Büyük Ortadoğu Projesi’nde Türk Ulusalcılarının ve Etnik Kürt Milliyetçilerinin Rolü

Büyük Ortadoğu Projesi'nde Türk Ulusalcılarının ve Etnik Kürt Milliyetçilerinin Rolü


20. yüzyıla girerken zengin petrol yataklarının tespit edilmesiyle vazgeçilmezliğini artıran Ortadoğu Bölgesi, tarihin bilinen ilk dönemlerinden bu yana, dünya jeo-politiğinde önemini hiç yitirmemiş, aksine her geçen gün daha da artırmıştır.

Başta İngiltere ve müstakbel İsrail kurucularının ortalama 120 yıl önce olgunlaştırmaya başladıkları, ABD'nin ise Birinci Dünya Savaşı sonrasında üçüncü büyük aktör olarak yer aldığı "Ortadoğu'ya Hâkimiyet Projesi", bugünlerde "Büyük Ortadoğu Projesi" adı altında bir bölgesel demokratikleştirme hareketi gibi dünya kamuoyuna sunulmaktadır.

Osmanlı Devleti'nin millet unsurunu oluşturan insanları bir arada tutan mayayı keşfeden Batı, etnik milliyetçilik rüzgârlarının şiddetini artırarak bu mayanın bozulmasını sağlamıştır. Balkanlar'dan başlayan kopmaların sebebi olan etnik milliyetçilik, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında ağırlıklı olarak Arap dünyasını etkisi altına almıştır. Etnik kimlik arayışları ve akabinde gerçekleşen kopmaların zihinsel alt yapısı her ne kadar Batıdaki Aydınlanma ile izah edilse de, bu kopmaların gerçekleşmesi için Osmanlı topraklarında cirit atan yabancı istihbarat faaliyetleri inanılmaz derecede büyük fonksiyona sahip

Birinci Dünya Savaşı sonrasında kuşatılan bu büyük millet, bekası uğruna, Misak-ı Milli hudutları içinde Anadolu coğrafyasıyla yetinmeyi kabul etmek zorunda kalmıştır. İngiltere ve Fransa, hem ölümü göze alarak istiklâl mücadelesi veren bu milletle daha fazla savaşmamak için, hem istiklâl mücadelesinin diğer Müslüman işgal ve sömürge bölgelerine sıçramaması için, hem de o günün şartlarında bölgede kontrol edemeyecekleri çok uluslu bir yapının güçlenmekte olan Rusya'nın hâkimiyetine girebileceği endişesiyle bu durumu geçici olarak kabullenmişlerdir. Nitekim İngiltere bu öngörüsünde haklı çıkmış, küçük devletçikleri topraklarına katarak ilerleyen Rusya, ancak bizim sınırlarımızda durdurulabilmiştir.

Bugüne geldiğimizde, S.S.C.B. ve Demirperde Bloğu'nun yıkılması ve gerilemesiyle, 90 yıl önce gerçekleştirilemeyen "Ortadoğu'ya Hâkimiyet Projesi"nin yeniden uygulanabilme fırsatının doğduğu görülmektedir. Körüklediği etnik milliyetçilik rüzgârının adeta cezası olarak, Hitler Almanyası'ndan çok büyük darbe yiyen Amerika, İngiltere ve İsrail üçlüsü, bu darbenin bir benzerini ikinci kez Çin'den yememek için, Ortadoğu'ya ve enerji kaynaklarına muhakkak ve mutlak hâkim olmak zorunda olduğunu da bilmektedir.

İşte bu noktada, A.B.D. ve İngiltere'nin "Ortadoğu'ya Hâkimiyet Projesi" ile İsrail'in "Vaat Edilmiş Topraklar" hayali birbiri ile örtüşmektedir. Zaten bugüne kadar, A.B.D. ve İngiltere, İsrail'i kendi emelleri için Ortadoğu'da ileri karakol olarak kullanmış; İsrail de mev'ud hayalini gerçekleştirmek için bu iki büyük devleti arkasına almıştır.

Bölgeyi demokratikleştirme ve kitle imha silahlarından temizleme kılıfı altına gizlenen Büyük Ortadoğu Projesi, bölgedeki tüm devletlerin mikro etnik ve mezhepsel bölünmelere maruz bırakılmasını, mini etnik devletlerin sınırlarının yeniden çizilmesini ve kendi başına hiçbir güç ifade etmeyecek devletçiklerin işbirlikçi burjuvalarla yönetilmesine dayanmaktadır. Balkanlarda tamamlanan, Afganistan ve Irak için tamamlanmak üzere olan bölünme süreci, başta Türkiye, İran, Irak, Mısır ve Suriye olmak üzere tüm bölge ülkelerine uygulanacaktır. Mevcut durumda bile, emperyalist devletlere karşı birleşemeyen bölge ülkelerinin, yeni düzen kurulduktan sonra birleşmesi hayalden de ötedir.

