YÖK Üniversitelilik Bilincini Ortadan Kaldırdı
Evet bugün YÖK'ün kuruluş yıldönümü. Tamamen tek elden yürütülen ve
yukarıdan aşağıya hiyerarşik yapılanma ile üniversiteler işleyemez duruma
gelmiştir. Üniversitelerimiz ve eğitim sistemimiz işleyemez duruma gelmekle
kalmamış bir bütün olarak ülkemiz bilimsel saygınlığını eşdeğer ülkelere
göre geliştirememiştir. Bugün ülkemizin sosyal yaşamı, bilimi ve
üniversiteleri toptan bir çıkmazın içindeyse bunun en önemli nedeni de YÖK
yasası ile birlikte gelen üniversite anlayışıdır.
YÖK' ile Birlikte Ülkemizde Bilimsel Kalite Geriledi
YÖK'ün kurulması ile birlikte aradan geçen 25 yıllık süre içinde belki
ülkemiz üniversitelerinde niceliksel gelişmeler olmuştur, ancak unutmayalım
bizden geride olan ülkeler bizden birkaç kat ilerlediler. Ancak ülkemiz
için en ciddi sorun üniversite ve bilim kalitemiz her geçen gün düşmüştür.
Yine YÖK strateji raporundan öğrendiğimize göre üniversitelerimizin ve YÖK
kurumunun ve diğer orta öğretim kurumlarına ilişkin istatistiki bilgiler,
başta Milli Eğitim olmak üzere ülkemiz eğitiminin ve biliminin röntgeninin
hiç parlak olmadığı ve ülkemizi ileriye taşımaktan da uzak olduğu
görülmektedir.
Muasır Medeniyet Seviyesini Yakalayamadık
Maalesef ülkemize yazık olmuştur. Ülkemiz insani gelişmişlik düzeyi
yönünden 96 sırada, yoksulluk ve suiistimal de 70 sırada. Halen nüfusun
%10'un üzerinde okuma yazma bilmiyor, ortalama okuma yazma oranı ise 3.5
yıl. Maalesef ülkemiz Mustafa Kemalin hedeflediği muasır medeniyetler
seviyesine 90 yıl sonra halen ulaşamamıştır. Bu sorumluluk bizi yönetenlere
aittir. YÖK'ün ve Üniversitelerin birazda ülkenin bu gerçeklerini dikkate
alarak, toplumu aydınlatarak yurttaşlardan devletten taleplerde bulunmasını
sağlamaları beklenilmektedir..
Üniversite Öğrencisini Çağı Yakalayacak Düzeyde Eğitemedik
Üniversiteye gelen öğrenci yalnızca ders almakta ancak eğitim aldığı
maalesef söylenemez. Maalesef yine YÖK'ün raporuna göre ÖSS'yi başarmış
olsa da öğrencilerin çoğunun düzeyi üniversite öğrenimine uygun değil.
Devamında da biz üniversiteler gelen öğrenciye pek de bir şey katmadan
mezun ederek göndermekteyiz. Mezunlarımız doğru düzgün yabancı dil
bilmiyor, dilekçe yazamıyor ve kendisini ifade etmekte yetersiz
kalmaktadır.
Biricik amacı bilgi üretmek ve bilgiyi yaymak olan üniversiteler bilinen
bilgiyi öğretmekten öteye geçememektedirler. Cahit Arf'ın ifadesi ile
neredeyse "ileri lise" konumundan öteye geçememdik.
Bilimsel Üretkenlik Yönünden Üniversitelerimiz Verimsiz
Bütün birimlerde bilim ortamına yakışmayan, ilgisizlik, kadrosuzluk,
verimsizlik ve doğal olarak yıldan yıla gelişen yılgınlık üniversiteleri
çalışamaz konuma getirmiştir. Hepimiz yoksulluk sınırındaki maaşla, ek
ders, ikili öğretim, dışarıda döner sermaye üzerinden veya piyasada iş arar
duruma getirildik. Bütün enerjisini para kazanan işe ayırtan öğretim
üyeleri olarak bilim yapamaz konuma getirildik. Dünyada bilimsel çalışmalar
ve araştırmalar harıl harıl işlerken, öğretim üyeleri 30 saate kadar derse
girmeye zorlanmaktadır. Bu koşullarda nasıl bilim yapılacak anlamakta
zorlanıyorum.
