TARİH DEĞİL AMA HATALAR TEKERRÜR EDİYOR..

Oysa, bizler o dönemde, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz. Gülay Göktürk
Fikret Bila'nın yeni başlayan yazı dizisini merakla okuyacağım. "PKK'yla geçen 24 Yılın Komutanları"ndan, bu 24 yılın bilançosunu dinlemek ilginç olacak. Ne yapıldı, ne yapılamadı, Silahlı Kuvvetler neyi ne kadar başardı? Türkiye devleti nerelerde hata yaptı… Bila bize komutanların ağzından bu soruların cevaplarını vaat ediyor bu dizide. Eğer bu savaş 24 yıldır sürüyorsa ve üstelik bugün geldiğimiz aşamada uluslararası bir nitelik kazanma noktasına doğru ilerliyorsa; bu süreci an be an yaşayan komutanların bütün bu sorulara geriye dönüp bakarak verdikleri cevapların - eğer maksat hamaset değilse- önemli tespitler içermesi beklenir. Nitekim, birinci bölümde yer alan Aytaç Yalman röportajı böyle bir röportaj… Bakın, Emekli Orgeneral Aytaç Yalman "PKK olayını" üç döneme ayırdıktan sonra "sosyal sorun dönemi" diye adlandırdığı birinci döneme ilişkin neler söylüyor: "Aslında Türkiye'nin sorunu henüz terör boyutuna gelmeden; sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi. Bu yapılabilseydi sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. Ancak, maalesef bunun yapılamadığını görüyoruz. (…) Bu açıdan baktığımızda, o aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa, bizler o dönemde, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz. Bu durum iki noktayı gösteriyor: 1- Biz olayın sosyal yönünü görmemişiz, dolayısıyla sorunu zamanında görmemişiz, 2- Bir asimilasyon olmamış." Yalman, söyleşinin devamında PKK öncesi dönemde Kürtlerin çeşitli örgütlenme teşebbüsleri olduğunu; yani "bir şekilde sosyal-siyasal alana çıkmak, o alanda yer tutmak istediklerini" ama bütün bu teşebbüslerin davalarla, kapatma kararlarıyla bastırıldığını söylüyor ve yine aynı fikirle noktalıyor sözlerini: "Belki sorun bu boyuttayken bazı sosyal önlemler alınabilmiş olsaydı, bugünkü boyutuna gelmeyebilirdi." Bu satırları okuyunca iki şeye yanıyor insan. Birincisi, Yalman Paşa'nın şimdi keşfettiği bu gerçekleri, bundan 30-40 yıl önce, hem de neredeyse aynı ifadelerle söyleyen insanlar vardı Türkiye'de; yani sorun bu gerçeklerin farkında olunmaması değil, farkında olanların özgürce ortaya koymasına izin verilmemesiydi… Hatırlayan hatırlar; 12 Mart'ta TİP bu yüzden; Kürt meselesindeki bu inkar politikasına karşı çıktığı için; bu konuda bir program geliştirmeye kalkıştığı için kapatıldı. Devrimci Doğu Kültür Ocakları bu yüzden kapatıldı. Yüzlerce aydın bu fikirler yüzünden hapisle cezalandırıldı; hain ilan edildi, Türkiye'den kovuldu, kurşunlandı, faili meçhullere kurban gitti. Eğer fikir özgürlüğü olsaydı Türkiye'de; düşünce hayatı böyle hapis-şiddet ve ölüm tehditleriyle kuşatılmış olmasaydı, Yalman Paşa'nın şimdi farkına vardığı yanlışlıkları daha o zamanlardan ortaya dökmek, üzerinde konuşmak ve belki de çok daha erkenden düzeltmek mümkün olacaktı. Yazık değil mi? Ve daha da acı olan ne biliyor musunuz… Aynı aymazlığın bugün de sürdürülüyor oluşu; bundan on beş- yirmi yıl sonra, başka komutanların, bugün hala tekrarlanmakta olan benzer hataların özeleştirisini yapacak oluşu… Düşünün, bugün Aytaç Yalman, zamanında Kürt kimliğini reddettikleri ve "Kürt realitesini" kabul etmedikleri için sorunu azdırdıklarını tespit ederken; şu anda onun konumunda olan başka komutanlar da, bundan kim bilir kaç yıl sonra, "Kuzey Irak'taki Federe Kürt Devleti" realitesini bir türlü kabul edemedikleri için "sorunu azdırdıkları" özeleştirisini yapacaklar; "Kırmızı çizgili" politikaları yüzünden Barzani ve Talabani'yle dostça bir ilişki kuramadıkları; onlarla ittifak içinde PKK sorununu halletmeye çalışmak yerine, onlarla çatışmaya girdikleri için günah çıkaracaklar muhtemelen… Ya da "Eğer biz o tarihlerde sorunu esas olarak bir asayiş sorunu gibi görmeseydik, bir yandan PKK'yla başetmeye çalışırken bir yandan da somut ve cesur siyasi bir program ortaya çıkarabilseydik, bu meseleyi çoktan hallederdik" diye konuşacaklar. Yine, işin acayipliğine bakın ki, Aytaç Yalman Kürtlerin 70′li yıllardan itibaren sosyal - siyasal alana çıkma teşebbüslerinin kapatma kararlarıyla bastırılmasını "hata" olarak nitelerken, aynı hatayı tekrarlamak için can atan savcılar neredeyse kuyruk olmuş, soruşturma üstüne soruşturma açıyor. DTP'nin boynuna ölüm fermanı gibi iddianameler asmak için fırsat kollayan o kadar çok "hukuk adamı" var ki ortalıkta… Tarih tekerrür etmiyor belki ama, hatalar için aynı şeyi söylemek çok zor..


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.

"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.