Batıdaki bugünkü yapılanmadan, en büyük zararı görenlerin başında, Hıristiyanlık gelmektedir. Batı toplumları gittikçe daha dinsiz ve daha ateist toplumlar haline dönüşmektedir. Almanya'da yayınlanan Focus dergisinin bir araştırmasına göre; 1974-1994 yılları arasında 40 milyondan fazla insan, kiliselerden resmen koptu. Latin Amerika'da da her saat başında 400 kişi, bağlı olduğu kiliseden ayrılıyor. Papalık yetkililerinin verdiği bilgiye göre ise, 1980 yılında 186 kişi kiliseden kaydını sildirirken, 1992 yılında bu rakam 500 bin sınırına yaklaştı. 840 milyon Katolik Hıristiyanın yalnızca yüzde 1, yani 9 milyonu pazar ayinlerine katılıyor. Alman Katolik kilisesi yalnızca 1997'de 124.000 üyesini kaybetti . Almanyada yapılan bir istatistik gençlerin % 47'sinin dinsiz olduğunu ortaya koyuyor. Bu hal diğer ülkelerde de farklı değil.
Hıristiyanlık, dinden uzaklaşmanın yanında, -din adamlarının cevaplamakta zorlandıkları- pek çok ciddi eleştirilere de muhatap oluyor. (Bu eleştirilerin başında İncillerin sıhhati ve İsa as'ın uluhiyyeti geliyor.)
Bir taraftan üye kaybı, diğer taraftan dinin özüne yönelik eleştiriler yüzünden, -bu hal devam ettiği takdirde, ki öyle görünüyor- Hıristiyanlık bütün bütün ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu hal de ister istemez samimi ve duyarlı Hıristiyanları rahatsız ediyor.
Hıristiyanlığın içinde bulunduğu bu durumdan kurtulması mümkün müdür? Mümkünse bu nasıl olacaktır?
Hıristiyanlığın ayakta kalabilmesi, kilisenin -akla mantığa uymayan- bazı şartlanmışlıklarını terk edip, köklü reformlar yapmasıyla mümkün görünüyor. Ancak bu reform, ilahi bir dinde, beşeri bir müdahale tarzında olacağından toplumlarda etkili olması zordur. Bu reformun ilahi bir yapısı da olmalıdır. Bu da ancak -belki tuhaf karşılanacak ama- Hıristiyanlıkla İslam'ın mezciyle olabilir. Daha doğrusu Kur'ani bir bakış açısıyla İncili yeniden değerlendirmek ve Kur'an'ı esas yapmakla bu mümkün olur.
Günümüz Hıristiyanlığının -şimdilik- böyle bir reformu kabul etmesi ve uygulaması uzak bir ihtimal. Fakat son yıllarda günümüz Hıristiyanlığında eskiye nisbetle yumuşamalar olduğu da bir gerçek.
Son zamanlarda Hıristiyan ilahiyatçılarının müsbet tavırlarında –eskiye nisbetle- artma olduğu müşahede ediliyor. Bir kısım Hıristiyan ilahiyatçılar teslisi reddedip, İsa as'ın bir insan olduğunu kabullenmeye başlıyorlar. (Mesela Prof. Gerd Lüdemann) Hatta daha da ileri gidip İslamiyet hakkında olumlu mesajlar veren ve peygamberimizin risaletini kabul edenlerde oluyor. (Fransız Katolik Papazı Michel Lelong, Prof. Hans Küng ve Montgomery Watt) (Fakat bu ilahiyatçılar kilisenin öfkesini celbetmemek için oldukça ölçülü bir dil de kullanıyorlar.) Bunların içinde akla mantığa sığmayan ve Hıristiyanlığın aslında da olmayan doğmaları terk edip, İslami bakış açısına oldukça uygun bir Hıristiyanlık teklif edenler de var. (Alman Profesör Paul Schwarzenau)
Bu teklifler ve iddialar gelecekte nasıl bir oluşumu netice verecek bilemiyoruz ama, -Fransız Katolik papazı Michel Lelong'un da işaret ettiği gibi- Hıristiyanlık ya tamamen ortadan kalkacak veya bu çözümü tercih etmek zorunda kalacak.
İslam akla mantığa uygun özellikleriyle, insaflı, gerçeği arayan Hıristiyanlar için, bir çağrı niteliğindedir. Bu çağrının dinlenmesinin önünde en büyük engel, Hıristiyan taassubu ve İslam'ı sahih bir şekilde bilmemekten kaynaklanan cehalettir. Mukayeseli bir şekilde İslamla Hıristiyanlığı inceleyen, pek çok Hıristiyan, İslamla Hıristiyanlık arasında pek çok ortak özelliği görüp, İslam'ın akla mantığa uygun bakış açısıyla, bizzat İslamda kendi dinlerinin özünü bulabiliyorlar. Yüzyıllar boyunca ve günümüzde çokça rastladığımız içlerinde papazlarında bulunduğu, ihtida hareketleri, bunun en bariz örneği. Hatta bazıları "Ben Hıristiyanlıktan çıkmadım, daha iyi Hıristiyan oldum" bile diyebiliyor. (İslama sempati duyan bazı Hıristiyanlar da "Müslümanlar en iyi Hıristiyanlardır" diyor.)
Gelecekte taassubun terk edilmesi ve İslam'ın öğrenilmesiyle samimi Hıristiyanlar içerisinde azımsanmayacak derecede ihtida hareketlerinin olabileceğini ümid edebiliriz.
Buraya kadar söylediklerimiz, oldukça iyimser olmakla beraber, dünyanın bütün gerçeklerini yansıtmıyor. Bunun farkındayız. Hıristiyanlıktan bahsederken homojen bir yapıdan bahsetmiyoruz. Hıristiyanlar içerisinde İslama yönelik yumuşamaların yanında, tamamen düşman bir psikolojiyle hareket edenler (şahıslar, kurumlar ve devletler) var. Ayrıca İslam ülkelerinde Müslümanların siyasi ve iktisadi zayıflığını istismar ederek genişlemeye çalışan yoğun misyonerlik faaliyetleri de var. Bu tür faaliyetler zaten yüz yıllardan beri de vardı. Fakat bu faaliyetlerden hiçbiri şimdiye kadar başarılı olamadı. Kendi insanlarını bile tatmin edemeyen Hıristiyanlığın bundan sonraki faaliyetlerinde, İslam ülkelerinde başarılı olacağını söylemek zor.İDRİS FERİD
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.