YÖK yasası ile birlikte ülkemizin bilimsel bilim adamı yetiştirme sistemi
bir türlü bir mekanizmaya ve kriterlere bağlanamamış. Yaratılan bilim
insanı profili ise bilimsel üretkenlik yönünden son derece düşük düzeyde
kalmıştır.
Üniversitelerin Sorunu Yönetim Sorunudur
Türk Yükseköğretimin başta üniversiteler olmak üzere en ciddi sorunu
yönetim sorunudur. Adeta bir yerel yönetici belirleme yapılanmamsına
dönüşen üst yönetim belirleme sistemi üniversitelerde huzursuzluğu
geliştirmiştir. Belirlenen adaylar önce YÖK kurlunda sonrada Cumhurbaşkanın
ilkeleri belirlenmemiş taktirine bırakılmıştır.
Üniversite üst yönetimlerinin iktidara gelmek için verdikleri paylaşımcı,
liyakate dayalı atama ve terfi vaatleri, üniversiteleri demokratikleşme
anlayışı ne yazık ki iktidara gelindikten sonra unutulmaktadır. Neredeyse
bütün alt kademeden üst kademeye kadar ülkemizin bütün üniversite
yöneticilerine karşı benzer eleştiriler gelmektedir.
Ölçütleri belirlenmiş, liyakate dayalı kendi iç dinamikleri içinde özerk ve
özgür üniversite anlayışına dayalı bir yönetici belirleme sistemine acil
ihtiyaç bulunmaktadır.
Bilim ve Eğitim Birinci Öncelik Olmalıdır
Mutlak başta orta öğretim olmak üzere üniversite eğitim ve bilimi ulusal
bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Ülkenin geleceğine yönelik temel
araştırma stratejileri geliştirmeli. Türkiye'nin GSMH içindeki en yüksek
payı eğitim ve bilime ayrılmalı ve konu Milli Güvenliğin birici maddesi
olmalıdır.
Bunu yapamadığımız zaman sürekli kendi içimizde çözüm üretemeyen, teröre
alet edilen, dışarıdan sürekli bilgi alan bir ülke olmaktan kurtulamamayız.
Çağımızın biricik tecrübesi eğitim düzeyi düşük, bilgi üretemeyen hiç bir
toplumun çağı yakalaması mümkün değil ve ligden düşmektedir. Tarihin her
döneminde bilime önem veren ve onun gereğini yerine getirenler ile
getirmeyenlerin hikayeleri vardır. Sanırım ulus olarak bu konuyu en çok
konuşanlar bizleriz. Ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadık, günden güne de
geriye gidiyoruz.
Yeni Bir Yükseköğretim Yasası Şart
Ülkemizin aydın geleceği için mutlaka yeni bir yüksek öğretim yasasına
ihtiyaç bulunmaktadır. Üniversitelerimizin mutlaka bu talebi en yüksek
şekilde ifade etmeleri gerekir. Bugünkü anlayışla ülkemizin bilimsel,
ekonomik ve sosyal alanda atılım yapması beklenilmemelidir. Ancak atılım
yapmak ve çağın gerisine düşmememiz gerekir. Bunun sorumluluğu başta
üniversite yöneticilerine düşmektedir. Günden güne eriyen üniversitelerin
sorumluluğu, başta kurumların başına büyük umutlar ile gelip statükoya
sığınan, kurumalara dinamizm katamayan yöneticiler aittir. Ayrıca bilinci
ve şuuru olan, olayları ve gelişmelileri görüp bana ne diyebilenlere
aittir. Kısaca bu ülkede sorumluluğu olan ve konuya duyarsız kalan hepimize
aittir.
Sorun siyaset üsütü bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Ülkemizin dinamik insan gücüne yeni dinamik ve çağdaş bir yükseköğretim
modeli yakışır. Ülkemizin bunu hakkettiğini düşünüyorum.
