Birand sordu; Gülen neden dönmüyor…

Birand sordu; Gülen neden dönmüyor…

Osman Özsoy

yazaramesaj@gmail.com

Başbakan Erdoğan'ın AK Parti'nin son grup toplantısında konuşma yaparken verdiği bir örnek, dört ay önce bir grup gazeteci ile yaptığımız sohbeti hatırlattı bana.Konuyu biliyorsunuz… Başbakan Erdoğan, 2000 yılında Avustralya SBS Radyosu'na verdiği demeçte şehit askerlere hitaben kelle dediği iddiasıyla açılan manevi tazminat davasında suçlu bulunarak 3 kuruş tazminat ödemeye mahkûm edildi. Evet, yanlış okumadınız sadece 3 kuruş. Eğer YTL hesabı kafanızı karıştırırsa, 3 kuruşun ne anlama geldiğine bir örnek vermek için şu kadarını söyleyeyim. Eğer piyasada 3 kuruş değerinde herhangi bir mal bulabilirseniz, 1 milyon tanesi 30 Bin lira ediyor. Davayı açanlara sormak lazım, sizin gözünüzde şehidin 3 kuruşluk mu değeri vardı diye. Başbakan Erdoğan AK Parti'nin son grup toplantısında; "Olmaz böyle bir şey, yani hukuk bu kadar zedelenmemeli. Bu duruma getirilmemeli. Eğer ben bir manevi tazminata mahkûm edileceksem, bunun hakkı verilmeli, öyle mahkûm edilmeliyim. Yoksa nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilmez" diye serzenişte bulunuyordu.Bu sözlerde altı çizilmesi gereken kelimeler, "nefisleri tatmin için karar alma" meselesidir. Maalesef ülkemizde hukuk ve adalete olan saygınlık zedelenmiştir. Nitekim Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz tarafından 666 avukat arasında yapılan bir araştırma, avukatların yüzde 97.5 oranında, yargıda yolsuzluk yapıldığına inandığını ortaya koymuştu.Gelelim yazıya başlık olan konuya…Gülen ne zaman dönecek?O gün itibariyle Türkiye'nin çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de katıldığı Bahçeşehir Üniversitesi'nin 26 Eylül tarihindeki açılış töreni sırasında Ali Kırca, Mehmet Ali Birand ve Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır'la sohbet ederken, gazeteci Birand bir ara bana, "Fethullah Gülen ne zaman dönecek" diye sordu. Malum, hukuk hiç kimseye, yetkilendirilmemiş birine başkası adına konuşma hakkı vermez. Kaldı ki üstüme ne vazife. Dolayısıyla kendimi Sayın Gülen'in yerine koyarak bu soruya onun adına cevap verme gibi bir zorunluluk hissetmedim. Birand sorusunu daha bitirir bitirmez Ruşen Çakır cevap verdi. Birand'a dönerek; "Neden gelsin ki abi… Türkiye'nin durumu malum... Birileri çıkar, bulur kendi yandaşı savcıyı, olmadık meseleler yüzünden habire uğraştırır dururlar adamı…" dedi. Ne Kırca, ne de Birand, "olur mu kardeşim öyle, neden uğraştırsınlar ki…" demediler. İşte Başbakan'ı da 3 kuruşa mahkûm eden Türkiye'den bir hukuk manzarası. Reha Muhtar'a yakışmadı…Kaldı ki pusu anlayışıyla iş yürütmeye kalkan çevreler o kadar çok ki…Biliyorsunuz, Türkiye'nin en tanınmış sosyologlarından Prof. Dr. Nur Vergin yılın ilk günlerinde Vatan gazetesine verdiği mülakatta Türkiye'nin sosyolojik açıdan analizini içeren çarpıcı tahliller yaptı. Bazı çevreler ne hikmetse sanki nasırlarına basılmış gibi feveran ettiler. Sayın Vergin yaylım ateşine tutuldu. Sayın Vergin'in görüşlerine karşı görüş öne sürülmesini saygıyla karşılarım. Kaldı ki bilim adamına da bu yakışır. Ama Nur Vergin'i sırf röportajdaki açıklamalarıyla nedeniyle belden aşağı salvolarla rencide etmenin anlamı var mı? Bunlar arasında en çirkin bulduğum yaklaşım Reha Muhtar'dan geldi. Reha Muhtar daha röportajın mürekkebi kurumadan, "Nur Vergin'e Boğaz'da 