Devletin ve milletin bekası, menfaatlerin ve ideolojilerin etkisi altında girmeden sağlanabilir. Yaşanan olayların tarihsel perspektifine bu gözle bakıldığında, körüklenen etnik Kürt milliyetçiliği ile Türk Ulusalcılık hareketlerini daha iyi anlamak mümkün olacaktır.

Etnik Kürt milliyetçiliği güdenler, A.B.D. ve İngiltere'nin Ortadoğu'da yarattığı fırsatı değerlendirerek aradan sıyrılabileceğini ve başlarındaki aşiret ve terör reislerine devlet sunulacağını düşünmektedirler. Ancak, devlet olmak ve devlet kalmak, sanıldığı kadar ucuz değildir. Şayet, emperyalizmin emellerine uşaklık karşılığında böyle bir ödül almak planlanıyorsa, şu çok iyi bilinmelidir: Alınan ödülden halka düşen devlet değil, işbirlikçi burjuvanın kuracağı açık hava cezaevinde esarettir. Bu büyük milleti, yine devlet vaatlerine aldanarak, daha önce sırtından hançerleyenlerin hali Ortadoğu coğrafyasında görülebilir.

Kurulması planlanan Kürdistan, bu hayali gerçekleşirse, ihanetinin bedelini, kendi içinde kurulacak Ermeni Devleti'ne topraklarını kaptırarak ödeyecektir. İşte o zaman, -ahmaklığından dolayı eşini başkasının koynuna teslim eden adam gibi- haysiyetini ve vatanını kaybedecek, çevresindekilerden yardım istemeye de yüzü kalmayacaktır.

Türk Ulusalcıları ise, oligarşinin habis çıkarları uğruna bu milletin kutsal değerlerini istismar eden bir avuç işbirlikçi burjuvanın ve oligarkların tesiri ve kontrolü altındadır. Komprador burjuva daha düne kadar, bayrağımızı kabullenmemiş, bölücü örgütün kamplarında vampirlerle samimi pozlar vermiş, Güneydoğu'yu 1000 yıldır Haçlılardan koruyan ordumuzu işgal gücü olarak nitelemiş, Atatürk'ü sosyalist devrime ihanet etmiş olmakla suçlamış ve Lozan Antlaşması'nı "ülkenin satılması" olarak tanımlamıştır. Komprador burjuva ile dirsek temasında çalışan oligarklar ise, şimdiye kadar milletimizin değerlerinden -hatta İstiklal Marşımızın dizelerinden- rahatsız olmuş, bunları değiştirmenin yollarını aramış, hegemonyasını devam ettirecek darbeye zemin hazırlaması için -ölüm tehdidiyle- bölücü başına silahlı eylemleri artırma emri vermiştir. Bu hainler, milletin karşısına bugün, devlete sözde sahip çıkmak ve milli kahramanlık dilenmek üzere çıkmışlardır.

Büyük Ortadoğu Projesi'nin, hinterlanttaki bütün ülkelerin mikro etnik milliyetçi akımların etkisiyle bölünmesine dayandığını bilen bu emperyalizm uşakları, milli duyarlılıkları kaşıyarak oluşturacakları kitlesel olayların da, sözde bunları önlemek için yapılacakları darbe ve sıkıyönetim uygulamalarının da, ülkede ayrışmayı daha da artıracağını çok iyi bilmektedirler.

Kimisi yabancı istihbarat servislerinin doğrudan elemanı olan bu burjuva bozuntuları, maalesef ordudan yargıya, üniversiteden basına, sivil toplum örgütlerinden siyasi partilere kadar kritik önem taşıyan mevki ve makamlara çöreklenmiş durumdadırlar.

Oligarşinin nimetlerinden yararlanan bu komprador burjuvada yer alanların ekserisi Türk asıllı olmakla beraber, etkili konumda olan önemli kısmının nesep farklılıkları, yabancı istihbarat servisleri tarafından çok iyi bilinmektedir ve kullanılmaktadır. Komprador burjuva için tek kutsal değer, oligaşik düzenin kendilerine sunduğu nimetlerin devamlılığıdır ve bu amaç uğruna feda etmeyecekleri hiçbir şey yoktur.

Etnik çatışmaların tırmanması, burjuvanın asker ve bürokrat kanadının ipleri tamamen eline alması için mükemmel bir fırsat doğuracaktır. Etnik çatışma gerekçesiyle yapılacak darbe ve sıkıyönetim döneminde insanımız gaddarca susturulacak ve bu esnada ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsünün Irak'ta planladığı gayrimeşru devletler rahatlıkla kurulacaktır.