Evet bugün YÖK'ün kuruluş yıldönümü. Tamamen tek elden yürütülen ve
yukarıdan aşağıya hiyerarşik yapılanma ile üniversiteler işleyemez duruma
gelmiştir. Üniversitelerimiz ve eğitim sistemimiz işleyemez duruma gelmekle
kalmamış bir bütün olarak ülkemiz bilimsel saygınlığını eşdeğer ülkelere
göre geliştirememiştir. Bugün ülkemizin sosyal yaşamı, bilimi ve
üniversiteleri toptan bir çıkmazın içindeyse bunun en önemli nedeni de YÖK
yasası ile birlikte gelen üniversite anlayışıdır.
YÖK' ile Birlikte Ülkemizde Bilimsel Kalite Geriledi
YÖK'ün kurulması ile birlikte aradan geçen 25 yıllık süre içinde belki
ülkemiz üniversitelerinde niceliksel gelişmeler olmuştur, ancak unutmayalım
bizden geride olan ülkeler bizden birkaç kat ilerlediler. Ancak ülkemiz
için en ciddi sorun üniversite ve bilim kalitemiz her geçen gün düşmüştür.
Yine YÖK strateji raporundan öğrendiğimize göre üniversitelerimizin ve YÖK
kurumunun ve diğer orta öğretim kurumlarına ilişkin istatistiki bilgiler,
başta Milli Eğitim olmak üzere ülkemiz eğitiminin ve biliminin röntgeninin
hiç parlak olmadığı ve ülkemizi ileriye taşımaktan da uzak olduğu
görülmektedir.
Muasır Medeniyet Seviyesini Yakalayamadık
Maalesef ülkemize yazık olmuştur. Ülkemiz insani gelişmişlik düzeyi
yönünden 96 sırada, yoksulluk ve suiistimal de 70 sırada. Halen nüfusun
%10'un üzerinde okuma yazma bilmiyor, ortalama okuma yazma oranı ise 3.5
yıl. Maalesef ülkemiz Mustafa Kemalin hedeflediği muasır medeniyetler
seviyesine 90 yıl sonra halen ulaşamamıştır. Bu sorumluluk bizi yönetenlere
aittir. YÖK'ün ve Üniversitelerin birazda ülkenin bu gerçeklerini dikkate
alarak, toplumu aydınlatarak yurttaşlardan devletten taleplerde bulunmasını
sağlamaları beklenilmektedir..
Üniversite Öğrencisini Çağı Yakalayacak Düzeyde Eğitemedik
Üniversiteye gelen öğrenci yalnızca ders almakta ancak eğitim aldığı
maalesef söylenemez. Maalesef yine YÖK'ün raporuna göre ÖSS'yi başarmış
olsa da öğrencilerin çoğunun düzeyi üniversite öğrenimine uygun değil.
Devamında da biz üniversiteler gelen öğrenciye pek de bir şey katmadan
mezun ederek göndermekteyiz. Mezunlarımız doğru düzgün yabancı dil
bilmiyor, dilekçe yazamıyor ve kendisini ifade etmekte yetersiz
kalmaktadır.
Biricik amacı bilgi üretmek ve bilgiyi yaymak olan üniversiteler bilinen
bilgiyi öğretmekten öteye geçememektedirler. Cahit Arf'ın ifadesi ile
neredeyse "ileri lise" konumundan öteye geçememdik.
Bilimsel Üretkenlik Yönünden Üniversitelerimiz Verimsiz
Bütün birimlerde bilim ortamına yakışmayan, ilgisizlik, kadrosuzluk,
verimsizlik ve doğal olarak yıldan yıla gelişen yılgınlık üniversiteleri
çalışamaz konuma getirmiştir. Hepimiz yoksulluk sınırındaki maaşla, ek
ders, ikili öğretim, dışarıda döner sermaye üzerinden veya piyasada iş arar
duruma getirildik. Bütün enerjisini para kazanan işe ayırtan öğretim
üyeleri olarak bilim yapamaz konuma getirildik. Dünyada bilimsel çalışmalar
ve araştırmalar harıl harıl işlerken, öğretim üyeleri 30 saate kadar derse
girmeye zorlanmaktadır. Bu koşullarda nasıl bilim yapılacak anlamakta
zorlanıyorum.
