Nereye gidiyoruz yazı serisi
KÜRT SORUNUNDA EZBER BOZMAK
Bu sorunun çözümü noktasında Türkiye’de bu konuyu en iyi bilen ve en duyarlı arkadaşımız Ömer Vehbi Hatipoğlu tarafından kaleme alınan bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kaleme aldığı “Kürt Sorunu’nda Ezber Bozmak” adlı kitap gerçekten bir başucu eseri niteliğindedir.
Bu kitap, 1969 yılından beri Türkiye’nin temel ekonomik ve sosyal meselelerine çözüm üretme gayreti içinde bulunan ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) tarafından basılmıştır. Başta hükümet olmak üzere güvenlik güçlerine, valiliklere, sivil toplum kuruluşlarına ve köşe yazarlarına gönderilmiş ve ülke meselelerine çözüm aramak için çaba gösteren, beyni zonklayan insanlarımızın istifadesine sunulmuştur.
Bu çalışmayı en iyi okuyup değerlendirmesi gerekende AKP iktidarı olmalıdır. Zira terörle mücadele konusunda ilk yetkili bunlardır. Bu terör vahşetinin arkasındaki gücü dürüstçe teşhis ve ifşa etmeden terörle mücadele yapılamaz.
AB’ye girme çabaları sürdükçe ve ABD’ye stratejik ortak olma uğruna milli çıkarlarımızı bir kenara bırakıldıkça terörle mücadelede başarıya ulaşılamaz. Çünkü PKK sözde stratejik müttefiklerimizin kucağında büyüyen ve onlara hizmet eden Doğu ve Güney doğuyu İslam’dan uzaklaştırmak isteyen ateist bir taşeron örgüttür.
Terörü odaklarına her türlü desteği verenlerle teröre karşı işbirliği yapılamaz. Bu nedenle Türkiye derhal dost ve stratejik diye tanımladığı ülkeleri gözden geçirmeli İsrail, Amerikan ve AB politikalarına teslim olmak yerine, kendi milli duruşunu ortaya koymalıdır.
EKONOMİDE 2007 YILI
2007 yılı maalesef ekonomik açıdan da durum pek farklı değildir. Mevcut hükümet “Borç yiğidin kamçısıdır” diye diye, Cumhuriyet tarihinin en yüksek borçlanmasını gerçekleştirmiştir. AKP iktidarında Türkiye’nin iç ve dış borç toplamı 450 milyar dolara ulaştı. Öyle ki, bu Cumhuriyet tarihindeki bütün hükümetlerin toplam borçlanmasından daha fazladır.
Bu borçlanmalarla alınan krediler millete mi gitmekte, yatırım mı yapılmakta, istihdam mı arttırılmakta, gençlerimize iş verecek fabrikalar mı kurulmaktadır? Hayır.
Tam tersine rantiyeciyi, faizciyi zengin etmektedir. AKP iktidarında, 2002–2007 arasında faizcilere 184 milyar dolar ödemiştir.
Bu konuda iktidarın beceriksizlik ve kötü yönetimini şu olay çok açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye 68 milyar dolarlık döviz rezervini (birikimini) yüzde 4–5 faizle Batı ülkelerinin hazine bonolarına bağlarken, dışarıdan aldığı borçlara yüzde 17 faiz ödemektedir.
Türkiye soyulmaktadır. Bunu anlamak için AKP iktidarının hazırladığı 2008 yılı bütçesine bakmak yeterlidir. 2008 bütçesinde 222,5 milyon YTL’lik bütçenin 56 milyon YTL’si faiz için ayrılmış bulunmaktadır. Bu bütçenin dörtte biri demektir.
2008 yılında faize her hafta tam 1 milyar dolar ödenecek demektir. Bu cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz ödemesidir. Bu para faizci rantiye için değil halkımızın refahı için kullanılsa, aç açık bir tek vatandaşımız kalmazdı.
Oysa bugün bizim ülkemizde evine bir somun ekmek götürmekte zorlanan babalar var. Evinde soba olmadığı için soğuktan donarak ölen bebekler var.
2007 yılı başından, ekonomi için pembe tablolar çizilmiş, yıllık enflasyonunun yüzde 4 olacağı müjdelenmişti. Ancak yılsonunda yıllık enflasyon iki katından fazla artışla, yüzde 8,39 a ulaşmıştır.MEMURA VE İŞCİYE NE KADAR
Her hafta faizciye 1 milyar dolar ödeyecek olan AKP iktidarı işçiye, memura, emekliye gelince yüzde 2’lik maaş artışını bile bir lütuf gibi görmektedir.
Gerçekte son haftalarda yaptıkları zamlarla, çok büyük geçim sıkıntısında olan vatandaşlarımızı daha da yoksullaştırdılar, kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri aldılar. Elektriğe vergiyle birlikte yüzde 19 zam yaptılar. Doğal Gaza yüzde 7,4, Benzine yüzde 6, Fakir kebabı simide yüzde 50, LPG tüplerine yüzde 17, Tütün ürünlerine yüzde 17 zam yaptılar. Taşıt vergisini yüzde 7,2 arttırdılar. Ankara ve İstanbul’da ulaşıma yüzde 17–27 zam getirdiler.İşte 2008 yılı için açıkladıkları asgari ücret rakamları bunun en açık göstergesi.
Asgari ücret birinci 6 ay için 419 YTL’den, 435 YTL’ye çıkarıldı. Aylık 15 YTL arttırıldı. Bu miktar günde takriben 50 kuruşa denk gelmektedir. Bir simit kaç lira? O da 50 kuruş. Yani asgari ücretin artış miktarı ile bir aile ancak günde bir simit alabiliyor. 4 nüfuslu bir aileyi düşünürsek, fert başına çeyrek simit düşüyor. Yani bir aile sadece üç öğün simit yiyip, çay içse bu asgari ücret yetmiyor.
Peki, bu simit hesabını neden yaptık? Çünkü Sayın Erdoğan 2002 seçimlerinden önce hep simit ve çay hesabı yapardı. Ve haklı olarak da asgari ücretin en az 500 YTL olması gerektiğini söylerdi. Söylemekle kalmayıp iktidara geldiklerinde asgari ücreti 500 YTL’ye çıkaracaklarını vaat ederdi. 6 yıldır iktidardalar peki asgari ücret ne oldu? Az önce söyledim 435 YTL. Hâlbuki açlık sınırı 640 YTL oldu. Ödenen faizlerin ve borçların yükü de büyük ölçüde dar gelirlilerin üzerindedir.
Gelecek yazı: HALİMİZ, AHVALİMİZ (4)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.