Avrupanın belli başlı ülkelerinin desteğini almış bunların üzerine Bölge ülkelerinin Suriye, İran'ın desteğini almış hattabunlrın üzerine Arap dünyasınında olurunu alarak Kuzey Irak'a giren bir Türkiyenin başarısız olma ihtimali çok düşüyor. Bu noktada hemen herkesin sorduğu soru şu, Kuzey Irakta yerleşmiş olan bir Türk ordusu acaba işime mi yarar yoksa bana zarar mı verir? Galiba son zamanların en popüler sorusu bu. Tahmn ediyorum Sn. Baykalda bu soruyu sordu ve cevabını kendisine göre verdi.

DTP'de genel başkan değişimi
DTP'nin özerlik vb istekleri
PKK eylemlerinin durması
Hakkari ve Şırnak'ta teröre karşı gösteriler

Bir kere artık algı noktasını aşmış bir durum var oda DTP'nin PKK'nın partisi olduğu. Öyledir veya değildir bu tartışılır ama bunun tartışılması hiç bir şeyi çözmez. Çünkü PKK'nın partisi olmadığı söylemini bile kullanmayı terkeden bir organizasyon var Türkiyede ve bu organizasyon sorunların çözümü için bir fırsat olarak değerlendirilirken çok kısa bir sürece PKK sözcülüğüne dönüşmüş durumda. Bunun aksi içinde hiç bir şey yapmıyorlar. Basında çıkan kimi değerlendirmelere bende katılıyorum evet bir şahin ve güvercin kanat var ancak şahinler güçlerini PKK'dan alırken Güvercinler güçlerini terör istemeyen halktan alamıyorlar, çünkü hem güvercin kanat hemde şahin kanat çok uzun zaman önce hem bölge insanından hem de bölge gerçeklerinden kopmuş durumda. Bu kopuşun nişaneside 22 temmuz seçimleri oldu . Hatta iddia ediyorum yaklaşan belediye seçimlerinde kale olarak görülen ve kendi belediye başkanı tarafından "Diyabakır kaledir, düşemez" denilen Diyarbakırı bile kaybedecekler. Hadi canım diyen 22 Temmuz Diyarbakır sonuçlarına baksın. Durum böyle olunca da bu partinin söyledikleride bir anda değersizleşiyor. hatta belkide çok çok kısa bir zaman sonra haber niteliği bile taşımayacak. Bu yazdıklarımın tek istisnası meclisten 1991 (yılı yanlış hatırlıyor olabilirim) senesinde yaşananların tekrarlanması olur.

İsrail ve Filistin Devlet başkanlarının Türkiyeye gelmesi

İsrail Filistin Husumeti malum, mevcut hükümetin ilk döneminde konuyla ilgili Türkiyenin tutumunu değiştirdiğide malum ve bu tutum değişikliğinin sürdüğüde malum. yani Türkiye bu husumette açık bir şekilde Filistin tarafında ve bu tarafgirliğini de Flistinde Terörist kabul edilen bir iktidarın gelmesi bile değiştiremedi. Tabiki Türkiyenin bu tutumunda Arap dünyası ile ilişkilerini düzeltek istemesinin payı çok büyük. Ve İsrailde bu yüzden Türkiye açıkça Filistin tarafında olduğunu gösterdiği durumda bile Türkiye ile ilişkilerini bozmak istemiyor. Ancak eskimez uluslararası ilişkiler kuralı olarak kimse etrafında güçlü devlet istemez prensibi ile Türkiyeyide Kuzey Irak ve Kürt liderler eliyle zayıflatmaya çalışmayıda ihmal etmiyor.

Bu noktada İsrail açısından düşünecek olursak Filistin ile ilgili sorunda sizce İsrail'in bizimle görüşmesi m, daha kolay yoksa bir arap devleti ile mi? Kritik sorunun cevabı herkesin malumu.

Sonuç olarak sınırlar giderek fulaşıp önemlerini kaybederken ulusarası poker masasında oyuncular artıyor, bahis yükseliyor.

Selamlar



--
We are in the world as words are in a book. Each generation is like a line, a phrase...

Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.

"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.