YÖK yasası ile birlikte ülkemizin bilimsel bilim adamı yetiştirme sistemi
bir türlü bir mekanizmaya ve kriterlere bağlanamamış. Yaratılan bilim
insanı profili ise bilimsel üretkenlik yönünden son derece düşük düzeyde
kalmıştır.
Üniversitelerin Sorunu Yönetim Sorunudur
Türk Yükseköğretimin başta üniversiteler olmak üzere en ciddi sorunu
yönetim sorunudur. Adeta bir yerel yönetici belirleme yapılanmamsına
dönüşen üst yönetim belirleme sistemi üniversitelerde huzursuzluğu
geliştirmiştir. Belirlenen adaylar önce YÖK kurlunda sonrada Cumhurbaşkanın
ilkeleri belirlenmemiş taktirine bırakılmıştır.
Üniversite üst yönetimlerinin iktidara gelmek için verdikleri paylaşımcı,
liyakate dayalı atama ve terfi vaatleri, üniversiteleri demokratikleşme
anlayışı ne yazık ki iktidara gelindikten sonra unutulmaktadır. Neredeyse
bütün alt kademeden üst kademeye kadar ülkemizin bütün üniversite
yöneticilerine karşı benzer eleştiriler gelmektedir.
Ölçütleri belirlenmiş, liyakate dayalı kendi iç dinamikleri içinde özerk ve
özgür üniversite anlayışına dayalı bir yönetici belirleme sistemine acil
ihtiyaç bulunmaktadır.
Bilim ve Eğitim Birinci Öncelik Olmalıdır
Mutlak başta orta öğretim olmak üzere üniversite eğitim ve bilimi ulusal
bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Ülkenin geleceğine yönelik temel
araştırma stratejileri geliştirmeli. Türkiye'nin GSMH içindeki en yüksek
payı eğitim ve bilime ayrılmalı ve konu Milli Güvenliğin birici maddesi
olmalıdır.
Bunu yapamadığımız zaman sürekli kendi içimizde çözüm üretemeyen, teröre
alet edilen, dışarıdan sürekli bilgi alan bir ülke olmaktan kurtulamamayız.
Çağımızın biricik tecrübesi eğitim düzeyi düşük, bilgi üretemeyen hiç bir
toplumun çağı yakalaması mümkün değil ve ligden düşmektedir. Tarihin her
döneminde bilime önem veren ve onun gereğini yerine getirenler ile
getirmeyenlerin hikayeleri vardır. Sanırım ulus olarak bu konuyu en çok
konuşanlar bizleriz. Ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadık, günden güne de
geriye gidiyoruz.
Yeni Bir Yükseköğretim Yasası Şart
Ülkemizin aydın geleceği için mutlaka yeni bir yüksek öğretim yasasına
ihtiyaç bulunmaktadır. Üniversitelerimizin mutlaka bu talebi en yüksek
şekilde ifade etmeleri gerekir. Bugünkü anlayışla ülkemizin bilimsel,
ekonomik ve sosyal alanda atılım yapması beklenilmemelidir. Ancak atılım
yapmak ve çağın gerisine düşmememiz gerekir. Bunun sorumluluğu başta
üniversite yöneticilerine düşmektedir. Günden güne eriyen üniversitelerin
sorumluluğu, başta kurumların başına büyük umutlar ile gelip statükoya
sığınan, kurumalara dinamizm katamayan yöneticiler aittir. Ayrıca bilinci
ve şuuru olan, olayları ve gelişmelileri görüp bana ne diyebilenlere
aittir. Kısaca bu ülkede sorumluluğu olan ve konuya duyarsız kalan hepimize
aittir.
Sorun siyaset üsütü bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Ülkemizin dinamik insan gücüne yeni dinamik ve çağdaş bir yükseköğretim
modeli yakışır. Ülkemizin bunu hakkettiğini düşünüyorum.
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.