2.5 dönümlük arazi sorusu..." başlıklı yazı yazdı.Reha Muhtar'ın yazısındaki maddi hatta, yani Nur Vergin'in o arsayı 3–4 yıl önce elden çıkarmış olması umurumda değil. Burada çirkin olan nokta, madem Sayın Muhtar'ın elinde böyle bir bilgi vardı, gün gelip Sayın Vergin'i mıhlamak için neden bu kadar bekledi. Şantaj anlayışına dayalı bu tür sindirme operasyonları hakikaten bu insanlara yakışmıyor. Bitti mi, bitmedi.Sen misin bunları söyleyen?Hatırlarsanız 28 Aralık'ta bu köşede, "Sen de mi Fethullahçısın?" başlıklı bir yazı kaleme almıştık. Çok geçmedi, benzer bir durum dünyaca ünlü bir bilim adamının başına da geldi.TC Dışişleri Bakanlığı tarafından 2005 yılında "Üstün Hizmet Madalyası" ile ödüllendirilen, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Hollanda'ya gittiğinde üniversitedeki kürsüsüne kadar giderek bir şilt takdim ettiği Prof. Eric Jan Zürcher, bir gazeteye verdiği mülakatta kendilerinin hoşuna gitmeyen laflar etti diye Hürriyet yazarı Özdemir İnce tarafından 4 Ocak tarihli yazısında Fethullahçı ilan edildi. Hatta şu satırlarla; "Ben de muhterem profesörün inancı ne olursa olsun (Hıristiyan, Müslüman, Budist, Teist ya da Ateist), Fethullahçı olduğunu düşünüyorum."Yani açıkça diyor ki, ateist de olsan fark etmez, mademki bu lafları ettin, sen de Fethullahçısın… Düne kadar yere göğe sığdıramadıkları adama iki laf etti diye yaptıklarına bakın. Sözü uzatmak istemiyorum. Medyanın sırf muhalefet olsun diye muhalefet etme anlayışı hakikaten bıktırdı artık. Dün akşam 17.00 sularında CBNC-E kanalına bakıyorum. Sunucu Murat Birsel'in telefondaki konuğu Prof. Dr. Seyfettin Gürsel. Konu Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı son Eylem Planı. Murat Birsel Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasını eleştirirken, Ankara ucuz, İstanbul pahalı kent. Merkez Bankası üyeleri İstanbul'da nasıl geçinecekler diyordu. Dert ettiği şeye bak. Zannedersiniz ki Ankara'daki gariban bir işçi Etiler'e taşınıyor. Prof. Gürsel'de, "Başbakan neden Almanya Başbakanı Merkel, Fansa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile görüşecek anlamadım" dedi. Tıpkı Sayın Gül'ün Beyaz Saray'a gitmelerine karşı çıktıkları gibi. Yahu adamların görevi bu… Onlarla görüşmeyecekler de ölmüş Kennedy, Hitler, Napolyon'la mı görüşecekler. Yani onlar gitmesin de siz mi gidin. Yakıştıramadıkları şey ne, anlamak mümkün değil. Düne kadar livata türü cinsel tercihini açıkça seslendirdiği için yere göğe sığdıramadıkları ve modern Türkiye'nin yüzü gibi lanse ettikleri modacı Cemil İpekçi'yi, bir röportajında "Kadın olsam türban takardım" dediği ve Hükümeti bir kısım icraatları nedeniyle övdüğü için, tıpkı Prof. Vergin'e yaptıkları gibi bu açıklamamaları menfaat temini için yaptığı iddiasıyla günlerdir perişan ediyorlar.Sözü uzatmaya gerek yok. Ortam bu… Mantalite bu… Bakış açısı bu… Hukuk anlayışları bu… Kendileri gibi düşünmeye biçtikleri hayat hakkı bu… Temel sorun da burada zaten…Hani Sabah ve ATV'nin eski sahibi Dinç Bilgin "28 Şubat'ta olanlardan ben de utanç duydum…" demiş ya önceki gün bir gazeteye verdiği mülakatta… Gün olacak bunlar da belki yaptıklarından utanacaklar ama bu arada epey insanı daha mağdur olup gidecek, hem de kendi ülkesinde. Ruşen Çakır haklı galiba… Pervasızca haysiyet öğütücü bu mekanizmalara bu keyfi yaşatmamak lazım.

--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.