Ama oyun burada bitmeyecektir. Ardından, totaliter rejime ve kaybedilen milli çıkarlara halkın duyacağı tepki bu sefer devletin ve ordunun manevi şahsiyetine karşı organize edilecektir. İngiltere bu tepkiyi değişik kanallarla organize edebilmek için şimdiden harekete geçmiş; Orta Asya devletlerinde Rusya'ya karşı kurdurduğu Hizb-ul-tahrir hareketinin çalışma sahasına Anadolu'yu katmış, zamanı geldiğinde demokrasiyi seslendirerek duruma vaziyet edecek kaşarlı siyasetçileri hazırlığa başlatmıştır. Sürecin sonunda devlet zafiyete düşürülecek, iç bölünme süreci hızlandırılacak ve Karadeniz-Güneydoğu sınırları arasında kalan bölgemiz Büyük Ortadoğu Projesi'ne uygun parçalanmalara maruz kalacaktır.

Kürtçü bölücülüğün tabanını oluşturmada da, Ulusalcı hareketin tabanını oluşturmada da, Hizb-ul tahrir'in tabanını oluşturmada da, maalesef olayları okumaktan yoksun iyi niyetli yığınlar kullanılmaktadır. Kürtçü hareketlerin içinde kullanılan evlatlarımız, varlıklarının ve onurlarının garantisi olan bu milleti bağımsızlık hevesiyle hançerlemek suretiyle, bir daha kendilerine hürriyet ve haysiyet koklatmayacak emperyalist devletlerle işbirliğine itilmektedir. Ulusalcı hareketlerin içinde kullanılan evlatlarımız, ülke bütünlüğü için emperyalizmle ve işbirlikçileriyle savaştığı zannıyla, ülkeyi emperyalizmin istediği şekilde parçalanmaya sürükleyecek oyunlarda piyon olarak kullanılmaktadır. Hizb-ul-tahrir'in içinde kullanılan evlatlarımız ise, Büyük Ortadoğu Projesi sonrasında tamamen parçalanmış İslam dünyasının dizginlerini elinde tutmak isteyen İngiltere'nin, kuklası olacak bir halifenin başa geçirilmesi senaryosunda figüran olmaktadırlar. Çünkü her üç harekette de süreci, vatan evlatları değil, bu hareketlerin içinde konumlanmış manipülatör ajanlar, komprador burjuva ve menfaatlerine tapan oligarklar yönetmektedirler.

Ayrılıkçı etnik Kürt milliyetçileri ve Hizb-ul-tahrir gibi rejim karşıtı hareketlerin ülkeye verebilecekleri zarar, şayet toplum bilinçli olursa sosyal kırılma eşiğini aşamayacaktır. Ancak, rejimi temsil ettiğini iddia eden oligarklar ve komprador burjuvayla bütünleşen Ulusalcı hareket, kendisini yöneten hainlerin etkisiyle, ülkeyi yıkıma götürme kabiliyetini taşımaktadır.

Ülkeyi birlik ve dirlikten uzak tutan bu vatan hainleri, milletin gücünü kendi içinde tüketerek ve uluslar arası işbirliği imkânlarının önünü tıkayarak, emperyalizmin Ortadoğu'da ve şimdilerde Irak'ta attığı adımlar ve operasyonlar için fırsat sağlamaktadırlar. Bu vatan hainleri, uluslararası işbirliğinin önüne psikolojik engeller oluşturmak için Türk ve İslam coğrafyasında yaşayan halkları insanımıza yıllarca kötülemişler, Türk ve İslam coğrafyasıyla işbirliği imkânları arayan devlet adamlarımızı faşistlik ve gericilikle yaftalayarak sindirmişler, İsrail'le stratejik ortaklıklar kurulması için orduyu içinden ve dışından zorlamışlar, bölgedeki İslam ülkelerini İsrail'le ikili işbirliği kurmaya zorlamak için Dışişlerimizi kullanmışlar, dört tarafımızı düşman ilan ederek bölgesel işbirliklerinin önünü tıkamışlardır.

Kullanılan vatan evlatları, çok geç olmadan -ki yeterince geç kalınmıştır-, kendilerine gelmek, vicdanlarının sesini dinlemek, oynanan oyunun bütününü görmeye çalışmak, bulunduğu yeri sorgulamak, manipülasyonların etkisinden sıyrılmak ve kendilerinin de içinde bulundukları bu büyük milletin bekasını düşünmek zorundadırlar. Emperyalizmin projelerine rağmen bu coğrafyada onurla yaşamanın yolu, parçalanmamaktan ve ekonomik olarak büyümekten geçmektedir.

Bu güzel coğrafyada ayakta kalmak için,

Bir olmak zorundayız.

İri olmak zorundayız.

Diri olmak zorundayız.



--
-------------------------------------------------------
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
-------------------------------------------------------
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.